Homeopati nedir? : Tavşanın suyunun suyu

Tavşanın suyunun suyu: Homeopati

Diyelim ki uykusuzluk çekiyorsunuz….

Bir adet kahve çekirdeği alın, iyice havanda ezip toz haline getirin. Sonra bu tozu – evet tek bir kahve çekirdeğinin tozunu- yanınıza alarak bir deniz kenarına ya da büyükçe bir göle gidin. Yaşadığınız yere göre Ege kıyısı, Boğaz, Akdeniz veya Van gölü veya herhangi bir deniz olabilir. Ezdiğiniz bir adet kahve çekirdeği tozunu  tercihan dalgalı bir günde suya boca edin. Suyla iyice karışması için biraz bekleyin….

Artık denizden bir çorba kaşığı su içip, hızlıca yatağınıza gidebilir ve bu güçlü (!) karışımın etkisiyle mışıl mışıl uyuyabilirsiniz.

Bu yazdıklarım size tuhaf gelmiş olabilir, ama homeopatiye inanan ve onun etkili olduğunu düşünen pekçok insana garip gelmiyor. Homeopati, son yıllarda doğallık akımları ve alternatif tıbba olan ilginin artması ile gün geçtikçe daha popüler olmaya başladı. Yakın zamana kadar Türkiye’de pek bilinmezken, son birkaç aydır çeşitli radyo ve televizyon programları, haber siteleri ve bloglarda Homeopati ile ilgilenen, Homeopatik tedavi uyguladığını iddia eden kişiler ardarda boy göstermeye başladılar. Bu kişilerin yaptıkları açıklamaların ve verdikleri demeçlerin ortak bir yanı var: Hepsi, modern tıbbın nasıl bazı hastalıklar konusunda karşısında çaresiz olduğundan ve homeopatinin nasıl mucizevi bir şekilde iyileştirilemeyen hastalıklara karşı etkili olduğundan bahsediyorlar. Çoğu, homeopatik ilaçların hiçbir yan etkisinin olmadığının altını çiziyor.  Ama hemen hiçbiri Homeopati’nin gerçekte ne olduğunu anlatmıyor.  

Homeopati ile uğraşanlar, genelde homeopatinin ana prensiplerini anlatmamayı tercih ettiği için , çevremdeki insanlara, arkadaş ve akrabalarıma “Homeopati nedir?” diye sorduğumda sıklıkla iki cevap alıyorum:

  1. Homeopati bitkilerle yapılan doğal bir tedavi yöntemidir.
  2. Homeopati Akupunktur ya da Ayurveda  benzeri antik bilgeliğe dayalı bir tıbbi yaklaşımdır.

İşin tuhafı, insanların Homeopati hakkında bildiklerini sandıkları bu iki kavram da yanlış.  Homeopati ne bir bitkisel tedavi yöntemi, ne de tarihçesi antik çağlara dayalı. Aksine, 1700’lü yılların sonlarında Almanya’da yaşamış Samuel Hahneman isimli bir doktorun bulduğu, üç temel prensip çerçevesinde gelişmiş bir alternatif tıp akımı.

Gelin, homeopati’nin bu üç temel ilkesine biraz yakından bakalım.

Homeopati’nin Temel İlkeleri

1- “Benzer benzeri iyileştirir.”

Homeopati’nin en temel ilkesi benzer benzeri iyileştirir ilkesi: Homeopatik bakış açısına göre, bir belirti, ancak aynı belirtiyi ortaya çıkaran bir madde ile tedavi edilebilir.

Modern tıp, bir hastalık karşısında hastalığa neden olan etmeni bulup, onu ortadan kaldırmaya çalışır. Oysa homeopati hastalıklara bir belirtiler bütünü olarak bakar ve tedavi için önerdiği maddeler bu belirtileri ortadan kaldırmaya yöneliktir.

Bir örnek ile açıklamaya çalışalım: Örneğin sıtma hastalığında, modern tıbbın hedefi sıtmaya neden olan ve alyuvar hücrelerimize yerleşerek onları tahrip eden Plasmodium falciparum isimli paraziti ortadan kaldırmaktır. Bu nedenle sıtma olan kişiye, bu parazitleri öldüren kinin içeren maddeler verilir. Plasmodium parazitleri öldüğünde, bu parazitlerin kan hücrelerimizi parçalaması sonucu ortaya çıkan üşüme, titreme ve ateş gibi belirtiler de ortadan kalkar.

Oysa Homeopati, sıtmaya üşüme, titreme ve terlemeden oluşan bir durum olarak bakar. Tedavi yaklaşımı, üşüme, titreme ve ateş belirtilerini ortadan kaldırmaktır. Bu nedenle hastaya sağlıklıyken alındığında bu yan etkileri gösteren bir maddeden yapılmış homeopatik ilaç tavsiye edilir.

Homeopatlar, inandıkları bu benzerlik ilkesi gereği, tedavi sırasında karşılaştıkları hastalığa benzer semptomlar oluşturacak maddeleri ilaç olarak kullanırlar.  Örneğin uykusuzluğun tedavisi kahve iken, kaşıntı tedavisinde ısırgan otu özütü kullanımı önerilir. Yine bu nedenle benzer belirtiler gösteren ancak ortaya çıkış nedeni birbirinden çok ama çok farklı olan hastalıklarda aynı homeopatik ilaçlar kullanılabilir. Örneğin hem cildin bazı mantar hastalıkları hem de bazı karaciğer problemleri kaşıntıya neden olurlar. Modern tıp, ilkinde mantarı ortadan kaldırmaya, ikincide karaciğer fonksiyonlarını düzeltmeye çalışırken, homeopati ile uğraşan bir kişi, her iki hastaya da muhtemelen sülfür veya ısırgan otu’nda yapılmış bir homeopatik çözelti reçete edecektir.

Benzerlik ilkesi gereği, sadece bitkisel maddeler değil, bitkilerin yanısıra mineraller, kimyasal bileşenler, hayvanlardan ve insanlardan elde edilen süt, kan, dışkı, idrar,  tırnak, yara kabukları, irin gibi maddeler homeopatik ilaç bileşeni olarak kullanılabilirler. Örneğin sıtmaya karşı koruyucu olduğu iddia edilen bir homeopatik çözeltinin içinde Afrika’daki sivrisineklerin ürediği bir gölden gelmiş ezilmiş çürümüş bitkiler kullanılmaktadır.

Arsenicum album. Arsenik kullanarak yapılan bir homeopatik ilaç. ( Wikipedia)

Bu bileşenler, genelde hastalar tarafından içerikleri anlaşılamayacak şekilde latince isimleri ile anılır ve bu şekilde pazarlanırlar.

Birkaç örneğe bakalım:

HOMEPATİK İSİM İÇERİK KULLANIM ALANI
Anthracinum suum Şarbon hastalığına yakalanmış koyun dalağı  Çıbanlar, siviceler
Arsenicum album Arsenik Grip, ishal, besin zehirlenmesi
Atropa belladona Güzelavrat otu  Yüksek ateş, başağrısı, deliryum
Malaria nosode Sivrisinek üreyen durgun suda yetişen çürümüş bitkiler Sıtma (koruyucu)
Castor equi At ayağındaki körelmiş başparmak kemiği Epilepsi, siğil, meme başı çatlağı
Mercurius vivus Cıva Frengi, diş problemleri, ter kokusu
Plutonium nitricum Plutonyum Radyasyon zehirlenmesi

Bu liste uzayıp gidiyor. İsterseniz internette biraz arama yaparak birbirinden tuhaf tedavi edici olduğu iddia edilen maddelere ulaşabilirsiniz.

Benim bulduğum en tuhaf ve de en gülünç ilaç ise İngiliz ünlü bir Homeopat tarafından geliştirilen Naufrigium helvetia, yani gemi batığı. Hayır sandığınız gibi bir bitki adı değil bu, gerçek bir gemi batığından alınmış bir parça tahta kıymıkla hazırlanan homeopatik çözelti. Sizce ne işe yarıyor olabilir? Evet, doğru tahmin ettiniz, bu bir deniz tutması ilacı!

Üslü sayıların nasıl katlanarak arttığını daha iyi anlayabilmek için bu resim bize yardımcı olabilir. En alttaki en büyük siyah kare, en üstteki bir piksel büyüklüğündeki en küçük kırmızı karenin 105 katıdır. 106 büyüklüğündeki bir kare, ortalama bir bilgisayar ekranı büyüklüğündedir. 1015 olduğunda 1 kilometrekare, 1020 iken ise Dünya’nın yüzey alanı kadar büyük olacaktır. 1028değerine geldiğimizde karenin büyüklüğü Dünya’nın yörüngesi kadar olacaktır. 14C’lük homeopatik çözeltideki aktif maddenin suya oranı, en üstteki küçük karenin dünyanın yörüngesi büyüklüğündeki bir kareye olan oranına eşittir.

2- “Seyreltme.”

Homeopati’nin ikinci ilkesi seyreltmedir. Bir önceki prensipte gördüğümüz maddelerin pekçoğu (cıva, plutonyum, güzelavrat otu, arsenik) seyreltilmedikleri takdirde hastanın ölmesine neden olacak denli zehirli maddeler. Bunu Homeopati’nin kurucusu Hahneman da biliyordu, bu nedenle homeopatide kullanılan maddelerin seyreltildikçe daha etkin olacağını düşünüyordu. Bu, homeopati’yi bitkisel tedavilerden ayıran çok önemli bir başka özellik.

Peki homeopatik çözeltilerdeki aktif maddeler ne kadar seyreltiliyor?

Homeopatik çözelti yapmak için, önce ana tentür denen sıvıyı elde etmeye ihtiyaç var. Ana tentür, ilaç yapımında kullanılan homeopatik maddenin su veya alkolde çözülmesi ile hazırlanıyor. Çözülmeyen maddeler, havanda toz haline getirilip su veya alkol ile karıştırılıyorlar. Daha sonra ana tentür, 9 ölçü suyla karıştırılıyor ( 9 ölçü su, bir ölçü ana tentür). Elde edilen ve 1X denen bu çözeltideki aktif madde oranı 1/10, yani 10−1   1X’lik çözeltinin bir ölçüsü, tekrar 9 ölçü suyla karıştırıldığında bu defa 2X gücünde çözelti hazırlanmış oluyor.   2X’lik ( 1/100’lük, ya da 10−2 lik) çözeltiye aynı zamanda 1C de deniyor. (Anımsayalım; X= Roma rakamı ile 10, C= Roma rakamı ile 100)

Bu işlem tekrar tekrar yapıldığında 3C, 4C, 5C diye artan seyreklikte çözeltiler hazırlamak mümkün. Hazırlanan çözelti, daha sonra ya sıvı olarak, ya da şeker tabletlerine damlatılmak suretiyle hap halinde satılıyor.

Piyasada yaygın olarak satılan homeopatik ilaçlar genelde 30C gücündeler. 30C ne demek peki?

Mertebe olarak anlayabilmek için küçük bir tablo faydalı olabilir.

HOMEOPATİK DOZ DERİŞİM NOT
1C ( 2X) 1/100
=
10−2
Çözeltideki 100 molekülden biri etkin madde.
4C  1/100.000.000
=
10−8
Çözeltideki 1 milyon molekülden biri etkin madde.
6C 1/1.000.000.000.000
=
10−12
 Çözeltideki bir trilyon molekülden biri etkin madde.
12C 1/1.000.000.000.000.
000.000.000.000
=
10−24
Avagadro eşiği: Bir mol çözeltide, tek bir molekül etkin madde bulunma ihtimali %60 civarında. Sodyum klorür (homeopatik adıyla Natrum muriaticum ya da bildiğimiz adıyla softa tuzu) ile hazırlanan 12C çözelti, 0.77 gr sofra tuzunu, Atlantik Okyanusu kadar büyük bir su kütlesiyle karşıtırmakla eştir. Atlantik Okyanusunun ve bağlantılı denizlerin hacmi  3.55×108 km3 (3.55×1020 L)’dir.
24C 1/1.000.000.000.000.
000.000.000.000.
000.000.000.000
=
10−48
30C 1/1.000.000.000.000.
000.000.000.000.
000.000.000.000.
000.000.000.000.
000.000.000
=
10−60
Hahneman tarafında pek çok ilaçta tavsiye edilen derişim. Hastanın başlangıçta kullanılan etkin maddeden tek bir molekül alabilmesi için 1041 tablet (dünyanın kütlesinin milyar katı) ya da 1034 litre sıvı çözelti (Dünyanın hacminin 10 milyar katı) tüketmesi gerekli.
40C 1/1.000.000.000.000.
000.000.000.000.
000.000.000.000.
000.000.000.000.
000.000.000.000.
000.000.000.000.
000.000.000.000.
000.000.000.000.
000.000.000.000.000.000.
=10−80
1080 = Gözlenebilen evrendeki hesaplanan toplam atom sayısıdır. Bu derişimde, tüm evrende etkin maddenin tek bir molekülünün kalması beklenir.
200C 10−400 Popüler homeopatik grip ilacı Oscillococcinum‘un derişimi.

Gördüğünüz gibi Hahneman’ın önerdiği 30C’lik seyretilere ulaştığımızda, hastanın önerilen ilaçtaki etkin maddenin bir molekülünü alabilmesi için 1041 tablet (dünyanın kütlesinin milyar katı) ya da 1034 litre sıvı çözelti  (Dünyanın hacminin 10 milyar katı) tüketmesi gerekli.

Hahneman’ı bu düşüncesi yaşadığı dönem itibariyle çok tuhaf değildi, zira o yıllar maddenin yapıtaşlarına ait kimya ve fizik bilgisinden yoksun olduğumuz dönemlerdi. Ama artık bugün, Homeopatinin seyreltme prensibinin  yaşadığımız dünya ile uyumlu olmadığını ve fizik ve kimya biliminin temel ilkeleriye çeliştiğini biliyoruz.

30C derişimindeki çözeltinin şeker tabletlerine damlatılmasıyla hazırlanan homeopatik tabletler.

Kesin olarak söyleyebiliriz ki 30C’lik bir homeopatik çözelti sudan başka birşey değildir ve içinde aktif hiçbir madde yoktur. Daha az seyreltilmiş çözeltilerde de aktif madde o kadar küçük miktardadır ki, biyolojik veya kimyasal olarak herhangi bir etki göstermesi beklenemez.

3- “Çalkalama.”

Seyreltme prensibinde gördüğümüz kadarıyla homeopatik çözeltiler aslında su veya tablet halinde satılmaları halinde şekerden başka birşey değil. Peki, homeopati ile uğraşanlar hastalarına bildiğimiz su ve şeker verir ve karşılığında yüzlerce lira alırken, bu maddelerin etkin ve tedavi edici olduğunu nasıl iddia edebiliyorlar?

Bu iddianın altında Homeopatinin 3. ve son prensibi olan Çalkalama prensibi yatıyor.

Hahneman da uydurduğu ilaçların derişiminin çok çok düşük olduğunun farkındaydı. Bu nedenle, çözeltiyi hazırlarken her bir adımda test tübünü iyice çalkalamak gerektiğini ileri sürdü.  İddiasına göre karışım seyreltilirken ne kadar çok çalkalanırsa, o kadar etkin hale geliyordu.

Günümüzde, homeopatlar çalkalama sırasında etkin madde moleküllerinin su molekülleri ile temas ettiğini, ve bunun ilacın etkinliğini artırmaya yeterli olduğunu söylüyorlar. Bu iddiaya göre, nihai üründe etkin madde olmaması önemli değil.  Zira yeterince çalkanan su molekülleri, daha önce içlerinde bulunan etkin madde moleküllerini hatırlıyorlarmış (!).  Göya, hafızası olan bu su molekülleri, vücuda girerken hatırladıklarını sonra bağışıklık sistemine aktarıyor ve vücudun kendini iyileştirme sürecini başlatıyormuş! 

Homeopatik Seyreltme. Seyreltme işlemi 30C mertebesine vardığında, tek bir molekül aktif madde içebilmek için Dünyanın hacminin 10 milyar katı sıvı çözelti tüketmek gerekli.

İleri bölümlerde homeopati’nin  gerçekten etkin olup olmadığını inceleyeceğiz. İnsanların nasıl olup da homeopatik ilaçlardan fayda gördüklerine inandıklarını anlatacağız. Onun için burada bu iddianın ne kadar doğru olduğunun detayına girmiyoruz.  Ama kısaca belirtmekte yarar var. Homeopati yanlılarının bu iddialarına rağmen, moleküllerin herhangi bir hafızası olduğunu gösteren hiç bir kanıt yok. Benzer iddialarda bulunan ve su moleküllerinin hafızası olduğunu iddia eden Masaru Emoto’nun nasıl bir şarlatan olduğunu ise daha önce Yalansavar’da yazmıştık.

Kaldı ki, eğer su moleküllerinin böyle bir hafızası olmuş olsa, o homeopatik çözeltinin içine girene kadar geçtikleri kanalizasyon sistemlerini, arıtma havuzlarını, içinde belki de sanayi atıkları veya balık pislikleri de yüzen deniz ve göllerdeki karşılaştıkları diğer molekülleri de anımsamaları gerekmez mi?? 

Bu sorunun cavabını şimdilik size bırakıyorum.

Bir sonraki bölümde bu kadar tuhaf ve bildiğimiz fizik ve kimya kurallarının tamamına aykırı iddiaları olan Homeopati’nin nasıl bir ortamda ortaya çıktığını anlatacağız. Belki bu hikayede, elle tutulur pek bir yanı olmayan bu iddianın neden ve nasıl destekçi topladığının yanıtını bulabiliriz.

Kaynaklar:

About isil_arican

Yalansavar'ın kurucusu, San Fransisco'da yaşayan bir Tıp Doktoru. Stanford Üniversitesi Çocuk Hastanesi'nde Klinik Bilgi İşlem Direktörü. Bay Area Skeptics Yönetim Kurulu Üyesi. Boş zamanlarında sözde bilimle savaşıyor, Yalansavar'a ve Trepanasyon'a yazıyor, TED çevirileri yapıyor, kedi seviyor, evde bira kaynatıyor, bir de bu aralar The Witcher oynuyor.

190 Yanıt to “Homeopati nedir? : Tavşanın suyunun suyu”

  1. GONCA ERMAN 15 Haziran 2012 10:17

    Yazınız çok bilgilendirici, kapsamlı ve net. Gerçekten de nasıl işe yaradığına inanıldığına dair yazıyı sabırsızlıkla bekliyorum. Birşeyin işe yaramadığının anlaşılamaması için 200 yıl çok uzun bir süre..

    Beğen

  2. Bu güzel yazı için teşekkür ederim. Son yıllarda bilim dışı tedavi yöntemleri ne yazık ki oldukça revaçta. TV’lerde bu tarz ilaçların reklamları yapılıyor, her köşe başında bu ilaçları satan dükkanlar kuruluyor ve insanlar ne yazık ki modern tıp yerine bu saçmalıklara inanıyorlar. Bu yazı bu saçmalıklara iyi bir cevap olmuş. Devamını sabırsızlıkla bekliyorum.

    Beğen

    • Isil_arican 28 Haziran 2012 18:56

      Biz teşekkür ederiz! Diğer bölümler de çok yakında geliyor.
      Gittikçe popülerliği artan bu akımları büyük endişeyle izliyoruz. Bu yazı en azından birkaç kişinin bile bu uygulamaların ne kadar saçma olduğunu anlamalarını sağlıyorsa ne güzel 🙂
      Dün çok güzel bir deyişe denk geldim: “İnsanları kandırıldıklarına ikna etmek, onları kandırmaktan daha zordur.” Gerçekten de öyle!

      Beğen

      • @Isisl arican
        homepatiye karsi endise ediyorsunun fakat objectif degilsiniz … hiç dusundunuz mu ALLOPATI ilaçlar kaç kisiyi topraga gonderiyor veya kaç kiside side effects veriyor … ALLOPATI ilaç kagitlarini okuyormusunuz … kas side effects veriyorlar … hatta listede olmayan side effects ler için lutfen bize yain diyorlar. Ben 198’lerden beri homoepati kullaniyorum ve homeopatlarim daima doktor idiler.

        Saçma olsaydi 6 Fransizdan 5 i homeopati kullanmazdi ve sosyal sigorta med ederdi.

        Probem degil … Placebo dahi olsa … govdemde ALLOPATnin felaket kimyasal maddeleri yok.

        Zaten bebeklere ve hayvanlara homeopati veriliyor …

        Beğen

      • Isil_arican 02 Temmuz 2012 07:14

        Sevgili Michael,

        Bu yazıya bıraktığın dört yorumdan, birini onaylıyorum. Zira tüm yorumlarda hemen aynı şeyi yazmışsın. Ayni şeyi defalarca tekrar ederek yazmak kısmen spam tanımına giriyor, ancak sanıyorum tekrarların nedeni Türkçe konusunda sıkıntı yaşaman. Bu nedenle yorumlarını spam sayıp silmek istemedim, ama ayni yorumu dört defa da onaylamayı doğru bulmadığım için tek bir yorumun üzerinden dile getirdiğin iddialara/ sorulara yanıt vermeey çalışacağım.

        Yorumlarından gördüğüm kadarıyla, şunları iddia ediyorsun:
        – “Allopati kötüdür, içinde kimyasal maddeler vardır. Allopatik ilaçlar bir sürü yan etkilere neden olurlar. Oysa homeopati iyidir, yan etkisi yoktur.”
        – “Homeopatik ilaçlar işe yarıyor, beni annemi iyileştirdi.”
        – “Fransa’da sosyal sağlık sigortası homeopatiyi karşıladığına göre, demek ki işe yarıyor.”
        – “Homeopati’ye karşı objektif değilsiniz, biraz araştırın.”

        Bu iddialara çok detaya girmeden kısaca yanıt vermek istedim ki diğer okuyucularımız da bu konu hakkında bilinçlensinler. Çok daha detaylı bir homeopati yazısı ise yakında gelecek.

        Allopati konusunda başlayayım. Allopati terimi tamamen Hahneman tarafından uydurulan bir kavram. Kendisi, homeopati’ye enti tez oluşturabilmek için var olan tüm tıp bilimlerini – iş hastalıklarından, kadın doğuma, cerrahiden, kulak burun boğaza, enfeksiyon hastalıklarından nörolojiye, allopati diye uydurma bir isim altında birleştirdi. Yani allopatik ilaç dediğinizde, dünyada her tür hastalık için tüm tıp bilimi çerçevesinde kullanılan ilaçları kapsıyorsunuz. Bu ilaçların kötü olduğu konusuna gelince. Eğer moden tıbbın gelişmesine paralel olarak ortadan kalkan hastalıklara ve uzayan insan ömürüne bakarsanız, modern tıbbın son derece etkin ve hayat kurtarıcı olduğunu göreceksiniz. Özellikle böbrek nakli olarak mutlak ölümden kurtulmuş biri, veya akut lösemi olup kemoterapi ile tamamen iyileşen birini bulup onun bu konuda ne düşündüğünü sormanızı öneririm. 🙂

        İlaçların yan etkileri elbette var. Ama bu yan etkilerin çoğu katlanılabilir düzeyde. Doktorlar, ilaç reçete derken hastanın ilacı alması halinde ortaya çıkacak yan etkilerle, ilacı almaması halinde başına geleceklerin dengesine göre karar almaya çalışıyorlar. İlaç firmalarının piyasaya sürdüğü ilaçlar sürekli denetleniyor, yan etkileri takip ediliyor. İlacın faydadan çok zarara neden olduğu anlaşıldığı anda ilaçlar piyasadan toplanıyor. Elbette mükemmel işleyen bir düzen olduğunu iddia edemem, ancak son yis yıldır tedavi etmeyi başardığımız hastalık sayısına ve engellediğimiz ölümlere bakarsak, oldukça işe yaradığı konusunda şüpheye pek yer yok.

        Homeopatik ilaçların yan etkileri yok demişsiniz. Yazıda da detaylı olarak anlattıldığı üzere, zaten homepatik maddelerde herhangi bir aktif madde yok. İlaçların tamamı su veya şekerden oluşuyor. Henüz, içme suyunun bir yan etkisi ise saptanmadı. Ama ne yazık ki yan etkisi olmadığı gibi bir etkisi de yok. 🙂

        Fransada veya başka ülkelerde sosyal sağlık sigortasının homepatiyi karşılıyor olması, bu yöntemin etkinliği olduğunun bir göstergesi değildir. Bu tip sosyal güvence sistemlerindeki geri ödeme kararları, tamamen politik ve finansal kararlardır. Son derece geçerli olan ancak ödenmeyen şeyler olduğu gibi, işe yaramayan ancak populist politikalar nedeniyle ödenen de pekçok işlem var.
        Kaldı ki, aynı sosyal sigorta sizin deyiminizle “allopatik” ilaçları da karşılıyor, ancak siz o ilaçların işe yaramadığına inanıyorsunuz? Biraz çelişkili değil mi sizce de?

        Son olarak da homeopati’yi son derece objektif olarak araştırdığımı gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Öncelikle bir tıp doktoru olarak hastalıklar nasıl ortaya çıkar ve iyileşme süreçleri nelerdir konusunda oldukça bilgi sahibi olduğumu düşünüyorum. İlaveten, Avrupa Alternatif Tıp ve Anti Aging Derneği’nin sertifikalı bir üyesiyim. Homeopati üzerine gerek lehte gerek aleyhte pekçok kaynak okudum, yazının altında da muhtelif kaynakları görebilirsiniz. Bu yazıda yazılan her satır, homeopatların eğitim sırasında aldıkları prensipleri içeriyor, hepsi Hahneman’ın kendi kitabından veya dünyadaki belirli başlı homeopati ile iglili kaynaklardan alınma bilgiler. Analiz sırasında kullandığım diğer veriler ise evrensel fizik ve kimya kuralları. Hal böyle iken yazının nesi objektif değil bunu anlayabilmiş değilim. Yorumlarınıza verdiğiniz örneklerden gördüğüm kadarıyla, siz çevrenizdeki birkaç kişinin başına gelenlerden, kendisi de homeopat olan doktorunuzun önerilerinden ( pek de objektif olduğunu söyleyemeyiz sanırım) ve sigorta uygulamalarına bakarak kendi kendinize vardığınız kanılardan homeopatinin etkin olduğu sonucuna varmışsınız. Benim size önerim, bireysel deneyimlerinizle değil, tarafsız kaynaklardan, objektif verileri inceleyerek kanıta dayalı bir sonuca varmanız.

        Beğen

      • Kusura bakmayın ama isteyen istediği gibi tedavi olur ya da olmaz sizi neden bu kadar rahatsız ediyor? Eşşekten düştüğünde bana eşşekten düşen birini getirin ancak o anlar beni demiş nasrettin hoca. Siz teorik araştırmalarla neyi ne kadar anlayabiliyorsunuz? İnsanlar bazen sadece dua ile bile iyileşebiliyor. Kimisi psikolojik kimisi fiziksel binlerce çeşit hastalık binlerce çeşit tedavi var. Siz şimdi homeopatiye çamur atınca ne geçiyor elinize merak ediyorum sizi rahatsız eden nedir? tedavisini olan memnun olmayan bir daha denemez bu kadar basit. Ben de denedim ve hiçbir çözüm bulamadım rahatsızlığım geçiyor. Ayrıca, bu tedaviyi siz yapıyor olsaydınız ve milyonlar kazansaydınız bu sitede homeopatiyi över dururdunuz eminim. sanki modern tıp insanların hastalıkları üzerinden dönen bir pazar ve para tuzağı değilmiş gibi.. hahh.. :))) Gerçekten yaralı olmaksa amacınız pozitif yazılar yazın.. Karalayıcı yazıların amacı belli..!

        Beğen

  3. Işıl Hanım, ben sizin gibi tıpçı değilim. O yüzden sizin kriterlerinizle değerlendiremem. ANcak yaklaşık 2 yıldır homeopatik remedy’ler kullanarak tedavi oluyorum. Tüm akut hastalıklarımda (ve çevremdeki birçok kişide) işe yaradı, yani ben iyileştim. Kronik hastalıklarını da homepatlarıyla çözen çok sayıda tanıdığım var, hatta bir arkadaşımın annesi, çok iyi bir homeopat sayesinde kanserden kurtuldu. Yani somut vakalar da çok. Ben 2 yıldır tanıyorum ve kullanıyorum. Olumlu sonuçlar aldım. Sizce iyileşmek somut bir durum değil mi.

    Beğen

    • Isil_arican 02 Temmuz 2012 07:55

      Ayşan hanım,

      İyileşmek tanımından ne anladığınıza bağlı.
      Homeopatik uygulamaların münferit vakalardaki etkisi, plasebo etkisinden farklı değil. Vücudumuzun telkinle, kendisine iyi geleceğini düşündüğü bir maddeyi -o maddenin hiçbir etkinliği olmasa dahi- aldıktan sonra ağrı vs gibi belirtilerde iyileşme olduğunu biliyoruz. Sizin bireysel olarak kendinizde veya yakınlarınızda gözlemlediğiniz etki, plasebo etkisi. Plasebo ile ilgili ayrı bir yazı yazacağım, zira çok ilginç bir konu ve homeopati gibi işe yaradığı sanılan pekçok tedavi yönteminin esas dayanağı. Ancak özellikle ağrı, bulantı gibi ölçülemeyen ve subjektif yakınmalarda oldukça etkili olabildiğini bildiğimizi kısaca belirteyim.

      Ancak, unutulmaması gereken, plasebo etkisi hastalığa ilişkin süreçleri iyileştirmiyor. Çünkü tamamen psikolojik olarak tetiklenen bazı mekanizmalar sayesinde subektif şikayetlerin azalmasına neden oluyor, ama hastalığa neden olan dinamikleri değiştirmiyor.

      Homeopatinin etkinliğinin plasebo’dan farklı olup olmadığını anlamak için yapılan tüm çalışmalar, hastalara homeopatik ilaç vermekle, plasebo vermek arasında hiç bir fark olmadığını ortaya koyuyor. Bu verilerle, homeopati’nin tedavi edici bir etkisi olmadığını, gösterdiği iyileşme hissinin, plasebo ile eş olduğunu -yani anlamlı olmadığını- söyleyebiliriz.

      Kanser olan yakınınız için üzüldüm. Umarım homeopatik maddeleri kullanırken gerçek tedavisini aksatıp vakit kaybetmiyordur. Zira kişinin şu an ağrısının veya şikayetinin olmaması, vücutta hastalık sürecinin durduğunu göstermiyor.

      Beğen

      • Işıl Hanım cevap verdiğiniz için sağolun.
        Lütfen yazın, okumaya devam edeceğim.

        Beğen

      • Bülent sapan 12 Ekim 2014 10:30

        Merhaba, bende tıp doktoruyum ,homeopati ilaçlarının
        plasebo etkisi nedeniyle yani uygulanan hastadaki psikolojik etkisiyle bazen semptomları giderdiğini yazmışsınız, peki hayvanlarda plasebo etkisinden bahsedebilirmisiniz? Hasta hayvana uygulanan homeopati ilacı hayvanda plasebo etkisi yaparmi? Tabikide yapmaz. Ozaman size bir ilaç ismi vereyim Türkiye Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafindan ruhsatlı “Tarantula Logoplex ” isimli ilaç Veterinerler tarafından hayvanlarda kullanılan çokta başarılı olmuş bir homeopati ilacidır, alman ziegler farma firmasının ürünüdür ve adı üstünde Tarantula örümceğinin kendisinden seyreltilerek üretiliyor. kendilerine ulaştım ilaçlarının insanda kullanım için onay aşamasında olduğunu insanlar için ruhsat almanın uzun prosedür olduğunu söylediler. Bu ilaç veterinerlik sektöründe en şuanda en pahalı ve en tutulan ve en çok yüz güldüren ilaçlardan. Bu konu ile ilgili biraz araştırıp homeopatinin gücünü etüd etmeye davet ediyorum

        Beğen

      • Tevfik Uyar 13 Ekim 2014 13:29

        Bülent Bey, eğer bir isim benzerliği yoksa, ilaç hakkında küçük bir araştırma yaptığımda tesadüf eseri şu bilgilere ulaştım: Siz bu ilacın Türkiye’deki distribütörü olan bir şirketin Yönetim Kurulu Üyesi’siniz. “Size bir ilaç ismi vereyim… Kendilerine Ulaştım…” gibi ifadelerinizin yanında bu ilaçtan ticari bir kazanç elde ettiğinizi belirtmeyi unutmuşsunuz gibi görünüyor. Buraya benim ilave etmem sorun olmaz herhalde?

        Bu arada ne ilginçtir ki yönetim kurulu üyesi olduğunuz bu şirketin web sitesinde bize “en pahalı, tutulan ve en çok yüz güldüren” şeklinde tanıttığınız ürünün farmakolojik özellikleriyle ilgili şu bilgilere yer verilmiş:

        Homeopatik ürünlerde etken maddelerin yüksek oranda dilüsyonundan dolayı farmakolojik çalışmalar yapılmamaktadır. Tıbbi ürün olarak etkinliği ve etki şekli bilinen metodlarla kesin olarak tespit edilmediğinden tedavi değeri değişkendir.

        Hatta endikasyonları hakkında da şöyle bir bilgiye de yer vermişsiniz:

        Tescil edilmiş homeopatik tıbbi üründür. Bu nedenle terapotik bir endikasyon hakkında bilgi yoktu. Ürün kullanılmadan önce hayvan, veteriner hekim muayene edilir. Ürünün içindeki etken maddelerin yararı olduğu düşünüldüğünde, tedaviye yardımcı olarak kullanılır.

