Suyun Gizli Mesajı

 Başlığı “Suyun Gizli Mesajı“, “Suyun Gizemi” ya da “Evrende Her Şey İlle de Sevgi Diyor” olan ve ekinde çeşitli resimler ya da powerpoint sunumu olan bir e-posta ile klasik müzik, güzel düşünce ve kelimelerin su kristallerine güzel şekiller verdiği, kötü düşünce ve heavy-metal müziğin ise su kristallerinin şeklini bozduğu iddia ediliyor.

İlaveten bazı versiyonlarda bir şişeye su doldurup üzerinde “sevgi” yazılı etiketle saklanması, şişeye güzel konuşularak “iyi kristaller” haline dönüşen suyun tüketilmesi tavsiye ediliyor.

İçerik

İnternette ekinde çeşitli kristal resimleri ile dolanan bir e-posta bu. Ayrıca pekçok web sitesinde de mevcut. Fotoğrafların yanısıra verilen açıklamanın içeriği aşağı yukarı şöyle:

SUYUN GİZLİ MESAJI

Masaru Emoto adlı Japon bir araştırmacı, insan vücudunun ve yaşamakta olduğumuzyerkürenin %70’ten fazlasını kaplamakta olan suyun moleküler yapısının insanların düşüncelerinden, sözcüklerden ve dinlemiş oldukları müzikten etkilenip etkilenmediğini araştırmış ve çalışmalarını bu yönde yoğunlaştırmıştır.İnsanların yaşam kalitesinin vücutlarındaki ve yeryüzündeki suyun kalitesi ile bağlantılı olduğunu savunan araştırmacı; yaşama geçirilen pozitif düşünceler sayesinde insanın kndisini ve yaşamış olduğu gezegeni iyileştirmesinin ve yeilemesinin mümkün olduğunu savunmuştur.

Müzik terapisinin son zamanlarda popüler olması ile birlikte Masaru Emoto müziğin, suyun yapısı üzerine olan etkilerini görmeye karar vermiş ve iki müzik hoparlörü arasına birkaç saat distile su koyarak suyun donduktan sonraki kristal formlarını fotoğraflamış ve bize bu inanılmaz fotoğrafları görme imkanı sağlamıştır.

Bu çalışma da beklentileri doğrultusunda sonuç verince araştırmacı, düşüncelerin ve kelimelerin su kristallerinin formasyonu üzerindeki etkilerini incelemeye karar vermiş ve kelimeler gece boyunca cam şişelere kasetten dinletilmiştir.

İşte su kristallerinin sözcüklerden etkilendiğini gösteren inanılmaz görüntüler.

Beethoven dinletilen su kristali

Bach dinletilen su kristali

Sevgi kelimeleri dinletilen su kristali

Heavy Metal dinletilen su kristali

Doğruluk

Yalan. 🙂

Yorum

Suyun Gizli Mesajı

Söz konusu e-postada yer alan iddialar aslında halen kitapçılarda satılan ve gene Masaru Emoto isimli kişi tarafından yazılan ve halen Kuraldışı Yayınevini aracılığı ile Türkiye’de de satılan ISBN:9789752750562 numaralı “Suyun Gizli Mesajı” isimli kitaba dayanıyor.

Suyun Gizli Mesajı, ISBN:9789752750562

Kitap tanıtımından bir alıntı:

Suyun Gizli Mesajı, uluslararası üne sahip Japon araştırmacı Masaru Emoto’nun bütün dünyada büyük yankı uyandıran su kristalleri fotoğraflarını içeren sıra dışı kitabı. Su moleküllerin düşüncelerimizden, duygularımızdan ve kullandığımız kelimelerden etkilendiğini bulgulayan Dr. Emoto, suyun, söylenen sözlere, hissedilen duygulara, gösterilen görüntülere ve dinletilen müziğe göre nasıl bir değişim gösterdiğini birbirinden muhteşem su kristali fotoğraflarıyla gözler önüne seriyor. Hem dünyamız hem de bizler büyük ölçüde sudan oluştuğumuz için suyun mesajı hepimizin bireysel sağlığı, doğanın yenilenmesi ve dünya barışı açısından muazzam bir önem taşıyor.Depremden hemen önce ve hemen sonra yeraltı sularından aldığı numunelerdeki kristal oluşumlarını inceleyen Dr. Emoto, bu verilerin biriktirilmesi durumunda, su kristali teknolojisinin depremleri önceden tespit etmekte kullanılabileceğini de ortaya koyuyor.

“Yüzyıllar boyunca, insanlık, yeryüzünden sürekli çaldı ve her seferinde geride çok daha kirli bir dünya bıraktı. Ama şimdi su bizimle konuşuyor; su kristalleri aracılığıyla, bilmemiz gerekenleri bize söylüyor. Bugünden itibaren yepyeni bir tarih biçimlendirmeliyiz. Su, kendimize nasıl bir yön belirlediğimizi büyük bir dikkatle izliyor ve kayda geçiriyor. Benim tek arzum, suyun bütün insanlığa verdiği mesajın herkesçe duyulması ve özümsenmesi.”

Masaru Emoto Kimdir?

Söz konusu iddianın aslı olup olmadığından önce Masaru Emoto‘nun kim olduğunu bilmekte fayda var.[1]

Her ne kadar tanıtım yazısında ismi Dr. Masaru Emoto olarak geçse de, aslında tıp doktoru değil Bay Emoto. Japonya’da doğmuş ve Yokohoma Devlet Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun olmuş. Resmi ve güvenilir bir okuldan herhangi bir tıp, kimya veya fizik eğitimi almış değil. 1992 yılında Hindistan’da bulunan bir Alternatif Tıp Üniversitesinden “Alternatif Tıp” lisansı almış. [2]

Söz konusu üniversitenin herhangi bir devam zorunluluğu olmayıp, bir yıl içinde 5 adet tez karşılığı bu dereceyi her başvurana verdiğini belirtmek de gerekli.

Deneyin Bilimsel Doğruluk ve Güvenilirliği Ne Kadar?

Deneyde bahsi geçen ve “Su Kristali” denen şeyleri aslında hepimiz yakından tanıyoruz. Her ne kadar New-Age ve sözde-bilimle uğraşanlar daha mistik göründüğü için “su kristali” terimini tercih etseler de bahsedilen su kristalleri aslında bildiğimiz “buz“.

Bu deneyi değerlendirirken en başta düşünmemiz gereken şey fizik kuralları. Su, ya da kimyasal adı ile H2O, iki hidrojen atomu ile bir oksijen atomunun kovalent bağ yapmasıyla oluşur. Sıvı haldeki tüm su molekülleri aynı yapıdadırlar. Su, ancak donduğunda kristalleşir ve her bir kristal kristalleşme anındaki diğer fiziksel koşullara, bulunduğu yere, ısıya, basınca göre farklı şekiller alabilir. Kar tanelerini anımsayın. Isı artınca kristaller eridiğinde ise gene er biri aynı forma sahip su moleküllerine dönüşürler.

Sıklıkla bilim adamı olmadığını kendisi de ifade etmeyi seven Masaru Emoto deneylerinde suyu dondurmuş ve oluşan kristallere mikroskopla bakmış, daha sonra da çektiği pekçok resim arasından kendi teorisi ile uyumlu olan güzel ve çirkin resimleri seçmiş, bunlardan da bir kitap yazmış.[3] Yani aslında beğenmediği pek çok resimi elediğini kendisi de açıkça söylüyor.

Deney yapıldığı tarihten beri Double-Blind ya da çift kör denen teyit yöntemi uygulanmadığı için eleştiriliyor. Tekrar edilen denemelerde de Emoto’nun sonuçlarına ulaşılamamış.

Halen dünyadaki Skeptisizm hareketinin öncülerinden kabul edilen Jame Randi tarafından kurulan James Randi Eğitim Vakfı (ki bu vakıf paranormal olarak lanse edilen her bir fenomeni bilimsel olarak ispatlayan kişilere astronomik ödüller vaat ediyor)2003 yılında Emoto’ya deneyinden elde ettiği sonuçları kontrollü bir double-blind çalışma sonunda yeniden elde etmesi ve dokümante ettirmesi halinde 1.000.000 USD ödül önermiş. Ancak halen Emoto bu teklifi kabul ederek deneyini tarafsız hakemlerin önünde tekrarlamaya gönüllü olmuş değil, 1.000.000 USD de bir kenarda bekliyor.

Ticari Bağlantılar Neler?

Masaru Emoto, kitabın yayınlanmasını takiben kurduğu HADO isimli şirket aracılığı ile internet üzerinden su satıyor. Indigo Water adı altında piyasa sürülen bildiğimiz suyun 8 oz, yani 230 ml’si 35 USD. Kabaca bir hesap ile suyun bir litresinin 150 USD ‘ye satıldığını bulabilirsiniz. Fiyatın fahişliğini biraz olsun örtbas etmek için, 8 oz’luk bu şişedeki güzel sözler söylenmiş bu suyun 8 galon (yaklaşık 30 litre) su ile karşıtırılarak tüketilmesi önerilmiş. İddiaya göre Japonca güzel sözler öğrenen kristaller, diğer kristallere öğretebiliyor.[4]

Indigo Water, Litresi 150 USD!