        Yani yazının yazarını “homeopatinin gücünü etüd etmeye” davet ederken bizzat pazarlamasını gerçekleştirdiğiniz ürünün web sitenizde yer verdiğiniz teknik bilgilerinde ürünün gücünden pek emin olunmadığı resmen itiraf edilmiş görünüyor bana:

        Hed İlaç

        Liked by 1 kişi

      • Bülent sapan 13 Ekim 2014 14:10

        Siz olayları saptırıyorsunuz,benim yazdıklarımda en ufak yanlış yok yine söylüyorum Türkiye de tarım gıda ve Hayvancılık Bakanlığından ruhsat almış hayvanlarda kullanılan böyle bir homeopati ilacı var ve hayvanda plasebo etkisinden bahsedemezsiniz çünki hayvanı telkin edemezsiniz uyguladığınız ilacın bile farkında değildir ben bu konuyu bana aciklamanizi rica ediyorum. homeopati ilaçları için plasebo dan başka bişey değildir diyemezsiniz Bu ilacı kullanan binlerce veteriner hekim referans veririm size ve tekrar tekrar kullanan hekimler bunlar ve yüz güldüren sonuçlar almasalar bu ürüne bukadar para veripte kullanmazlar ve yine söylüyorum almanyadaki ziegler farmaya bu ilacın insan çalışmaları olup olmadığını sorduğumda insan için ruhsat alma aşamasında olduklarını ama prosedürün daha uzun sürdüğünü söylediler. Yönetim kurulu üyesi olmam Homeopati ilaçlarının etkinliğini savunamamam anlamınamı geliyor sizin tarafınızdan? Homeopati diye bir gerçek vardır ve siz kendinizce reddediyorsunuz, size binlerce hekim ve vaka referansi gönderebilirim bunların hepsi gerçek kişiler olacaktır. Almanyada ürünün prospectusunde Endikasyonları yaziyorken Türkiyede Endikasyonları yazilmasina izin verilmiyor prosedür gereği. Ürün bütün avrupa birliği ülkelerinde yıllardır kullanılıyor, ziegler Pharma nın resmi sitesinde gerekli bilgileri alabilirsiniz. Dünya homeopati tedavisi üzerine yoğunlaşıyor, İngiltere de ve Avrupanın birçok ülkesinde tedavilerin %30 unu homeopati oluşturuyor, selamlar

        Beğen

      • Tevfik Uyar 24 Ekim 2014 19:14

        Niçin saptırmış olayım? Basbayağı üzerinden gelir elde ettiğiniz bir ürünün reklamını yapmış oluyorsunuz. Hem de ürünle aslında alakası olmayan biriymişsiniz izlenimi vererek. Bu sizin tarafsız olmadığınız anlamına gelir. Yatırım yapmış olduğunuz bir ürün hakkında “işe yaramıyor…” demeniz beklenmez herhalde değil mi?

        Referans verdiğiniz ruhsata cevaz veren, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın hazırladığı, 24 Aralık 2011 tarihli 28152 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan söz konusu yönetmeliği inceledim Bülent Bey. Bu yönetmeliğe göre homeopatik ilaçlarda a) Çok açık ve okunaklı bir biçimde, “onaylanmış bir tedavi alanı olmayan homeopatik veteriner tıbbi ürün” ibaresi yazılması şart koşuluyor zaten. Yani yönetmelikte de üstüne basa basa homeopatik ilaçların “onaylanmış bir tedavi alanının bulunmadığını” açıkça ifade ediyor. Ayrıca söz konusu yönetmelik etkili ve “Etken maddeye sahip” ilaçları “Veteriner Tıbbi Ürün” olarak sınıflandırırken, “Veteriner Homeopatik Ürün” tanımlamasında bir etken madde varlığından bahsetmiyor. Referans verip durduğunuz ruhsat, “bu ürün etkilidir” anlamına değil, “bu ürün pazarlanabilir” anlamına geliyor. Yani ruhsattan bahsetmekten vazgeçin bence. Pek bir şey ifade etmiyor.

        “Size binlerce hekim ve vaka referansi gönderebilirim” demişsiniz. Gönderirseniz memnuniyetle bakarım. Fakat ben de size homeopatik ilaçların etkisizliğine yönelik binlerce hekim ve vaka referansı gönderebilirim. (Aslında yukarıdaki ve devamındaki yazıda da pek çok vaka var… Dikkate alırsanız.) Lütfen bana saygın, kabul görmüş, prestijli dergilerden referanslar gönderin mümkünse. Yoksa spiritüalistler ve falcılar da kendi aralarında çeşitli dergiler çıkarıyorlar.

        “Homeopati diye bir gerçek var ve siz kendinizce reddediyorsunuz” cümlenizden yukarıdaki yazı ve devam serisini hiç okumadığınızı anlıyorum. Kendimizce mi reddediyoruz? Yani oturduk bir kaç arkadaş homeopatiyi reddetmeye mi karar verdik şimdi? Yukarıda kaç tane referans var, devam serisinde ise mahkeme kararları… Öyle kendi kendimize, durup dururken reddetmiş değiliz. Ayrıca belli bir mantığa dayanarak reddediyoruz; yukarıda da bahsini ettiğimiz molekül sayısındaki garabet gibi. Bir tıp doktoru olarak “suyun hafızası var” falan diyorsanız hakikaten durum zaten vahim. Gerçekten bunu iddia ediyorsanız daha fazla konuşmaya devam etmeyi düşünmüyorum. Haddimi aşarak, toplum sağlığı için size hasta tedavi etmek yerine homeopatik ilaç ticaretine devam etmenizi tavsiye ederim.

        Şu bahsettiğiniz %30 oranı için de bir referans gönderirseniz sevinirim. Teşekkürler.

        Beğen

    • Açıkçası bir tartışmanın içine girmek istemem. Ama homeopatik tedaviye başlamam onun akut olan 3 -4 rahatsızlığımda mucizeyi dönüşünü görerek oldu. 3 gün süren sancılı ve siddetli ishalim tek doz homeopatik ilaçla 1-2 dakika içinde geçti. Çok çok ciddi olan uçakla uçma korkum (uçakta çok ciddi olan tepkiler verecek derecede) bir yolculuğumda aldığım tek doz ilaçla geçti. 45 yaşına kadar ayda en az 2-3 kez uçuk çıkaran birisi olarak yine bir uçuk vakamda tek dozda ani bir iyilişmevb. Bunları yaşadıktan sonra kronik tedaviyi almaya karar verdim. 3 yıldır devam ediyorum. Homeopatik tedavi size mucize reçete kesinlikle sunmuyor hatta çok ciddi sanal rahatsızlıklar yaşadığınız da oluyor. Ama gerçekten işe yaradığını gördüğüm için yazma ihtiyacı duydum.

      Beğen

  4. Sayın Yalansavar Ekibi
    Doğrusu emeğinizin ve sabrınızın hayranı olmamak elde değil. Gerçekte kimsenin tam ve detaylı olarak bilgi sahibi olmadığı bir konuda bu derece , üstelik yabancı kaynaklara dayanarak yaptığınız açıklamalar için teşekkürü hakettiğinizi düşünmekle birlikte ne yazık ki hep taraflı yayınları incelediğinizi de belirtmek zorundayım. Sizler gibi ,biz klasik homeopati meraklıları adına da konunun ne kadar özel ve hassas olduğunun bilinciyle bu yazılanlara yanıt yazmamız gerektiğini düşünüyorum.

    Öncelikle dünya üzerinde tüm keşif ve icatların illa ki karşıtları olacaktır ,bunu biliyoruz ancak her zaman da bu keşiflerin yandaşları da yeri geldiğinde canları pahasına bunları savunmaya da çalışmışlardır. Bunları yazmamdaki amaç sizinkilerle kesinlikle eştir. Safsata ve yalanların savılması:))

    Ben 20 senelik (allopat) ortodoks tıbbı hekimiyim (yazıdan doğru anladıysam meslektaşız:)), halk diliyle tıp doktoruyum, son 10 senedir homeopatiyi öğrenmeye ve her öğrendiğimle mest olmaya da engel olamayan bir hekim.. belki birinci ağızdan, üstelik bu tıbbın uygulayıcısı biri tarafından yazılan satırlar daha anlamlı olabilir diye düşünüyorum. Allopati tanımıyla başlayalım isterseniz, karşıtlıklar yasasıyla çalışan tedavi sanatı anlamındadır. Yani antiler yasası, antihipertansif, antihistaminik, antienflamatuar gibi.. yani sorun ne ise onun karşıtı bir uygulama.
    Peki bu yanlış mı , hayır eksik 🙂 bu uygulamalar yani klasik tıp kişiyi hayatta tutmak adına acil servislerde harikalar yaratıyor, kişiyi hayata tutundurmak için kullanmak muhteşem ancak Hipokrat derki hastalıkların nedeninin nedenini tedavi etmeden hastayı tedavi edemezsiniz 🙂 antiler daha ilk adımda kalır ve tedavi değil ,baskılama yaparlar bunun bir kere yapılması sorun yaratmaz ,vücut harika bir back-up sistemi içerir ama bu konuda ısrarcı olmak , bedenini sesini duymamak hastaya uzun vadede kesinlikle sorun olarak geri dönecektir.

    Yukarıda sıtmayla ilgili argumanda sıtmalı hastaya verilecek anti malariel ilaçları kullanmadan evvel tek bir soru sormak istiyorum, sıtma salgınlarla seyreden bir hastalık bu kesin, salgınlarda da tüm olay yeri halkı bu ajana maruz kalır ama sadece bazıları hastalanır , hastalananların bazıları tüm müdahalaelelere rağmen kurtarılamaz..o zaman sorulması gereken tohum mudur? (sıtma mikrobu) yoksa toprak mıdır (yani hastalana kişilerin zayıflığı..).. Yani biz mikrobu ortadan kaldırırsak toprak temizlenmiş mi oluruz yoksa toprağı güçlendirirsek, başka tüm mikroplardan onu korumayı mı başarırız:))
    bu sorumu tüm hastalıklar için soruyorum.

    Bir de placebo etkisi meselesi.. Placebo etkisinden bahsetmek için bilinç söz konusu olmalı ve hastaya telkin uygulanmalıdır. (Tanımı gereği) ama homeopatiyi veteriner hekimler ve pediatristler son derece yüksek başarı oranlarıyla uyguluyorlar . Hatta son dönemde agrohomeopati adı altında yapılan bitkisel tedaviler organik tarım tanımı içinde sorunsuz kabul edilen ilaçlar gurubuna sokuyor homeopatiyi 🙂

    Klasik tıp dediğimiz ortodoks tıbbında bize ilk yıllardan beri öğretilren “hasta yoktur hasta vardır” argumanıdır ama kimse buna bakmaz doğrusu bakamaz çünkü hiçbir doktor o değerli vaktini hastayı anlamakla harcayamaz. Kendim yaptım oradan biliyorum:))(yapılan bir araştırma hastalarımızın lafını 40 sn içinde kestiğimizi ve bir daha da kendilerine söz hakkı tanımadığımızı ortaya koymuş. ). Hep bir tanı koyma tasası vardır ama tanısı konduğunda da iyileşemeyen nice hasta.. İnternette kişiye özel gazete bile oluşturulabilen bir devirde her hastalık için genel reçetelemeleri nasıl kabul edebiliriz? Örneğin çağın belası multipl skleroz .. her hastada aynı belirtilerle mi seyreder, yoksa hepsi kendi şahsına münhasır mıdır? Eğer herkes farklıysa aynı ilaçlarla nasıl iyi olunur? İyi olmak nedir? cilt allerjilerini tedavi eden kortizonlardan sonra bronşial astım olmak tesadüf müdür yoksa bedeninizin size kendini gösterme çabası mı? birşeyler yolunda değil, bunları düzelt diyen bedene kulak asmamak hep daha kötüye götürürken ve tıbbın tüm branşları kendi dalında başarılıyken neden insanlar hep daha hayati sistemlerden hastalanarak hayatlarını kaybediyorlar hiç düşündünüz mü?

    Sulandırmalar ovmalar seyreltmeler .. hepsi pozitif bilim adına gerçekten çok çeldirici.. Peki bu bakış açısıyla ya kuantum fiziğinin konusu olan madde altı parçacık teorileri nasıl görünüyor? What the bleep?! :)) şu hayatta aslen hiçbirşey göründüğü gibi değil, üstelik memnuniyetle bildirmek isterim ki homeopatinin masterından sayılan Dr. T. Kent ve Dr. Hering de aynen sizler gibi bu tedavinin saçmalığını kanıtlamak üzere yola çıkan ama detayları anladığında çok doğru bir tedavi yöntemi olduğuna karar veren hekimlerdir.

    İleri derecede ingilizceniz olduğu kesin, 🙂 lütfen bir de bu kitapları inceleyiniz

    Konuya dair tüm argumanlar savunulabilir ya da çürütülebilir.. konu bu değil sadece gerçekten düşünen beyinlerde (ki bugünlerde bunlardan artık gerçekten çoook az kaldığına dair endişelerim var) kişiyi doğru noktaya taşıyacak soruları sormak ve sordurmak isteğindeyim..

    Tüm çabam bundan ibarettir.. 🙂

    En derin saygılarımla
    Dr. Gamze Arpacı

    Beğen

    • Isil_arican 19 Temmuz 2012 09:31

      Merhaba Gamze,
      Görüş ve yorumların için çok teşekkür ederiz. Evet, çok araştırma yaptık gerçekten de 🙂

      Yazının ilk bölümünde dikkat ettiysen sadece homeopati’nin çalışma prensiplerine ve bu prensiplerin bildiğimiz fizik kurallarıyla uyumsuz olduğunu anlatıyoruz. Henüz etkinliğinin sınananması konusuna gelmedik, o kısmı sonraki bölümlerde işleyeceğiz.

      Evet, yazıdan anladığın doğru, ben de tıp doktoruyum. İlaveten Avrupa Anti Aging Society’den Anti-Aging ve Alternatif Tıp sertifikam var. Kısaca konuyu her iki tarafından da incelemiş, zamanında alternatif tıp cephesinde de bulunmuş, her iki cepheye ait muhtelif kaynakları okumuş, sonunda bilimsel verilerin ışığında tercihini modern tıptan yapmış bir hekimim. Kısaca hem bilimsel tıp, hem de alternatif tıbba oldukça hakim olduğumu söyleyebilirim. Bu yazı da senin belirttiğin gibi tek taraflı kaynaklar kullanılarak yazılmadı. Kaynakçaya bakarsak oldukça çok sayıda Homeopati yanlısı siteyi de referans gösterdiğimi görebilirsin. Özellikle ilaç içerikleri ve tariflerin hepsi homeopati sitelerinden alındı.

      Gördüğüm kadarı ile, yorumunda Homepati’nin işleyiş prensibine ilişkin bir itirazın da yok. Yani sen de homepatik çözeltilerin aşırı derece seyreltilmiş, sonuçta içinde su molekülünden başka molekül kalmamış maddeler olduğunu kabul ediyorsun. Ancak anladığım kadarıyla bu seyreltide olsa da bu karışımların işe yaradığını iddia ediyorsun.

      Hekim olduğuna göre zaten biliyorsun, bir tedavi yönteminin işe yaradığına ilişkin altin standard hakemli dergilerde yayınlanmış çift kör plasebo kontrollü deneylerin sonuçlarıdır.
      Senden ricam, madem yalan savıyoruz, bu sonucu gösteren uluslararası hakemli dergilerde yayınlanmış çift kör plasebo kontrollü deneyler varsa (ki yoklar, ve tüm meta analiz çalışmaları da homeopati’nin plaseboya göre daha farklı bir etkinliği olmadığını gösteriyor) bu çalışamları bizle paylaşman.

      Zira biliyoruz ki, bireysel gözlemlerimiz gayet yanıltıcı olabilir. Bugün sigara’nın akciğer kanseri yaptığını hepimiz biliyoruz. Ama 80 yaşında hala fosur fosur sigara içen Ahmet Amca’ya bakıp,”Sigara kanser yapmıyor,yapsa Ahmet Amca olurdu. O kanser olmadığına göre demek ki korkacak birşey yok.” dememiz ne kadar anlamsızsa, etrafımızdaki üç beş kişinin homeopati ilacı aldıktan sonra hasbelkader iyi hissetmelerine bakıp “homeopati işe yarıyor” dememiz de o kadar anlamsız.

      Öncelikle dünya üzerinde tüm keşif ve icatların illa ki karşıtları olacaktır.

      Doğru, ama bu yapılan ve karşı çıkılan her keşifin doğru olduğu anlamına gelmez. Keşifler yapılır, insanlar karşı çıkar. Yapılan keşif deneylerle sınanır, deneylerden geçerse zamanla kabul görür. Homeopati’nin sınıfta kaldığı aiama bu işte. Deneylerle sınama aşamasında, etkin olduğu saptanamıyor. Hatta homeopatik ilaç üreticisi bile kabul ediyor sattığı ilaçların etkinliğini gösteremediğini. 🙂

      Allopati tanımıyla başlayalım isterseniz, karşıtlıklar yasasıyla çalışan tedavi sanatı anlamındadır. Yani antiler yasası, antihipertansif, antihistaminik, antienflamatuar gibi.. yani sorun ne ise onun karşıtı bir uygulama.

      Allopati tanımı bildiğin gibi Dr. Hahneman tarafından homeopati haricindeki tüm tıbbi uygulamaları içeren bir tanım. Kendisi cerrahide, iç hastalıklarına, endrokrinolojiden onkolojiye tüm tıp branşlarını homeopati’ye antitez olsun diye tek bir ad altında birleştirmiş durumda. Ve de tıp fakültesindeki fizyoloji ve patoloji derslerinden anımsayabileceğin gibi hastalıkların karşıtlık ilkesi falan diye de birşey yok. Bugün hemen her hastalığın neden ve nasıl ortaya çıktığını gayet iyi biliyoruz. Otoimmun hastalıkların patogenezi ile enfeksiyon hastalıkların patogenezi birbirinden çok farklı. Hal böyleyken, bütün tıp bilimlerini tek bir başlık altında toplayıp, üzerine de gerçekte var olmayan karşıtlıklara dayalı diye bir etiket yapıştırmak bana çok da etik gelmiyor.

      Verilen ilaçların da karşıtlık ile bir ilgisi yok. Hastalığın nedenine (radikal tedavi) veya semptomuna (palyatif tedavi) yönelik farklı ilaçlar olduğunu biliyorsun. Anti ile başlayan isim verme geleneği gereği, bu tedavilere karşıtlığa dayalı tedavi demek doğru değil. Sanırım adı anti-hipertansif diye geçen ilaçların beta blokerlerden, ACE inhibitorlerine, hatta diüretiklere kadar uzanan farklı mekanizmalarla işleyen farmakolojik ajanlar olduğu ve sadece kolaylık olsun diye tek isimde toplandığını anımsatmama gerek yok.

      sıtma salgınlarla seyreden bir hastalık bu kesin, salgınlarda da tüm olay yeri halkı bu ajana maruz kalır ama sadece bazıları hastalanır , hastalananların bazıları tüm müdahalaelelere rağmen kurtarılamaz..o zaman sorulması gereken tohum mudur? (sıtma mikrobu) yoksa toprak mıdır (yani hastalana kişilerin zayıflığı..)..

      Gene patoloji derslerini anımsayalım. 🙂 Hastalık yapma mekanizmasında pekçok faktör etkilidir. Hastalık yapma etkenlerinin patojenitesi farklı olabilir. Her bir etken hatta suş için hastalık yapma eşiği farklıdır. Virülansı yüksek olan bakteriler çok az sayıda da olsalar hastalık yapabilirler, virülansı düşük olanların hastalık yapması için daha çok sayıda olmaları gerekir. İlaveten bu etkenlerin vücuda ne şekilde girdiği de önemli. Örneğin mideden alındığında çoğu bakteri asitle ölebilir, ama açık yaradan girdiğinde hastalık yapma imkanı artar. Elbette kişilerin de vücutlarının genel sağlık durumu ve kişinin genetik özellikleri hastalıkların ortaya çıkmasında etkili. Yani ya o ya da bu etkendir diye kestirip atamayız.

      Sıtma konusuna dönelim. Bir bölgedeki kişilerin bazılarının sıtma olup bazılarının sıtma olmamasının pek çok nedeni var. Aldıkları parazit sayısı bunun başında geliyor. Herkesin aynı sivrisinekler tarafından aynı yerlerinden aynı sayıda sokulduğunu, sineklerin her ısırıkta aynı miktarda kan emdiklerini ve aynı sayıda sıtma parazitini konaklarına bulaştırdıklarını sanmıyorum. 😉
      İlaveten anımsayacaksın bazı genetik varyantlar ( örneğin orak hücre anemisi) sıtma mikrobuna karşı dirençlidir, bu kişiler zor sıtma olurlar.

      Kısaca hastalık yapma mekanizmaları oldukça kompleks, yani bu kompleks mekanizmayı “tohum mu, toprak mı?” derecesinde basite indirgemek son derece hatalı bir yaklaşım.

      Placebo etkisinden bahsetmek için bilinç söz konusu olmalı ve hastaya telkin uygulanmalıdır. (Tanımı gereği) ama homeopatiyi veteriner hekimler ve pediatristler son derece yüksek başarı oranlarıyla uyguluyorlar .

      Üzgünüm ama plasebo etkisini ne yazık ki telkin ile karıştırıyorsun. Telkin plasebo’nun bir türüdür, ama plasebo etkinliğini gözlemek için illa telkin gerekmiyor. Klinik deneylerde telkin olmaksızın plasebo uygulanıyor, ve hastalarda plasebo etkisi gözleniyor. Hatta verilen ilacın rengi, şekli bile etkinin şiddetini değiştirebiliyor.

      Hayvanlarda ve bebeklerde yapılan plasebo çalışmaları da var. Örnek olması açısından iki çalışmanın linkini ekliyorum, daha pekçok örnek mevcut.

      http://www.actavetscand.com/content/46/2/57/
      http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/7759332

      Hayvanlardaki plasebo etkisinin Pavlov’un meşhur köpekli deneyindeki gibi insann dokunuşuna bağlı şartlanmaya bağlı olduğu sanılıyor. İlaveten şikayeti rapor eden kişinin etki altında kalması da bir diğer açıklama. Bir hayvanın ağrısı olduğunu sahibinden öğreniyoruz, ağrısının geçtiğini de gene sahibi söylüyor. Kısaca burada bir duygusal etkilenme, ilaç verilen hasta bilinçsiz olsa da sahibi/ebeveyni tarafında mevcut.

      homeopatinin masterından sayılan Dr. T. Kent ve Dr. Hering de aynen sizler gibi bu tedavinin saçmalığını kanıtlamak üzere yola çıkan ama detayları anladığında çok doğru bir tedavi yöntemi olduğuna karar veren hekimlerdir.

      Örnek verdiğin doktorlardan ikisi de 1800’lü yıllrda yaşamış doktorlar. Yaşadıkları dönemdeki tıp uygulamalarının içler acısı olduğunu, hastalara sülük yapıştırıldığını, kurşun ve civa içirildiğini ve türlü eziyetler yapıldığını biliyoruz. kaldı ki bu dönemde zaten fizyoloji ve kimya bilgisi son derece sınırlı idi. Atomun, virüsün, molekül yapısının ne olduğunun bilinmediği yıllarda bu doktorlar ne araştırıp neyin detayını anlamışlar çok merak ettim şahsen.

      Güncel bir örnek istersen Dr. Edzard Ernst‘i incelemeni öneririm. Kendisi Alman kökenli bir hekim olup, dünyanın ilk Alternatif Tıp profesörü ünvanını elinde tutan bir kişidir. Başta kendisinin de sıklıkla uyguladığı homeopati tedavilerinin etkinliğini göstermek için kinik deneyler düzenlemeye başlamış, sonra yöntemin etkinliği olmadığını gördükçe araştırmalarını derinleştirmiş. Hatta kendi ağzından neden homepatiye inancını kaybettiğini açıklayan bir makalesi The Guardian gazetesinde mevcut.

      Umarım sorularına yanıt verebilmişimdir. Güzel bir tartışma oldu, dediğim gibi özellikle etkinlik kanıtlama çalışmaları ile ilgili ikinci bölümü şu an yazıyorum, yakında yayınlayacağız.

      Beğen

      • Sibel spinu 21 Temmuz 2012 00:57

        Homeopatin plasebo olduğu İcin George Vitholkas ‘a Nobel ödülü verildi ,plasebo olduğu İcin 72 ülkede ilaçlar satılıyor , pek cok Avrupa ülkesinde Saglik Bakanligi tarafından egitimi veriliyor, Uzmanligi ile birlikte 10 yıl Tip egitimi almış olan pek Cok hekim yeni bastan bu mucizevi tedavi yöntemini öğrenmek İcin Dinyanin bir ucuna gidip maddi manevi fedakarlıkta bulunuyor . Madem plasebo kendi üzerinizde bir kronunu yapın bakalım , bukadar hararetle karsı çıktığınız bir şeyi bir tadın bakalım … Bir şahit olun bakalım ondan sonra 50 yılını bu ilime vermiş ve kanıtı insanları kalıcı şifaya ulaştırmak olan insanların halkını yemeden önce Doktor hanim

        Beğen

      • Isil_arican 23 Temmuz 2012 02:50

        Sibel Hanım,

        Kısaca yorumunuzda belirttiğiniz hususlara bakalım:

        Homeopatin plasebo olduğu İcin George Vitholkas ‘a Nobel ödülü verildi.

        Size önerim, herhangi bir yerde rastladığınız bir iddia gördüğünde kaynağına giderek duyduğunuz şeyi teyit etmeniz. George Vitholkas’ın Nobel aldığını yazmışsınız, keşke yazmadan önce iki dakikanızı ayırıp bu verdiğiniz bilginin doğruluğunu teyit etseydiniz. Zira Nobel ödülü alanların listesine ulaşmak için Nobel Ödülleri’nin resmi web sitesine bakmanız yeterli. Evet, tahmin edeceğiniz gibi George Vitholkas’ın Nobel filan aldığı yok 🙂 Aldığı tek ödül Right Livelihood adlı bir ödül, ve Nobel ödülleri ile hiçbir alakası olmadığı gibi, Nobeller gibi uluslararası bilimsel bir geçerliliği de yok.

        Size önerim, argümanlarınızı dayandıracağınız verilerin doğruluğunu onları ileri sürmeden önce teyit etmeniz.

        Kaldı ki, Nobel ödülü almış olsaydı bile, herhangi bir kişinin Nobel ödülü almış olması o kişinin her savunduğu iddianın doğru olduğu anlamına da gelmez. Daha detaylı bilgi için Bir Bilen Safsatası (Argument from Authority) yazımızı okumanızı öneririm.

        plasebo olduğu İcin 72 ülkede ilaçlar satılıyor , pek cok Avrupa ülkesinde Saglik Bakanligi tarafından egitimi veriliyor,

        Bu savınız da bir başka mantıksal yanılgı örneği. Mantık biliminde buna Popülerlik Safsatası (Argument From Popularity ya da Bandwagon Fallacy) deniyor. Henüz bu konuda bir yazımız yok, ancak ingilizce bir felsefe yazısında şuradan ulaşabilirsiniz. Herhangi bir şeye çok sayıda inanan insan olması o iddianın geçerli olmasını gerektirmez. Ortaçağda bütün Avrupa, Güneşin Dünyanın etrafında döndüğüne inanıyordu, bilim adamları da dahil. Ama bu kadar çok kişinin inanması herhangi bir şeyi gerçek ve geçerli kılmıyor.

        Madem plasebo kendi üzerinizde bir kronunu yapın bakalım , bukadar hararetle karsı çıktığınız bir şeyi bir tadın bakalım … Bir şahit olun bakalım

        Kesinlikle katılıyorum! Homepati’nin gerçekte bir etkisi olmadığını, fizik ve kimya kuralları ile çelişen bir uygulama olduğunu öğrendikten sonra ben de aynen önerdiğiniz gibi homepatik ilaç kullanarak bu yargımı test etmek istedim. Hem 2010 yılında hem de bu yıl iki ayrı etkinlikte Homeopatik uyku ilacı ile aşırı doz eylemine katıldım.

        Bir homeopat olarak biliyorsunuz, homeopati’de sık kullanılan bir uyku ilacı Coffee cruda‘dır, ki kahve çekirdeğinin sulandırılmasıyla yapılıyor. Homeopati’nin hiç bir etkinliği olmadığını göstermek için katıldığım iki 1023 etkinliğinde, Coffee cruda için önerilen günlük dozun yaklaşık 300 katında ilaç aldım. 🙂
        Gördüğünüz gibi bu iki doz aşımı girişimine rağmen hala burada bu satırları yazabiliyorum… çünkü homepatik ilaçların içinde sizin de bildiğiniz gibi hiçbir aktif madde yok.
        (1023 hareketinin San Francisco etkinliğinin videosunu buradan izleyebilirsiniz.)

        Bir iddianın geçerli olduğu ne onu kimin savunduğu, ne ona kaç kişinin inandığıyla kanıtlanabilir. İddiaların geçerliğini kanıtlamanın yolu onları test etmektir.

        Sevgiler.

        Beğen

      • Gamze Arpacı 24 Temmuz 2012 00:03

        Sevgili Işıl 🙂
        Güzel bir tartışma olarak kabul ettiğin yazıma cevap olarak yazdıkların için ben de birşeyler yazmak istiyorum çünkü ben de seninle karşılıklı sohbetten keyif aldım. 🙂 Aynı fikirde olmamız da gerekmiyor doğrusu 😀
        Herşeyden evvel gerçekten kolay ikna edilmeyen yapınla dikkatimi çektiğin için seni biraz tanımak istedim ve bir Randi Team üyesi olduğu öğrendim. Her ne kadar homeopati konusunda yazdıklarında zaten James’in tadı ve kıvamını hissetsem de ,bunu görmek güzeldi. Homeopatiye karşı tavrını bilmeme rağmen kendisine farklı bir hayranlık beslediğimi belirtmek isterim. Daha evvel de dediğim gibi herşeyi öylece kabullenmeyen ve araştırma ,
        en azından doğru soruları sorma konusunda meraklı insanlar her zaman takdir edilesi gelir bana.:)

        -…homeopati’nin çalışma prensiplerine ve bu prensiplerin bildiğimiz fizik kurallarıyla uyumsuz olduğunu anlatıyoruz. Henüz etkinliğinin sınananması konusuna gelmedik, o kısmı sonraki bölümlerde işleyeceğiz. (…)

        Çalışma prensipleri için en önemli konu similimum prensibi.. yani benzerlik. Burada bahsi geçen , uykusuzluk ilacı=coffeas cruda OLMAYAN şey:)
        Yani bir homeopat uykusuzluğu tedavi etmez, “Işıl’ın uykusuzluğunu ” , “Gamze’nin uykusuzluğunu” tedavi eder demek. çünkü Gamze, yaşadığı yada yaşayacağı çok sevindirici bir durumda uykusuzluk çekerken, Işıl belki de durduramadığı düşünce akışı yüzünden uykusuzluk çeker mesela:) ee bu durumdaa aynı ilaç Işıl’ı tedavi etmeyecektir. Kişisel yapımızdaki benzerlikler söz konusu ilaçla örtüşüyorsa biz bir değişime gireriz aksi takdirde senin coffea denemende olduğu gibi komik bir anı olarak kalmaya mahkumdur bu deneme. Gerçek bir deneme yapmak istiyorsan bir seferde yüksek dozda ilaç almayı denemek yerine küçük dozları (örn c30 )tekrar eden dozlarda al ve bunu deneyimle ne de olsa tavşanın suyunun suyunun suyu:)) (biz buna Proving= ilaç denemesi diyoruz) Sana hyos c30 tavsiye edebilirim belki, oldukça skeptik bir remedidir:)

        Buradan anlaşılması gereken teşhisi değil ,KİŞİYİ tedavi ederiz biz:) Bu yüzden aslında nette gayet yaygın görünen belirli teşhislerde belirli ilaçların uygulamaları klasik homeopatiye uygun bir kullanım değildir. Bunlar fransız ekolünün klasik olmayan yaklaşımlarıdır. Sonuçları modern tıptan farklı olmaz zaten bir süre sonra şkayetler ya geri gelir ya da hastalık tablosuna yenilikler eklenerek ağırlaşır.

        -(…)Senden ricam, madem yalan savıyoruz, bu sonucu gösteren uluslararası hakemli dergilerde yayınlanmış çift kör plasebo kontrollü deneyler varsa (ki yoklar, ve tüm meta analiz çalışmaları da homeopati’nin plaseboya göre daha farklı bir etkinliği olmadığını gösteriyor) bu çalışamları bizle paylaşman. (…)

        Etkinliğinin sınaması konusuna gelince seni tatmin edecek olan magazin sanırım Lancet ve belki de Pubmed.. bunları bir incele istersen daha da bulabilirim ama bunlarla başlayalım 🙂

        http://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736(86)90410-1/abstract çift kör randomize placebo karşılaştırmalı allerjik rinit çalışması lancet

        http://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736%2894%2990407-3/abstract placebodan daha etkili olduğunu kanıtlayan lancet yazısı

        http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/20981319 pediatrik onkoloji vakalarında homeopati

        http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/15139095 kanser hastalarının tedavilerinde destekleyici olarak kullanıldığında surveyleri nasıl uzattığına ve relapsları nasıl engellediğine dair yazı

        http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/22201984 homeopati nedir

        -(…) ”Sigara kanser yapmıyor,yapsa Ahmet Amca olurdu. O kanser olmadığına göre demek ki korkacak birşey yok.” dememiz ne kadar anlamsızsa, etrafımızdaki üç beş kişinin homeopati ilacı aldıktan sonra hasbelkader iyi hissetmelerine bakıp “homeopati işe yarıyor” dememiz de o kadar anlamsız.(…)

        Bu konuda kesinlikle SANA katılıyorum. Ne yazık ki pek çok homeopat hastasının kendisini daha iyi hissetmesi, uykusunun düzelmesi, enerjisinin yükselmesi gibi subjektif bulgularla tedavi yapıyor ve dolayısıyla kanıt istendiğinde suskunluk ya da “inanmazsanız hastaya sorun” gibi bir durum ortaya çıkıyor ki , bu bende bile rahatsızlık verici bir durum Veeee sırf bu yüzden bu sene taa Hindistana kadar gittim 🙂 ilim fizanda olsa da arayınız derler di mi:)??
        Pareek Hastanesi kanıta dayalı- ki burada konuya bahis kanıtlar TAM OLARAK laboratuvar, tomografi , manyetik rezonans ve diğer görüntüleme yönlemleri- homeopati yapan bir hastane. Klasik tıbbın “tedavi” adı altında “buna yapılabilecek birşey yok, bununla yaşamayı öğrenmeniz gerekiyor” dediği pek çok hastalık, başta kanserler ve kronik progresif/dejenaratif hastalıklar olmak üzere pekçok hastayla çalışıyorlar. Üstelik ülkedeki sefalet sınır tanımaz boyutlarda olduğu için tedaviye başlanma zamanları çok geç olmasına rağmen sonuçlar inanımaz.
        Saygı duyduğum ve çalışmalarını hayranlıkla izlediğim bir diğer klinik de Clinica Santa Croce/ Dr. Dario Spinedi. Kanser ve şizofreni gibi vakalardaki başarılarını takip etmek çok keyifli, neredeyse kendim o tedavileri yapmış kadar..