HADO firmasının web sitesindeki tanıtım yazısı şöyle:

A geometrically perfect water with the “Message” your body is waiting to receive. Dr. Emoto’s Indigo Water contains eight ounces of highly charged hexagonally structured concentrate.

TÜRKÇESİ:

Vücudunuzun beklediği mesajı içeren, geometrik olarak mükemmel bir su. Dr. Emoto’nun Indigo Water’ı 8 ons yüksek oranda şarj edilmiş ve heksagonal olarak yapılandırılmış konsantre içeriyor.

Bir litre içme suyunu 150 USD’ye satmak için epey New-Age terminolojisi gerekli doğal olarak.

Emoto’nun kristalleri What The Bleep Do We Know isimli New-Age içerikli filmde de karşımıza çıkıyor. Filmin ciddiyeti ile ilgili en önemli kıstas ise filmdeki ana konuşmacılardan biri olan JZ Knight. Film sırasında bir bilim kadını imişçesine bilimsel konulardan ve quantum fiziğinden bahseden bu bayan aslında evinin mutfağında 35.000 yaşındaki Ramtha isimli savaşçı bir Atlantisli’nin ruhuyla iletişime geçtiğini iddia bir ev hanımı. Marleene Matlin‘in başrolünü oynadığı bu belgesel benzeri New-Age film Masaru Emoto’nun kristallerinin tüm dünyaya tanınmasına büyük katkıda bulundu. 2009 yılına kadar 10 Milyon Dolar hasılat yapan filmin HADO Indigo Water suyunun satışlarını da artırdığını tahmin etmek zor değil.

Yaygınlık

Kitap ve film nedeniyle sadece e-posta olarak değil her tür medya ortamında inanılmaz derece yaygın bir konu. Arkadaş sohbetlerinden, New-Age ağırlıklı grup toplantılarına, bu konulara ilgi duyan kişilerin web sitelerinden kitapçı raflarına dek hemen her yerde karşılaşmak ne yazık ki mümkün.

Notlar

  1. http://www.masaru-emoto.net/english/e_ome_annai.html
  2. http://www.altmeduniversity.com/
  3. http://web.archive.org/web/20060202105450/www.newageretailer.com/for-retailers/emasaruemoto_web.pdf
  4. http://hado-energie.nl/hado_water.php

Kaynaklar

About isil_arican

Yalansavar'ın kurucusu, San Fransisco'da yaşayan bir Tıp Doktoru. Stanford Üniversitesi Çocuk Hastanesi'nde Klinik Bilgi İşlem Direktörü. Bay Area Skeptics Yönetim Kurulu Üyesi. Boş zamanlarında sözde bilimle savaşıyor, Yalansavar'a ve Trepanasyon'a yazıyor, TED çevirileri yapıyor, kedi seviyor, evde bira kaynatıyor, bir de bu aralar The Witcher oynuyor.

34 Yanıt to “Suyun Gizli Mesajı”

  1. ehh bir de buz ya da kar kristallerinin yapılarının müzikle değişmesi gibi bir süperlik var. ama şahane bir fikir aslında.
    mucize içecek, tüm doktorlar tavsiye ediyor, her gün için diye reklamlar verip abı-hayat adıyla içine azıcık iyot karıştırılmış şişe su satmak valla tutar:)

    Beğen

  2. Emegine saglik Isil! Favorim: “Bir litre içme suyunu 150 USD’ye satmak için epey New-Age terminolojisi gerekli doğal olarak.” 😀

    Beğen

  3. Makale için teşekkürler Işıl hanım.

    Beğen

  4. Bir yazı hazırlarken biraz daha detaylı araştırmanızı tavsiye ederim. Double-blind deneyinin uygulanmadığını söylemişsiniz ama bu doğru değil:
    Double-Blind Test of the Effects of Distant Intention on Water Crystal Formation, Radin D, Hayssen G, Emoto M, Kizu T.
    http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/16979104

    Makaleye göre ciddi bir farklılık gözlemlenmiştir.