        -(…)İlaveten anımsayacaksın bazı genetik varyantlar ( örneğin orak hücre anemisi) sıtma mikrobuna karşı dirençlidir, bu kişiler zor sıtma olurlar.(…)

        Bu sana da enterasan gelmiyor mu? 🙂 Hahneman ve Kent’in bu konuda söyle bir savı var, insana ait hayati birimler bir hiyerarşiye sahiptir. ve bu hiyerarşide kendinden üstte olan bir merkezde hastalık varsa hasta başka bir hastalığa yakalanamaz. yaniii yukarıdaki örnekte olduğu gibi kişi sickle cell anemi ise KAN ya da onu üreten merkezler hastadır dolayısıyla bir başka kan (hücresi) hastalığı olan malariaya yakalanamaz. bu bir direnç değil doğanın kendine koruma mekanizmasıdır. Her iki hastalık da splenomegali yapıyor değil mi 😉 bence düşünmeye değer..

        -(…)Atomun, virüsün, molekül yapısının ne olduğunun bilinmediği yıllarda bu doktorlar ne araştırıp neyin detayını anlamışlar çok merak ettim şahsen.(…)

        Sadece homeopatinin masterlarının o zamanda yazdığı tezleri ve denemeleri sevgili Işıl.. yoksa biz bile şu anda kuantumu anlamakta ve anlatmakta güçlük çekiyoruz.. Üstelik bunca teknolojiye rağmen.. Bu arada şu bilgisayardan virus bulaşı gibi güncel bir meseleyi bile mantık ve fizik kurallarıyla açıklayabiliyor musun , bu bir yazılım değil mi? 🙂 Hastalık da öyle .. o zaman tedavi de bir yazılım olmalı, gr ya da mg ile ölçülebilen kimyasallar değil:)

        -(…)Kısaca hastalık yapma mekanizmaları oldukça kompleks, yani bu kompleks mekanizmayı “tohum mu, toprak mı?” derecesinde basite indirgemek son derece hatalı bir yaklaşım. (…)

        Ben burada tam tersine durumu basitlikten uzaklaştırma çabasındaydım. tansiyon yükseldi ver bir ilaç demeyelim demek istiyorum. hipervolemi varsa diüretik iyi bir seçenek gibi görünmekle beraber, neden sonrasında kombinasyonlar ya da yüksek dozlar gerekiyor, biz tedaviden bahsediyorsak neden bir süre sonra hastalar iyileşip ilaç almaya son vermiyorlar da farklı ilaçlar ekliyoruz? o zaman modern tıp tedaviyi hedeflemiyor HASTALIKLARI KONTROL ALTINDA TUTMAYI HEDEFLİYOR Kİ BU ÇOOOOK BÜYÜK CİRO DEMEK.. İnsanın yaşam dönemlerini (premens, menapoz, andropoz, hamilelik, stress- kimde yok ki?) hastalık tablosu olarak etiketleyip açılan pazarları sen bile sanmıyorum ki şüphesiz kabullenesin 😉

        -(…) İddiaların geçerliğini kanıtlamanın yolu onları test etmektir.
        Lütfen test et ama bunu kendi başına değil homeopatide adı öne çıkan, kendini ve ilmini kanıtlamış isimlerle yap, ve umarım çaresizlikle yapma.. Senelerce bu tip tedavilere burun kıvıran ünlü hekimlerin çağın belalarıyla karşılaşmaları sonrası yaşadıkları çaresizliklerde nelere inanmaya hazır olduklarına inanamazsın..

        Bilimle ve sevgiyle kal :*
        Gamze

        Beğen

      • Isil_arican 25 Temmuz 2012 10:25

        Merhaba Gamze,

        Başta da bahsettiğim gibi, homeopati üzerine yazılacak çok konu var, tüm boyutlarıyla yorumlarda ele almaktansa belli başlı konuları yeni birer yazı konusu haline getirmeyi tercih ediyorum. Yorumlar uzun ve çok sayıda olunca okunma oranı kayda değer şekilde düşüyor zira. Ancak bahsettiğin konulara kısaca cevap vermeye çalışacağım.

        Aslında gayet kolay ikna olan bir insanımdır, elbette önüme yeterli ikna edicilikte, verilerle desteklenen kanıtlar getirirlirse. Ancak homepati tartışmalarında henüz bu kanıtları görebilmiş değilim. Bütün ‘nasıl çalıştığını ispatlayın o zaman’ çağrıları dönüp dolanıp ‘ama bir güç var’, ‘evrendeki kozmik enerji’, ‘kuantum’ gibi desteksiz konulara geliyor, o zaman da ikna olmuyorum haliyle.

        Çalışma prensibi başlığı aldında verdiğin açıklama herhangi bir prensibi içermiyor. Homepati savunucularının, homeopati’nin nasıl çalıştığı yolunda yaptıkları subjektif ve kanıta dayanmayan varsayımlardan biri. Benzerlik prensibi ile çalıştığını ‘düşünmek’ ile benzerlik prensibi ile çalıştığını ‘ispat etmek’ arasında dağlar kadar fark var.

        Proving denen yöntemin bilimsel yöntemle uzaktan yakından bir alakası yok. Bilmeyenler için herhangi bir madde alıp, akabinde insanın kendi kendini dinleyip vücudunda farkettiği değişiklikleri not etmesi üzerine dayalı bir uygulama. Bu süreç içinde işleyen telkin, plasebo ve gizli değişkenler (lurking variable) konularına girmeyeceğim. Ama sabah mesela peynir yiyip bütün gün nerem sızladı, nerem ağrıdıyı not edecek olsam peynirden de eminim ne ilaçlar çıkar 🙂

        Pareek Hastanesi’nin bu müthiş başarısı ile önümüzdeki yıllarda Nobel Tıp Ödülü almasını bekliyorum dört gözle. Zira ben henüz herhangi tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa çare bulup bilim dergilerininin manşetlerine çıktıklarını görmedim. Ama herhangi bir yönteme maddi manevi yatırım yapınca insanın içine düştüğü teyit önyargısını (confirmation bias) çok iyi biliyorum. benzer bir deneyimim Anti-Aging sertifikası alırken başıma gelmişti. Bu tip kurlarda verilen düşük kaliteli çalışma örnekleri, bilimsel değeri olmayan saptırılmış istatistikler, katılımcıların gözünü boyama ve onları yöntem savunucusu haline getirerek para verecek yeni kursiyerler çekme taktiklerini çok yakından yaşadım. Dediğim gibi Pareek hastanesi müthiş tıbbi başarıları ile literatüre geçtiğinde bu söylediklerimin hepsini geri almaya hazırım, ama o zamana kadar kendi yetiştirdiklerine kendi istediği verileri sunan bir kurum olamaktan öteye gitmiyor.

        Gelelim örnek verdiğin çalışmalara…

        Lancet dergisinden makale vermen gayet anlamlı olmuş. Nedense aklıma Aşı Karşıtı hareketi başlatan Andrew Wakefield’in daha sonra geri çekilen makalesini de başta Lancet’in yayınladığı aklıma geldi birden.
        Evet Lancet saygın bir tıp dergisi, en azından birbirlerinin yazdığı paperları onaylayan bir grup Alternatif Tıp taraftarı tarafından yönetilen dergilerden biri değil. Çalışmalara baktım, aslında ikisini biliyorum. Üçüncüyü daha önce görmemiştim.
        Bu çalışamaların ortak sonuçlarını içeren reviewler veya meta-analizler var, buna birazdan gireceğim. Önce kısaca çalışmalar hakkında yorum yapayım:

        Gönderdiğin ilk çalışmayı yapan kurum Homeopati Hastanesi, pek de tarafsız bir çalışma olduğunu söyleyemeyiz. Metodolojisinde ciddi sorunlar olan ve bu nedenle de pekçok bilimsel makalede ciddi eleştirilen bir çalışma. Zira araştırmacılar, homepatik ilacın işe yarayıp yaramadığını herhangi bir somut test veya veri ile ölçümlemiş değiller, hastaların histamin isteği/ihtiyacına göre değerlendirme yapmışlar. Son derece subjektif.

        İkinci makalede de benzer sorunlar var. Gene hastaların iyileşme durumu herhangi bir test ile değil, gözlem yapan kişinin subjektif olarak analog bir skor kartı ile belirlenmiş.

        Üçüncü makalenin sonuç kısmı süpermiş:

        Compared to other CAM treatments, patient satisfaction with homeopathy appears to be very high.

        Kanser hastalığında, kanımca kanser hücrelerinin ortadan kalkması, hastaların hangi ilaçları alına daha tatmin olmuş hissettiklerinden daha önemli ve objektif bir kriterdir.

        Dördüncü makale, sadece 3 ( evet yazı ile üç) hastadan bahsediyor. Bu makaleyi homepati’nin kanser sürvisini uzatma kanıtı olarak öne sürmüşsün. 3 hasta ile bilimsel çalışma olmaz ama ilginç bir şey fark ettiğim için duyulmadık bir Hindistan dergisinden olan makaleye bakalım:

        He was advised to have surgery, radiation and chemotherapy, which he underwent immediately. This treatment was followed by homeopathic constitutional treatment. Ferrum-phos was prescribed. There was a good response. The patient was symptom-free at 3 year follow-up. Homeopathic medicines prescribed on constitutional grounds may play a useful role in supportive and palliative for patients with malignant disease.

        kanser hastası tanı aldıktan sonra hem cerrahi, hem radyoterapi hem de kemoterapi görmüş. Sonra da homeopatik ilaç verilmiş, bunun sonucunda 3 yıldır remisyona girmiş. BU makaleye epey güldüm doğrusu. Zaten adam tıp bilimi ile tedavi etmişler! Adamcağızın, kanserini remisyona girmesinde cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi’nin etkisi yok, sadece homeopatinin etkisi var öyle mi?!?! Alternatif tıp tartışmalarında, hastaya olan tüm iyi şeylerin alternatif tıp, başıan gelen tüm kötü şeylerin gerçek tıp biliminden kaynaklanıyormuş gibi yansılıtlmasının hastasıyım. 🙂

        Son verdiğin link gene bir Alternatif Tıp hastanesinden. Ayrıca herhangi bir çalışma da değil, homepatiyi anlatan bir makale, onun için geçiyorum.

        Bildiğimiz birşey var, o da yapılan çalışmalardaki metodolojik hatalar, subjektif değerlendirmeler, deneklerin rastlantısallığı gibi faktörler nedeniyle çalışmayı yapan kişiler ne kadar iyi niyetli ve tarafsız olurlarsa olsunlar birbiriyle çelişen sonuçlar alınabilir. Bu nedenle güvenilir olan çalışmaları belirlemek ve puanlamak için çeşitli sistemler var. Çalışmayı yapan kişinin tarafsızlığı, fon sağlayan merci, çalışmanın metodolojisi, denek sayısı, verilerin kimler tarafından ve nasıl değerlendirildiği, bunların hepsi değerlendirilmesi gereken kriterler. Homepati ile ilgili çalışmalara baktığımızda, pozitif sonuç veren çalışmalarının çok büyük bir kısmının ya taraflı birim ve kişilerce yapıldığını, ya metodolojisinde ciddi anlamda sorun olduğunu, ya da denek sayısının az olduğunu görüyoruz. Elbette bu sadece hoempatiye özgü bir durum değil, hemen hemen tüm klinik deneylerde benzer sorunlar var.

        bu nedenle yapılan ufak çalışmaları birleştirip daha büyük bir havuzdan verileri değerlendirme ve aynı alanda yapılan çalışmalardaki sorunları saptamak için bazı yöntemler var. Bunlardan birisi literatür reviewları, diğeri de meta analizler. Homepati ile ilgili yapılan çaok sayıda çalışmayı içeren ciddi analizlerin sonucu ortak: Homeopatinin plasebo’dan daha farklı bir etkinliği yok. yani içinde hiçbir aktif madde yok.

        Verdiğin 1980 ve 1990’lardaki çalışmaları da içeren ve daha pekçok çalışmayı katarak yapılan meta analizlerin söylediği şey ortak: Homepati = Plasebo.
        Ekte birkaç meta analiz ve sistematik review linki ekliyorum, ilgini çekebilir.

        http://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736(05)67177-2/fulltext

        http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC1874503/?tool=pubmed ( Bu pekçok reviewu birleştiren çok kapsamlı bir çalışma. Hatta diğer çalışmalardaki metodoljik sorunları gösteren bir tablo da var içinde: http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC1874503/table/tbl2/

        Son olarak da dünya çapında meta anliz ve review yapan ve otorite olarak kabul edilen Cochrane Collabration’un homepati raporu da aynı şeyi söylüyor: Tavşanın suyunun suyu….
        http://onlinelibrary.wiley.com/doi/10.1002/14651858.CD000353.pub2/abstract;jsessionid=F811B047067DAC076AB2451BB1CE54E3.d03t03

        Modern tıbbın hastalıkları tedavi edemediği, onun yerine bu hastalıkları kontrol etmeye çalıştığı yolundaki komplo teorine katılmıyorum. Bu tamamen desteksiz ve subjektif bir iddia. Veriler tam aksini gösteriyor. Bundan 30-40 yıl öncesine dek ölümcül olan pekçok hastalığı bugün tedavi edebiliyoruz. Ortlama yaşam süresinden, bebek ölüm oranlarına kadar her alanda insan sağlığı iyie gidiyor. Eskiden kesin öldü gözüyle bakılan lenfoma hastaları bunun en güzel örneği. MS tedavisinde son yıllarda kat edilen gelişmeler inanılmaz. Eskiden ölüm fermanı olarak bilinen AIDS tanısı almış kimseler bile artık normal yaşamlarını sürdürebiliyorlar. Evet, ilaç sektöründe ciddi problemler var ve bunların halledilmesi için çalışmak lazım. Ama benzer sorunlar alternatif tıp sektöründe de var. Gitgite büyüyen ve hiçbir kontrolü olmayan milyarlarca dolarlık bir alternatif tıp pazarı var, hatta bu pazara ilaç üreten firmalar kendi ilaçlarının işe yaradığını bile göstermekten acizler.

        Son olarak, homeopati muhabbeti açılınca mutlaka ardından gelen kuantum konusuna girip bitiriyorum. Kuantum fiziğini biz tam anlamıyor olabiliriz, ama bu işle uğraşan bilim adamları gayet net anlıyorlar. New Age taraftarlarının pek severek pazarladıkları gibi kuantum bilinmezliklerle, büyüyle dolu bir olay değil, bildiğin fizik. Kuantum ile uğraşan fizikçiler de bunu gayet güzel anlıyorlar. Hatta öylesine anlıyorlar ki gözleri ile görmedkleri bir parçacığın varlığını deney ve formüllerle ortaya teorik olarak koyup, azimle o parçacığı sonunda keçfedecek kadar öngörülebilir kuantum alanı.
        Kuantum fiziği ile uğraşan bilim adamlarının hiç birisi Homeopati ve benzer alternatif tıp uygulamalarına inanmazken, fizikle hatta çoğu zaman bilimle bile ilgisi olmayan herkesin diline Kuantum lafını dolaması da inanılmaz bir pazarlama taktiği.

        Kuantum Fiziğinin kurucularından Nobel ödüllü fizikçi Richard Feynman’ın çok güzel bir lafı ile kapatayım bari:

        It doesn’t matter how beautiful your theory is, it doesn’t matter how smart you are. If it doesn’t agree with experiment, it’s wrong.

        Teorinizin ne kadar güzel olduğunun, sizin ne kadar zeki olduğunuzun hiç bir önemi yoktur. Eğer deneyle doğrulanamıyorsa, teoriniz yanlıştır.

        Beğen

      • Gamze Hanım,

        Işıl bir çok noktaya yanıt vermiş. Benim ise takıldığım ve üstünde durulmasını gerektiğini düşündüğüm bir cümleniz var.

        Senelerce bu tip tedavilere burun kıvıran ünlü hekimlerin çağın belalarıyla karşılaşmaları sonrası yaşadıkları çaresizliklerde nelere inanmaya hazır olduklarına inanamazsın..

        Öncelikle ünlü hekimlerin bir şeye inanıyor olmalarının inanılan şeyin doğruluğuna bir kanıt olmadığında aynı fikirde olacağımıza inanıyorum. Tarihten bir örnek Işıl vermiş bir tane de ben vereyim:

        1900’lerin başlarında İngiltere’de bulunan ve “Piltdown Adamı” adı verilen fosilin gerçek olduğuna ünlü İngiliz biliminsanları tüm kalpleri (sebepleri ne olursa olsun) ile inanmıştı. Sahte olduğuna dair bir çok kanıtı gözardı ederek hem de. Ancak 1950 lerde sahte olduğu red edilemez şekilde ispatlandı.

        Kariyerlerinin doruklarındaki bu biliminsanlarının inanmaları “Piltdown Adamı”nın sahte olmasının önüne geçemedi uzun vadede.

        Cümlenizde anahtar kelimeler “çaresizlik” ve “inanmaya hazır olmak”. İnsanlar terminal bir hastalıkla karşılaştıklarında modern tıbbın “soğuk”, “kanıtlara dayalı” çalışması nedeni ile çözümsüz kaldıklarında son bir şans aramak için ellerinden geleni yaparlar. Bunda eleştirelecek bir yan bulmamız mümkün değil. Ne de olsa “zor zamanlar zor çözümlere ihtiyaç duyar.” İyileşebilmek için herşeyi denemekten doğal bir şey olamaz, hatta çalışmayacağını bildiğiniz uygulamalar bile çaresizlik anında denenebilir. Çaresiz olduğunuzu kabul etmek hiç de kolay değildir. Ünlü hekimlerin modern tıbbın bütün nimetlerini tükettikten sonra “çaresizlikle” homeopati’ye yönelmeleri ise ancak homeopati’yi “modern tıbbın nimetleri” ile aynı kefeye koymadıklarına işaret etmektedir. Yoksa “çaresizken” değil ilk alternatif olarak homeopatiye başvururlardı.

        Bu noktadan sonra örneğin homeopati’yi çaresizlikle denemiş insanların sözde başarıları gündeme getirilirken ise bir çok mantık yanılgısı ve önyargı eleştirel düşünme yeteneklerimizinin önüne bir sis perdesi gibi çöker. “Temel Oran Yanılgısı”, “Bundan Sonra Bundan Dolayı Yanılgısı”, “Teyit Önyargısı”, “Saklı ya da Olmayan Veri Önyargısı” bunlardan bazılarıdır.

        Bir yorum içinde hepsine değinmek çok zor ancak bizi takip ederseniz zaman içinde bu konuları detaylı açıkladığımız yazılara ulaşabilirsiniz.

        Sevgiler,

        Beğen

      • Murat Karalar 13 Aralık 2012 01:29

        Sayın Işıl Hanım yazınızı ilgiyle okudum hatta bir eczacı grubunda paylaştım.Çünkü bir sisteme karşı gelmek için bile araştırma yapmak lazım.Evet çok güzel araştırmışsınız fakat şu ana kadar yaptığınız tüm yorumlar aldığınız eğitimlerle ilgili.Bu bakış açısıyla zaten objektif olmanız mümkün değil:) Size okulda gerçekten fizik öğretildimi de fizik kurallarına aykırı diyorsunuz?

        Ve en çok takıldığım nokta neden bir grup karar merci bu dünyada olan bitene evet bu doğru der ve siz buna inanırsınız.Bilim böyle bir dogma mı?

        Dünyada 7 milyar insan varsa 7 milyar düşünce oluşabilir.Ve her düşünce kendine göre doğruda olabilir.Ozaman doğru ve yanlış ne? Kime göre doğru kime göre yanlış diye sorgulamazmıyız?

        Homeopati ilaçları pahalı değil ve aman aman da para kazanılmıyor emin olun.İaç sanayinde durum farklıdır.Ben eczacıyım teknolojiyi üretmek pahalı sonrasında ürün ucuz olur o yüzden ilaç molekülü pahalıdır ama maliyet daha sonra tahmin edemiyeceğiniz kadar azdır ve bir ilacın amorti etmesi inanılmaz kısadır.Yani bu sistem bir tarafa bırakılırsa kim para kazanır.Ayrıca homeopati yaygınlaşırsa bende kazanamam.Ama homeopatinin çalışma sistemi bu niyetlerde değil.Siz eğer homeopati mucize,harika deyip bunu pazarlayan kişilerin tavırlarına karşı iseniz bu konuda hemfikiriz.Çünkü homeopati herderdin devası olacak bişey değil.Kanser gibi hastalıkları örnek vermenin anlamı yok.Homeopati yaşam enerjisi ile çalışan bir bilgi sistemidir.Bilgi organizmaya aynı anda dağılır.Kanser olmuş biri zaten ölüme programlanmış hücrelere sahiptir hangi yaşam enerjisinden bahsedebilirsiniz?

        İddialı olmamak lazım hep ölüme çare aranır ölümde bir doğal son değilmidir?

        Sevgiler…

        Beğen

  5. Merhabalar,

    Sitenizi yeni keşfetmiş biri olarak ne kaar sevindiğimi anlatmam. Aslen radyasyonu önleyen kolye ve takılar safsatası ile ilgili internette bilgi bulabilecek miyim diye gezinirken sitenize rastladım.

    Şimdiye kadar basılı ve görsel basında ve internetteki bilgi kirliliği ve bilim adı altında yayılan palavraların çokluğu karşısında sizin kadar sabırlı ve dikkatli yazılar yazan bir kaynak görmememiştim.

    Yazılarınız bana Richard Dawkins’in “Enemies of the Reason” belgeselini anımsattı. Kendisi bu belgeselde bilimsel zırvalar ile ilgili birçok konuya değiniyor ve bu makalenin konusu olan sözde tedavi yöntemini açık şekilde yalanlıyordu.

    Kendim yüksek makine mühendisiyim ancak elimden geldiğince özellikle insanın biyolojik ve sosyal evrimi olmak üzere çeşitli bilim dallarında kendimi genel kültür olarak geliştirmeye çalışıyorum.

    Ailemde ve çevremde çok sayıda yüksek tahsil görmüş hatta tıp doktoru insanlar var bunların çoğu malesef başta alternatif tıp ve batıl inançları içeren yöntemlere inanıyorlar ve gene birçoğu maalesef duydukları okudukları konularda kaynak arayışına girmemekteler.

    Yabancı dil bilmemenin ülkemizde malesef online bilimsel kaynaklara erişimi azalttığını düşünüyorum. Kitap okuma oranlarının çok düşük olduğu ülkemizde acaba Türkçe belgeseller çekmeyi düşünür müsünüz diye merak ediyorum. Bu sitenizin başarısı malesef okumaya üşenmeyen insanlarımızı bilinçlendirmek ile sınırlı kalacaktır. İnanın internet üzerinde paylaşılacak kısa videolar dahi insanların bilinçlenmesi üzerinde çok etkili olabilecektir.

    Son olarak şunu söylemek isterim ki kanımca bu sitedeki yazılarınız ne kadar objektif, ne kadar bilgi dolu, ne kadar anlaşılır ne kadar faydalı olsalar dahi malesef okuyucu eğer objektif bakış açısından yoksunsa mesaj yerine ulaşamayacaktır. Örneğin bir yöntem/geleneğin çok uzun zamandır çok fazla kişi tarafından uygulanıyor olması, bir bilginin çok fazla yayılmış olması bu bahsi geçen bilgi/yöntem/geleneğin doğru olduğunu göstermez. ancak ne derseniz deyin bunu anlatamassınız. (Aslına bakarsanız uzun süreli tecrübelere dayanan bilgiye olan güven duygusunun doğal seçilimle aktarıldığına dair çok güçlü bir kanım var.)

    Bilimsel olanı anlama için olmassa olmaz şart olan bu bakış açısı eksikliği umarım insanoğlu tarafından yakın gelecekte çözülür.

    Böyle güzel bir site kurmuş olduğunuz için sizi tekrar tekra tebrik etmek istiyorum. Çalışmalarınızı ilgiyle takip edeceğim.

    Azmi Timur

    Beğen

  6. Işıl hanım aslında gerekli yanıtları vermiş ama sitede daha önce homeopati konusunun da yazılmasını istemiş biri olarak birşeyler yazmadan geçemeyeceğim.

    Öncelikle, sahte bilim savunucuları nedense Türkçeyi düzgün kullanamıyorlar. Örneğin Işıl düzgün bir Türkçeyle ve gayet anlaşılır bir şekilde cümleler kurarken, Gamze’nin yazdıkları pek anlaşılmayan laf salataları. Ayrıca ısrarla bilim savunucularının söylediği şeyleri anlamayıp, ya da anlamazlıktan gelip, dönüp dolaşıp aynı şeyleri geveleme durumu var. Bir de şu “bozacının şahidi şıracı” tarzı dönüp dolaşıp birbirlerini referans gösteren sözde bilim sitelerini referans vermek. Hep benzer tavırlar.

    Bilimsel gibi görünen “kuantum”, “yazılım” vb kelimelerin ne anlama geldiğine dair hiç bir fikri olmadan bunları cümle içerisinde bolca kullanmak da cabası.

    Sadece uzmanı olduğum (bilgisayar mühendisi ve yazılımcıyım) giren bir konuya değinmek istiyorum, diğer konularda zaten gerekli yanıtlar verilmiş. Kırık Türkçesiyle ve yanlış kurulmuş cümleleriyle şöyle demiş Gamze:

    “Bu arada şu bilgisayardan virus bulaşı gibi güncel bir meseleyi bile mantık ve fizik kurallarıyla açıklayabiliyor musun , bu bir yazılım değil mi?”

    Aslında cümle anlamsız, çünkü Türkçe bile değil. Ancak anladığım kadarıyla, bilgisayar virüsleri mantık ve fizik kurallarıyla açıklanamıyor demeye getirmiş. Bu hayatımda duyduğum en komik ve saçma cümle. Bilgisayar virüsleri nasıl çalıştığı bilinen, gayet mantıklı ve fizik kurallarıyla da son derece uyumlu “yazılımlar”. Bir konuda ahkam kesmeden önce o konuda bilgi sahibi olmak gerek!

    “Tıp” dahil!!!

    Beğen

  7. arkadaşlar unutmayın ki bilimin bittiği bir nokta da var. Dün bildiğimiz f=m*a oldu e=m*c2 oda bitti, oldu sana kaos, butterfly effect… bilemediğimiz o kadar çok şey var ki…ayrıca umut dünyası bu dünya:-)

    Beğen

    • ekleme yapayım dedim, anlaşılır bir dile, Hepimiz biliyoruz ki her madde moleküllerden moleküllerde atomlardan oluşuyor, bilimin son keşiflerine göre ise her atomun %98 i boş. hani hiç, yani %98 hava bile değil sadece yokluk, boşluk, e öyleyse biz insanlar dahil etrafımızda gördüğümüz görmediğimiz her şeyiin %98 i boş. bu seyreltilmişlikte yaşıyoruz. Homeopatiyi savunduğumdan değil. Bırakın inanan inansın. Biraz kuantum oldu ama….

      Beğen

      • Insanlar homeopati’nin ne oldugunu bile bilmeden inaniyor ve ise yaradigini saniyor. Bizim ana amacimiz ne oldugunu ogretmek. Sihirli ilac gibi pazarlanan bu maddelerin aslinda sudan baska birsey olmadigini ogrendikten sonra alip kullanmak isteyen varsa gene kullansin elbette.

        Beğen

      • Bu çok iyiydi 🙂

        Beğen

    • Orkun, bilimin herseyi bildigini iddia eden yok zaten. Bilim, bilmediklerini arastiriyor, zamanla buluyor. Bu tip akimlarin sorunu su ki, bunlar bilinmeyenlere cevap vermedikleri gibi, insanlari kandirarak zarar veriyorlar. Homeopati veya baska sozde bilimlere sorarsan evrenin sirrini onlar kesfetmisler. Su sirri bize goster madem, ispat et deyince tis yok ama! 🙂 Bir gizeme cozum buldugunu iddia etmekle, o gizeme cozum buldugunu ISPAT etmek arsasinda daglar kadar fark var.
      Ikincisi de bu tip iddialar insanlara zarar veriyor. Yarim bardak bildigin suyun, her seye iyi geldigi iddiasiyla yuzlerce liraya insanlara satilmasi ve insanlarin da buna para verip icmesine ben uzuluyorum sahsen, bunu pazarlayanlari da etik bulmuyorum. Ilaveten cocugu kanser olup, doktora goturmek yerine bu tip sacma tedavilere para ve zamanini harcayan ebeveynler gorunce de uzuluyorum. Yetiskinlerin kendi canlari ne istiyorsa yapmalarina karsi degilim, can da onlarin para da. Ama bir anne beyin tumoru olan cocugunu beyin cerrahina goturecegine, internet forumlarinda facebookta homeopati ilaci ariyorsa bu iste bir sorun var. Sen bunlarda rahatsiz olmuyorsan ne guzel, ama ben oluyorum ve vicdanim elvermiyor.

      Beğen

  8. Asena Devlet 24 Ağustos 2012 19:53

    Evet, sanırım Novella veya Gorski’nin icazetiyle sonunda homeopati ile ilgili kaynak kitabını bulup yine üstün çeviri hizmeti sunmuşsun. Keşke bilimsel olduğu iddiasındaki yazılarında referansları metin içinde geçtiği yerde belirtsen; böylelikle salık verdiğin gibi okuyucu cidden kaynağına giderek okuma yapabilse ve gerekli karşılaştırmayı yapabilse.

    Başka bir blogda kendi ismini vermeden mahlas altında yaptığın yorumlara cevap yazdım, ancak belli ki ya henüz görmedin ya da görmezden geliyorsun. Sonuçta bir başkasını sansür uygulamak veya bloguna koyduğu bir tanıtım yazısından yola çıkarak reklam ve ticari amaçla pazarlama yapmakla itham ediyorsun ve yine takma isimler altında yalansavar’ın yazı dizisinin reklamını yapıp pazarlamaktan geri durmuyor ve yine Amerikan skeptiklerinin müthiş taktiği olan birden fazla mahlas altında internet ajan ve polisliğine soyunuyorsun.

    Senin de bildiğin o sitedeki ilk bölüm yorumumu zamanın olduğunda okursun, şimdi buraya da bakalım sansür var mıymış denemesi yaparak genişletilmiş yorumları yazıyorum. Ve tabii biliyorum, Gorski ve Novella’da yazacaklarıma hali hazırda cevaplar mevcut, bakalım senden orijinal fikirler gelecek mi? Mantık hatası görürsen aman belirt lütfen, zira ben senin burada başkalarına safsata dersi verirken kendi içine düştüğün aynı yanılgıları görüyor ve içten içe gülüyorum. Ve tabii gercekten tıp mesleğini icra etmiş ve tartışmanın her iki tarafında da senden çok daha fazla bilgi ve deneyime sahip meslektaşının büyük bir zarafetle yönelttiği soru ve verdiği cevapları herzamanki “denialist” tavrınla, anlamak için değil argüman kazanmış olmak için nasıl hiçe sayıp kolaycılığa kaçtığını gördükçe, “ah keşke Gorski bu emeklerini görseydi, nasıl gurur duyardı” demekten kendimi alamıyorum.. gelelim mevzuya ..

    (Diğer yorumumdan alınmıştır)

    “Gerçekten araştırmaya meraklı” ve literatürde yayınlanan çalışmaları okumaktan “imtina etmeyen” skeptik arkadaşlarımızın nedense gözden kaçırdığı ya da bilerek bahsini etmediği çalışma ve bulgulardan bahsedelim biraz da.

    2011 yılının sonlarında İsviçre hükümeti tarafından yaptırılan araştırma dünyada bir devlet tarafından homeopatik tıp hakkında yapılmış en kapsamlı değerlendirme olma ünvanına sahip. Bu rapora göre homeopatik tedavi hem işe yarıyor hem de maliyeti uygun. Bununla da kalmayarak rapordan hareketle homeopatik tedavinin ulusal sağlık sigortası programı dahiline yeniden alınması öneriliyor, ki 1998 yılından beri homeopati ve diğer bazı alternatif tedavi çeşitleri bu kapsamda olmalarına rağmen, provisional status’lerinden dolayı 2005′te süre dolumu nedeniyle kapsam dışına alınmıştı.
    (Bornhoft G, Wolf U, von Ammon K, Righetti M, Maxion-Bergemann S, Baumgartner S, Thurneysen AE, Matthiessen PF. Effectiveness, safety and cost-effectiveness of homeopathy in general practice – summarized health technology assessment. Forschende Komplementarmedizin (2006);13 Suppl 2:19-29.http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/16883077)

    Raporun kitaplaşmış hali için: http://rd.springer.com/book/10.1007/978-3-642-20638-2/page/1

    Bu çalışmada skeptiklerimizin öne sürdüğünden oldukça farklı bulgular göze çarpıyor:

    “Many high-quality investigations of pre-clinical basic research proved homeopathic high-potencies inducing regulative and specific changes in cells or living organisms. 20 of 22 systematic reviews detected at least a trend in favor of homeopathy. In our estimation 5 studies yielded results indicating clear evidence for homeopathic therapy. The evaluation of 29 studies in the domain ‘Upper Respiratory Tract Infections/Allergic Reactions’ showed a positive overall result in favor of homeopathy. 6 out of 7 controlled studies were at least equivalent to conventional medical interventions. 8 out of 16 placebo-controlled studies were significant in favor of homeopathy. Swiss regulations grant a high degree of safety due to product and training requirements for homeopathic physicians. Applied properly, classical homeopathy has few side-effects and the use of high-potencies is free of toxic effects. A general health-economic statement about homeopathy cannot be made from the available data.

    CONCLUSION:
    Taking internal and external validity criteria into account, effectiveness of homeopathy can be supported by clinical evidence and professional and adequate application be regarded as safe. Reliable statements of cost-effectiveness are not available at the moment. External and model validity will have to be taken more strongly into consideration in future studies.

    -Gelelim diğer çarpıtma ve yanlış bilgilere (ya da “yalan” mı desek popüler tabirle, bilmiyorum?):

    Işıl: “Homeopati bilimsel olarak kanıtlandı mı ve kanıtlandıysa bunu ortaya koyan güncel ve “hakemlerin değerlendirdigi” çalısmalar nerede? “

    “Hakemlerin değerlendirdiği” çalışmaları yayımlayan tıp dergilerinde yer alan Homepatik ilaçlar üzerinde yapılmış klinik araştırmaların çoğu pozitif klinik sonuçlar göstermiştir. (Linde L, Clausius N, Ramirez G, et al., “Are the Clinical Effects of Homoeopathy Placebo Effects? A Meta-analysis of Placebo-Controlled Trials,” Lancet, September 20, 1997, 350:834-843.