    James Randi’nin teklini ise öne sürmek oldukça saçma, Randi’nin taraflılığı ve en az new agei pazarlayanlar kadar bir şeyleri reddetmek için dolandırıcılık yaptığı biliniyor. Yani onlardan pekte farkı yok aslında =) Randi vereceği ödülün sınavında -bilmem araştırdınız mı ama- çok saçma savlar öne sürüyor ve imkansız olan koşulları geçmeyi zorunlu kılıyor. Örnek vermek gerekirse bir başarılan fenomenin birebir aynı şekilde tekrarlanması zorunluluğu var ama metafiziksel konularda hatta fiziksel konularda bile iş böyle yürümez. Daha materyal bir örnek vermek gerekirse, bir suya “seni seviyorum” dediğinizde her seferinde aynı kristalin oluşmasını bekliyor Randi, bu mantıksız. Her seferinde aynı kristal oluşmaz çünkü ana ve duruma göre kişinin ruh hali aynı olamaz haliyle aktaracağı enerji ve titreşimde aynı derecede değildir. Ama her seferinde daha güzel bir kristal oluşacaktır. İşte Randi her seferinde daha güzel bir kristal oluşmasını kabul etmemektedir. Randi’nin dolandırıcılık ve dogmatik boyutu burada devreye giriyor.

    Bu sadece ruhsal fenomenler için değil biyolojik olgularda da böyle değil midir? Aynı hastalığı herkes farklı bir şekilde geçirir veya bir gribin bile iyileşme süreci her hastada farklıdır. Neden, çünkü değişkenlere bağlıdır; bağışıklık sistemi, genetik faktörler, dış koşullar, psikolojik durum (neşe, stress) Bu yüzden yan etkiler, hastalıklar veya fiziksel durumlar detayda değişkendir.

    Ruhsal fenomenlerde böyledir, bir çok farklı değişkene bağlıdır bu yüzden birebir tekrardan bahsedemeyiz işte Randi bunu kabul etmiyor.

    Biz ruhsallıkla iç içe olanların zaten bilimsel kanıt sunma gereksinimi de yoktur çünkü ruhsallık bireysel bir yolculuktur, bireysel gözlem ve kanıtlarla yola çıkar =) Bunu kanıtlama kaygısı bilimdedir, ki biliminde metafiziğin adımlarını takip ettiklerini biliyoruz.

    Kısaca özetlersem yargılarken objektif olmaya ve açık fikirli olmaya çalışmamız gerekiyor. Ne bilimi ne de ruhsallığı reddetmeden, “olabilirliğini” sorgulayarak ilerlemek önemli. Bilim, dogmalardan uzak olmalı ve kanıtlanamayan her şeyin var olabilme ihtimalini göz önünde bulundurmalıdır. Bilim’e Tanrı var mıdır dediğinizde bilim “tanrı yoktur” dememeli “bilmiyorum” demelidir. Ruhsallıktka bu şekilde, kesinlikle yoktur demek kolaya kaçmak ve tabular oluşturarak insanları karmaşaya sokmak demektir. Bunun new age şarlatanlarının yaptıklarından bir farkı olduğunu düşünmüyorum. =) Ve unutmayın her sektörde istisnasız -tıp ve bilimde dahil- şarlatanlar vardır.

    Saygılarımla
    iyi günler

    Liked by 1 kişi

    • Merhabalar, aradan uzun zaman geçmiş ama umarım görürsünüz.

      Linkini attığınız makale yukarıda bahsi geçen sesin titreşimleriyle alaklı yapılmış bir deney hakkında değil. Tokyo’daki 2000 kişinin kendilerinden 5000 mil uzakta(Ls Angeles) sessiz olmasına özen gösterilmiş bir odada duran su şişelerinin fotoğraflarına bakarak dua okumasını değerlendiren bir deney hakkında.