    Ludtke R, Rutten ALB. The conclusions on the effectiveness of homeopathy highly depend on the set of analyzed trials. Journal of Clinical Epidemiology. October 2008. doi: 10.1016/j.jclinepi.2008.06/015.).

    Homeopatik tedavinin özellikle etkili olduğu gösterilmiş alanların başında ise solunum yolları alerjileri (Taylor, MA, Reilly, D, Llewellyn-Jones, RH, et al., Randomised controlled trial of homoeopathy versus placebo in perennial allergic rhinitis with overview of four trial Series, BMJ, August 19, 2000, 321:471-476 ve Ullman, D, Frass, M. A Review of Homeopathic Research in the Treatment of Respiratory Allergies. Alternative Medicine Review. 2010:15,1:48-58. http://www.thorne.com/altmedrev/.fulltext/15/1/48.pdf), INFLUENZA (grip) (Vickers AJ. Homoeopathic Oscillococcinum for preventing and treating influenza and influenza-like syndromes. Cochrane Reviews. 2009.), fibromyalgia (Bell IR, Lewis II DA, Brooks AJ, et al. Improved clinical status in fibromyalgia patients treated with individualized homeopathic remedies versus placebo, Rheumatology. 2004:1111-5. ve Fisher P, Greenwood A, Huskisson EC, et al., “Effect of Homoeopathic Treatment on Fibrositis (Primary Fibromyalgia),” BMJ, 299(August 5, 1989):365-6.), römatizmal artrit (Jonas, WB, Linde, Klaus, and Ramirez, Gilbert, “Homeopathy and Rheumatic Disease,” Rheumatic Disease Clinics of North America, February 2000,1:117-123.), çocuklarda görülen ishal (Jacobs J, Jonas WB, Jimenez-Perez M, Crothers D, Homeopathy for Childhood Diarrhea: Combined Results and Metaanalysis from Three Randomized, Controlled Clinical Trials, Pediatr Infect Dis J, 2003;22:229-34.), karın bölgesi ameliyatları sonrası iyileşme (Barnes, J, Resch, KL, Ernst, E, “Homeopathy for Post-Operative Ileus: A Meta-Analysis,” Journal of Clinical Gastroenterology, 1997, 25: 628-633), dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (M, Thurneysen A. Homeopathic treatment of children with attention deficit hyperactivity disorder: a randomised, double blind, placebo controlled crossover trial. Eur J Pediatr. 2005 Dec;164(12):758-67. Epub 2005 Jul 27.) ve modern tıbbın kanser tedavileri sonucu oluşan yan etkileri azaltma (Kassab S, Cummings M, Berkovitz S, van Haselen R, Fisher P. Homeopathic medicines for adverse effects of cancer treatments. Cochrane Database of Systematic Reviews 2009, Issue 2.) gelmektedir.

    Klinik deneylerin yanısıra sayıları birkaçyüze ulaşan temel bilimsel çalışma da homeopatik ilaçların biyolojik aktivitesini teyit etmiştir. Temel bilmsel çalışmaların bir çeşidi olan ‘in vitro’ (laboratuvar/deney ortamında yapılan) çalışmalar, yapılan 67 deney (3′te biri replikasyon olmak üzere) ve mevcut tüm replikasyonların neredeyse 4′te 3′ünün pozitif sonuç verdiğini göstermiştir (Witt CM, Bluth M, Albrecht H, Weisshuhn TE, Baumgartner S, Willich SN. The in vitro evidence for an effect of high homeopathic potencies–a systematic review of the literature. Complement Ther Med. 2007 Jun;15(2):128-38. Epub 2007 Mar 28. ve Endler PC, Thieves K, Reich C, Matthiessen P, Bonamin L, Scherr C, Baumgartner S. Repetitions of fundamental research models for homeopathically prepared dilutions beyond 10-23: a bibliometric study. Homeopathy, 2010; 99: 25-36.).

    – Yine, skeptik arkadaşlarımız fikir sahibi olmadan önce bilgi sahibi olunmalı prensibinden hareketle belki “peer-review” esasına göre çalışan Human and Experimental Toxicology  dergisinin 2010, Temmuz sayısında yer alan ve çeşitli maddelerin homeopatik dozajlarının gücü konusunda kaleme alınmış makaleleri okumak isterler. Hani biliyoruz ki gerçekten araştırmayı seviyorlar, bağnaz fikirleri, tutucu yaklaşımları yok .. en azından iddiaları bu.

    Homeopatik tıbba verdiği güçlü destek nedeniyle klasik tıpçıları “şaşırtan”, AIDS virüsü buluşuyla 2008 Nobel bilim ödülünü kazanmış Fransız virolog, Profesör Luc Montagnier’in konuyla ilgili açıklamalarını skeptiklerimize öneririz; tabii bu kişinin de cahil, bilimden anlamayan biri olduğunu düşünmüyorlarsa ..

    Montagnier hoca der ki: “What we have found is that DNA produces structural changes in water, which persist at very high dilutions, and which lead to resonant electromagnetic signals that we can measure. Not all DNA produces signals that we can detect with our device. The high-intensity signals come from bacterial and viral DNA”. (devam edecek)

    Beğen

    • Asena,

      Yalansavar sitesinin bir yazarı olarak, Işıl’ın tek başına bu kadar uzun ve anlamdan yoksun bir yoruma yanıt yazarak sahte iddialara gönül vermiş insanların paçasını tutuşturacak yazılar yazmaya harcayacağı zamanı boşa harcamasına gönlüm razı gelmiyor.

      Ben hemen sadede gelmek istiyorum. Homeopati işe yaramaz ve çalışmaz. Çalıştığını ispatlama yükümlülüğü Homeopatların üzerindedir. Biz skeptikler ancak sahte iddiaların neden sahte olduğunu, neden bilime uygun olmadığını işaret ederiz. Bunu yaparken kaynak kullanırız, okuduğumuzu zaman zaman çevirir, zaman zaman yorumlarız. Kimseye de Ad Hominem atakta bulunmayız. Çünkü Ad Hominem atak taktiğinin bilgisizlik, okuduğunu anlamama, savunulan görüşün savunulamayacak konumda olduğuna işaret ettiğini çok iyi biliriz.

      Işıl’ın savunmaya ihtiyacı yok ama gene de yazılı olarak burada durması için yazıyorum. Sevgili Işıl’ı

      Amerikan skeptiklerinin müthiş taktiği olan birden fazla mahlas altında internet ajan ve polisliğine soyunuyorsun

      diyerek suçluyorsun. Kendisi iyi bir doktor, iyi bir skeptik olmanın yanı sıra biz diğer skeptikleri yapıcı olmaya, kırıcı ve saldırgan olmadan anlatmaya sürekli teşvik eden bir dostumuzdur. Önyargıları, kanıttan yoksun iddialara gözü kör ve bağnaz bir şekilde bağlanmış birinin nazik skeptisizmi anlamasını beklemek doğru olmasa da şansımı denemek isteyecek kadar güveniyorum hala insanların zekasına ve anlama yeteneğine.

      “Gorski ve Novella’da yazacaklarıma hali hazırda cevaplar mevcut, bakalım senden orijinal fikirler gelecek mi? ” diyorsun. Gelmese ne olur? Bir şeyin yanlış ise yanlıştır ve hep aynı şekilde çürütebilirsin. Homeopati fizik, kimya kurallarına aykırıdır. Fizik ve kimyaya aykırı olduğunu göstermek için orijinal fikre ihtiyaç yoktur. Homeopatlar iddialarını çürütme yollarımıza 200 yıldır geçerli yanıt verememişse bu bizlerin değil homeopati ve homeopatların başarısızlığıdır.

      İçine düştüğümüz yanılgıları lütfen işaret eder misin? Adlarıyla, açıklamalarıyla. Çok kolay “sen de aynı yanılgılara düşüyorsun” demek.

      Gelelim diğer iddialara. Tek tek ele alamayacağım ancak yazının bütününde “Big Pharma”, bilimsel komplolar havası seziliyor. Verdiğin örnekler ise Homeopati için tarafsız olamayacağı belli kaynaklarda. Bakalım bir Homeopathy, 2010; 99: 25-36., http://nationalcenterforhomeopathy.org/content/edzard-ernst-critic-of-homeopathy-exposed

      Başka kaynaklarda vermişsin o kaynakları incelemeden yorum yapamam ama bu 2 kaynağın adını duyduğumda senin tabirinle “örümcek hislerim” beni uyarır.

      Sorularına da yanıt vermeye çalışayım:

      1. Dünyada başta Avrupa, Güney ve Kuzey Amerika ve Asya olmak üzere hangi ülkelerde tıp fakültelerinde homepati eğitimi verilmektedir ve bu eğitim kaç seneden oluşmaktadır?

      Önemi yok. Herkes yanlış yaptığında o yanlış doğru olmaz. Klasik bir mantık hatası. Ne yani bütün ülkeler tıp fakültelerinde “Musa ve Musa’nın Mucize Tedavileri” diye ders açsa siz de mi açılmasını savunacaksınız. Savunmayacaksanız neden homeopati için savunuyorsunuz?

      2. WHO – Dünya Sağlık Örgütü hangi tıp akımının “klasik tıp”tan sonra en yaygın uygulanan tıbbi akım olduğunu belirtmiştir?

      Herhalde homeopati. Ülkemizde de kırıkların tedavi için modern tıbbın ortopedi adlı dalından sonra mahalle aralarındaki kırık – çıkıkçılar geliyordur. Bu kırık – çıkıkçıların bilimsel, doğru olduğunu göstermez. Aynı şekilde sorunuz homeopati’nin çok uygulanmasının doğru olduğunu göstermez. “Popülerlikten kaynaklanan” yanılgı.

      3. Amerika’nın İlaç ve Gıda Dairesi (FDA) hangi tıp akımının ilaç ve preparatlarının toksik ve insan sağlığına zararlı olmadığı yönünde karara varmıştır.

      Homeopati ilaçları. Zararlı olmaması yararlı olması demek değildir. Zaten biz de diyoruz ki homeopatik remedy’ler sudan başka bir şey değil. İçinde sudan başka birşey yok. Su zararsızdır ama soğukalgınlığını da su içerek geçiremezsiniz.

      Devam Ediyor:

      Beğen

      • 4. Özellikle İngiltere’deki ulusal sağlık sigortası birimlerince kaydedildiği üzere son 15-20 senede hakkında yalnızca 2 ya da 3 şikayet alınmış alternatif tıp dalı hangisidir?

        Homeopati. Neden az şikayet alınmıştır. Sebeplerini sağduyu ile yazayım.

        a. Homeopati ilaçları alanlar modern tıp ilaçlarını da alıyorlardır
        b. şikayet edemeyecek durumdadırlardır, diğer bir deyişle normal tedavilerini ihmal ettikleri için ölmüşlerdir
        c. hastalıkların çoğu belli bir zaman içinde kendiliklerinden iyileşir. İnsanlar basit hastalıklar için homeopatiyi denemiş ve hastalık kendiliğinden geçince tedaviyi homopatiye yormuşlardır.

        5. Amerika ve diğer gelişmiş ülkelerde iatrojenik ölüm oranları ne seviyedir ve nedenleri nelerdir?

        iatrojenik ne demek öğrenince yanıt yazarım. Biz skeptiklerin en hoş özelliği bilmiyorum diyebilmektir.

        6. Alternatif tıp ilaçları, supplement ve vitaminlere olduğunun aksine, doğrudan onay aşamasında ilaç firmalarından “katkı” ücreti alan FDA’in gerek normal prosedürle gerekse ‘fast-track’ etme yoluyla onayladığı kaç ilaç ve eczacılık sanayii ürünü ilaç ve aşı piyasadan toplatılmıştır; toplatılma nedenleri nelerdir; ilaç firmaları hangi ‘suç’lar için ne meblalarda tazminat ödemişlerdir; bu suçu sabit görülmüş ilaç firmalarından kaçındaki yetkililer için hapis cezası öngörülmüştür (bunun cevabını biz verelim: 0) ve aynı ilaç firmaları defalarca suç üstü yakalanmış olmalarına rağmen halen daha nasıl ilaç üretimine devam edebilmektedir?

        Belki haklısınızdır, sanmıyorum ama. Gene de ilaç firmalarının hataları, FDA’in hataları Homeopati’nin işe yararlılığına kanıt değildir. Sizin de bildiğiniz üzere homeopati iddiaları bilimsel olarak kendi başlarına ayakta duramazlar. Yoksa bu soruları sormazdınız

        7. Amerika’nın ilk ulusal tıp organizasyonunun adı nedir ve kaç yılında kurulmuştur?

        bilmiyorum ve Homeopati ile ilgili olduğunu düşünüyorum. İlk olmasının ne önemi var açıklarsanız sevinirim. İlk olmak doğru olmak mıdır? Değilse neden bu soruyu soruyorsunuz? karşınızda aklı bulanık insanlar mı var sanıyorsunuz?

        8. Amerikan tarihindeki hangi başkan ülkenin başkentinde Dr. Hahneman için bir anıt yaptırmıştır; neden yaptırmıştır ve ülkede başka herhangi bir sağlıkçı için devlet eliyle yaptırılmılş herhangi bir anıt bulunmakta mıdır?

        hahneman için anıt vardır. Işıl’ın anıtını İstanbul’un göbeğine diksem Işıl’ın söylediklerine de inanacak mısınız? Eğer anıtı var diye inanacaksanız kısıtlı finansal kaynaklarımı bu iş için harcayabilirim. Anlamsız soruları saatlerce yanıtlamaktan daha eğlenceli

        9. *Similia Similibus Currente ilkesini kim, ne zaman bulmuştur?

        Hahneman diyeceğim ama trick soru olabilir o yüzden pas geçiyorum. Önemini benim zavallı zekam algılayamıyor

        10. 19. yy’da Amerika ve Avrupa’da yaşanan kolera, tifo, yellow fever, kızıl ve influenza gibi enfeksiyonel hastalıklarda resmi istatistiksel verilere göre hangi tıbbi akım en etkili sonucu vermiştir?

        homeopati’dir herhalde sorduğunuza göre. Ama klasik bir veri madenciliği ve teyit yanılgısı ile karşı karşıya olduğuma dair örümcek hislerim beni uyarıyor. Kaynaklarınız yollayın, araştırayım yorum yazayım.

        11. Hangi Nobel ödüllü bilim adamı homeopatik çözeltileri inceledikten sonra orijinal ilacın elektromanyetik sinyallerinin suda kaldığını ve bunun da dramatik biyolojik etkilere sahip olduğunu belirtmiştir?

        Kaç kişi bu bulguları tekrarlamış? 0 mı? Deney kontrollü mü yapılmış? Hangi bağımsız araştırmacılar aynı sonuca ulaşmış? Yoksa ulaşamamışlar mı? Herhalde ulaşsalar onları da yazmaktan büyük keyif alırdınız. Yazmadığınıza göre sanırım böyle birşey yok. 🙂

        12. Son 60 senenin istatistiklerine bakıldığında, aynı zamanda ilaç endüstrisinin en büyük pazarı olma ünvanına sahip hangi ülkede son 60 yılda insan sağlığı ilerleyen teknolojiye rağmen iyiye gideceğine kötüleşmiş, kaynağı bilinmeyen hastalıklar görülmeye başlanmış ve kronıik hastalıklar artmıştır?

        Post Hoc Ergo Prompter Hoc. Burada size bir fıkra.

        “Yaşlı bir yahudi genç bir kızla evlenmiş. Birbirlerini çok seviyorlarmış ancak genç kadın bir türlü orgazm olamıyormuş. Yeni evli çift Haham’a gitmiş ve dertlerini anlatmış. Haham genç kadının orgazm olma hakkı olduğuna hükmederek demiş ki

        – şimdi siz genç bir adam bulun ve siz sevişirken bu genç adam havlu sallasın. karın havlunun sallanmasından tahrik olarak orgazm olacaktır demiş.

        Bizim çift denileni yapmışlar, genç bir adam bulmuşlar ama genç adamın havlu sallaması sonuç vermemiş. çaresiz çift Haham’a tekrar gitmişler. Bu sefer Haham:

        – O halde sen havluyu sallarken genç adam karınla sevişsin demiş.

        Çift eve gitmiş ve denileni yapmış. Yaşlı adam havlu sallarken genç adam karısı ile sevişmiş. Oğlan da çok cevval becerikli imiş. Genç kadın bağıra çağıra zevkin doruklarına ulaşınca bizim yaşlı adam genç oğlana dönüp heyecanla

        – Gördün mi havlu böyle sallanır!!!! diye bağırmış.

        13. Hangi tıp akımında önerilen ilaç tedavisi bittiğinde vücut iyileştirici etkileri korumaya devam etmekte ve böylelikle kalıcı sağlığa kavuşulmakta ve diğer hangi tıp akımında vücut iyileşmeyi sürdürebilmek için belirli birtakım moleküllerin -örneğin çoğu kalp ilacında olduğu gibi- vücutta kalmasına ihtiyaç duymaktadır?

        Bu iddianızın bilimsel kanıtı olmadığına eminim çünkü homeopatik ilaçlarda iyileştirici etken madde yok, sadece su onlar. Bilimsel kanıtınız varsa konuşalım, yoksa neden çarpıttığınızı yazın da gerçek motivasyonlarınızı öğrenelim.

        14. Constantine Hering, James Compton Burnett, Madeleine Ennis, Dr. Hahneman gibi klasik tıp eğitimi almış hekimlerin ortak noktası nedir?

        Bir fikrim var acaba hepsi mi homeopatiye gönül vermiş kişiler? Klasik tıp eğitimi almış ve homeopatinin şarlatanlık olduğunu düşünen binlerce hekimin adını buraya sıralasam homeopati’den vazgeçer miydiniz?

        15. Bilim adamı veya tıp hekimi ünvanı bulunmayan ilüzyonist (kandırma sanatçısı) Randi Efendi illa şüphe duyacak ve foya açığa çıkaracaksa neden BigPharma ve BigMedicine’ın gözler önündeki mutat sahtekarlık ve şarlatanlıkları yerine alternatif tıbba saldırma gayretindedir?
        Çünkü alternatif tıbbın şarlatanlıklarını ortaya çıkarmak için tıp bilgini olmaya gerek yoktur. İddialar o kadar çocukçadır ve basit bilgilerle çürütülebilir ki herhangi bir uzmanlığa gerek duymaz. 10 üzeri 400’ün büyüklüğünü hayal edebilne herkes homeopatinin ayaklarını sağlam olmadığını farkeder.

        16. Randi efendinin iklim değişikliği konusunda da BigOil ve Big Corp yanlısı duruşunu ve inkarını nasıl açıklarsınız?
        Randi yanlışsa yanlış demekten imtina etmeyiz. Klasik bir çarpıtma vakası. Randi herzaman doğru olacak diye birşey olmadığına göre Randi’nin onlarca, binlerce konuda yanlış olması Homeopati konusunda yanlış olduğunu göstermez. Homeopati’yi de çok doğru ve eğlenceli şekilde eleştirir.

        17. Kül yutmaz “şüpheci” Randi efendinin çalıntı kimlik kullanmaktan hapis cezasına çarptırılan ve Avusturalya’da medyum numarası yapmış olan uzatmalı hayat arkadaşının adı nedir ve ironik şekilde Randi efendi faka basmış, en şüphe etmediği yerden gerçek bir hayat dersi almış mıdır?
        Bilmiyorum. Belki. Ama bunun homeopatinin geçerliliğine katkısı nedir? Ad Hominem’i ne kadar çok seviyorsunuz, dilim tutuluyor böyle bir soruyu görünce

        18. 1973′te Nobel ödülü almış Cambridge Üniversitesi’nden proffessor emeritus ünvanı almış hangi bilim adamı günümüz bilim adamlarının çoğunun “patolojik inanmazlık” sendromundan muzdarip olduğunu, bir şey gerçek olsa bile inanmamakta direten kafa yapılarıyla ”gayrı bilimsel” bir tavra sahip olduklarından dem vurmuştur ve bu tanımlama tanıdık gelmekte midir?
        gelmektedir. Anlatmaya çalıştıklarımızı anlamayan, anlamamkta direnen bütün homeopatlar, naturapatlar, osteopalar, UFO çılgınları bu tanıma uymaktadır

        19. Hangi Amerikan devlet başkanları, dünyadaki hangi kraliyet aileleri, Katolik dünyasının papalarından hangileri ve günümüzden hangi ünlü kişiler -eğitimsiz, cahil, parasız olduklarından ve hurafelere inanacak kadar saf olduklarından olsa gerek- homeopatik tedaviyi tercih etmektedirler?

        Hurafelere inanmak maddi durum ve eğitimle alakalı değildir. Göründüğü kadarı ile siz eğitimli birisiniz ve hurafelere inanıyorsunuz. Michael Shermer’in “Why People Belive in Weird Things” kitabının “Why Smart People Believe in Weird Things” bölümüne göz atmanızı, ayrıca Thomas Gilovich’in “How wha we believe isn’t so” kitabını incelemenizi tavsiye ederim.

        Yazınızın her satırı bilimi aşağılayan bir ton içeriyor; bilim kendini düzelten, yanlışlayan, ilerleyen bir insan aktivitesi iken alternatif tıbbın paradigmları 3000 yıldır değişmiyor. 200 yıldır homeopati aynı homeopati. Sözde şüphecilik bizimkisi değil açık fikirliliği saçmalıklara dahi açık fikirli olmayı maharet sananların şüpheciliğidir.

        Beğen

  9. Asena Devlet 24 Ağustos 2012 20:05

    Işıl: “Bu isin en yaygın olduğu İngiltere’dekien yetkin bilimsel komite son yayinlanan raporunda “homeopati”nin plasebo etkisinden daha etkili olmadıgıni ortaya koydu “bilimsel” olarak. ”http://www.parliament.uk/business/committees/committees-archive/science-technology/s-t-homeopathy-inquiry/ ”

    -ilke olarak skeptik arkadaşımıza okuduğu her mevzudakiş baş aktörleri biraz araştırmasını tavsiye ediyoruz. Mesela, bu “yetkin” “bilimsel” komite 14 kişiden oluşuyor ve bunların 10’u bu mevzuda oy kullanmaya tenezzül etmeyerek oturumda bulunmuyor. Sonunda, 3 kişi gibi bir “çoğunluk” kurulda homeopati karşısında oy kullanmış oluyor. Bu 3 kişiden 2’si komitede o kadar yeni ki, homeopati konusundaki durusmaların tekine bile katılmamışlar bile. Bu “rapor”a 3. oy ise ölümüne homeopati karşıtı Evan Harris’ten geliyor ki bu amca bu sene 20 küsür yaşındaki bir çaylağa karşı veridiği yeniden seçilme yarışını kaybediyor. Belli ki İngiliz halkı Evan Harris ve partizan bilimsel görüşleri olmasın da kim olursa olsun diye düşünmüş?!

    -Bilim ve Teknoloji Komitesi’nin bu raporunu dünyaya duyurup destekleyen grupların başında, hani skeptiğimizin bize aman da illa okuyun diye tavsiye ettiği “Trick or Treatment” kitabının yazarlarından Simon Singh’in mütevelli heyeti üyesi olduğu, açıkça Big Pharma tarafından fonlanan ve Lancet dergisi ile The Guardian gazetesi tarafındn desteklenen “meşhur” “non-profit” Sense About Science derneği geliyor.
    Işıl hanım sıradan blog yazarlarının mesleki geçmişlerini araştırıp reklamdır pazarlamadır diye “şüpheler”e, “kuruntular”a kapılacağına, okuduğu yanlı ve çarpıtılmış bilgilerle dolu ve her ne hikmetse sürekli big Pharma’nın çıkarları doğrultusunda hükümlere varan kitapların ve yazarlarının bağlantılarını ve kariyerlerini araştırsın!

    Araştırmalarında bu kuruluşun başındaki kişinin daha önce Big Pharma çıkarlarını temsil eden büyük bir halka ilişkiler (propaganda diyelim) şirketinde çalıştığını gördüğünde belki örümcek hisleri bir miktar alarma geçer.

    Aman da bakın komite homeopati karşıtı karar aldı diye ortalıkta caka satan, birbirini gaza getiren bu köktendinci tıpçıların, gerçek şüpheciler bir yana bu ilaç firmaları lehine internette militanlık yapan “sözde-skeptikler”in belli ki ahlaki açıdan şüpheli değerleri var ve aynı zamanda tıp tarihinden de bihaberler. Tıp eğitimi almış skeptik Işıl hanıma mutlak surette tıbbın tarihçesini okumasını ve bilgi eksikliğini gidermesini tavsiye ediyoruz.

    Işıl: “Simon Singh ile Edzard Ernst (ki kendisi bir alternatif tedavi uzmanidir) beraber yazdıklari “trick or Treatment” adlı kitaplarinda alternatif tedaviler üzerinde yapılmış bilimsel çalismaların sonuclarini incelemekteler.  “

    Araştrımaya bayılan bu internet guruları nedense yine “inanmak” istedikleri kişilerin “şüpheli” geçmişlerinden bihaberler. Hayallerini suya düşürmek pahasına, bu kitabın İngiltere’de daha önce çalıştığı hastanelerden kovulmuş Homeopati ve CAM tedavileri “uzmanı” kişisinin homepati ile ilgili herhangi bir mesleki kualifikasyonu olmadığını belirtelim. Buyursun okusun: http://nationalcenterforhomeopathy.org/content/edzard-ernst-critic-of-homeopathy-exposed

    Ve bu sözde bilirkişi, nasıl oluyorsa İngiltere’nin FDA’i diyebileceğimiz, nelerin piyasaya ilaç olarak sürülebileceğine karar veren British Medicines Control Agency’nin üyesi! 2011 Şubatında ise kendisi iş bu ya, Committee for Skeptical Inquiry komitesine seçiliyor. Noktalar birleşmeye başladı mı acaba??

    -Bununla da kalmıyor, William Alderson’un “Halloween Science” adlı kitabında Ernst ve Simon Singh’in Trick or Treatment? kitabı neşter altına yatırılıyor ve vardıkları sonuç şu:

    “it destroys entirely Ernst and Singh’s credibility as a reliable source of information about at least one of the therapies they discuss in detail, and this renders highly questionable their reliability as a source of information about all the other therapies.”

    Alderson ayrıca Işıl hanımın belli ki çevirisine de aktardığı bölümleri de kapsayan alanlarda, homeopatinin temel ilkelerini bilmemekten kaynaklanan (Duh?!) 11 maddi hataya değiniyor; belki titiz araştırmacı şüphecimiz bir bakmak ister nedir bu hatalar, kamuoyunu yanlış bilgilendirmek istemez herhalde??

    Işıl: “Umarim siz veya sevdikleriniz hastalandiginda modern tıbba basvurur ve doktorunuzu dinlersiniz, modern çağ tüccarlarnı değil”

    Kimse modern tıbbın faydalı olduğu alanları inkar etmiyor. Ancak günümüzde modern tıp uygulayıcısı doktorlar “ilaç – ilaç – daha çok ilaç reçetelemekten öteye gitmeyen aracılar konumunda maalesef.

    Gündemi takip ettiğinde, eğer başını kuma gömmüyorsa Işıl hanımın da haberlerde, önde gelen doktorların açıklamalarını görmemesi imkansız.

    Güncel bir örnek:

    H. Gilbert Welch, Dartmouth Institute for Health Policy and Clinical Practice’te bir tıp profesörü ve “Overdiagnosed: Making People Sick in the Pursuit of Health.” kitabının yazarlarından kendisi .. ve der ki: “ The truth is that for a large part of medical practice, we don’t know what works.”  – hmm, düşündürücü hakikaten .. hani tıbbın mutlak surette kanıta dayandığı, anekdotal veriye yer olmadığı, RCT deneylerin altın standart olduğu modern tıp uygulayıcıları demek karanlıkta el yordamıyla gidiyorlar? ..

    Mesleki deneyim eksikliğinden olsa gerek, sanırız Işıl hanım da Homeopatiyi yalan yanlış eleştirmeden önce özeleştiri yapabilir ve bu denli fanatik bir duruştan ziyade dengeli ve adil yorumlarda bulunabilirdi..

    Devam edelim:

    “It also takes a research culture that promotes a HEALTHY SKEPTICISM toward standard medical practice. That requires physician researchers who KNOW what standard practice is, have the imagination to QUESTION it and the SKILLS to study it. These doctors need training that’s NOT yet part of any medical school curriculum; they need mentoring of senior researchers; and they need some assurance that investigating accepted treatments can be a viable option, instead of CAREER SUICIDE.” (devam edecek)

    Beğen

  10. Asena Devlet 24 Ağustos 2012 20:15

    Şimdi gelelim tıbbın altın standartı, randomised controlled trial (RCT) meselesine..

    Sir Michael Rawlins (İngiltere’nin National Institute for Clinical Excellence başkanı ve pek de homeopatiye sıcak bakmayan biri) 2008 Harveian Oration adlı sunumda uyarıyor: “RCTs, long regarded as the ‘gold standard’ of evidence, have been put on an UNDESERVED pedestal. Their appearance at the top of hierarchies of EVIDENCE is IN APPROPRIATE; and hierarchies are ıILLUSIARY tools for assessing evidence. They should be REPLACED by a diversity of approaches that involve analysing the TOTALITY of the evidence base.” – tam da Randi’lik değil mi, ilüzyon filan? Onu kanıt sayma bunu sayma, anekdotal filan ben deneyde görmüyosam yok sayarım anlayışını aşmak gerekmiyor mu?

    Sonuçta, iki ucu keskin bıçak gibi bu durum.. Dünyada en çok satan ilaçlardan Prozac’ın yakın zamanda yapılan deneylerde PLACEBO’dan farklı bir etkisi olmadığı da görülmüşken hele?! .. Ama ne sözde skeptiklerimizi ne de en son skeptik propaganda ağızları Baum, Singh, Goldacre ya da Ernst’ü, ‘aman Prozac piyasadan çekilsin, kaldırılsın’ diye kampanya düzenlerken görmüyoruz?

    -Amaç insanlara yansız ve doğru bilgiyi ulaştırma gayreti olsa Işıl hanım kolaylıkla mevcut medikal sistemin arazlarını ortaya koyan kişi ve çalışmalarını bulurdu.

    Örneğin, Doktor John Ioannidis, düzgün bilimsel araştırmaları yapılmış hastalıklar için bile doktorların tedaviye yönelik kararlarını içgüdülerine ve temel yönergelere göre belirlediklerini görerek, dahil olduğu “evidence-based medicine” akımı çerçevesinde doktorlara yardımcı olacak sağlam veriler bulmak için araştırmalarına başlıyor ki bir de ne görsün? Böyle bir veri ortada yok?!

    Sistemdeki çarpıklıkları irdeleyen Yunan doktor, 2005’te iki önemli yayın çıkartıyor ortaya. İlkinde, matematiksel kanıtlarla, araştırmacının gösterebileceği az da olsa bir “önyargı”/”bias”, mükemmele yakın olsa da yine de sorunlu araştırma metodolojisi ve muhtemel teorilerden ziyade daha “heyecan verici”lere kayma trendiyle “non-randomized” çalışmaların %80’i; “randomized” olanların ise %25’inin yanlış sonuçlar vereceğini kanıtlıyor.

    Ve gerçekten de, yayınlandıktan sonra hataları gösterilmek yoluyla geçersiz sayılan çalışma sayısıyla bu oranlar örtüşüyor!

    İkinci yayınında ise Ioannidis, son 30 yılın en önemli ve prestijli 49 çalışmasının daha sonra yeniden test edildiğinde %41’inin yanlış bulunduğunu ortaya koyuyor.

    Yanlışlığı kanıtlanan bu önemli çalışmalar arasında hepimizin bildiği kadınlarda menapoz tedavisi için doktorların hormon tedavisi önermesine yol açan çalışma ile, yine aynı şekilde hastalara kalp krizini önlemek için günde 1 asprin almaları gerektiğini ileri süren çalışma da bulunuyor.

    Her şeyi bilmeye mukdedir, yenilmez/su geçirmez tıp bilminden bahsediyorduk, nerelere geldik .. halbuki eski ve yetkin doktorlarımız tıbbın bir ‘sanat’ olduğundan bahsederlerdi . . .

    Belki de bu yüzden “modern” tıbbın en ileri sayıldığı Amerika’da iatrogenic/doktor hatası nedeniye yaşanan ölümler toplam ölüm oranlarında başı çekiyor (http://www.angelfire.com/az/sthurston/Leading_Cause_of_Death_in_the_US.html) ..

    New England Journal of Medicine (NEJM) dergisinin 20 yıl editörlüğünü yapmış olan Dr. Marcia Angell, görevini bırakırken yayınladığı “Is Academic Medicine for Sale?” başlıklı oped’inde dünyaya bilimsel araştırmanın ticarileşme sorununu anlatmaya çalışıyor. Angell, araştırmacıların ilaç ve ecza sanayi firmalarında hisse sahibi(!) olmalarına kısıtlama getirilmesi çağrısında bulunurken, tıbbi araştırma ve uygulamalarda giderek artan “çıkar çatışması” sorununun bilme leke sürdüğünden yakınıyor.

    Kendi sözleriyle Angell, “When the boundaries between INDUSTRY and academic medicine become as blurred as they are now, the business goals of industry influence the mission of medical schools in multiple ways.” diyor ve araştırmanın faydalarını es geçmeden, tıp okulları ve ilaç endüstrisi arasında ‘Faustusvari’ bir alışveriş ve anlaşma olduğuna dikkat çekiyor. (Devam edecek)

    Beğen

  11. Asena Devlet 24 Ağustos 2012 20:26

    Deriiin bir nefes alıp şu meşhur “’anekdotal kanıt’ bilimsel kanıt sayılmaz!” safsatasına bir bakalım..

    Skeptik Işıl hanımı şaşırtacak ve “yalan”layacak açıklama Amerikan hükümetinin Office of Technology Assessment raporundan gelsin (Congress of the United States, Office of Technology Assessment: Assessing the efficacy and safety of medical technologies. Washington, DC: US Government Printing Office, 1978).

    Bu değerlendirme raporuna göre tüm medikal uygulamalar ve “off-label drug usage” denilen, bir ilacın tavsiye edildiği hastalığın dışında, kullanımı/dozajı/hitap ettiği yaş grubu onaylanmamış(!) hastalık belirtileri ve yaş grupları için kullanılması anlamına geliyor- ki bunun nasıl yasal olduğuna hayret etmemek imkansız-, uygulamaların yalnızca %10 ila 20’sinin klinik çalışmalarla desteklendiği ifade ediliyor!

    Yani, çoğu tıbbi uygulama, yapılan ameliyatlar ve ilaç kullanımı esasen herhangi bir bilimsel çalışmaya göre değil, tamamen “anekdotal” kanıta dayanılarak yapılıyor!

    Aslına bakılacak olursa, alanında bilgili profesyoneller arasında paylaşılan güçlü anekdotal kanıt oldukça güvenilirdir- en az klinik deneyler kadar güvenilirdir hem de (bunu sanal ortamın Big Pharma tetikçisi sözde-skeptikleri yerine, gerçek hayatta deneyim kazanmış “meslekdaşları”na danışarak öğrenebilir Işıl hanım).

    Şimdi skeptiklerimizin ezberini bozacak şu linki verip, can alıcı sorumuzu soralım:

    (http://www.i-sis.org.uk/peerReviewUnderTheSpotlight.php)

    Deniyor ki, yapılan klinik testlerin pekçoğu birbirine taban tabana zıt sonuçlara varıyor. Denilebilir ki sorun aslen anekdotal kanıtla keşfediliyor, ancak daha sonra “peer-reviewed” bir çalışmayla teyit ediliyor.

    Demek ki asıl sorun anekdotal kanıt kullanımında değil, sorun, bir taraftan tıp doktorlarının istediğini yapmasına izin verirken diğer taraftan tamamlayıcı tıbbın önüne aşması gereken absürd derecede yüksek standartlar çıkaran medikal ve kanun koyucu düzenin çifte standartında.

    Bilgi ve deneyime dayanan anekdotal kanıta, pratikte modern tıbbın uyguladığı tüm medikal prosedür ve ilaç kullanımının %85’i için izin veriliyorsa, alternatif sağlık uygulamaları için neden ulaşılması imkansız %0 anekdotal kanıt seti çekiliyor??

    Dünyanın 4 bir yanındaki milyonlarca insan homeopatik remedy’ler, bitki ve otlar, özel diyetler, besin takviyeleri (supplement’ler) vs. ile hastalığının geçtiğini söylerken, “modern” tıbbın üst katlarında oturan koltuk tabipleri bunların ‘kanıt’ olamayacağını fetva veriyorlar.

    Diyelim biri çarşıya indi ve bir kapkaççılık vakası gördü veya bir trafik kazasına şahit oldu; daha sonra polise ifade verdiğinde veya olayı eşine dostuna anlattığında bu anekdotal ‘kanıt’tır, değil mi?

    Tatile gittiniz, güzel bir otelde kaldınız, yediniz içtiniz, denize girdiniz; eve dönüp bu deneyiminizi arkadaşlarınıza aktardığınızda bu anekdotal kanıt sayılır.

    Peki tüm bu yukarıda yaşananlar anekdotal sayılıyor diye gerçekte hiçbirinin yaşanmamış olduğunu söyleyebilir misiniz? Alternatif tıbbı karalamaya ant içmişlere bakıcak olursanız bu sorunun yanıtı koca bir EVET!

    O yüzden de milyonların deneyimini, iyileşme hikayelerini biz yok sayalım, gözümüzü kulağımızı kapatıp yok olmadı diyelim, üzerine düşünmeye, araştırıp geliştirmeye yeltenmeyelim .. ama bir yandan da ilaç firmalarının kandırmacalarıyla iş görmek durumunda kalan ve çoğunlukla içgüdüleriyle ve kanıtlanmamış olduğu gibi esasen anekdotal kanıta dayalı olarak hareket etmek durumunda kalan klasik doktorlar bize hangi amacı dışında kullanılan ilacı kakalarsa sorgulamadan senelerce kullananalım.. tablo budur.. (Devam edecek)

    Beğen

  12. Asena Devlet 24 Ağustos 2012 20:33

    Son olarak araştırmaya doymayan, Gorski müridi, skeptik “tıp doktoru” Işıl hanıma biraz araştırıp kendini gerçek hayatın tartışmasız bilgileriyle donatması ve dümen suyunda gittiği, pekçoğunun ilaç şirketleriyle bağlantısı olduğu bilinen Amerika ve İngiltere’deki sözde-skeptik ve “bilim yanlıları”nın dezenformasyonlarına “şüphe”yle yaklaşmasını sağlayacak birkaç soru sorup bitirelim; zira her şeyi biz yazıp dokümente edersek fazlasıyla hazıra konmuş oluyor kendisi ..

    1. Dünyada başta Avrupa, Güney ve Kuzey Amerika ve Asya olmak üzere hangi ülkelerde tıp fakültelerinde homepati eğitimi verilmektedir ve bu eğitim kaç seneden oluşmaktadır?

    2. WHO – Dünya Sağlık Örgütü hangi tıp akımının “klasik tıp”tan sonra en yaygın uygulanan tıbbi akım olduğunu belirtmiştir?

    3. Amerika’nın İlaç ve Gıda Dairesi (FDA) hangi tıp akımının ilaç ve preparatlarının toksik ve insan sağlığına zararlı olmadığı yönünde karara varmıştır.

    4. Özellikle İngiltere’deki ulusal sağlık sigortası birimlerince kaydedildiği üzere son 15-20 senede hakkında yalnızca 2 ya da 3 şikayet alınmış alternatif tıp dalı hangisidir?

    5. Amerika ve diğer gelişmiş ülkelerde iatrojenik ölüm oranları ne seviyedir ve nedenleri nelerdir?

    6. Alternatif tıp ilaçları, supplement ve vitaminlere olduğunun aksine, doğrudan onay aşamasında ilaç firmalarından “katkı” ücreti alan FDA’in gerek normal prosedürle gerekse ‘fast-track’ etme yoluyla onayladığı kaç ilaç ve eczacılık sanayii ürünü ilaç ve aşı piyasadan toplatılmıştır; toplatılma nedenleri nelerdir; ilaç firmaları hangi ‘suç’lar için ne meblalarda tazminat ödemişlerdir; bu suçu sabit görülmüş ilaç firmalarından kaçındaki yetkililer için hapis cezası öngörülmüştür (bunun cevabını biz verelim: 0) ve aynı ilaç firmaları defalarca suç üstü yakalanmış olmalarına rağmen halen daha nasıl ilaç üretimine devam edebilmektedir?

    7. Amerika’nın ilk ulusal tıp organizasyonunun adı nedir ve kaç yılında kurulmuştur?

    8. Amerikan tarihindeki hangi başkan ülkenin başkentinde Dr. Hahneman için bir anıt yaptırmıştır; neden yaptırmıştır ve ülkede başka herhangi bir sağlıkçı için devlet eliyle yaptırılmılş herhangi bir anıt bulunmakta mıdır?

    9. *Similia Similibus Currente ilkesini kim, ne zaman bulmuştur?

    10. 19. yy’da Amerika ve Avrupa’da yaşanan kolera, tifo, yellow fever, kızıl ve influenza gibi enfeksiyonel hastalıklarda resmi istatistiksel verilere göre hangi tıbbi akım en etkili sonucu vermiştir?

    11. Hangi Nobel ödüllü bilim adamı homeopatik çözeltileri inceledikten sonra orijinal ilacın elektromanyetik sinyallerinin suda kaldığını ve bunun da dramatik biyolojik etkilere sahip olduğunu belirtmiştir?

    12. Son 60 senenin istatistiklerine bakıldığında, aynı zamanda ilaç endüstrisinin en büyük pazarı olma ünvanına sahip hangi ülkede son 60 yılda insan sağlığı ilerleyen teknolojiye rağmen iyiye gideceğine kötüleşmiş, kaynağı bilinmeyen hastalıklar görülmeye başlanmış ve kronıik hastalıklar artmıştır?

    13. Hangi tıp akımında önerilen ilaç tedavisi bittiğinde vücut iyileştirici etkileri korumaya devam etmekte ve böylelikle kalıcı sağlığa kavuşulmakta ve diğer hangi tıp akımında vücut iyileşmeyi sürdürebilmek için belirli birtakım moleküllerin -örneğin çoğu kalp ilacında olduğu gibi- vücutta kalmasına ihtiyaç duymaktadır?

    14. Constantine Hering, James Compton Burnett, Madeleine Ennis, Dr. Hahneman gibi klasik tıp eğitimi almış hekimlerin ortak noktası nedir?

    15. Bilim adamı veya tıp hekimi ünvanı bulunmayan ilüzyonist (kandırma sanatçısı) Randi Efendi illa şüphe duyacak ve foya açığa çıkaracaksa neden BigPharma ve BigMedicine’ın gözler önündeki mutat sahtekarlık ve şarlatanlıkları yerine alternatif tıbba saldırma gayretindedir?

    16. Randi efendinin iklim değişikliği konusunda da BigOil ve Big Corp yanlısı duruşunu ve inkarını nasıl açıklarsınız?

    17. Kül yutmaz “şüpheci” Randi efendinin çalıntı kimlik kullanmaktan hapis cezasına çarptırılan ve Avusturalya’da medyum numarası yapmış olan uzatmalı hayat arkadaşının adı nedir ve ironik şekilde Randi efendi faka basmış, en şüphe etmediği yerden gerçek bir hayat dersi almış mıdır?

    18. 1973’te Nobel ödülü almış Cambridge Üniversitesi’nden proffessor emeritus ünvanı almış hangi bilim adamı günümüz bilim adamlarının çoğunun “patolojik inanmazlık” sendromundan muzdarip olduğunu, bir şey gerçek olsa bile inanmamakta direten kafa yapılarıyla ”gayrı bilimsel” bir tavra sahip olduklarından dem vurmuştur ve bu tanımlama tanıdık gelmekte midir?

    19. Hangi Amerikan devlet başkanları, dünyadaki hangi kraliyet aileleri, Katolik dünyasının papalarından hangileri ve günümüzden hangi ünlü kişiler -eğitimsiz, cahil, parasız olduklarından ve hurafelere inanacak kadar saf olduklarından olsa gerek- homeopatik tedaviyi tercih etmektedirler?

    Son olarak gerçek skeptisizm ve bilimsel anlayış ile sözde süphecilik ve “scientism”i birbirinden ayırd edebilmeleri amacıyla tüm yeni yetme skeptik camiasına Lionel Milgrom’un “Beware Scientism’s Onward March” adlı kitabını öneriyoruz.

    Beğen

    • Asena,

      Daha önce bu bloga uzun sözde bilim yanlısı yorumlar bırakan ve yorumları onaylanmış, cevp verilmiş ve hatta karşılıklı diyologla tartışmalara katılmış biri olarak bu blogda sansür uygulanmadığını en başta senin biliyor olman gerekir. Elbette, yazılan yorum, yorum olmaktan çıkıyor ve spam olmaya doğru gidiyorsa o zaman spam filtrelerine takılıyor.

      Yorum(ların)daki iddialarına cevap yazmıyorum. Zira zaten daha önceki yorumlardaki iddiaları tekrarlamış, daha önce defalarca yanıtınları verdiğim polemiklere tekrar tekrar girmişsin. Homeopatinin etkinliğine ilişkin delilleri içeren detaylı bir yazı üzerinde de zaten çalışıyorum.

      Ben, her zaman fikirleri tartışmanın, insanlarla kavga etmekten daha yapıcı olduğuna inanıyorum. Ancak yorumlarında gördüğüm kadarıyla, sen aynı düsturü benimse(ye)miyorsun. Yazmış olduğun takip edilmesi güç, sözde bilim sitelerinden cımbızlanmış paragraflarla dolu yorumlar silsilesi, herhangi bir iddiada bulunmuyor (Bkz. Palavra Tespit Kiti, Madde 7 ve 8). Yazdıkların benim şahsıma yaptığın kişisel saldırılarla, başka sitelerden kopyaladığın paragrafların bir karmasından ibaret.

      Ben ne yazılarımda, ne yorumlarımda hiç kimseye bireysel saldırıda bulunmazken ve kavramları tartışırken, seni böylesine hırslandıracak ne yaptım çok merak ettim doğrusu. Ama nedeni ne olursa olsun, amacının görüş alışverişinde bulunmak ya da fikir tartışmak olmadığı açık.

      Muhtelif yerlerde yazılarımın özgün değil, başka kaynaklardan tercüme olduğunu ima etmişsin. Sana inanması güç gelebilir ama yazılarımı kendim yazıyorum ve kaynakçasında belirtilen tüm kaynakları da okuyorum. Elbette argümanlarını savunurken başka sözde bilim sitelerinden kopyaladığı yabancı dilde paragrafları çeviri yapma zahmetine bile girmeden yazısının içine yapıştıran birinin bunu anlamasını pek beklemiyorum.

      Verdiğin örnekler her zamanki gibi sözde-bilim sitelerinden alınmış cımbızlanmış paragraflar ve makale alıntıları ile dolu. Daha önce de sana aktarmıştım, bilgiyi kaynağından okumadığın, her iki tarafa ait kaynaklardan faydalanmadığın sürece sana sunulanla yetinmek zorunda kalırsın. O cımbızlanan makalelerin çoğunun sonuç kısmı senin okuduğun sitelerin iddia ettiklerinin tersini söylüyor. Edzard Ernst’in ahlaksız olduğu yolunda bazı bağlantılar vermişsin, oysa gündemi tarafsız takip ediyor olsan homepati firmalarının bu yazıların yazılması için kimlere el altından para yedirdiğinden ve bu yazarların yakın zamanda nasıl rezil olduklarından, İsviçre Hükümeti’nin yayınladığı meşhur Homeopati raporunun içindeki usulsüzlükler nedeniyle raporun bilim camiasında nasıl ayyuka çıktığından haberdar olurdun. Ama işte insan tek bir yerden bilgi alınca ve diğer her bilgiye gözlerini kulaklarını kapatınca bunları bilemiyor doğal olarak.

      Son yorumunda yer alan ve yanıtlamam için emek verip hazırladığın 20 soruluk “sınav” ın amacını ise anlayabilmiş değilim. Amerika başkanlarının diktileri heykellerden tut, Randi’nin hayat arkadaşının hapis cezasına kadar homeopati ile zerre kadar alakası olmayan sorular yöneltmişsin. Bu yorumu spam ve trollük olarak görüp onaylama konusunda tereddüt etmeme rağmen mantıksal safsatalar (logical fallacies) açısından mükemmel bir örnek olduğu için özellikle onayladım. Her satırı ayrı bir hazine! Bir bilen safsatası (argument from authority), adam karalama safsatası (ad hominem), korkuluk safsatası (strawman), dolduruşa getirme safsatası (posioning the well), sümen altı safsatası (fallacy of slanting)…. hepsi yazına serpiştirilmiş. Belki daha sonra bu metni alıp mantıksal safsatalar yazılarımızda örnek olarak kullanabiliriz, eşsiz bir metin olmuş, teşekkürler. 🙂

      Bundan sonra, tartışmaya herhangi bir katkı sağlamayan ve bu tip kişisel saldırılar içeren spam/ trol tanımına girecek yorumları(nı) onaylamayacağımı da net olarak belirtmek istiyorum.

      Unutmadan, ilk yorumunda bana cevap yazdığını belirttiğin blog hakkında en ufak bir fikrim yok. İnternetteki her ortamda kendi adımı ve soyadımı kullanırım. Çünkü hem söylediklerimin ardında durmayı, hem de hatalıysam açık sözlülükle geri adım atmayı bilen biriyim. Bu nedenle herhangi bir mahlasın ardına saklanma ihtiyacı duymuyorum. Hangi sitede, kimin hangi yorumuna ne cevap yazdın bilemiyorum, çok da merak ettiğimi söyleyemeyeceğim. Amacın bana laf yetiştirmektiyse, zamanını boşa harcamışsın, üzüldüm diyecektim ama…. sonra şu oturup hazırladığın 19 soruya bakınca aslında anlıyorum ki bol bol zamanın var zaten. Onun için ziyanı yok.

      Beğen

  13. Belki de en başta bu ülkede insanlara bilim ile sözdebilim arasındaki farkı anlamalarını sağlayabilecek bilim felsefesi gibi bir ders gerekiyor. Işıl hanım gerçekten çok sabırlısınız. Ben bir bilim felsefecisi olarak derslerimde dahi bu kadar sabırlı olamıyorum. Sizi çabalarınızdan dolayı tebrik ediyorum. Çok güzel çalışmalar yapmışsınız, ama bunları anlayabilecek bir eğitim bu ülkede verilmiyor malesef.
    Saygılar ve iyi çalışmalar.

    Beğen

    • Çok teşekkürler.
      Haklısınız ne yazık ki okullarımızda kritik düşünce ve bilimsel metodoloji öğretilmiyor. Öyle olunca da herkes her okuduğuna inanır hale geliyor. Bu bloga başladıktan sonra ekip olarak öğrendiğimiz en çarpıcı şey şu: İnsanları kandırıldıklarına inandırmak, kandırmaktan çok daha zormuş!

      Beğen

  14. Ben üç aydır tedavi oluyorum,kollarımda uyuşmalar eklemlerimde çürük ağrıları vardı,Yaklaşık iki aylık tedavi sonucu hepsi geçti ve artık her işi yapabiliyorum kilolarca kaldırabiliyorum,çok mutluyum doğal tedavilerin ve homeopatinin iyi bir tedavi yöntemi olduğuna sonsuz inanıyorum,hayata bakışım geçmişteki hatalarım bile sorguladım bu süreçte yani bu tedavi sadece hastalıkları düzeltmiyor aslında kişiyi düzeltiyor,tabii bunu ne kadar anlatsak boşuna ,yaşamak gerek….Sağlıklı günler :))

    Beğen

  15. Abdülkadir Acararıcın 02 Ocak 2013 23:24

    Zeka,bilimsel düşünce ve etik değerlerin aynı zamanda aynı yerde bulunabileceğini görünce moralim düzeldi.Sizlere çok teşekkür ederim,kolay gelsin.

    Beğen

  16. Asuman Konuk 07 Ocak 2013 00:22

    Bloğunuzu bu akşam keşfettim. “Yalansavar” kelimesi ilgimi çektiği için. Yazıların tamamını dikkatle okumak niyetindeyim. Neyazık ki geç bir tanışıklık olduğu için epey vaktimi alacak. Ancak sonrasında güncel olarak takip etme şansım olabilir. Şimdilik hızlı bir şekilde göz gezdirdim. Sabrınız ve bilgilerinizi paylaşma isteğiniz için teşekkür ederim. Bir yerde “İnsanları kandırıldıklarına inandırmak, kandırmaktan zormuş” diyorsunuz. Benim çok sevdiğim ve sıkça kullandığım bir sözdür. Kapitalist piyasa düzeninin temel dayanaklarından biridir ayrıca. Psikoloji mezunu biri olarak, grup histerisi, toplumsal histeri ve pazarlama teknikleri ilişkileri adı altında uzun süre araştırmalar yapmaya çalışmıştım. Çok sevdiğim diğer bir sözü yazarak bitireyim. “Bilgisizliğin çözümü öğrenmektir. Cehalet ise öğrenmeye gösterilen dirençtir. Direnci kırmak, öğrenmekten pahalıya patlar.” H.CLAUSEN

    Beğen

  17. asuman konuk 07 Ocak 2013 22:04

    Asena Devlet Hanım, of içimi baydınız valla. Bugüne kadar epey bir kaynaktan homeopatinin ne olduğunu öğrenmeye çalıştıktan sonra sadece “bana uymaz” diye düşünüyordum ama, sayenizde artık nefret ediyorum. Kurun siz de bir sitecik. Orda söyleyin söyleyeceğinizi. Biz sıradan insanlar da hepsini okuyup hangisini beğenirsek oraya kapılanalım.

    Beğen

  18. ışıl yıldız 10 Şubat 2013 14:26

    Merhaba nöropatik ağrı sebebiyle kullandığım ağrı kesici ve antidepresan sorunumu cözmediği için homeapatiyi denemeye karar verdim. homeopata gittim uzun bir görüşme yaptık. bana iki tane minicik hap verdi. bu nu uyuleştirecek beni dedim kendi kendime..
    ilacı aldıktan 1-2 gun sonra şikayetlerim ilk baştaki belirtilere döndü.ağrım azaldı. bunu yanında korkunç baş dönmesi ve bilib bulanıklığı ve unutkanlık yaprı. ialcın etkisini durdurmak için kahve içip nanli şeker yiyiyorum. cunkü benim kullandığım ilaçlarla etkileşm yaptı. bin pişman oldum bu yolu seçtiğim içi. umarım en kısa zamanada beynimdeki uyuşukluk gecer.
    bu tedavini yan etkisinin olmadığını söyleyenler çok yanılıyor. bi kere tamanen psikolojik.
    bence herkes bu tedavi yöntemlerinden vazgeçmeli kaldı ki çok işe yarasıylı modern tıp bulunamazdı. demek ki işe yaramamış. işe yaramadığı gibi zarar verese bari. başka bişey istemem.

    Beğen

  19. Herkese KOCAMAN bir MERHABA 🙂
    Çok güzel tartışmaları okuduğum, güzel bir sitedeyim,bunun için teşekkürler.Alternatif tıp ile yakından ilgili bir işletme mezunuyum.Konu hakkında (ancak kendi çapımda) edindiğim bilgiler ve araştırmalar var.Doğrusu Alternatif tıbba çok fazla inanmıyorum.Ancak….hem buradaki hem de bütün dünyadaki uygulamalara bakarsam (basından-yurt dışında yaşayan yakınlarımdan-doktor arkadaşlarımdan…) pozitif bilime de benzer hislerle yaklaşıyorum :O

    Bir muayenede,;doktoruna, o doktorun eğitimine ve benzer olaydaki deneyimlerine, hastayı muayene etmedeki isteğine, ruhsal durumuna, emeğinin karşılığını alıp alamadığına,işyerindeki memnuniyetine, sağlık politikalarına, toplumsal baskılara(şiddet) göre ; bana konulacak tanı ve sonrasında yapılacak tedavinin güvenilirliğini sorgularım…Yazdıklarım yanlış anlaşılır mı bilemiyorum(neye göre yanlış anlaşılacaksa? yani ölçüt ne ise? :)))….

    Burada bir hastanede doktorlar kesinlikle ameliyat meraklısı.Örneğin böbrek kisti için hemen örnek alınmasını hatta ameliyatı önerdi(DEVLET HASTANESİ)….Oysa yine başka bir devlet hastanesi “ace” inhbitörüyle proteinüriyi dengeledi ve yalnızca kontrole gitmemi istedi….Böbrek ameliyatı iyi midir?bence HAYIR…gerek yoksa hiçbiri aslında iyi değildir.Zorunluluk varsa ameliyat tamam…Bu da bize gösteriyor ki, BAZI doktorlar, hastane devlet hastanesi bile olsa, hastayı umursamayıp, daha fazla ameliyatla,hastanesine daha fazla para kazandırmanın derdinde!
    Herkes için demiyorum, lütfen..ne olur yanlış anlaşılmasın, üstelik böyle yapmayan doktorlar başımın tacı olsun, onları tenzih ederim.Ki yine onlar sayesinde şifa buldum.

    Konuya dönersek, İnternette ve yakın çevremde homeopatiyi çokça araştırdım ama yukarıda yazılanlardan daha farklı hiçbir sonuca ulaşamadım.Doktor ışıl hanımın anlattıklarına katılıyorum.Tıp bilimi insan ömrünü zaman içinde uzattı ve yaşamı daha kaliteli hale getirdi.Aslında ne olduğu bilinmeyen, ıspatlanmayan-ıspatlanamayan, delilleriyle ortaya konulamayan, gözlemlenemeyen, deney-sonuç ilşikisi bulunmayan-bilinmeyen her türlü şeyden uzak kalmak iyidir kanımca.
    Bu anlamda homeopati kendi inanırları hariç, deneye-gözleme-sonuçlara dayalı bir sağaltım yöntemi gibi gelmiyor bana.Böyle idiyse, o zaman ilk gününden itibaren, günümüze ulaşan ve hala da tutulmaya devam etmesi gereken kayıtlar, deneyler-gözlemler ve sonuçlar nerede?

    Örneğin:
    Hans-32 yaşında.Astım hastası-(atıyorum)homeopatik XX karışım uygulandı.iyileşti.Hastaılığı iyileşti.Yapılan tahliller sonucunda XX karışımının iyi geldiği görüldü.
    Mkarito-27 yaşında-böbrek hastası-,,,….uygulandı.iyileşmedi.Aynı karışım başka bir hastaya uygulandı…başkasına…bir başkasına..daha başkasına…….bir sürü kişiye…………………

    Böylesi deneyler yok.Kayıtları da yok.İyi geliyorsa da neyin iyi geldiği su götürür.

    Alternatif tedavide en sağlamı akupunktur.(Sanırım pozitif bilim kabul etti).Atıp tutma yok.Deneysel.Sonuçları bütün dünyaya açık.Bilimsel.

    Bunun dışında bio enerji, reiki, taşlar, su, himalaya tuzu, bitkisel çaylar……AMMAN diyorum…AMMAN UZAK DURUN.

    Dişiniz ağrıdığında dişinizi çekemezler.Ya da kıl dönmesi varsa…bunlar iyileştirmez.Ya da… diğerlerini…Ama Tıp iyileştirir. 🙂

    Beğen

    • Ekleme yapmak isterim,

      Eğitimi ne olursa olsun (Buna dikkat edin!) herkes homeopat olabiiyormuş.İnternetten araştırın, hemen anlayacaksınız.Belirli bir ücret karşılığında bu eğitimi herkese veriyorlar.HERKESE!!!

      Şifa bulmak istediğiniz kişi, tıp eğitimi olmayan, eğitiminin ne idüğü mechul, aleleacele anatomi eğitimi verilmiş, ama size ilaç öneren biri olacak.E bu tedaviyi almak isteyenlere benden de geçmiş olsun.

      Beğen

      • Murat Karalar 18 Şubat 2013 22:46

        Bazılarının kaderi ağırdır…Eklemenize ek yaparsak sevgili amadeus o fakültelerde öğretilenleri o fakülteyi bitirmeyenler de öğrenebilir.Fazla abartmışsın:))) Ben o abartılı eğitimlerden aldım yüzde yirmisini çabamla kullanıyorum gerisi çöp.İyi bir homeopat olmak zaten zor hemde çok zor.Referans sistemiyle yaşamak yerine neden kendin düşünmüyorsun? Hep bu haksızlığı yapıyor insan kendine.Neden?

        Beğen

  20. Çok değerli @Murat Karalar,

    Tıp Fakültelerini kazanmak KAFA istiyor.Fen bilimlerine yatkınlık, MANTIK istiyor.Paralı üniversitelere girmek o kadar kasmayı gerektirmiyor….Ama:hepsini bitirip mezun olup, en sonunda DOKTOR sıfatını kazanmak hepsinde kastırır.
    Sizinle aynı düşünceyi paylaşmıyorum.Eğitimin %80 ‘i çöp ise, o zaman tıp eğitimnde bir yanlışlık olması gerekir ki, bence yok.Örneğin tıp eğitimine Farma’nın gereksiz olduğunu mu düşünüyorsunuz?Ya da histoloji?patoloji?Anatomi?Fizyoloji?klinik?………..

    Sanmıyorum…..O fakülteye girecek başarıyı gösteremeyenler,öğrenemezler, bitiremeyenler…öğrenemezler.Abartmıyorum.

    Hocam, bir de yanılgınız olduğunu düşünüyorum, beni tanımadığınız halde, REFERANS SİSTEMi ile yaşadığımı yazmışsınız, lütfen….ıspatlar mısınız?

    Kendim düşünür, kendim karar veririm.herhangi bir konu, olay hakkında tartışmalar, karşıt görüşelere,pozitif bilimin ne dediğine bakarım.Daima “Bilimi “referans alırım.

    İyi bir homeopat!??? sizin referansınız nedir?

    Beni düşündüğünüz için teşekkür ederim, merak etmeyin, kendime haksızlık yapmam, başkalarına da!!

    Zaten aslında bu konuda, benim referans alacağım tek şey de bu olabilirdi:Bilim dışı hastalık tedavi ediciler (şifacılar, üfürükçüler,v.s.)ve dolayısıyla tedavi olduğunu-olacağını düşünen insanlara yapılan HAKSIZLIK.

    Homeopati’nin pozitif bilim olduğunu yazabilir misiniz? Bana homeopatiyle hastalığı gerçekten iyileşen herhangi bir kaç hastanın ismini ve hastalıklarını da yazabilir misiniz?

    Örneğin ben size isveç şurubuyla şifa arama çabalarımı, bio enerjiyle tedavi olma maceramı, ve sonucunda basitçe, doktora gidip muayene olarak, verilen reçeteyle tedavi oluşumu kendimi REFERANS göstererek yazabilirim 🙂

    Beğen

    • Murat Karalar 26 Şubat 2013 19:49

      Merhaba,
      Neyle nasıl tedavi oluşunuz sizin farkındalığınızı gösterir.Kimseye zorla tedavi yapılamaz.Doktora güvenirseniz doktora homeopata güvenirseniz homeopata her ikisi olsun derseniz doktor homeopata gidersiniz.Buna herkes saygı duymalı.
      Üfürükçülükle homeopatiyi bir tutuyorsanız daha fazla uzatmaya gerek yok.Diğer bir konu eğitim sistemini burada tartışmayacağım:)
      Sağlıklı homeopatisiz ve bilumum size göre bilimsel olmayan günler diliyorum…

      Beğen

  21. Merhaba,
    Yorumlarınızın tamamını soluksuz şekilde okudum. Çünkü eşim için seçmiş olduğumuz tedavi yönteminden fayda görebilir miyiz, yoksa ciddi meblağlar (bizim gibi yeni evlenmiş ve bir ton borcu olan bir aile için öyle)verdiğimiz doktorumuz bizi Homeopati tedavi yöntemi adı altında dolandırıyor mu? Bu sorunun cevabını bulmak istedim. Eşim migren hastası. Bir kaç yıl önce yaşamış olduğu bir travmadan sonra kullandığı ilaçlar sebebiyle baş ağrıları çekmeye başladı. Dönem dönem ağrı atakları geçiyordu ya da hafta boyu süren ağrılar birbirini izliyordu. Doktora gittiğimizde migren olduğunu söyledi. otlar, ilaçlar, mentoller vs. ne varsa denedik ancak hiç bir fayda göremedik. Nöroloğu muz dönem dönem eşimin kullandığı ilaçları değiştirerek ağrılara çözüm bulmaya çalıştı. Ancak başarılı olamadık. Yine bu dönemde yaklaşık 40 besin maddesi de kendisine yasaklandı. Sonra yasak olmadığını söyledi. Ben de artık kendisinin bize yardımcı olamayacağını düşünerek araştırma yapmaya başladım. keza doktorumuz da son verdiği ilaçta etkili olmazsa artık rahatsızlığının kesinlikle geçmeyeceğini söyledi.Bundan 1 ay öncesinde Homeopati tedavi yöntemine rastladım. şimdi bunu deniyoruz. Homeopatımız %80 başarılı olduğunu iddia ediyor. Ancak şöyle bir ironi var; Ben kendisinin migrenden kurtulan hiçbir hastasını görmedim, konuşmadım. Kendisine sorsam hastalarınızla görüşebilir miyim diye belkide bana hastalarımın bilgilerini kesinlikle paylaşmıyorum deyip işin içinden çıkacak. Hal böyle olunca %99 başarılı olduğumu bile iddia edebilirim. Ancak ilk görüşmemizi yaptığımız andan itibaren içimde kandırıldığımıza dair bir his vardı. Sonuç olarak migren rahatsızlığına Homeopatinin dışında kesin çözüm bulabileceğimiz bir tedavi yöntemi yok mudur bizi kuşkuda bırakmayacak. Yardımcı olursanız çok sevinirim. çünkü bu rahatsızlık yüzünden bir çok konuda kendimizi kısıtlıyoruz. Kısacası eşimin en azından bu konuda mutlu olmasını istiyorum. Lütfen bizi bilgilendirin.

    Beğen

    • Isil_arican 15 Mart 2013 00:00

      Mustafa Bey,
      Öncelikle geçmiş olsun. Kronik ağrı ile seyreden rahatsızlıklar gerçekten sıkıntılı olabiliyor.
      Homeopatik tedavi, bu yazıda da anlatıldığı gibi herhangi bir etken maddesi olan bir tedavi yöntemi değil. Eşinizin rahatsızlığını, yarattığı plasebo/psikolojik etki ile belki hafifletebilir, ama iyileştirmeyeceği kesin.
      Bu blogda prensip olarak tıbbi tedavi önerisi yapmıyoruz. O nedenle size şunu yapın ya da yapmayın diyemem. Ancak size önerim, iyi bir nöroloji uzmanına gitmeniz ve muayene olmanız. Migren tanısı konan ve benzer şekilde şiddetli ağrılarla seyreden başka rahatsızlıklar da var. Bence en iyi değerlendirmeyi eşinizle konuşup hastalığının öyküsünü dinleyecek, onu baştan aşağıya muayene edecek, daha önceki tedavi girişimlerini değerlendirecek iyi bir hekim yapacaktır. Tekrar geçmiş olsun dileklerimle.

      Beğen

    • Merhaba, bir arkadaşım çok şiddetli migren atakları yaşıyordu. öyleki, hayattan kopmuş, ağrı kesici iğne olmaktan delik deşik olmuştu. artık iğnelerin bile fayda etmediğini söylüyordu.ben biberiyenin migrene iyi geldiğine dair bir yazı okumuştum. kendisine araştırmasını önerdim. araştırmış ve biberiye alıp çayını demleyerek içmiş.bir zaman sonra görüştüğümüzde, migren ataklarının çok seyrekleştiğini ve ağrı geleceğini hissettiği zaman normal bir ağrı kesici ile atlattığını söyledi.araştırmanızı öneririm.