      Beğen

    • Yorum için ellerinize, dilinize, aklınıza sağlık.
      Bir ekleme de ben yapabilirsem: Bilmin aslı gözlemdir. Sebep sonuç ilişkisini açık açık görebilmek için kullanınan bir araçtır. İsterseniz labratuarda tek faktorü oynatarak sonuç kıyaslaması yaparsınız. Bu idealdir. Ama her doğal fenomen labratuara sığmadığı için bilmin de kontrol kapasitesi ve yorum kapasitesi de doğal olarak gevşer. Bu bizim “ölçüm ve hesaplayabilme” eksikliğimizden gelir. Eğer bütün olası faktörleri mükemmel bir şekilde ölçüp, hesaplayabilseydik çok daha geniş fenomenleri de bilimsel olarak araştırabilirdik. İlla bir laboratuar, illa belli formatta yazılmış raporlar olması gerekmezdi. (aşırı lineer ve yavaş)
      İşe bakın ki bilmin gereksinimlerini tatmin eden bir başka yöntem sonsuz tekrar yöntemi. Bunun için kültürler çağlar boyunca edindikleri birikimleri, bir bilim adamının labratuarına ihtiyaç duymadan bilebiliyorlar.
      Aynı şekilde kişiler de belli deneme-yanılma yöntemleriyle kendi subjektif bilim yöntemlerini uygulayabiliyorlar. Her insan kendi hayatında yaşadığı her anı bir veri olarak kabul ederek seneler sonra aşırı karmaşık problemlerin çözümlerini tatminkâr bir emin olma derecesiyle, geçici de olsa sonuç ve karar seviyesine getirebiliyor.
      Bu lineer düşünmeye alışmış, test etmeden adım atamayan bir bilim adamı için açıkça “beyin yakan” bir durum olmakla birlikte, doğanın sonsuz hesap ve bilebilme kapasitesini kendi kişisel gelişimiyle yakalayabilen kişiler, gitgide daha karmaşık hesaplar ve problemlerle sağlam sonuçlara ulaşabiliyorlar. Öyle ki artık insanlar bağımsız olarak şahıslarında test ettikleri fenomenleri ve bağımsız olarak ulaştıkları sonuçları kıyaslayarak bir peer review halinde destekleyebiliyorlar.
      Bu yeni “bilgi yöntemininkendi doğasının (örnek fikirler; quantum bilgisayar, su moleküllerinin bilgisayar olarak kullanılması) kapasitesindeki “doğa” nın hesaplama gücünü kullanmayı öğrenen bir New Age insanı için çok daha kolay bir

      Beğen

      • Bilgisayar azizliğine geldi yazının sonu.
        Bu noktadan sonrasını düzenleme yapılmış olarak şöyle söylemek istiyordum…;
        Bu yeni “bilgi yönteminin” en güzel tarafı da kişilerin Evrensel Gerçeklik seviyesinde sonuçlara ulaşmadan bir üst seviye problemi çözmelerinin imkansız oluşu. Ve her alt seviye problem çözümünün birbirinden bağımsız olarak çözen kişilerin aynı sonuca ulaşmaları.
        Psikoloji’de halüsinasyon, kişinin kendinden başkasının göremediği algılar olarak tanımlanır. Yeni çağ ise kişilerin farklı yollardan çıkıp aynı noktaya geldikleri, dolayısıyla aynı sonuçları paylaştıkları bir biliştir.
        Şarlatanlar ise eski okulun öğrencileri olarak bu yeni kuralı bozmazlar.

        Beğen

  5. “Her seferinde aynı kristal oluşmaz çünkü ana ve duruma göre kişinin ruh hali aynı olamaz haliyle aktaracağı enerji ve titreşimde aynı derecede değildir. Ama her seferinde daha güzel bir kristal oluşacaktır”

    Bu iddianın çift körü nerede?

    Randinin sadece bunu kabul etmediği için şarlatan olması, afedersiniz ama sizi komik yapıyor

    Beğen

  6. What the Bleep Do We Know adlı filmi beğenerek izliyordum. Ta ki bu bölüme gelene kadar. Dedim bir yanlışlık olacak. Durdurup araştırdım ve gerçekten de , ABD’de büyük beğeniler alan Richard Dawkins’in İngiltere’de yayılmasını istediği film bir cehalet örneği çıkıverdi. Filmin gerisini izleyesim yok. Belki de şaka yaptık demelerini umarak geçe geçe bakarım.

    Beğen

  7. Suyu maruz bıraktığınız her türlü ısıl etki mutlaka bir kristal şekil oratya çıkaracaktır. Ama çıkan şeklin güzelliği ve simetrikliği üzerine “bu sevgi sözcükleri dinleyen” sudur denmesi hiçbir şekilde bilimsel değildir. İranda bunun çok daha renklisini yapıyorlar aslında ama bu kadar meşhur değiller malesef. Orada da dua okunarak kesilen koyunun etinin daha lezzetli olduğunu ispatlamaya çalışıyorlar. 2 uygulama arasına sözde bilim açısından hiçbir fark yok. (Bu arada , teşekkürler Işıl.)

    Beğen

  8. Toprağa can veren de buz dağlarını da eriten de sevginin mucizesidir.

    Beğen

  9. Merhaba. Blogunuz çok güzel umarım daha sık güncellersiniz. Bunlardan hareketle bir sunum yapmıştım ders için. Burada paylaşayım dedim.