      Beğen

  22. 15 yıldır ağır seyreden alerjik rinit hastasıyım .Denemediğim alternatif tıp yöntemi de dahil ,tedavi yöntemi kalmadı .Zaman zaman kendi haline bıraktığım da oldu.1 yıl boyunca homeopati tedavisi de gördüm ,hayatımın hiçbir döneminde homeopati tedavisi gördüğüm dönem kadar hastalığım artmamıştı.Egzama,,allerjik rinit de dahil geçirdiğim en kötü 1 yıldı. Sonunda homeopatiyi bıraktım .Sonunda yine antihistaminikler işe yaradı. Ucuz bir yöntem değildi ayda en az 250 tl doktorunuza veriyorsunuz .Ayrıca modern tıbba bu kadar rakip olan bir alternatif tıp yönteminin doktor olmayan kişiler tarafından yapılmasını ,bu kadar ayrıntılı hastalıkların ve vakaların 3-5 soru sorulup bir listeye bakılarak sözde ilaç verilmesini, eğitiminin de 2 yıl gibi bir sürede tamamlanmasını anlayamıyorum .Işıl hanıma sormak isterim akapunktur ile ilgili fikirlerini paylaşmak ister mi?

    Beğen

  23. Anladigim kadariyla ne homeopatik den nede modern tipdan vazgecmeli. Objectif olarak gereken durumda gereken tedavi yapilmali. Ama ginede eger cok ciddi hastalilar degilse kimyasal ilaclar yerine Homeopatik ilaclari kullanmayi tercih ederim.

    Beğen

    • Yukarıda HOMEOPATİYİ yerin dibine batırmaya çalışna ÇOOOK bilmiş DR.a…..Sadece dikkat çekmek amacıyla etiket kullanma hastalığı. Birazcık düşünürse!.. belki bulur homeopatinin nasıl işe yaradığını. Ama o kadar abartıyorki,; bilmeden. ve hangi maddelerin derişimin o halde kullanıldığını,(gütün maddelerin o şekilde kullanılmadığından bile haberi yok. dünyadan haberi yok. Bildiği tek şey kendisini çok bilgili sandığı. Bir cümle ile homeopatiyi anlatayımda o çok bilimi doktor ve onun gibi düşünenlere de kıyağım olsun.. AŞI ne demek Haberiniz var değil mi? Aynı sının zayıflatılmış hali değil mi?… Gerisini anlamanız gerek artık, bunu yazdıktan sonra ilkokul çocukları da anlar. (Birde içine soktuğu.. hurafeleri çıkarsa iyi olur, bilmem bataklık sivrisine çamuru vs. (, ONLARIDA onuN inandığı bATILI ORTODOX tıbbının bilim adamları ortaya atmıştır., UMARIM BUNUDA İNKAR ETMEZ) Lafta tarafsızlık olmaz, Uygulamada olacak, gidip okuduğu cadı fantezileri kitaplarında yazan, ilaçları ,gerçekten varmış gibi algılamak ta, ayrı bi hüner gerektirir.)

      Beğen

      • isil_arican 23 Mayıs 2013 08:54

        Vaha Bey,
        Görüşlerimizi, karşımızdaki kişilere hakaret etmeden veya ad hominem ataklarla karalamadan da savunabiliriz diye düşünmemem rağmen gördüğüm kadarıyla siz aynı fikirde değilsiniz. Yazıyı tekrar okursanız, verdiğim örneklerin uydurma olmadığını ve tamamının kaynaklara dayandığını görebilirsiniz. Sanıyorum gözünüzden kaçmış. Ekteki kaynakçayı iyice incelemenizi öneririm.

        Okuyucularımıza yaptığınız “kıyak” için teşekkğr ederim. Ancak ilkokul çocuğunun bile anlayacağını iddia ettiğiniz örneğiniz ne yazık ki oldukça temel tıbbi hatalar içeriyor. Okuyucularımızın aklında soru işareti oluşmaması ve bu konu hakkında ilkokul çocuklarının bilgi seviyesinden daha sağlam temellere dayalı sağduyulu kararlar alabilmeleri için homepatlar tarafından sıklıkla öne sürülen “aşı” benzetmesini açıklamakta fayda var.

        Aşıların işleyişi ile homapatinin işleyiş iddiaları arasında dağlar kadar fark var. Aşılar, içeriğinde zayıflatılmış bakteri veya virüs partikülleri içerirler. Bu partiküllerin sayısı da olduka yoğundur, yani aşılara homapatinin temel prensibi olan aşırı seyreltilmiş çözüelti gözüyle bakılamaz.
        Aşılar içindeki bakteri ve virüs partikülleri, vücuda yabancı maddeler olduğu için, vücuda girdikten sonra bağışıklık sistemini aktive ederler. Bağışıklık sistemi, bu maddlere karşı, onları ortadan kaldırmak için antikor üretir. Daha sonra, kişi gerçek hastalık etkeni ile karşılaştığında vücusunda zaten hazır bekleyen antikolar hastalık etmeni vücuda girer girmez onu yok etmeye başlarlar. Ayrıca daha önce antikor ile tanışmış olan plazma hücreleri de hızla antikor üretirler, bu şekilde hastalığı, hastalık belirtisi göstermeden alt edebiliriz. Daha önce aşılar ile ilgili yazı dizisinde bağışıklık sistemimizin aşılara nasıl ve neden tepki verdiğini detaylı anlatmıştım. O bölümü okumadıysanız, okumanızı öneririm.
        Homepati ise, hastalık etkeni ile ilgili herhangi bir madde içermediği gibi, kullanılan maddeler o kadar seyreltilmiştir ki zaten vücut tarafından herhangi bir reaksiyon oluşturamaz. Zaten yazıda uzun uzadıya homepatinin sözde etki mekanizmasını anlattım.

        Homepatik sıtma tedavisi benim uydurduğum birşey değil, dünyaca ünlü homepatların kaynak olarak kullandığı materya medica kitaplarından birinden alıntı. Baülantısı yazıda da mevcut, ama onu da atlamış olacaksınız sanırım. Benimseyip savunduğunuz tedavinin size saçma gelen yerlerine inanmak istememenizi anlıyorum elbette. Ama görmezden gelmek, bu tip uygulamarı yok etmiyor.

        İkinci yorumunuzu ne yazık ki onaylayamıyorum. Homepati veya diğer alternatif tıp uygulayıcılarının, kendi reklamlarını yaparak müşteri toplamak için bıraktıkları yorumları yayınlamıyoruz.

        Beğen

      • @Sayın Vaha,

        Aslında sizin ve sizler gibi düşünenlerin burada olması benim fikrimce mükemmel ve iyi ki ben de buradayım.
        Tübitak yayınlarının çok beğendiğim bir kitabı vardı, 3 kez okudum ve doyamadım. Hal Hellman’ın Büyük çekişmeler adlı kitabı.

        Burada bilim dünyasıyla, bilim taraftarı olduğunu söyleyip aslında bağnazlığı savunanların ve her şeye rağmen bilimin nasıl geliştiğinin öyküleri.

        Örneğin siz konuyu tartışmak yerine, savunucularını karalama ve böylece haklılık kazanma çabası içinde görünüyorsunuz.Buna da yukarıda izah edildiği gibi ad-hominem deniyor:
        http://tr.wikipedia.org/wiki/Ad_hominem

        Yine de sizlerin, özell,ikle Sn. Murat karalar’ın yanıtlamadığı bir sorum var, bunu lütfen, özellikle yanıtlamanızı rica ediyorum:

        Geçmişten günümüze, Homeopati tedavisiyle iyileşen, şifa bulan hastalar ve bu hastaların ve hastalılarının kayıtları var mıdır?

        Bu hastalara uygulanan reçeteler, aynı hastalığı herkeste tamamen tedavi edebilmekte midir?Bu ıspatlanmış mıdır? Deneye-gözleme dayalı mıdır?
        Buna gerçekten inanıyor musunuz? Neden? Bunu doğru biçimde açıklarsanız ben ve benim gibi şüpheciler neden inanmayalım?

        Bir de, ORTODOX tıbbından biraz bahsedersek…Bu gün kullandığınız otmobil-elektrik, ilmi-fenni icatların,ilaçların çoğu ortodoxlar, Museviler-İseviler tarafından icat edilmiştir.Yalnızca tıp örneğini vermeniz haksızlık olmuyor mu? 🙂

        Rahat olun.

        Beğen

      • SORUNUZA CEVAP::: Bu hastalara uygulanan reçeteler, aynı hastalığı herkeste tamamen tedavi edebilmekte midir?Bu ıspatlanmış mıdır? Deneye-gözleme dayalı mıdır?
        Buna gerçekten inanıyor musunuz? Neden? Bunu doğru biçimde açıklarsanız ben ve benim gibi şüpheciler neden inanmayalım?
        1- Ya yazdıklarımı tam okumamışsınız yada tam anlayamamışsınız. Önce bunu yazman zorundayım.
        2- BU latince terim saçmalıklarını bırakın lütfenmiş.
        Ben kimi ve neyi eleştirdim. ÖNCE BUNU ANLAMAYA ÇALIŞIN.
        Benim muhatabım olan, sizin vb düşünenlerin savunduğu tek taraflı ve yanlış düşünce.
        yukarıdaki sorularınz yanıt yazmadan önce, ; illede inkar zevkiyle coşanlara kısace, homeopati nasıl tesir eder anlatayım.
        Ortadok tıbbı(bu meret, kaynağın nerden aldı, önce bunu öğrenin, 400 yıl boyunca ,sadece İbni sinanın tek bir kitabı onların tıp kaynağıydı, daha bunun gibi nice ilim adamlarını sayabilirim,, yani o yere göge sığdıramadığın Hristiyan katolikler, haçlı seferleriyle, İSlam dünyasındaki kaynakları okuyarak, daha yıkanmayı öğrendiler,, konu çook uzun.
        Gelelim homeopati; Aşı denince gözleriniz ve kulaklarınız maşallah ne biçim sevinçten açılıyor değil mi?
        <<> O da nasıl etki ediyor, tıpkı aşıda olduğu gibi, zehirlerin zayıflatılıp vucuda verilmesi yolu. Aynı şekilde etki ediyor.
        … Kendimden (hastalıklardan örnek verey,m, sadece son 3 ayda, 4 tane acıl böbrek ameliyatı kararı verilen hastaları,3 ile 8 günlük tedaviyle ameliyattan kurtardım. Diğer böbrek hastaları; iltihap,kım ,taş ve böbrek yetmezliği yaşıyanlar hariç
        Psikolojik rahatsızlıklar; örn. tıbbın tedavi edemediği Panik atak Evet tedavi ediyorum, ve hala pek çok hastayı(tıbbın yıllarca denek hayvanı olarak ilaç verip, insanlıktan çıkardığı zavallıları, 1-3 aylık sürede tamamen normal hale geliyor) Yani ortodox tıbbını yaparken tamamen bozduğu insanların ruh ve beden bütünlüğünü, bu kadar kısa sürede onarıyoruz.
        Her tedavimde, kulandığım karışımdaki, bitkilerin gramlarından tutun da, ne şekilde kullanıldığı, kuru,sıvı, extrax, yağ vs) günlük dozaj, kullanılırken, belirtileri ve varsa yan etkileri(ki yan etki diğer ilaçlara göre olumsuz olarak milyonda 1 yok). BUNLARI, KULLANDIĞIM KARIŞIM VE/VEYA BİTKİLERİ DAHA DA GELİŞTİRMEK ADINA TAKİP EDİYORUM, DAHA DA GÜÇLENDİRMEK VE OLABİLDİĞİNCE KISA SÜREDE TEDAVİ ETMEK İÇİN, YOKSA HASTANELERDEKİ GİBİ, İLAÇLARA BAĞIMLI BİRER YARATIK HALİNE GETİMEK İÇİN DEĞİL.
        Bu yaptıklarımda, İnsanları denek olarak kullanmam, Daha önce denenmiş ve sonuçları kesinlikle alınmış tedavileri daha da geliştiriyorum . Bunun için, kullandığım bitkilerin kimyasal yapılarına kadar, göz önüne alarak, günlük dozlardan tutun da, olabilecek yan etki!.lerini bile hesaplayarak
        Size bir iddada bulundum ki? Bana ortodox tıbbının iyileştiremediği, örneğin; Kronik miğren hastası gönderin. Hemde yıllarca tedavi olduğu halde iyileşememiş olanları gönderin.. Bu kadar açık iddiaya neden cevap yazmıyorsunuz. ? ortodox tıbbının insanları denek olarak kullanıpta, Aslında İNSANLARI İYİLEŞTİRMEK DEĞİLDE, ÖLDÜRMEDEN SÜRÜNÜDÜRÜP, BAĞIMLI HALE GETİRMEK OLDUĞUNU NEDEN GİZLİYORSUNUZ. BU ÇÜNKÜ DOKTORLARIN KENDİ AĞIZLARINDAN İTİRAFINI YAZAYIM: BİZ HEKİM DEĞİL, SADECE İLAÇLARI REÇETEYE YAZAN ARACILARIZ> ÇÜNKÜ HİÇ BİR HASTALIĞA GÖRE İLAÇ YAZAMIYORUZ. ÖNÜMÜZE GELEN GÜÇLÜ FİRMALARIN KATALOGUNA BAKARAK İLAÇ YAZIYORUZ…. HANGİ HEKİM O İLACI DENEYİPTE, HASTAYA İYİ GELİP GELMEDİĞİNİ ÖĞRENİR, <<<>> ORTADOX TIBBI İÇİN ÖLM DEĞİLMİ BU.. başka bir şey yazayım. Bir üniversitenin Psikiyatri anabilim dalı başkanı kişinin, eşininbayanın) araç korkusunu 5 yıl boyunca yaptığı tedaviyle yok edemeyen adamaın, eşini 13 günde tedavi edince, sinirden kıpkırmız kesilip, Sen kimsin ki, benim 5 yıl uğraşıp tedavi edemediğim eşimi, 13 günde tedavi ettin. DEMEK Kİ, BU İŞTE BAŞKA BİR ŞEY VAR, diyebilecek kadar .. kişiye ne cevap vereceksiniz… Lütfen biraz insaflı ve tarafsız okuyun ve düşünün… Her meslekte olduğu gibi(doktorluk adı altında şarlatanlık yapanları gözünüz görmez ) bu meslektede sahtkarlık yapanlar çok. yaklaşık 40 yılım doldu bu işte, ALLAH(cc) şükür, kimseyi ne sakat bıraktım nede zehirledim, dene midesini deldi, nede karaciğerni bozdum, nede beyinin içine ettim.(bunların çok daha fazlasını görmek için, en basit bir psikomatik ilacın prospektüsünü okuyun)sanırım okuduktan sonra inkar edemezsinin.

        Beğen

      • isil_arican 10 Haziran 2013 09:01

        Vaha bey,
        Sorunuza ben yanıt vereyim: Evet.

        Yazınızın diğer kısımlarına cevap verip konuyu uzatmayı düşünmüyorum. Zira gördüğüm kadarıyla temel biyoloji bilgisine dahi sahip değilsiniz. Hal böyle iken modern tıp veya patofizyoloji tartışmanın çok anlamı olmayacak.

        İyi günler.

        Beğen

      • MURAT KARALAR 11 Haziran 2013 01:47

        @AMEDEUS

        Benden neden cevap bekliyorsunuz ki ? İnanmak ile ilgili şüpheleriniz size ait ben kime neyi inandırabilirim? Araştırın ,okuyun ,uzak kalırsanız nereden bu bilgilere ulaşabiirsiniz? Işıl Hanım gibi ünlü çevirmenlerin yazılarını okumayın sadece.
        Homeopati çok güzel çalışıyor siz ne derseniz deyin…Zamanında Rupert Sheldrake’de çok tepiki aldı.Hadi onu işleyin Işıl Hanım:) http://en.wikipedia.org/wiki/Rupert_Sheldrake
        Sizlerede birer remedi bulayım ben olmuyor böyle:))

        Beğen

  24. Bir türlü gönlüm razı olmuyor…Yine de farklı bir bakışım var okuduğum kitapta.3. kez okuyan biri olarak::: “calculus” u aynı zaman diliminde ve aynı anda bulmalarına rağmen:

    Newton’u değil ama Leibnizi daha çok seviyor ve tutuyorum.Newton kraliyet töreniyle gömüşürken…leibniz öldüğünde sadece sekreteri onun törenine gelmiş. Oysa leibnizin calculusunun hesaplanması çok daha pratik, bu gün bile kullanıyoruz. Örneğin dy/dx onun calcülüsüne ait…

    Ne haksızlık ama…Aynı sırp bilim adamı TESLA ya yapılan gibi…

    Yalan dünya….

    Beğen

  25. Her şeye rağmen, bilim savunucuları ne kadar ateş altında kalsa da bilim ilerliyor. Yalnızca tıp alanında değil tabii… Hepimizin indıklarımız (ya da inanmadıklarımız) var.Bu doğrultuda yaşamımızı sürdürüyoruz.

    Geçenlerde bio enerji uygulayan bir yere gittim.Böbreklerimdeki kistin geçtiğini, bunun bioenerji için kolay olduğunu söyledi.Henüz ultrasonla baktırmadım ama sanırım geçti.Kendimi çok daha iyi hissediyorum.

    Bu aralar lahana suyu kürü yapacağım.Vücudumdaki toksinleri atmak için.

    Beğen

  26. biraz kaba bir ifade olacak ama klasik bilimci kafası… daha geçen haftalarda bbcde bir belgesel vardı, homeopathy’nin insanlarda ve hayvanlarda nasıl da başarıyla uygulandığını uzun uzun teferruatıyla anlatan…

    fakat üniversitelere, proföserlere anlatamıyorlar, adamlar olmaz böyle bir şey olamaz diyor. işte bu, örnek karşınızda deniyor, anlı şanlı bilim adamları bilime göre böyle bir şey imkansız, ben gördüğüme değil bilime inanırım diyor. hatta okyanusa kahve zerresi atma mecazı bile aynen tekrar ediliyordu.

    bu kafa değişmez. yeryüzünde hiçbir din modern bilim kadar dogmatik değildir.

    Beğen

  27. “bosniak Tip II 1.6 mm ” var(bilmeyenler zaten google dan aratıp öğrenebilir).Tedavi edebilecek “homeopatik ilaç” arıyorum. İlaç tavsiye edebilir misiniz?Hem literatüre geçmesi adına bir şans bu…herkes için..Dünya için..insanlık için….Homeopati için…

    Bioenerji işe yaramadı
    lahana suyuna başlamadım.
    Homeopatiyle devam etmek istiyorum, sözüm söz, “bütün sonuçları”, kimliğimi de ortaya koyarak yayınlayacağım.

    Rupert şeldıreyk’i okudum.Morfolojik alanlar ilginç bir teoriymiş…Yardım edin…

    Beğen

  28. Bir allopati doktoru olup 5 seneden fazla Klassik Homeopatiyi oğreniyor, kullanıyor ve uyguluyorum.

    Yazınıza gelince;

    1. Homeopatinin temel prensibi “similia similibus currentur” (benzer benzeri tedavi eder), ilaç seyreltmesi tedaviyi daha iyi kılsa da, ilk aşamada o kadar önemli değil. “Benzer benzeri tedavi eder” veya “çivi çiviyi söker” prensebini, eğer kor değilseniz allopatik tıpta da açıkça görebilirsiniz. Yüksek dozlarda hipertireozis yapan iyot bileşenleri düşük dozlarda hipertireozis tedavisi için kullanılır, idrar sökücü etkisi olan hipotiazid diabetis insipidus’ta aşırı idrar çıkışını engellemek için kullanılır, fazla içildiğinde baş ağrısı ve kalpte iskemik ağrılar yapan nitrogliserin tıpta iskemik kalp ağrılarını çözmek için kullanılır vb.

    2. Allopatik tıp Erlich konsepsiyonu üzerinde kurumuştur. Yani, dışardan bir ilaç veriliyor, vücutta bu ilacı algılayan reseptörler var. İlaç ve reseptör etkileşmesi sonucunda ilaç etkisi çıkar. Bu etkileşim tamamen kimyasal bir olay kabul edildiğinden; ne kadar çok ilaç verilirse o kadar çok etki de görülür.
    Fakat Homeopatik ilaçlar hiç bir molekül içermez ve dolayısıyla da kimyasal düzeyde çalışmıyor.
    Bu tamamen yeni ve henüz açıklanmamış etkileşim.
    Bazı insanlar buna “su hafızası, kuantum enerjisi” vb. gibi etiketler takabilir, açıkçası ben de bunun taraftarı değilim. Ama, her ne isim verilirse verilsin, Homeopatik ilaçlar çalışır ve bu etki de kesinlikle “plasebo” değildir. Çünkü, Homeopati, plasebo etkisi imkansız olan bitkiler, hayvanlar ve yenidoğanlarda da çok belirgin etkiye sahiptir. Ayrıca, isterseniz, bazı homeopatik ilaçları C30 seyreltmede 1 hafta boyunca günde 5 hap hap olarak içerek etkisini kendiniz üzerende de deneyebilirsiniz, ve böylece bunun plasebo olmadığını çok net olarak görürsünüz (ve hissedersiniz).

    3. Günümüzde S.Hahnemann’ın Klasik Homeopatisine, maalesef, bir çok bilim dışı insanlar tarafından eklemeler yapılmaktadır.
    İşte makalenizde yazdığınız “çökmüş gemi ilacı” vb. bunlardan bir örnek.
    Oysa Klasik Homeopatiyi uygulayıp gerçekten harika sonuçlar elde eden günümüzde G. Vithoulkas, Spinnedi gibi birçok ünlü homeopat doktor bulunmaktadır. Bunların sonuçlarını tüm tıp camiasının kullandığı “pubmed” sitesinden izleyebilirsiniz.
    Sunum ve tartışma yaparken Gerçek Homeopati’yi şarlatan akımlardan ayırmak gerekir.

    Saygılarla Uzm. Dr. İlyas Akhund-zada
    Fellow of EBOPRAS

    Beğen

  29. Bir yıldır homepati tedavisi oluyorum ellerim uyuşup kollarım çürük gibi ağrıyordu.Hiç bir iş yapamaz ve yarım kg bile taşıyamıyordum.Pekde inanmadan homepati tedavisine başladım.İlacı içtiğim üçüncü günün sabahında inanamadım ellerim ve kollarım uyuşmuyor ve ağrımıyordu.Sonrasında da mide bağırsak ve hemoroıd tedavilerimi oldum bunların yanı sıra bir yıldır antibiyotiksiz bir kış geçirdim.Hayatımın sorgulamalarını da bu arada her gün yaptım.Yaklaşık 10 yıl ağlamamayı kendime yasak etmiş biri olarak bu tedaviden sonra hemen hemen her gün iki ay boyunca ağladım ben ağladıkca sanki bedenimdeki blokajlar çözülmeye başladı ve bedenimdeki ve organlarımdaki rahatsızlıklar bir bir çözülüp iyileşmeye başladı. Aslında kısacası ben bir yıl öncesine göre çok çok daha iyiyim.Burda galiba önemli olan doğru doktor ,nasıl tıp doktorlarında da yanlışlıklar olabiliyorsa bu homepati doktorunun da doğru olması önemli.Sade bir vatandaş olarak deneyimimi yazmak istedim çünkü homepati beni iyileştirdi hatta hayatımı değiştirdi.Teşekkürler homepati, sağlıklı günler.

    Beğen

  30. Bir dönem isveç şurubu modaydı.özellikle grip olduğumda inanmadığım bu karışımdan içtim.ve akşam yatarken de bir kaşık.Çok ilginç ama iyileştim.Hiçbir ialcın yapamadığını bu acaip nesne bir günde yaptı.Ve hakkında çok bilgi edindim ve yararını da gördüm.

    Homeopatiyi inkar etmek ya da inanmak kolay.Klavyenin kemiği yok 🙂 Herkes birşeyler yazıyor.ben homeopatinin gücüne inanıyorum.Ve Bir tıp doktoru olduğunu okuduğum İlyas Akhund-zada nın yazdıklarını okuyup ta inkar etmek mümkün değil.Her mesleğin şarlatanı var, bunu ayırmak lazım.Ha nasıl ayrılır?İşte böylesi forumlarda yazanların yazdıklarını okuyarak.

    Doktorlardan Allah/c.c.) daima razı olsun.Allah onlara muhtaç etmesin ama daima var olsunlar.Bu anlamda alternatif tıbbın da yararını gördüğümü inkar etmek YALAN olur.Bence alternatif tıp ile de hastalıklar tedavi edilebiliyor bu yalan değil.Belki bilimsel olmayabilir ama yalan olmadığı kesin.

    sevgiler.

    Beğen

  31. endersevil bağcı 15 Eylül 2013 13:53

    G 6 pdh enzim eksikliği olanlar sıtma ya bağışıklık kazanıyorlar…yani favizim olanlar sıtmaya karşı şanslılar ama bakla onlara zehir…bu baklayı da seyrelterek homeopati kişiyi iyileştirebilir mi …şayet iyileştirirse homeopati doğru dur derim.

    Beğen

  32. Allah rızası icin bir kişi de karşı görüşünü yazıdaki gibi açık ve bilimsel olarak sunsun, ya da halihazırda sunulmuş bir kaynağı referans göstersin. En önemlisi de içinde sudan başka bir şey olduğu da fizik bilimi aracılığıyla kanıtlansın rica ediyorum. Yoksa bireysel sonuçların, cok eskiden befi kullanılıyor olduğunun, sigorta kapsamında olmasının vs ne önemi olabilir?

    Bu arada ben bugün ilk defa adı geçen pazarlama yöntemini duydum, ben de tıp doktoru olmama rağmen. Türkiye’de çok yaygın değil herhalde?

    Bilim (en azından bugün) emin olduğumuz her şeyin kaynağı ve en basitinden şu an fareler tarafından ısırılıp ölmememizi sağlayan şey. En basiti. Sırf hala veba salgınları nedeniyle kırılmıyor oluşumuz bile bilime saygı duymamız için yeterli bir sebep. İnsanların bu kadar fütürsuzca ve saygısızca bilime saldırıda bulunmaları çok kaygılandırıcı. Yorumlar nedeniyle sosyolojik kaygılarım arttı resmen :/

    Süper site, tebrikler.

    Beğen

    • Merhaba Deniz!
      Ben tıp doktoru eğitimi aldım, cerrahi uzmanıyım ve artık 6 seneden fazla Klassik Homeopati ile uğraşıyorum.
      Sorularınıza gelince.
      1. Açık ve bilimsel bir sunuş istiyorsunuz. Ancak şunu unutuyorsunuz ki, çağdaş tıp ve bilim kendi dilinde konuşuyor, oysa Homeopati tamamen başka bir dil kullanmaktadır.

      Biraz daha derin açıklarsak çağdaş terapi tamamen 18. yüzyılda Alman bilim adamı Paul Ehrlich’in sunduğu prensibe bağlı; ilaç molekülleri hastanın vücudunda olan reseptör moleküllere (ister kendi vücudu olsun, ister içindeki mikrop olsun vb.) bağlanarak belli bir etki ortaya çıkarır. Bu yüzden, ilacın içinde ne kadar çok molekül olursa etkisi o denli fazla gerçekleşir- tamamen kimyasal bir olay.
      Şimdi gelelim Homeopati’ye. Kimyasal açıdan baktığımızda homeopatik ilaçların içinde hiç bir ilk madde molekülü bulunmaz (C12 ve üzeri potensleri konuştuğumuzda). Yani “bilimsel” dediğiniz açıdan hiç bir etkisi olamaz. Fakat Homeopatinin etkisi bir çok defa hayvanlar, bitkiler, çocuklar ve büyük insanlar üzerinde kanıtlanmış ve hala da kanıtlanmaktadır.
      Olay, sadece çağdaş bilimin bunu bir şekilde açıklayamamasından ibarettir.
      Bununla ilgili 2 şeye değinmek istiyorum. İlk önce, normal tıpta kullandığımız bir çok ilaç ve teknolojinin illa ki nasıl çalıştığını anlamak zorunda değiliz sadece çalıştığı bize yetiyor. Örneğin hastanın MR görüntüsüne elde ederek, efendim hangi atom hangi spin ile hangi sinyal verdi, bu sinyal nasıl işlenip de önümüzdeki bilgisayarda görüntüye döndü ve benzeri mekanizmaları detayını çoğu zaman bilmeyiz ve düşünmeyiz. Ancak MR’ın sonuçlarını gayet de güzel kullanırız.
      İkinci husus Homeopatinin neden etki etmesinin genel bir anlatımı ile ilgilidir. Her hangi bir olayı algılamak için bu olayı algılayacak bir cihaza veya reseptöre ihtiyacınız vardır. Örneğin, kimyasal maddeler hücre reseptörleri ile bağlanarak etki eder. Ancak dünyada her şey molekül düzeyinde değil! Bunu çağdaş bilim de bilir. Elinizdeki cep telefonuna bakın, bilgisayarınıza bakın, aydınlatmaya bakın; hepsi elektrik ile çalışır. Telefon ederken telsizden çıkan “cisimleri” görüyor musunuz? Hayır, asla. Çünkü, telefon radyo dalgalar yayar. Ancak bir başka telefonunuz varsa bu dalgayı, bu sinyalleri algılarsınız.
      Başka bir örnek; üstüne Mozart senfonisi kaydedilmiş bir CD’yi ve de bir boş CD’yi kimyagere götürün ve sadece kimyasal analiz kullanarak ayırmasını isteyiniz. Olacak bir iş değil! Çünki kimyasal olarak ikisi de aynı! Ancak eğer bunları bir CD-çalar içine koysanız birinde müziz çaldığını fark edersiniz.
      İşte Homeopati de, günümüzde ancak hasta olan insanda ortaya çıkardığı etki ile kendini gösterir. (Ayrıca Homeopatik deneylerde – provinglerde ortaya çıkan bulgularla da belli eder kendini.)
      Özet olarak, çağdaş bilim Homeopati’nin etki mekanizmasını bilmiyor. 18. yüzyılda atom ve moleküller de bilinmiyordu bu arada, fakat var olduğuna şimdi kimse kuşku duymuyordur.
      O yüzden, biraz geniş düşünün, araştırın ve sonuçları kendi gözünüzle görün, hatta kendi üzerinizde his ediniz, derim.
      2. Homeopati şu an Türkiye’de yaygınlaşma yönünde, en azından benim bildiğim İzmir ve İstanbul’da büyük eğitim merkezleri bulunuyor.
      3. Lütfen bu kadar dar düşünceli olmayınız! Çağdaş tıptan önce bir çok başarılı tıp sistemi var olmuş ve bir çoğu da halen çok daha büyük başarı ile kullanılmaktadır.
      Çağdaş tıp eğitimi ve bilim sisteminin doktorların kafasını dar bir mengeneye soktuğunun farkındayım. Ancak istediğinizde kurtulabilirsiniz. Gözlerinizi biraz daha geniş açın, yan etkiler ve gerçek sonuçlar konusunda okuyun ve bilgilenin. Bu bilgileri resmi tıp ve bilim maalesef es geçiyor.
      Umarım merak ettiğiniz sorulara (daha doğrusu sunduğunuz iddialara) az da olsa açıklayıcı cevap vermişimdir.
      Saygılarla İlyas.

      Beğen

      • İlyas Bey,

        Yanlış anlamadıysam önermenizde “Günümüzdeki bilim Homeopatinin çalışma prensibini algılayacak ve ölçecek araçlardan yoksun, o yüzden Homeopatinin geçersiz olduğunu söylüyor” diyorsunuz.

        Birşeye “var” demek için kanıt bekleriz, bilim de bekler. Ancak kaçırdığınız bir nokta var bu kanıtın ille de direk bir gözlem veya ölçüm olması gerekmez. Günümüzde insanlık “nasıl çalıştığını anlamıyorsam yoktur” diyecek kadar kör değil. Eğer tutarlı şekilde güçlü bir kanıt sunarsanız, o andaki tüm prensiplerine ters de düşse bilim ve insanlık iddianızı kabul etmek zorundadır. Eğer kimyacı arkadaşınıza CD’lerden birisinin CD oynatıcıda ses çıkartıp diğerinin çıkartmadığını gösterirseniz, kimya seti ile farkını anlayamıyor olsa bile “bunlar aynıdır” diye diretemez. Bilim böyle çalışmaz.

        Bugün insanlık olarak doğada karşılaştığımız yeni olgulara karşı rahatlıkla “Nasıl olduğunu bilmiyoruz ama evet böyle bir gerçek var” diyebiliyoruz, yeter ki güçlü ve tutarlı kanıt olsun.

        Örnek isterseniz çok. Aklıma gelen 3 tanesi:
        – Sizin de örnek verdiğiniz elektromanyetik dalgaların hem dalga hem de parçacık gib davranması
        – Şu anda hala yapısı bilinmeyen ve evrende tanıdık maddeden 5,5 kat daha bol bulunduğu düşünülen karanlık madde ( http://tr.wikipedia.org/wiki/Karanl%C4%B1k_madde )
        – Evrendeki toplam kütlenin (karanlık madde dahil) 3 mislinden daha fazla kütle-enerjiye sahip olan karanlık enerji ( http://tr.wikipedia.org/wiki/Karanl%C4%B1k_enerji )

        Bunlar homeopatinin iddalarından çok daha çılgın iddialardır ve karanlık madde ile karanlık enerji tam da sizin örneklerinizdeki gibi direk olarak gözlenemez. Ancak bilim bunları kabul etmiştir, etmek zorundadir; çünkü kanıt bu yöndedir. Çünkü direk olarak görüp ölçemediğimiz halde bu şeylerin etkilerini dolaylı olarak görebiliyor ve tutarlı şekilde gözlemleyebiliyoruz.

        Eğer homeopatinin iyileştirici ektileri de tutarlı şekilde ölçülebilse ve tutarlı şekilde “plasebo’dan daha etkin” olduğu gösterilebilse, 20-30 yıl içinde bilinen tüm fizik kurallarını alt-üst etmiş olan quantum mekaniğini kabullenmiş olan insanlık, 1796’dan beri homeopatiyi de kabullenmiş ve mekanizmasını anlamaya yönelik çalışmalar yapıyor olurdu. Nasıl olup da kanalizasyonda karşılaştığı molekülleri değil de homeopatın içinde kattığı molekülleri hatırlayabildiği hummalı şekilde araştırılırdı. Emin olun zaten tez konusu bulmakta zorlanan doktora öğrencileri ya da adını altın harflerle tarihe kazımak isteyen profesorler nasıl çalıştığını bilmediğimiz ama var olduğu bariz olan bu etkiyi anlamak için bu konuya balıklama dalarlardı.

        Ancak ne yazık ki homeopatinin plasebo’dan daha etkili olduğu geçen 218 yıl içerisinde tutarlı bir şekilde gözlenememiştir. Sizin kanıt diye bahsettiğiniz çalışmaların çoğu ya yanlı homeopatlar tarafından yapılmış hatalı çalışmalardır, ya plasebo kontrollü çift kör deney değildir ve plasebo etkisini ölçmüştür ya da istatistiksel dalgalanmalardan pozitif sonuç veren çalışmaların cımbızlanıp toplanmış halidir. Homeopatinin işe yaradığını gösteren çalışmalardan çok daha fazla sayıda çalışmadığını gösteren çalışma vardır. Deneylerin metodolojileri düzeldikçe ve kaliteleri arttıkça homeopatik etkinin görülme ihtimali azalmaktadır.

        “Biraz geniş düşünün, araştırın ve sonuçları kendi gözünüzle görün, hatta kendi üzerinizde his ediniz.” demişsiniz. Mesela ben iki sene önce üzerinde “aşırı doz alınması halinde hemen tıbbı yardım alın” yazan 30C homeopatik uyku ilacından bir oturuşta 250 doz aldım. Hala size bu satırları yazabiliyorum.

        Sevgiler

        Beğen

      • Merhaba sayın Cozdaş!
        Mikroparçacıkların dualizmi, kara delikler ve enerji konusunda bilgili olduğunuz güzeldir 🙂
        Homeopatinin kanıtlanmasına gelince, maalesef bunu Homeopatlar’dan Allopatik tıpta olduğu gibi talep ediyorsunuz ve yalnız bu şekle “tutarlı bir kanıt” diyorsunuz.
        Oysa Homeopati düzgün uygulandığında (Hahnemann’ın prensiplerine göre) harika sonuçlar vermektedir ve gözü gören insanlar bunu 200 seneden çok görebilmektedir.
        Şuan Homeopati ve Allopatinin metodoloji farklılıklarına girmek istemiyorum, çünkü Homeopati’nin ne derecede bildiğinizden emin değilim. Fakat fiziği biliyorsanız, Newton mekaniğinin kuantum parçacıklarına uygulanamadığını da bilmelisiniz. Aynı tarzda da, Allopati’nin tek inandığı “bilimsel yöntem” de Homeopati’ye uygulanmaz ve uygulandığında da, maalesef, “plasebo’dan farkı yok’ gibi saçma sonuçlar verir.
        Yine unutmayalım ki, Homeopati etkisinin gerçek olup Allopati’den ne kadar üstün olması artık 18 yüzyılda veba epidemisinde gösterdiği başarı ile altın harflerle tarihe yazılmıştır.
        Sizin Homeopatik ilaçtan 250 doz 30C potensi alıp da normal kalmanız, Homeopati açısından hiç de şaşırtıcı değil. Ancak Siz herhalde yine Allopatik tarzda düşünüp “çok alırsam çok etkiler” kalıbıyla düşünüyorsanız. Halbuki, daha önce yazdığım gibi bu prensip Homeopati ve homeopatik ilaçlar için kesinlikle geçerli değildir!
        Homeopatik ilaç ancak doğru seçildiği takdirde etki eder ve de bu ilaca duyarlı kişiyi etkiler. İlaca duyarlılık bir çok değişkene bağlı iken ilacı doğru seçmek ayrı bir konu. Dolayısıyla eğer içtiğiniz ilaç Size uygun değildiyse tabii olarak hiçbir etki göstermemiştir. İlacı 1 kürecik ya da 250 kürecik dozda almak, daha önce belirttiğim gibi, etkide fark yapmaz. (Bu arada aynı ilacı günde 1 kürecik dozda 2-3 ay sürekli kullansaydınız mutlaka bazı “yan” etkilerini görürdünüz”)
        Ayrıca klasik Homeopati’de ‘uyku, baş ağrısı’ vb. ilaçlar yoktur! Sizin kullandığınız büyük bir ihtimal ile “kompleks homeopati” adını taşıyan fakat asıl Homeopati ile uzaktan yakından ilgisi olmayan türden ilaçtır.
        Umarım sorularınıza yanıt vermişimdir.
        Arkadaşlar, lütfen Homeopati konusunda yorum yapmadan önce kendi üzerinizde deneyiniz ve kendiniz bizzat öğreniniz!
        Saygılarla İlyas.

        Beğen

      • isil_arican 26 Ocak 2014 10:00

        İlyas bey,
        Yorumunuz Homeopati’nin işe yaradığını ispat eden verilerden ziyade, işe yaradığına inandığınızı belirten münferit örneklerden ibaret.
        Bahsettiğiniz o harika sonuçlar, yapılan meta analiz çalışmalarında ne yazık ki plasebo (yani su)’dan farklı çıkmıyor.
        Yorumunuzun sonunda, bu ve benzeri konularda sıklıkla düşüşen bir mantık yanılgısını tekrarlamışsınız. “Kendi üzerinizde deneyin ve bizzat öğreniniz” önerisinde bulunuyorsunuz. Münferit örneklerden yola çıkarak bir şeyin etkisini belirlemek imkansızdır. Nasıl ki, günde 2 paket sigara içip 90 yaşına dek sağlıklı yaşayan kişilere bakarak “sigara kanser yapmıyor demek ki” diyemezsek, homepatik çözelti içtikten sonra hasbelkader iyileşmiş (belki hastalığın doğal seyrinden, belki plasebo etkisinden) birine bakarak da uygulanan girişimin işe yaradığı sonucunu çıkaramayız.

        Bu tip girişimlerin işe yaradığını test etmek için çok sayıda insana, kontrol grubu içeren çalışmalar yapılıyor ve bunların sonucu aynı: Homeopatinin, plasebodan daha farklı bir etkinliği yok.

        Siz, bu konuyu meslek edindiğiniz için bunu kabul etmenizin ne kadar zor olduğunu tahmin ediyorum. Eminim ki, siz de hastalarınızın iyiliğini istiyorsunuz, onların iyileştiğini görmek istiyorsunuz. Keşke homeopati gerçekten de işe yarasaydı, ama yaramıyor. Bir şeyin gerçek olmasını istemek, onun gerçek olmasını sağlamıyor. Olaylara bireysel önyargılarımızdan sıyrılıp baktığımızda varılan sonuçlar, bazen kendi inançlarımızla çelişebilir.

        Ayrıca, tüm homeopatların kuantum fiziğinden medet umarak, varsayım ve temenniler çerçevesinde homeopatinin işe yaradığını iddia etmelerini çok eğlenceli bulduğumu da belirtmeden geçemeyeceğim. Kuantum fiziğinin kurucusu olan Nobel ödüllü fizikçi Richard Feynman’ın bilimsel metodoloji konusunda verdiği şu konuşmalar belki bu ve benzeri iddialara nasıl bakmamız gerektiği konusunda size kaynak olabilir.

        Richard Feynman’ın da dediği gibi “En önemli prensip, kendimizi kandırmamayı öğrenmektir. Kendimiz ise en kolay kandırdığımız kişiyiz.”

        Beğen

  33. Oncelikle hurafelere karsi cahilleri aydinlatmak dogru bir misyon, bunun icin kutlarim. Elbette bu misyonun anlami olması icin savasin gercekten hurafelere karsi yurutulmesi gerekir, yoksa fayda yerine zarar verilmis olur. (Mesela orta cagda hijyenin onemi daha yeni yeni anlasilmaya baslarken baska bir grup da yaralara hayvan diskisi ile pansuman yapiyor ve hijyen kurallarini batil ve gereksiz ilan ediyordu). Homeopati bir batil inanc, bir hurafe, bir sarlatanlik degildir. Bunu kanitlamak için veya tersini kanitlamak icin uzun uzun yazismalara gerek yoktur. Deneyip gormek yeterlidir. 1023 deneyleriniz bunu gormek icin dogru yontem degildir. Cunku sadece yatkin oldugunuz ilac size etki eder (her aspirin alanin midesi kanamaz ama aspirinde bu rik vardir, risk hassas olan kiside gerceklesir, homeopatik ilac da dogru secim ile verildiginde o kisiye etki eder, her ilac her dozda herkese etki etmez ama yuksek dozlarin herkese etki etme olasiligi daha fazladir)

    James Tyler Kent bir tip doktoruydu, kendisi ve arkadaslarinin iyilestiremedigi karisini bir homeopat iyilestirince gelmis gecmis en iyi bir kac homeopattan biri haline haline geldi. Constantine Hering cok akilli bir tip doktoruydu, ona “biz basa cikamiyoruz, git incele homeopatinin bir hurafe oldugunu kanitla” dediler. Bu arastirma surerken, bir otopsi yaparken kadavradan bulasan olumcul bir zehir elini kullanilamaz hale getirdi, kendisi ve doktor arkadaslari elini iyilestiremeyince caresiz bir sekilde homepatiyi denedi ve iyilesti, ardindan o da cok unlu bir homeopat oldu.

    Ben size cok basit bir deney oneriyorum, size 3 tane homeopatik ilac onerecegim. Bunlardan dilediginiz bir tanesini secin. Birazdan bahsedecegim sekilde solusyonu hazirlayin. Sonra sadece gunde bir kere aksam yatarken koklayin, bunu 1 hafta boyunca yapin. Size gore sadece alkol koklamis olacaksiniz. Saniyorum 1 haftalik sure dolmadan ilaclarimizin etkisiz olmadigini goreceksiniz.

    a) Arsenicum Album 100M
    b) Lycopodium Clavatum 100M
    c) Sulphur 100M

    Bir kac corba kasigi suda 2 globul eritin, buna bir kac corba kasigi alkol ekleyin (saf alkol olabilir, votka olabilir fark etmez), bunu kucuk bir cam siseye koyun. Aksam yatmadan once 1 kez koklayin. Bunu bir hafta boyunca her gun yapin.

    Size gore icinde zerre kadar seker eritilmis sulu alkol cozeltisi koklamis olacaksiniz ki bunun -size gore- bilinen hic bir etkisi yok. Ben yine de uyarimi yapayim, 100M son derece kuvvetli (size gore en etkisiz cunku en seyreltilmis 1/10^200) bir ilactir, daha ilk geceden kotulesebilirsiniz, kotulesir iseniz kendi bildiginiz ortodox yontemlerle semptomatik tedavi yapmak disindabir sey yapamazsiniz, koyu bir kahve icmek bile ilacin etkisini yok etmeye yetmeyebilir ama koklayarak aldiginiz icin etkisi uzun sureli olmayacaktir. Eger ekibinizdeki bir kac kisi bu denemeye katilirsa o zaman kotulesmenin tesadufen olmadigini da iyice dogrulamis olursunuz.

    Ilaclarin etki ettigini gorunce homeopatinin plasebo olmadigini kabul etmek zorunda kalacaksiniz. O zaman da tartisma sekil degistirecek, tamam hurafe degil ama ise yarayan bir tedavi sekli mi, yoksa zarar mı veriyor noktasina gelecek. O zaman da sizin gercek bir sikayetiniz icin uygun bir ilac buluruz, kullaninca o sikayetin gectigini gorursunuz.

    Felsefeye gerek yok! Anlamak bu kadar kolay. Bu kadar basit. Tartismak gereksiz.

    Simdilik anonim kalmak istiyorum. Siz denemeyi yapip, “ya bu ilaclar etkiliymis” noktasina geldiginizde belki o zaman kim oldugumu aciklarim.

    Beğen

    • isil_arican 31 Ocak 2014 22:58

      Bu yorumlarda defalarca münferit örnekler veya denemelerle bir maddenin etkin olduğu kanaatine varılamaz diye yazmamıza rağmen, homeopati savunucularının dönüp dolanıp benzer bireysel anektodlardan etkinlik iddia etmesi “ama bir deneyin göreceksiniz” iddialarıyla binlerce hasta üzerinden elde edilmiş veriyi yok saymaya çalışması gerçekten çok ilginç bir fenomen. Bilgi birikimi ve kollektif data önemlidir. Siz bunları felsefe diye kestirip atmışsınız. Önerim, biraz bilimsel metodoloji ve literatür karıştırın.

      Yapılmış pekçok homeoatik çalışma sonuçlarını bir arada özetleyen şu makaleyle başlayabilirsiniz mesela.

      bcp0054-0577.pdf erişimi için tıklayın

      İnsanlara ilaç önermişsiniz, birincisi bunları neye yönelik önerdiğiniz bile belli değil. İkincisi, önerdiğiniz ilaçların ilki arsenik içeriyor. İnsanlara son derece zehirli bir maddeyi alıp, evde bununla oynalamarını istiyorsunuz. Sonuçta yapılan çözelti tamamen alkolden ibaret olsa bile, insanların evine arsenik alıp bunu mıncıklamalarını önermek son derece sorumsuzca bir davranış!

      İsminizi anonim tutmak istemenizi de anlayabiliyorum. Ben de herhangi bir tıbbi birikimim olmadan sorumsuzca insanlara evlerinde içinde arsenik olan kocakarı ilaçları hazırlamalarını önerseydim, ben de ismimi vermek istemezdim.

      Beğen

  34. Hani homeopatik ilaçların içinde madde yoktu ve bundan dolayı onlar etkisizdi ve onlar basitçe sadece şeker tabletiydi, 100M ilaç (yani bir bölü 10 üzeri -200 kere seyreltilmiş) arsenik koklamak niye birdenbire bu kadar tehlikeli oluverdi? içinde 1 tane bile arsenik molekülü yok, üstelik buna rağmen yutmayacaksınız, sadece koklayacaksınız. Üstelik arsenicum album oyle kimya deposundan alacaginiz saf bir arsenik degil, bunu pek ala biliyorsunuz, homeopatik ilaç üretme ruhsatına sahip şirketten sipariş edip tümüyle yuasal yollardan alacaksınız, size ulaştığı ilaç şekli de kesinlikle arsenik maddesinin zehirleyici özelliklerine sahip değil. Önce siz kendi yazdıklarınızda tutarlı olun, sonra başkalarını tutarlı olmamakla suçlayın.

    Ben “insanlara” ilaç önermedim, “size” önerdim. Daha once 1023 deneyine kahve ile katılmıştınız bir de bununla deneyin, “olmayan” arsenik sadece adıyla sizi korkuttuysa sulphur ya da lycopodium ile deneyin. Kükürt sarımsakta bile var biliyorsunuz, lycopodium ise eczacilikta eskiden notr etkili olduğu düşünüldüğünden boş kapsül yapımında kullanılıyordu. İlaçları rastgele seçmedim, size uygun olarak seçtim. Elle mıncıklayacağınız şeyler değil, üreticiden sipariş edeceksiniz steril ortamlarda üretilmiş ilaç olarak elinize ulaşacak ve elbette siz bakınca ya da kimyasal analiz yapınca sadece şeker tableti göreceksiniz. Bir etkisi olduğunu ancak kullanınca anlayacaksınız.

    1. adım, onların şeker tableti ve “boş” olmadıklarını anlamanız. Deneyimizin amacı bu. 🙂
    bir bölü 10 üzeri -200 kere seyreltilmiş çözeltiden alınmış bir damla suyun bir şişe hapa damlatılmasıyla elde edilmiş bu ilaçtan sadece 2 hap kullanacaksınız yaklaşık ağırlık birkaç mg. Bunu da yutmayacaksiniz, sulandirdiktan sonra koklayacaksiniz. Yani sizin bakis aciniza gore seker hastasi olsaniz bile etki etmez. Ama edecek. O zaman tavsanin suyunun suyunu konusmaya baslayabiliriz. Simdilik taktiginiz sözde bilimsel gozluk gercekleri gormenize engel olmaktan baska bir ise yaramiyor. Koklayinca o gozluk kirilacak. Hem de tuzla buz olacak. O yuzden yazili olarak uyariyorum: 100M yani en cok calkalayip en cok sulandirdigimiz bu ilaclar (yani size gore en palavra) son derece kuvvetlidir, koklayarak almaniza ragmen son derece carpici etkileri olabilir. O kadar ki ortaya cikan bu etkiler icin ilac kullanmaniz bile gerekebilir! Hamileyseniz kesinlikle yapmayın. Varsın dünya homeopatiyi palavra sansin. Ama size gore bu asla mumkun degil, o halde koklayin gorun. Soz gerekli degil. Deney ve gozlem de gayet bilimsel bir yol.

    Liked by 1 kişi

    • isil_arican 02 Şubat 2014 08:21

      Öncelikle bir konuyu açıklığa kavuşturmak gerekli. Bir önceki yorumunuzda, arsenic’i bir çorba kaşığı suda eritin ifadenizi görünce insanlara arsenik alma konusundaki yorumu yaptım. Yoksa, 100M gücündeki homepatik arsenik çözeltisinin sudan farksız olduğu konusunda hemfikiriz. Yani benim ifadelerim kendi içinde gayet tutarlı, önerdiğiniz maddenin sudan farksız olduğunu söyledikten sonra çarpıcı etkileri olacağını iddia edip tutarsız olan sizsiniz.

      Gelelim önerdiğiniz “deney” e. Bir homeopatik çözelti kullanmamı öneriyorsunuz. Bunun sonucunda size göre bu ilacın “çok çarpıcı etkileri olacak”, hatta öyle ki “ortaya çıkan bu etkiler için ilaç bile kullanmam gerekecek.” Keşke bu muhteşem ve çarpıcı etkilerin ne olduğunu da yazsaymışsınız. Yoksa ne gelirse onu mu kabul ediyoruz?

      Peki, meydan okumanızı kabul ediyorum!

      Ama madem deney düzenliyoruz protokolü de belirli olmalı ki sonra cayma, ben öyle dememiştim demek olmasın:

      Sizden beklediklerim:
      1. Arsenica album 100M hapını kaç kaşık su ile ne kadar eritip günde ne kadar kullanacağım. NET doz yazalım lütfen.
      2. Kaç günlük kullanım sonunda ne gibi bir etki göstermesini bekliyoruz? NET süre ve etki yazalım lütfen. Yuvarlak laflar, muğlak etkileri kabul etmiyorum. Bir hafta gibi bir sürede insanın kendini hissetiği durumda değişiklikler olabilir, tesadüfen grip olabilirim, başım ağrıyabilir vs. Sonradan bunlar ilaca bağlı oldu ya da olmadı polemiğine girmemek için, bu müthiş etkili ilacın ne gibi bir etkisi olacağını önceden net olarak belirtmenizi ve yazılı olarak iletmenizi istiyorum.
      3. Bu sürenin sonunda, hiç bir etki gözlenmemesi halinde, homeopati’nin sudan ibaret olduğunu kabul edecek misiniz? Yoksa ilacın etki göstermemesine yönelik bahaneler üretecek misiniz?

      Benim yapacaklarım:
      1. İlacı alış anımdan, hazırlayış ve her gün gerekli dozu alış anıma dek hepsini videoya çekip yayınlayacağım.
      2. Bu süre içinde herhangi bir etki gösterip göstermediğini de kaydedeceğim.
      3. Bu deneme için ayrı bir yazı yayınlayacağım ki bu uzun yorumlar silsilesi alında gömülü kalmasın. herkes sonucu takip etsin.

      Yanıtınızı bekliyorum, hodri meydan! 🙂

      Beğen

      • Merhaba Işıl hanım!
        Bir tıp doktoru ve aynı zamanda bir Homeopat olarak, arkadaşın önerdiği yerine daha detaylı bir deney teklifim var Size. Buna Homeopati’de “proving”- ilaç denemesi denir. Proving rastgele değil, belli kurallara göre yapılır. Kısaca şöyle:
        1. Glonoinum C30 Homeopatik ilacını elde ediniz (gerekirse adres veririm)
        2. Deney yapmadan önce kendi durumunuzu bir yere yazınız, şöyle ki, tepeden tırnağa hissettikleriniz bütün duyuları ve var olan bulguları kağıda dökünüz. Mesela: baş- haftada 1-2 kez başın sağ yarısında uyuşukluk, orta derecede saç dökülmesi; burun- sabah uyanınca sol tarafın tıkanması, sağ bacak-mercimek kadar kırmızı kaşıntılı döküntüler ve benzeri. Normalde, bütün vücut kısımlarında var olan duyumları ve durumları yazmak lazım. Ayrıca ruhsal durumunuzu, uyku düzeninizi, iştah ve yemek tercihlerinizi, seksüel yaşam özelliklerinizi, kadınlarda adet dönemi özelliklerini, soyuk, sıcak, rutubet, kuru hava, müzik, gürültü ve ışığa karşı olan reaksiyonların özelliklerini kaydetmek lazım. Her şey çok detaylı olmalı. Burada fazla yer tutmak istemem, ancak karalı olsanız e-mailinize gönderebilirim.
        3. İlaç küçük küreler (globüller) şeklinde oluyor. C30 dozu, matematiksel olarak 30 defa 1:100 sulandırılmış ham madde anlamına gelir. C12 dozundan sonra çağdaş kimya ve fiziğin esası olan Avogadro kanununa göre ilaçta molekül kalmıyor.
        Şimdi bu, molekül içermeyen Glonoinum C30 küreciklerinden günde 1 defa yemekten 30 dakika önce 5 tane aynı anda kullanınız.

        4. Proving sırasında kahve, kafeinli içecekler, nane, mentol ve mentollü ürünler, çok sert kokulu baharatlar, kafur ve onu içeren kremler kullanılmayacak. Ayrıca terlemeyi önleyen deorantlar, antiperspirantlar kullanılmayacak- sade parfüm kullanılabilir.
        Sabah aynı zamanda kalkılacak ve gece aynı zamanda uyulacak, yemek zamanlarının aynı olmaya özen gösterilecek. Fazla stressli olaylardan kaçınılacak. Hiç bir allopatik ilaç, merhem, damla, gıda takviyesi, bitki çayı, fitoterapevtik ilaç, “doğal” ilaç, sirke ve benzeri kullanılmayacak. Alkol hiç bir şekilde kullanılmayacak.
        5. Bütün deneme boyunca kendi hislerinizi, duygusal ve zihinsel durumunuzu, en ufak değişimleri bir gündeliğe kaydetmek gerekir. Arkadaşlarınız Sizi izleyecekse onlar da (özellikle duygu ve zihin durumu konusunda) not yazabilir.

        6. Daha önce her yerde Homeopati’nin bilimsel olmadığını savunan Sayın Arkadaşlarımız çağdaş bilimin “ikili kör randomize” yöntemini kullanmadığı için suçlamalar yaptı.
        Şimdi Siz eğer önerilen deneyi (-leri) yaparsınız, maalesef randomize olmayacak. Ama en azından, bu takdirde “hangi çarpıcı etkilerin” olması konusunu saklamamız çok da mantıklı olacak. Aksi takdirde bu bulguları öğrenip deneye ön yargı ile yaklaşacaksınız. O yüzden, bırakın da ilaç etkileri sır kalsın, madem kararlıysanız kendiniz deneyin ve bizimle paylaşınız.

        7. Not: C30 dozunda 7-10 gün süre ile kullanılan Glonoinum ilacının herhangi kalıcı veya ölümcül sağlık hasarı vermesi bu güne kadar yapılan Homeopatik denemelerde kaydedilmemiştir.

        8. Önemli bir not: Proving 1 defada ancak 1 ilaç ile yapılır. Bu ilacın ortaya çıkardığı etkileri ancak geçtikten sonra başka bir ilaç denemesi yapılabilir. O yüzden aynı gün ve aynı deneme içinde birkaç farklı ilaç almanız doğru olmaz. Bilgilerinize.

        Bana ulaşabileceğiniz e-mail adresim :
        xxxxxx@gmail.com (adres moderator tarafindan gizlenmistir)

        Saygılarla İlyas.

        Beğen

      • Not: Hemfikir değiliz, ben sudan farksız oldugunu soylemiyorum. Ilac oldugunu soyluyorum. Siz sudan farksiz oldugunu zannediyorsunuz. Sorularinizi cevapladim. Sitenin ozelliklerini yavas yavas fark ediyorum, o yuzden, cevabi yanitla olarak degil ayri bir yazi gibi girmistim.

        Beğen

  35. Homepaty’de M=1/1000 (romen rakamlarından gelir C=1/100 X=1/10 v.s.) demektir. 100M = (1/1000)^100. = 1/10^300. Git Ortaokul matematiğine çalış ondan sonra gel karşıma çık. Dağılabilirsiniz şimdi.

    Beğen

  36. Cahil cesareti dedikleri bu olsa gerek! 🙂
    En kısa sürede sorularınıza cevap vereceğim.

    Beğen

  37. Mühendis’e: homeopatiyi bilmeden homeopati matematiğini de bilmeniz tabi ki mümkün değil (bilmediginiz bir konuyu niye ve ne hakla elestirdiginizi kendinize sorun, ben cevabi merak bile etmiyorum). M serisi ilaç yok homeopatide 1/1000 oranında seyreltme de yok. 1M=1000 C’dir.
    100M ise 100.000C’dir. Her C işlemi 1/100 seyreltme anlamına gelir. Yani 100M, 1/100 seyreltmenin 100.000 kere tekrarlanması demek.
    1C > 1/100 > 1/(10^2)
    1M=1000C > > 1/(10^2000)
    100M=100000C > > 1/(10^200000)

    daha once yazmis oldugum 100M= 1/(10^200) ifadesi yanlis oldu. Kazara
    100C’nin acilimini yazmisim, cunku M defa (ama 1/1000 degil) seyreltilmis ilaclari aslinda pek kullanmayiz. (Yani, ilk yazidaki “denize damlatip, denizden bir damla icin” benzetmesinin arkasindaki matematik cok da yanlis sayilmaz)

    Matematikten anlarim ama yine de cok iddiali degilim, fakat o yuzden simdi bana Roma rakamlarinin ne anlama geldigi konusundaki aciklamalarla bosuna geri gelmeyin, herhalde ilk homeopatlar da matematik sembolleri konusunda fazla dikkatli davranmamislar ki boyle olmus. Ama konumuz matematik degil. Belki kisaca 100M demek yerine 100MC seklinde etiketlemek gerekirdi. Ama konumuz bu degil. Ilac bu sekilde aniliyor, “100M” nokta. Bunu tartismamiz yersiz. Konumuz ilk homeopatlarin iyi matematikci olup olmadiklari degil. Homeopatik literaturu tararsaniz hesabin bu mesajda yazdigim gibi oldugunu gorursunuz. Simdi, sizinle o oyle gosterilmez tartismasina girersek, gelecegimiz en fazla yer, ilk homeopatlar Roma rakamlarini dogru kullanma konusunda fazla titiz degillerdi de kalir. Bu ise homepatiyi etkisiz bir tedavi metodu yapmaz. Sadece ilk bir kac homeopatin Roma rakamlarini yazma konusunda bir imla hatasi yaptigini gosterir. Buna benzer bir hata 1/50000 seyreltilen ilaclar icin de yapilmisti ilk zamanlar bu ilaclar LM (L=50, M=1000) serisi olarak aniliyordu. Sonra biri LM seklinde gostermenin aslinda 950 demek oldugunu farketti, ve bu seriye o zamandan beri Q serisi (Quintamillesimal) deniyor. Ama bunlar homeopatinin magazin haberleri, anektotlar. Simdi bu imla hatalarina bakip, bu adamlar roma matematigini bile bilmiyorlar, tedaviyi dogru yaptiklari ne malum diye tez one surerseniz, gorunuste mantikli bir sey soylemis olursunuz ama bu homeopatinin sizi iyilestirebilecegi gercegini degistirmez. Bunlar siz iyi bir kitap yazdiktan sonra matbaanin kapagi biraz egri zimbalamasi gibi hatalar. Kitabin icindeki bilgiler hala dogru. Isil Hn da bunu cok yakinda bizzat deneyimleyecek. Su anda burada aksam ve ben biraz yorgunum, istedigi test protokolunu en kisa surede hazirlayacagim.

    Beğen

    • Evet doğru söylüyormuşsunuz. 1000c = 1M imiş. M gelince aradaki c düşüyormuş. Yalnız biz matematikte “=” işareti yerine, büyüktür “>” ve çok büyüktür “>>” işaretlerini kullanmasak takip edenlerin kafası karışabilir, sonra sizin matematik bilmediğinizi düşenebilirler. Parantezlere de gerek yok, zaten önce üs alma işlemi yapılır.

      1C > 1/100 > 1/(10^2) yerine 1C = 1/100 = 1/10^2
      1M=1000C > > 1/(10^2000) yerine 1M = 1000C = 1/10^2000
      100M=100000C > > 1/(10^200000) yerine
      100M = 1CM = 100000C = 1/10^200000 gibi.

      Beğen

  38. İnsanın kendisi ve evren ile etkileşiminin çeşitliliği ve derinliğini görebilecek kadar şanslı ve meraklı kişilerin temel bilim eğitiminden mahrum kaldıkları durumda düştükleri cehaletin kıymet gördüğü alanlar olarak astroloji, simya, homeopati filan izlemesi çok keyifli alanlar bence. Fazla üstlerine gitmemek gerek 😦

    Beğen

    • Astroloji ve simya neyse de, homeopati insanların (ve sorumlusu oldukları çocukların) doğrudan sağlığıyla ilgili bir konu. O yüzden bu konudaki yanlışların düzeltilmesi, (belki homeopatların fikrini değiştirmez ama) bu tartışmaları izleyen birilerinin kararını ve sağlığını etkileyebilir.

      Ben bu açıdan önemsiyorum. Hatta yakın zamanda şöyle bir sohbetimiz de olduydu Koray ile: https://twitter.com/cagriyalgin/status/428810529973358593

      Beğen

    • Eskiden aynen sizi gibi dusunurdum, yeni tecrubeler isiginda bu durum degisti. Buradaki temel yanilginiz “derin gorme” isini sadece kendinize ozgu zannetmek. Alchemy of Healing/ıyilesmenin Simyasi ve Osho’nun Gizemli Sirlar/Hidden Mysteries kitaplarini oneriyorum.

      Liked by 1 kişi

  39. Cozdas’a: Ilyas Bey’in ornegini yanlis anladiniz.
    Bir kimyager kimyasal analiz yaptiginda, yani eritip icindeki madde miktarlarini analiz yaptiginda bir Mozart CD’si ile bir Elvis Presley CD’si arasindaki farki anlayamaz ama bu fark olmadigi anlamina gelmez dedi. Bu benzetme aslinda guzel, CD’ler bizim seker tabletlerimiz ama bu tabletlere ilaç fabrikasinda yuklenen muzik farkli. Ve elbette bir kimyager bunu anlayamaz, ama, bu CD’leri bir muzik calara koydugunuzda (canli organizma) o zaman tasidiklari muzigin ayni olmadigini gorebilirsiniz.

    Gelelim 250 tane Coffea 30C’nin sizi niye etkilemedigine. Bu aspirin degil ki, 2 saat icinde etkisini gostersin, biz Coffea’yi sadece uykusuzlukta kullanmiyoruz ki ve sadece bir hap Coffea 30C bile sizi 3-4 ay etkileyebilir, Belki de Coffea belirtileri gosterdiniz, belki de bu belirtilerin bazilari 2-3 hafta icinde ortaya cikti ama siz deneyi coktan unuttugunuz icin iliskilendirmediniz bile. Ayrica 30C o kadar da guzlu bir ilac sayilmaz belki sizin yatkin olmadiginiz bir ilacti, o yuzden sizi etkilemedi. SADECE YATKIN OLDUGUMUZ HASTALIKLARA YAKALANIRIZ ve SADECE YATKIN OLDUGUMUZ ILACLARLA IYILESIRIZ. Aspirin de etkili bir agri kesici ama her agri oldugunda ise yaramadigi icin baska agri kesiciler de uretilmis degil mi, ayrica yan etkileri icinde mine kanamasi var ama her alanin midesi kanamiyor. Simdi buna dayanarak Aspirin etkisiz mi diyecegiz.

    Homeopatiyi bilimsel olmamakla sucluyorsunuz ama anli sanli akademik unvanlariniza ragmen bilimsel olmayan aslinda bu sayfayi hazirlayan ekip. Biz bir örnek verince hemen bir kisi yetmez diye basliyorsunuz, sanki anli sanli ilac firmalarinin ilaclari her durumda herkesi mutlaka etkiliyor ve iyilestiriyormus gibi.

    Unuttugunuz sey, ve batı tıbbının gozardı ettigi sey su: insan vücudu bir makina degil. Her etki (tamamen aynı olsa da) farkli insanlarda farkli sonuclara yol acar. Karnesinde kırık not alan iki cocuktan biri “okul bana gore degil” diyip, okulu birakirken, oteki “basarisizligin utanci ile yasayamam” deyip intihar edebilir. Etki ayni, sonuc farkli, neden cunku organizma bir makina degil. Her birimizin ayri bir ruhu ayri bir karakteri var. O yuzden her uykusuz kisinin ilaci Coffea degil. O yuzden her Coffea alan ayni bicimde etkilenmez ya da yatkin degilse hic etkilenmez.

    Ama doz diye bir sey var. Buyuk dozlarin herkesi etkilemesi daha mumkun. Ve bizim doz anlayisimiz sizin bildiginizden cok farklidir.

    Mesela bir kerede 250 tableti yutmak yerine, sabah baslayip saat basi 1 tablet emseydiniz ve sadece 8 tablet alarak aksami etseydiniz, o gece uykunuzun kacma olasiligi cok daha fazla olurdu.

    Beğen

  40. ISIL HN:

    Sorularinizin cevabi:

    1. Arsenica album 100M hapını kaç kaşık su ile ne kadar eritip günde ne kadar kullanacağım. NET doz yazalım lütfen.

    a) 6 oz hacimli bir sise bulun.
    b) İcine 2 oz temiz icme suyu koyun.
    c) Siparis edip edindiginiz Arsenicum Album 100M 2 tane hapi alip bu suya atin.
    d) Hafif hareketlerle sallayarak tabletleri eritin
    e) Sisenin icine 2 oz saf alkol ekleyin.
    f) Simdi bu siseyi sertce calkalayin (bunu yapma yontemi bu sisenin dibini oteki avucunuzun ici, ciltli bir kitap yuzeyi veya koltuk tepesi gibi, tatli-sert bir yuzeye vurmaktır, bu islemi 10 kez yapin.
    g) simdi sisenin kapagini acip siseyi burnunuza iyice yaklastirin ve derin bir nefes alin, tercihan her burun deliginizle (otekini kapayarak ayrı ayrı birer kez)

    Bu islemi gunde bir kez aksam yatmadan once yapmaniz yeterlidir. Ve sizi bir ay boyunca gozleyelim. Ama bu sure uzun diyorsaniz (yani illa kasiniyorsaniz 🙂 ) o zaman 2 gun daha yapip toplam 3 doz almis olun, Inanin cok kuvvetli bir doz almis olacaksiniz. Bunlar atilan ok gibidir, geri alinamazlar ve kesin olarak etkilerler.