    Beğen

  10. Burada new age kişilerinin veya astrologların insanları dolandırıp para kazanmak amacında olan kötü niyetli kimseler olduğu,diğer birçok yazıda ve üstteki ‘ne zararı var’ ‘safsatalar’ gibi bölümlerde sıkılıkla belirtilmiş ve üstlerinde durulmuş.Nitekim topluma böyle marjinal inançlardan daha çok hakim olan ve daha çok sömürü sağlayan din olgusunun,içinde
    barındırdığı masalların,mucizelerin safsatalığını açıklayan pek fazla yalansavar yazısı göremedim.Gördüğüm şey ise astrologlara hastrolog lakabının takılması,alaya alınması,iddialarının komik bulunması ve dagla geçilerek cevaplanması ve bunlar duygusal hamleler.Halbuki bir şey yanlışsa bunu dalga geçmeden aşağılamadan veya hastrolog denmeden objektif bir dille açıklanması gerekirdi.Nitekim buradaki yazılar üsluplarıyla baskı oluşturmakta,bunlara inanıyorsanız alaya alınacak kimeslersiniz alt mesajını vermekte.Newage,astroloji ve benzeri marjinal inançları bu bilimsel yazılarla ezip hurafe başlığı altına sıkıştırıp,eleştirmeyi gerekli görmediğiniz din olgusuna açık bir yol bırakarak,insanları güdüyor musunuz ?
    Burada hurafelere karşı bilimi temsil ediyormuş gibi bir duruş sergileseniz de
    asıl dayanak noktanız olan dolandırıcı astrologlara engel olma prensbi,hiç de bilimsel bir yaklaşım değil.Yani amacınız bilim yapmak değil sadece polislik yapmak.Teorilerin doğruluğunun onları kötüye kullanan kimselerele alakası yoktur.Teorinin kötüye kullanıldığını ortaya koyunca sanki teorinin kendisini çökertmiş gibi hurafe ve safsata mührünü basıyorsunuz.Fakat bilim hiç bir teoriye safsata mührünü basmaz,sadece doğruluğu ispatlanmamıştır der.
    Ben buradaki yazıları çok taraflı buldum,eleştirim ise tarafsız olduğunu iddia etmesine yönelik.

    Beğen

    • Yazarların skeptik olmaları ve bazı yazarların kişisl hayatlarında din karşıtı olduğunu bildiğim için “din olgusuna açık yol bırakıyorsunuz” kısmına çok şaşırdım, ilginç.

      Astrologlara engel olmaktan ziyade insanların astrologlara kanmasına engel olmaya çalıştıklarını düşünüyorum bu arada.

      Beğen

  11. Çift kör testinden geçmiştir,http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/16979
    bu sayfadaki linkler ise siz okumaya üşenin diye atılmıştır.tıkladığınızda karşınıza 404 not foundla yemek tarifi çıkar

    Beğen

  12. merhaba güzel bir yazı olmuş zaten kulağa da mantıklı gelmiyordu ama kanıtlamış oldunuz bir de radyasyonun suyu etkilediğini ve suyun eskidiğine dair şeyler duydum bununda bir aslını astarını araştırsanız sevinirim

    Beğen

  13. Yurt dışında konuyla ilgili sayısız araştırma yürütüliyor ve belgeseller çekiliyorken – böyle önemli keşifleri yalanlamak ancak türkçe konuşan sürüden beklenebilirdi. Ben de zaten Profesör Doktor ve Doçent Doktorlara değil de “sağlık yönetimi yüksek lisansı” olan birine güvenecektim. Dangalaklar.

    Beğen

  14. Yazınız için teşekkür ederim. Faydalandım. Bu önemli konu hakkında çok ilginç bir yorumu da şuradaki http://bcankara.com/suyun-mucizesi-ihtisami/ yazıda ben okudum. Tavsiye ederim.

    Beğen

  15. Bir şeylere karşı çıkmak ve yalan olduklarını iddia etmek sizi marjinal yapıyor sanırım ki son zamanlarda bilimsel gerceklik carpitmasini yapan kisiler gordum.http://youtu.be/6eIpNOJ3QyE

    Beğen

  16. Suyla konuşmaya çalıştım neyse bırakayım bari 🙂 birlikte mozart falan dinedik.. Boşamı gitti..

    Beğen

  17. Sevda ALAN ELARABY 11 Ağustos 2017 08:08

    Gerçekten de ne çok denk geldim o videoya. Adamlar ne güzel uyutuyorlar insanları. Kolay yoldan zengin olmak bazıları için hayal değil gerçek.

    Beğen

  18. Ben anlamadım. Yani sevginin gücüne inanmamanızı anlamadım. Gerçi aynı şu gibi size de belki sevgisiz bişeyler söylediler. Bilemem. Umarım bir gün biri çıkar ve aslında yalnızca insanın değil bütün varlıkların sevgi ile bambaşka olabileceğini gösterir sayın yalan savar. Bi deneyin. Bu araştırmayı ben de evimde mikroskop altında yaptım. 😊 Hatta bence bir mikroskop edinin. Ve biraz zaman verin… iki hafta sonra şaşırın😊

    Beğen

    • isil_arican 26 Şubat 2018 11:41

      Eve aldığınız mikroskop ile atom yapısını nasıl gördüğünizi de anlatırsanız seviniriz. Elektron mikroskobu almış olmalısınız 🙂

      Beğen

  19. Mehmet Aksakal 17 Eylül 2019 09:00

    Emoto’nun deneyi doğru olduğunu düşünüyorum.

    Beğen

    • isil_arican 30 Eylül 2019 07:58

      Ne yazık ki neyin doğru ve geçerli olduğuna ‘hissi kablel vukuu’ ile karar vermiyoruz.

      Beğen

  20. bilimin kadını adamı mı olur sevgili Işıl? bilimin insanı olur, gözünü yiyim. siteden soğumak üzereyim 😦

    Beğen

    • isil_arican 20 Şubat 2020 22:33

      Eleştirinizde haklısınız ancak bu yazının 10 yıllık olduğunu ve o zamanlar bilim adamı kullanımı yaygın iken artık bu konuda gayet hassas bir şekilde ve tutarlı olarak zaman bilim insanı ifadesini kullandığımızı görmüş olduğunuzu umarım. Özellikle bir kadın olarak bu benim artık çok hassas olduğum bir terim. Dilimize oturan terimlerden kurtulmak biraz sürüyor maalesef.

      Beğen

Trackbacks/Pingbacks

  1. Homeopati nedir? : Tavşanın suyunun suyu - Tıpacı - 14 Temmuz 2015

    […] bir kanıt yok. Benzer iddialarda bulunan ve su moleküllerinin hafızası olduğunu iddia eden Masaru Emoto’nun nasıl bir şarlatan olduğunu ise daha önce Yalansavar’da […]

    Beğen

  2. Bilim İnsanlarını Çıldırtan Yanlış İfadelerÇınar Fidanı | Çınar Fidanı - 30 Ekim 2015

    […] “2004 yapımı “Ne Biliyoruz ki!” (What the Bleep Do We Know?) adlı film, bu durumun en somut örneği. Bir durumu, momentumu ya da enerjiyi ölçen gözlemci, deterministik olmayacak şekilde dalga fonksiyonun çökmesine neden oluyor. (Aslında, ilk köşe yazılarımdan biri dalga fonksiyonunu çökertmeniz için ne kadar zeki olmanız gerektiği üzerineydi.) Ama sırf evren deterministik değil diye, bu sizin onu kontrol ettiğiniz anlamına gelmez. Kuantum belirsizliğiyle kuantum garipliklerinin, ruhun varlığına ya da insanlığın evreni kontrol etmesine ya da başka bir pseudo bilime dair fikirlerin yer aldığı belli çevrelerle ne ölçüde iç içe gireceği dikkat çekici, hatta açıkçası korkutucu bir şey. Neticede kuantum partiküllerinden (protonlar, nötronlar, elektronlar) oluşuyoruz ve kuantum evreninin bir parçasıyız. Bu bayağı klas bir şey tabii ki ama fiziğin kendisi de öyle zaten.” Bu arada “Ne Biliyoruz ki!” adlı filmde de, su kristalleri üzerine yaptığı çalışmalarla karşımıza çıkan Masaru Emoto’nun, evinin mutfağında 35.000 yaşındaki Ramtha isimli savaşçı bir Atlantislinin ruhuyla iletişime geçtiğini iddia eden bir ev hanımı olduğunu not düşelim. Söz konusu filmde iki ayrı su kristalini alıp birine bir tür dua, diğerine beddua ettiriyor ve sevgiyle yaklaşılan kristalin çiçeklendiği, diğerinin ise yapısının bozulduğunu gösteriyor ve “insan vücudunun yüzde bilmem kaçı sudur, kendinizi sevin” mesajı vermeye çalışıyordu. Emoto’nun ticari bağlantıları ve bilimsellikten bir hayli uzak çalışmaları hakkındaki gerçekleri şuradan inceleyebilirsiniz. […]

    Beğen

  3. Bilim İnsanlarını Çıldırtan Yanlış İfadeler - Matematiksel - 11 Haziran 2017

    […] “2004 yapımı “Ne Biliyoruz ki!” (What the Bleep Do We Know?) adlı film, bu durumun en somut örneği. Bir durumu, momentumu ya da enerjiyi ölçen gözlemci, deterministik olmayacak şekilde dalga fonksiyonun çökmesine neden oluyor. Kuantum belirsizliğiyle kuantum garipliklerinin, ruhun varlığına ya da insanlığın evreni kontrol etmesine ya da başka bir pseudo bilime dair fikirlerin yer aldığı belli çevrelerle ne ölçüde iç içe gireceği dikkat çekici, hatta açıkçası korkutucu bir şey. Neticede kuantum partiküllerinden (protonlar, nötronlar, elektronlar) oluşuyoruz ve kuantum evreninin bir parçasıyız. Bu bayağı klas bir şey tabii ki ama fiziğin kendisi de öyle zaten.” Bu arada “Ne Biliyoruz ki!” adlı filmde de, su kristalleri üzerine yaptığı çalışmalarla karşımıza çıkan Masaru Emoto’nun, evinin mutfağında 35.000 yaşındaki Ramtha isimli savaşçı bir Atlantislinin ruhuyla iletişime geçtiğini iddia eden bir ev hanımı olduğunu not düşelim. Söz konusu filmde iki ayrı su kristalini alıp birine bir tür dua, diğerine beddua ettiriyor ve sevgiyle yaklaşılan kristalin çiçeklendiği, diğerinin ise yapısının bozulduğunu gösteriyor ve “insan vücudunun yüzde bilmem kaçı sudur, kendinizi sevin” mesajı vermeye çalışıyordu. Emoto’nun ticari bağlantıları ve bilimsellikten bir hayli uzak çalışmaları hakkındaki gerçekleri şuradan inceleyebilirsiniz. […]

    Beğen

  4. Bilim İnsanlarını Çıldırtan Yanlış İfadeler | Kimdeyir - 10 Ağustos 2017

    […] “2004 yapımı “Ne Biliyoruz ki!” (What the Bleep Do We Know?) adlı film, bu durumun en somut örneği. Bir durumu, momentumu ya da enerjiyi ölçen gözlemci, deterministik olmayacak şekilde dalga fonksiyonun çökmesine neden oluyor. (Aslında, ilk köşe yazılarımdan biri dalga fonksiyonunu çökertmeniz için ne kadar zeki olmanız gerektiği üzerineydi.) Ama sırf evren deterministik değil diye, bu sizin onu kontrol ettiğiniz anlamına gelmez. Kuantum belirsizliğiyle kuantum garipliklerinin, ruhun varlığına ya da insanlığın evreni kontrol etmesine ya da başka bir pseudo bilime dair fikirlerin yer aldığı belli çevrelerle ne ölçüde iç içe gireceği dikkat çekici, hatta açıkçası korkutucu bir şey. Neticede kuantum partiküllerinden (protonlar, nötronlar, elektronlar) oluşuyoruz ve kuantum evreninin bir parçasıyız. Bu bayağı klas bir şey tabii ki ama fiziğin kendisi de öyle zaten.” Bu arada “Ne Biliyoruz ki!” adlı filmde de, su kristalleri üzerine yaptığı çalışmalarla karşımıza çıkan Masaru Emoto’nun, evinin mutfağında 35.000 yaşındaki Ramtha isimli savaşçı bir Atlantislinin ruhuyla iletişime geçtiğini iddia eden bir ev hanımı olduğunu not düşelim. Söz konusu filmde iki ayrı su kristalini alıp birine bir tür dua, diğerine beddua ettiriyor ve sevgiyle yaklaşılan kristalin çiçeklendiği, diğerinin ise yapısının bozulduğunu gösteriyor ve “insan vücudunun yüzde bilmem kaçı sudur, kendinizi sevin” mesajı vermeye çalışıyordu. Emoto’nun ticari bağlantıları ve bilimsellikten bir hayli uzak çalışmaları hakkındaki gerçekleri şuradan inceleyebilirsiniz. […]

    Beğen