    2. Kaç günlük kullanım sonunda ne gibi bir etki göstermesini bekliyoruz? NET süre ve etki yazalım lütfen. Yuvarlak laflar, muğlak etkileri kabul etmiyorum. Bir hafta gibi bir sürede insanın kendini hissetiği durumda değişiklikler olabilir, tesadüfen grip olabilirim, başım ağrıyabilir vs. Sonradan bunlar ilaca bağlı oldu ya da olmadı polemiğine girmemek için, bu müthiş etkili ilacın ne gibi bir etkisi olacağını önceden net olarak belirtmenizi ve yazılı olarak iletmenizi istiyorum.

    Bu konuyu arzu ettiginizden cok daha net olarak aciklamam mumkun ve ben de oyle yapacagim. Ama önce sizi uyarmak istedigim bir kac nokta var:

    Ben homeopati ile cok uzun zaman once tanistim, ihtiyacim oldukca da memnuniyetle kullaniyorum. Kendim en fazla 10M ilac kullandim ama 100M kullanan tanidiklarim oldu. Fakat bunlar yuksek dozlardir. Hasta biri yuksek dozdan fayda saglar ama saglam biri yuksek doz kullanirsa sagligi bozulur. Kucuk doz ile saglik az bozulur, yuksek doz ile saglik cok bozulur. O yuzden biz deneylerimizde aslinda 30C kullaniriz. “Ben cok saglikliyim kolay hastalanmam” diyen biri cevresindeki diger kisilere oranla gercekten de soguk alginligina daha az yakalanabilir ama bir kolera salgini oldugunda bu kisinin koleradan etkilenme olasili gripten etkilenme olasiligindan daha fazladir cunku koleranin kuvveti (virulence) daha fazladir. Bu benzetme ile 100M cok kuvvetlidir. Sizi etkilememesi icin sabah aksam tapinakta butun gun meditasyon yapan bir rahip falan olmaniz gerekir, Tibet daglarinda. Kesinlikle etkileyecek, fakat bir iddia ugruna deger mi? 100M kuvvetindeki ilaclar 6ay ila bir yil boyunca sizi etkilerler, bu süre icinde hamile kalirsaniz dogacak cocugunuzun karakteri bile etkilenir. Benim sozum soz geri adim atmiyorum kacak guresmiyorum ama sizin iyiliginiz icin daha once Gamze Hanimin daha once onerdigi gibi bu deneyi 30C dozu ile (tabletleri agizdan emerek) tavsiye ediyorum.

    Simdi sorunuzun cevabina gelelim.

    Bizler (homeopati bilenler) bu ilaclarin etkilerini saglikli insanlarla yapilan ilac deneylerinden dolayi zaten biliyoruz ve saglikli bir insan bu homeopatik ilaci alirsa ona neler olacagini dokumente ettik zaten. Bu bilgi internette ve kitapcilarda kolaylikla bulunan Materia Medica’larda yaziyor.

    Bu arada umarim goreceli olarak sagliklisinizdir. Yani duzenli kullandiginiz bir kronik hastalik ilaciniz (tansiyon, diabet vb) yoktur. Su an mucadele ettiginiz akut bir sorun (grip vb) yoktur. Adetleriniz duzenli ve agrisizdir. Agri, odem vb sikayetleriniz yoktur vb. Dedigim gibi, bir iddiayi kazanmak ugruna size zarar vermek istemem. Ilac deneyleri saglikli insanlarla yapilmalidir. Sizinle yapacagimiz sey kücük capli bir ilac deneyi calismasi oluyor. Arsenicum Album adli homeopatik ilaci zaten taniyoruz, deneyimizin amaci bukez ilaci tanimak degil, size bu ilaclarin “bos ve etkisiz” olmadigini gostermek.

    Gostereceginiz semptomlar burada yaziyor.
    http://homeoint.org/books3/kentmm/ars.htm

    Elbette hepsini tek tek gostermeyebilirsiniz, yanici agrilar, kotu kokular, ishal, suphecilik, suyu sadece yudum yudum icmek, korkularda artis (kapiyi kontrol etmeden uyuyamamak) gibi seyler ise büyük olasilikla olacak. Nasil ki allopatik ilac deneylerinde herkes her semptomu gostermiyorsa siz de gostermeyeceksiniz ama sizde cikmasi olasi olasi belirtiler burada yaziyor ve en karakteristik olan (kirmizi) semptomlarin cogunu gostereceksiniz. (Cahil cesareti dedigim de bu iste, deger mi yahu?)

    3. Bu sürenin sonunda, hiç bir etki gözlenmemesi halinde, homeopati’nin sudan ibaret olduğunu kabul edecek misiniz? Yoksa ilacın etki göstermemesine yönelik bahaneler üretecek misiniz?

    Iste size deneyden egonuz incinmeden vazgecmek icin son bir firsat: Tabi ki vazgecmeyecegim. Niye vazgeceyim ki, ben ve yakin cevrem, homeopatiyi kullaniyoruz, sonuclarindan da memnunuz. Ben degerli vaktimi sizi ikna etmek icin harciyorsam, bir kac akilli ama cahil kisiyi daha homeopat yapmak icin. Homeopatinin kanitlanmaya ihtiyaci yok ki, Newton bulana kadar yercekimi yok muydu, Arsimed bulana kadar suyun kaldirma kuvveti yok muydu yani? Siz inanmiyorsunuz diye homeopati fasarya mi olacak?. Inanmazsaniz inanmayin bana ne, sizin kaybiniz.

    Hakkatten inat edip 100M alirsaniz etkilenmemeniz mumkun degil. Ancak temel kurali yine de bastan soyleyeyim de mizikcilik yapiyor demeyin sonra. SADECE YATKIN OLDUĞUMUZ HASTALIKLARA YAKALANIRIZ VE SADECE YATKIN OLDUĞUMUZ ILAÇLARLA İYİLEŞİRİZ. O yüzden her aspirin alanin ağrısı bitmez, her aspirin alanin midesi delinmez, aynı şey homeopatik ilaçlar için de geçerli. İnsan mekanik bir makina değildir, ruhu olan canlı bir organizmadır ve bu organizmayı her yönü ile hala tanımıyoruz. Eger bu deneye sizin ekipteki herkes katilirsa istatistiksel olarak anlamli sayida reaksiyon gorecegiz ama bir kişide belki gormeyebiliriz. (Yine de bu olasiliği yani etkilenmeyip hic semtom gostermeme olasiliğinizi çok düşük görüyorum). Bir başka çok ilginç. konu da şudur, çok hasta olanlar basit hastalıklara yakalanmazlar, mesela sizde şizofreni ya da bipolar bozukluk varsa arsenicum sizi ishal yapamaz. (Psikiatrik hastanelerde çalşan tanıdığnız varsa kontrol edebilirsiniz “deliler” çok sağlıklıdırlar, kolay hastalanmazlar, nezle grip olmazlar)

    Bir ilaç alinca etkilenme konusu, doz ile ilgili olduğu kadar (virulence gibi gibi), yatkinlik (predisposition) ve hassasiyet/duyarlılık (Idiosyncrasy) ile cok yakindan ilgilidir ama bunlar kısa bir yazinin konusu olmayacak genislikte ders konularidir. Sizi tanimiyorum, sesinizi bile duymadim, belki de guclu zihniniz aslinda narin bir bedendedir, o zaman bu deney sizi cok kotu carpar, son bir kez daha uyarayim.

    NOT: COZDAS icin verdigim yanit henuz yayinlanmadi, onu da bu vesile ile hatirlatayim.

    Beğen

  41. 1023 deneyinde coffea alanlar, uyku durumunuz değişmediği için etkilenmediğinizi sanıyorsunuz ama belki de etkilendiniz. Coffea’nın etkilerini buradan okuyabilirsiniz. Coffea sadece uyku ile ilgili değil ki!
    http://homeoint.org/books3/kentmm/coff.htm

    Beğen

  42. isil_arican 04 Şubat 2014 09:52

    Ilyas Bey ve Deneme,
    Protokol önerilerinizi aldım, yakın zamanda yeni bir blog yazısı gündeme getireceğim. ( Bu hafta biraz işlerim yoğun).
    Ancak, tahmin ettiğim gibi, ikiniz de önerdiğiniz ilaçların net etkisini belirtmekten kaçınıyorsunuz.

    Bu şekilde olursa, herhangi bir şeyi test etmenin imkanı olmaz. Ben de size mesela kırmızı tshirt giyip hissettiklerinizi yazın diyebilirim, ve bir ayın sonunda szin yazdıklarınıza bakarak ‘Bakın, kırmızı tshirt bazen baş ağrısına neden oluyor.’ diye uydurabilirim.

    İddianızın güvenilir olması açısından, ilacı alınca ne gibi bir etki beklediğinizi belirtmeniz önemli. Yoksa şimdi bir etki belirtmezseniz, ilacı aldıktan sonra tesadüfi olarak ortaya çıkabilecek etkiler üzerinden polemik yapma şansınız ortaya çıkıyor ki bu, protokolün güvenilirliğini ve sizin iddianızın geçerliliğini zedeleyen bir durum. Sizin arzu ettiğiniz gibi ne gelirse ona göre bir şey uydururuz şeklinde bir protokolü de benim kabul etmem mümkün değil. Zira bir şeyin işe yarayıp yaramadığını test etmenin yolu, iddia edilen etkisinin olup olmadığını test etmekten geçer. Bu haliyle, Deneme’nin önerdiği tedavide en azından biraz olsun elle tutulur etkiler olduğundan o yöne meyletme düşüncesindeyim. İlyas Bey, siz de öngördüğünüz etkiyi bildirirseniz sizin önerinizi de değerlendirebilirim.

    Bir de buraya yazılan yorumların tartışmaya katkıda bulunması şartını gözetiyorum. Bu nedenle eğer yazdığınız yorum, daha önce yüzlerce kez tekrarlanmış bir yorum ve tartışmaya katkı sağlamayan bir ifadeyse onaylanmayabilir.

    Son olarak da, lütfen iletişim adresi vb içeren yorumlar yazmayın. Bu bilgileri yorumlardan silerek yayınlıyorum.

    Şimdi, protokolü daha netleştirmek istiyorsanız, lütfen ya buraya yorum yazın ya da yalansavar@gmail.com adresine protokolünüzü gönderin. ben bu denemeyi son derece şeffaf yapacağım, sizden de aynı şeffaflığı bekliyorum.

    İlacın dozunu ve göstereceği etkiyi net olarak belirtin lütfen. Bir de, bir hafta gibi bir süreyle kısıtlı tutalım lütfen, bir ay içinde herkesin sağlık durumunda oynamalar olabilir, eminim ki siz de tesadüfi ortaya çıkan bir durumun deney sonucumuzu olumsuz etkilemesini istemezsiniz.

    Beğen

    • Isil Hn,
      Cesaretinize hayran kaldim. Ama cahil cesareti demeye devam edecegim (homeopati hakkinda bir cehaleti kast ediyorum tabi ki). Cunku homeopatik ilaclar gayet etkilidir. Bunu siz deneyimlemediginiz icin hic korkmadan bizim en kuvvetli ilacimiz ile deneme yapmaya razi oluyorsunuz ama ben bildigim icin 100M dozu ile deney yapmaniza gonlum razi degil. Cunku sizi gercekten de cok uzun sure etkileyebilir. Benim vicdanim buna elvermez. Deneyi 30C ile yapacagiz. Nasilsa 12C’den sonra avagadro sayisi asilmis oluyor ve siz, size gore minik laktoz toplarindan baska bir sey emmiyorsunuz. Yani deney amacindan sapmiyor ama boylesi daha guvenli cunku 30C’nin etki suresi daha kisa. (Yine de bazi etkilerin bir kac hafta surebilecegini hatirlatmak isterim)

      Deney protokolu basit, asagidaki saticilardan birinden
      Arsenicum Album 30C siparis edeceksiniz. (Bazen 30CH olarak da etiketlendigi olur, aynı sey)
      http://abchomeopathy.com/avpot.php/Ars

      Deney gunu sabahtan baslayacaksiniz. Ac karin tok karin fark etmez fakat 15dk once ve sonra baska bir sey yiyip icmeksizin 1 hap emeceksiniz. Sonra gunluk hayatiniza doneceksiniz ama tercihen agir spor ya da tez yazmak gibi bedeni ya da zihni cok mesgul eden faaliyetlerde bulunmayacaksiniz, o gun yedikleriniz her zaman yediklerinizden farkli olmayacak. Sakin bir gun ayarlayacaksiniz kendiniz icin. Ki, olup biteni gozleyebilin. (Hem de bir sey yasarsaniz bu yapmaya alisik olmadiginiz yeni sey yuzunden olmasin)

      Sonra saatte bir yeni bir hapi (yine 15 dk oncesinde ve sonrasinda bir sey yiyip icmeksizin emeceksiniz.

      Kac globul alacaginizi soyle belirleyin, birazdan yazacagim listedeki belirtilerinin en az birini gostermeye basladiginizda bence artik yeni globul almayin veya en fazla bir tane daha alin. “Hani, hala bir sey yok” hissi devam ediyorsa, gun boyu devam edebilirsiniz ama hic bir sey olmadigini hissetseniz de bence 10 taneyi gecmeyin. Benim tahminim sayi 10’u bulmadan bir seyler hissedersiniz. Olmadigini varsayalim. Daha fazla ilac almayin ve diger gunler de almayin. O zaman bir hafta icinde mutlaka “nerden cikti bu simdi” diyeceginiz belirtiler goreceksiniz.

      Kuvvetli nane okaliptus campfor gibi aroma koku ve tatlar her turlu kahvenin icilmesi ve hatta koklanmasi homeopatik ilaclarin calismasini engelleyebiliyor, o yuzden deney gunu yogun baharatlardan (her zaman seviyor olsaniz bile) kuvvetli kokulardan, sert tatlardan uzak durun. Sadece 1 gunlugune. Dis macununuzun nane aroması cok sert ise bir gunlugune macun kullanmayin veya baska bir macun kullanin.

      Arsenicum Album ile yapilmis ilac denemelerinin sonuclari bizim Materia Medica’mizda bu sekilde yer aliyor:
      http://homeoint.org/books3/kentmm/ars.htm

      Ancak nasil ki allopatik ilac denemeleri buyuk guruplarla yapiliyor ve ve guruptaki herkes her belirtiyi gosytermiyorsa bizde de boyle. Yani burada yazan he belirtiyi tabi ki gostermeyeceksiniz. Ama gostereceginiz ve sizde daha once olmayan yeni belirtiler burada yazanlardan biri olacak.

      Bu belirtilerin en karakteristik olanlari (bizim KEYNOTE) olarak adlandirdigimiz ozelikleri ise asagiya yaziyorum. Buyuk hafle yazilmis olanlar deneyler sirasinda cok fazla kisinin gosterdigi belirtilerdir.

      Bu deneyden sonra bir sureligine de olsa daha kaygili ve daha titiz biri olma olasiliginiz kuvvetlidir. Ilaclarimiz sadece bedende degil zihinde de etki eder. Bunu siz fark edemeseniz bile yakinlariniz fark ederler.

      Çok çok tipik semptomlardan biri, kişinin kana kana su içememesidir. Kişi az su içer ve sadece yudum yudum içebilir (sipping)

      KEYNOTES of ARSENICUM ALBUM

      Mind
      * A deep seated INSECURITY.
      – Feels vulnerable and defenseless esp. concerning disease and death.
      – Needs company for reassurance and support. Demanding and clinging.
      – Selfish.
      – Possessive. Greedy.
      – FASTIDIOUS. Orderly.
      – Critical. Perfectionism.
      – RESTLESSNESS WITH ANXIETY AND OR WEAKNESS.

      Nervous.
      – FEARS: BEING ALONE, DISEASE, DEATH, robbers, poverty.
      – Anxiety attacks, agg. 12 – 3 a.m. Anxiety neurosis.
      – Anorexia nervosa.
      – Suicidal. Impulse to kill, fear of killing.

      Generalities
      – CHILLY, agg. cold, amel. heat (except headache).
      – agg. AFTER MIDNIGHT, 0 – 2 a.m.
      – agg. Seaside.
      – BURNING PAINS, amel. HEAT.
      – Discharges: Acrid, scanty, thin, offensive.
      – Right sided.
      – Periodicity.
      – WEAKNESS.
      – Alternating complaints.
      – TENDENCY TO MALIGNANCY.
      – Apyrexia, patients who seldom or never develop fever.
      – Edema, ascites.

      Food and drinks
      – Desire: FAT, lard, olive oil, sour things (lemon), alcohol (whiskey, wine), bread.
      – Aversion: Farinaceous food, beans and peas, meat, sweets.
      – amel. Milk, warm drinks.

      Head
      – HOT HEAD WITH COLD BODY.
      – Headache: Congestive, burning; periodical; alt. with arthritis, stomach pain; amel. cold applications.
      Headache after eating ice-cream .

      Eye
      – Conjunctivitis. Acrid, burning discharge. Keratitis. Iritis.
      – Photophobia.
      – Swelling of the lids.

      Nose
      – CORYZA, HAY FEVER: Acrid watery discharge. Violent sneezing agg. waking in the morning.
      – agg. RIGHT SIDE.

      Face
      – SWELLING AROUND, UNDER EYES.
      – EPITHELIOMA of lids.
      – Prematurely old. Shrivelled. Bluish and cold.

      Mouth
      – Aphthae, ulcers: burning amel. warm drinks.

      Throat
      – Inflammation, ulceration: burning pains, amel. warm drinks.

      Stomach
      – THIRST FOR SMALL QUANTITIES FREQUENTLY.
      – AFFECTIONS WITH BURNING PAINS :Gastritis, ulcer, malignancy.
      – Pain amel. (sweet) milk, agg. cold food/drinks, 2 a.m.
      – Vomiting after cold food or drinks.
      – Anxiety felt in pit of stomach.

      Abdomen
      – Food poisoning: DIARRHEA AND VOMITING SIMULTANEOUSLY , with restlessness, coldness, weakness.
      – Ascites.
      – Colitis.
      – Hepatitis.

      Rectum/stool
      – DIARRHEA with vomiting , with great WEAKNESS.
      From cold drinks, fruit, ice cream.
      – Stool: acrid, offensive.

      Urinary organs
      – Involuntary urination.
      – ATONY, PARALYSIS of bladder, esp. in eldery people.

      Genitalia
      – Malignancy of ovaries, testes, uterus.

      Respiration
      – ASTHMATIC, agg. after midnight, lying down; amel. sitting.
      With anxiety, restlessness, weakness, cyanosis, burning in chest.

      Chest
      – Palpitations, arrythmias: agg. after midnight, lying down; with anxiety.
      – Pneumonia. Pleurisy. Emphysema.
      – Sensation of smoke or dust in lungs.
      – Cancer of mammae.

      Extremities
      – Paralytic weakness.
      – Black nails.
      – Coldness. Raynaud syndrome.

      Sleep
      – Restless.
      – Dreams of robbers.

      Skin
      – DRY, rough, scaly.
      – Psoriasis, eczema.
      – Itching without eruption, must scratch until it bleeds.
      – Ulcers, chronic, spreading, burning.
      – Gangrene.

      ***

      Ben ne olur ne olmaz diye antidotlari da yazayım:
      Antidotes:–Ipec., Hepar, Nux vom.

      Bu üç antidotdan hangisine ihtiyaç duyacağınız, arsenicum sonrasında göstereceğiniz belirtilere bağlıdır.

      Normal şartlarda hiç bir şey yapmadan beklerseniz semptomlar zamanla kaybolur ama çok fazla doz almışsanız o zaman antidotlamak gerekebilir. Daha once yazdigim gibi belki de guclu bir zihniniz ama narin bir bedeniniz vardir. O yuzden saatte bir hap verip etkiyi yavas yavas artiriyoruz ve bir sey olur olmaz da devam etmiyoruz.

      Top artik sizde. Bundan sonra gelismeleri paylasirsiniz. Dilerim bu girisim “bir deneme yapmadan” atip tutan bol unvanli ama at gozluklu kisiler icin de guzel bir ornek olur.

      Beğen

  43. ısıl hanım deneyi yaptı mı?

    Beğen

  44. isil_arican 14 Şubat 2014 21:43

    Bu haftasonu homeopati denemesini yapmayi planliyorum bir aksilik cikmazsa. Merak edenler twitter hesabimizdan gelismeleri takip edebilirler. Detayli yazi ve cekimleri daha sonra yeni bir yazi olarak yayinlayacagim.

    Lutfen bu yoruma cevap yazmayin. Tesekkurler!

    Beğen

  45. çok tatlısınız. Bende sizin gibi bilimle uğraşabilsem keşke.

    Beğen

  46. Vallahi bravo.

    Deney nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, yani benim iddia ettiğim gibi sonuçlanmasa bile sizin için hoşunuza gidecek sürprizlerim olacak. Ama şimdilik deneyin sonuçlanmasını beklemek istiyorum.

    Ama deney devam ederken bir kaç -deneyin amacı açısından- kritik olmayan hatanızı düzeltmek istiyorum. Böylece siz de kalan bir kaç video içinde eğer isterseniz düzeltebilirsiniz.

    1/10 sulandırma ile X serisi ilaç elde edilir. 1/10 sulandırma işlemini iki kere yapınca seyreltme 1/100 olur ama ortaya çıkan ilaç 1C olmaz. 2X olur. Molekül sayısı hesapları açısından önemli değil ama homeopati açısından önemli bir fark. M serisi 1/1000 sulandırma değil. 1M=1000C

    Seyreltme işleminde kullandığımız sıvı saf su değil, içinde alkol de var. Ve evet sonunda hepsi buharlaşıyor geriye sadece maddesel bakış açısı açısından sadece şeker tabletleri kalıyor.

    Bir de elbette ilaçları tam da tarif ettiğiniz gibi yapmıyoruz, bir düşünsenize, her bir ilacı yapmak için okyanus kadar su gerekse, 3000 çeşit ilaç için 3000 okyanus dolusu saf suyu (ya da alkolü) nereden bulabiliriz ki? Tarifleriniz yukarıdaki düzeltmeden sonra sadece matematiksel olarak doğru, ilaçları daha pratik yapmak için kullandığımız yöntemler homeopatik pharmokepedialarda yazıyor.

    Ve hala inatla iyileştirmek için madde vermek gerektiğini savunup molekül hesapları yapıyorsunuz, o halde bir sonraki yalansavar makalesi herhalde psikoterapinin palavra olduğunu kanıtlamaya yönelik olacak sanıyorum, çünkü psikologlar da ilaç vermiyorlar bildiğim kadarıyla, biz insanlara tatlı bir şeyler veriyoruz hiç değilse :-), onların ki sadece laf kalabalığı bu hesapla!

    Şu kırmızı Tshirt olayı gerçeği yansıtmıyor. Bizler (homeopatlar muğlak konuşmuyoruz). Bunu daha önce başka örneklerle yazmıştım ama sanki yayınlanmadı. Ya da yorum cevapları içinde kayboldu gitti. Bizler, petri kabındaki organizmadan izole edilmiş hücreler değiliz, “ruhu” olan canlılarız. Ve hepimiz aynı etkiye (uyarana) aynı yanıtı vermeyebiliriz. Bunu daha önce karne alan çocuklar örneği ile açıklamıştım, aynı örneği tekrar vereceğim: Karnesinde kırk alan üç cocuktan biri üzüntüden intihar edebilir, öteki okulu bırakmayı seçebilir, öteki daha çok çalışıp geçer not almayı seçebilir. Etki aynı tepki farklı. O yüzden aynı uyaranlar herkesi hasta etmez, herkesi aynı şekilde hasta etmez. Benzer biçimde kullandığımız ilaçlar da herkesi etkilemez ve herkesi aynı şekilde etkilemez.

    İlaç deneyleri 3-5 kişi ile yapılmıyor, (literatürü çok kazarsanız bunu yapan homeopatlara rastlayabilirsiniz ama ağırbaşlı homeopatlar böyle yüzeysel ilaç denemelerini ciddiye almıyor zaten.) İlaç aynı anda çok sayıda sağlıklı kişiye veriliyor ve çoğunluğun gösterdiği belirtiler ilaç özelliği olarak dikkate alınıyor. Daha sonra bu ilaçlar bu hastalık şikayetleri ile gelen hastalara verilerek klinik ortamda tekrar doğrulanıyor. Ondan sonra diğer homeopatların kullanması için Materia Medica’lara ekleniyor. O yüzden “yeterince beklersen, nasılsa bir semptom gösterir, o da ilacın semptomu olarak algılanır” görüşü gerçeği yansıtmıyor.

    İlk yazdıklarımın arkasındayım ve değiştirmiyorum ama hatırlatmak için tekrar yazıyorum, lütfen siz de videonuzda yer veriniz. SADECE YATKIN OLDUGUMUZ HASTALIKLARA YAKALANIRIZ, SADECE YATKIN OLDUĞUMUZ İLAÇLARLA İYİLEŞİRİZ. O YÜZDEN HERKES HER HASTALIĞA YAKALANMAZ VE HER İLAÇ HERKESE ETKİ ETMEZ AMA YETERINCE YÜKSEK ALINAN DOZLARIN HERKESİ ETKİLEME ORANI DA YÜKSEK OLUR. Bir gün içinde 10 tablet kulanmanız bana göre yeteri kadar yüksektir ve o yüzden birinci günden sonra ilaç almamanızı özellikle yazdım. Bu gece rüya görme olasılığınız çok fazla ve rüyanın konusu ile bu ilacın etkileri arasında bağ olacak. Ayrıca bugün akşama kadar hiç bir bedensel semptom ortaya çıkmasa bile (ki ben hala siz yolu yarıladığınız halde bu olasılığı düşük görmekteyim) önümüzdeki bir hafta içinde bir şeyler olacak mutlaka ve bu kırmızı tshirt etkisi değil bunu nereden anlayacağız, çünkü belirtilerimiz yazdıklarımız arasından olacak. Aslında 30C 1 ila 3 ay kadar etki eder fakat siz deney süresini kısa tutmak istediğiniz için ben de bir haftalık gözlem süresine razı oldum.

    Bir minik düzeltme daha: daha şüpheci olacaksınız derken, kast ettiğimiz şey bilimsel şüphecilik değildir, mesele kapının kapalı olduğunu kontrol etmeden uykuya dalamamak gibi bir şüphecilikten bahsediyordum.

    Homeopatinin palavra olduğunu kanıtlama çalışmalarınızdan ben de sizin kadar keyif alıyor ve eğleniyorum. Lütfen, objektif dürüst ve içten tavırlarımızı korumaya devam edelim.

    Burada saat gece 2.5 oldu, belki bir videodan daha sonra yatarım, kalanları sabah büyük bir merak içinde izleyeceğim.

    Deneme

    Beğen

  47. 8. videonuz için aklımda kalanları da yazayım ve yatayım.

    Eğitimde sınav sistemini eleştirmek için yapılmış popüler bir karikatür var. Balık, maymun, fil, yılan hepsi için ağaca çıkma testi yapılıyor, çıkan geçer not alıyor, çıkamayan sınıfta kalıyor karikatürde. Karikatürün iddiası tek sınav sisteminin herkesi ölçmek için ideal yöntem olmadığını göstermek.

    Şimdi aynı şey homeopatinin etkinliğini (etkili olmadığını) kanıtlamaya çalışan deneyler içinde geçerli. Homeopatinin etkinliğini ölçmek için sizin anlattığınız plasebolu veya çift kör deneyleri doğru yöntem değil. Çünkü biz şikayetleri aynı gibi gözüken (baş ağrısı diyelim) herkese aynı ilacı vermiyoruz. Bizde başağrısı için ilaç yok. Bizde belli bir karakterde insanların hastalıklarına iyi gelecek ilaçlar var, çok basitleştirerek söylüyorum (homeopati bu kadar basit ve kolay değil) öfkelendiği için başı ağrıyan birine verilecek olan ilaç ile yağlı yemeklerden sonra başı ağrıyan birine verilecek ilaç aynı değil. Üstelik doğru ilacı bulmak için baş ağrısının o kişideki şeklinin çok detaylı bir tanımını bilmemiz gerekiyor, ağrı başın tam olarak neresinde, ne zaman ortaya çıkıyor, yayılma, zonklama, eş zamanli diğer semptomlar vb gibi detaylar ve başka bek çok ayrıntı titizlikle sorgulanıp öğrenilmeli ki, özellikle o kişinin baş ağrısına iyi gelecek olan doğru ilaç verilebilsin. O yüzden biri çıkıp 100 kişiye Coffea verip bak bunların uykusuzluk sorunu vardı, Coffea iyi gelmedi demesinin homeopatinin etkinliğini doğru ölçmek açısından hiç bir anlamı ve değeri yok. Yanlış yapılan test de haliyle yanlış sonuçlar doğuruyor.

    İsviçre Hükümeti sağlık politiklarını değerlendirirken dikkate almak üzere bir rapor sipariş etti, ekip sağlık bakanlığı tarafından sunulan verileri bilimsel analiz yöntemleri ile analiz edip raporu hükümete sundu. Kitabın bazı bölümlerini yayınevinin web sitesinden bakabilirsiniz : http://www.springer.com/medicine/complementary+%26+alternative+medicine/book/978-3-642-20637-5

    Ve ayrıca amazon.com’dan sipariş edebilirsiniz.

    Kitabın arka kapağından bir cümle: ” It confirms homoeopathy as a valuable addition to the conventional medical landscape – a status it has been holding for a long time in practical health care. ”

    Ayrıca umarım yetişir ve son iki videodan birinde bahsedersiniz. Lütfen homeopatiyi , komşunun oğlu kullanmış iyi gelmiş efsaneleri ile tanıtılıyormuş görüntüsüne bir son veriniz. Daha önce yazdım, siz de yayınladınız, şimdi videoda da bahsedilmesi umuduyla tekrar yazıyorum. Hollanda’da 1925 yılında kurulmuş bir dernek var. Kısa adı LMHI. 70’den fazla ülkede, ülke başına bazen bir bazen daha fazla yerel ve yasal kurulmuş dernekler LMHI üyesi. Bu derneklerinin tamamı üye olarak sadece homeopati eğitimi almış MEDİKAL TIP DOKTORU, ECZACI VEYA DİŞ HEKİMİ kabul ediyor. Yani tıp fakültesi bitirerek doktor olmuş kişiler, üstüne 3 veya daha fazla yıl homeopati eğitimi alarak bir de homeopat oldukan sonra bu derneklere üye oluyorlar bazen de homeopat olmadan ama doktor olduktan sonra üye olup eğitimlerini dernek aracılığı ile tamamlıyorlar. Türkiye’de LMHI üyesi bir dernek var. İzmir’de. Klasik Homeopati Derneği. Bütün üyeleri, ya doktor, ya eczacı ya diş hekimi. Bu kişiler hem dernek için hem LMHI için üyelik aidati odüyorlar, her sene. LMHI, her sene bir ülkede Uluslararası Kongre düzenliyor. Özellikle her sene farklı bölgelerde yaparak homeopatinin yayılmasına katkıda bulunuyorlar. 2013 yılında Ekvator’daydı. 2014’de Fransa’da olacak. 2020’de ise Türkiye’de.

    Artık yatıyorum, dilerim videolarınızda bu yazdıklarım da yer alır.

    Deneme

    Beğen

  48. Haliyle dayanamadım ve sonuna kadar izledim. Henüz yayınlanmayan bir yorumum daha var ve siz de yemeğe gittiğiniz için muhtemelen şimdi yazdığım yorum da hemen yayınlanamayacak.

    Benim yazdıklarım, yazılı olarak ve herkesin okuyacağı şekilde ortadayken sizin videoda söyledikleriniz elbette yalan olmuyor. Ama yaptığınız yorumlar yüzünden benim anlatmak isterken kast ettiğim anlam değişiyor, sanki ben siz de semptomlar ortaya çıkmadıkça caymışım da geri adım atmışım gibi anlaşılıyor. Fiziksel semptomlardan vazgeçip sadece rüya göreceksiniz demedim ki. Ayrıca rüyanız ilaçla ilişkili olacak derken bütün günü Arsenicum hk konuşarak geçirmenizden bahsetmiyordum ki. Arsenicum’un etkisinde olan (veya Arsenicum ile iyileşecek olan) kişinin rüyaları KAYGI doludur, kaygı dolu rüyalar görmeniz, ve/veya bu gece sebepsiz kaygılar nedeniyle uykunuzun kaçma olasılığı da var.

    Cahil cesareti dediğim sırada 100M ilaç kullanmaya hiç duraksamadan evet demiş olmanızdan bahsediyorduk, deneyi ise 30C ile yaptık. Bir geri adım yok. İlaç deneylerinde 30C kullanılıyor zaten ve güvenli bir dozdur. İlaç denemelerinde amaç sağlıklı insanların sağlıklarındaki değişimi kontrollu olarak gözlemektir, onları intihara sürükleyecek girişimler tabi ki söz konusu değil. Böyle bir tıbbı deney olabilir mi, bir test yapıyorsunuz ve deneye katılan kişi intihar ediyor. Kontrollu bir deneyde ve önerdiğimiz dozlarda bu tehlike zaten yoktu ki. İntihar meselesini -homeopatiyi iyi bilmediğiniz için- bu kısacık yazışmalarda tümüyle yanlış anladınız. Arsenicum karakterinde olan kişi (bütün intihara eğilimli kişiler değil) uygun dozda Arsenicum verilerek bu isteğinden caydırılabilir. Ama sağlıklı kişinin ruh sağlığını darmadağın edip onu intihara sürüklemek için gerekebilecek Arsenicum dozu elbette ki 30C değildir ve buna rağmen her Arsenicum alan kişide böyle bir şey olmaz, çünkü kişinin Arsenicum ilacına YATKIN olması gerekir, yani Arsenicum karakterinde olması gerekir. Fakat bu düşüncenin onun zihninde belirmesi eylemi mutlaka gerçekleştireceğini garantilemez. Yani birine Arsenicum vererek onun kendini öldürmesini garantileyemezsiniz. Arsenicum’un ana teması intihar değil KAYGI’dır. Ama size ilginç geldiği için siz 10 sayfalık dökümandan intihar ve işeme gibi konuları cımbızla çekip alıp daha sansasyonel bir video hazırlamış oldunuz, nasılsa gösterdiğim kaynakta var mı var, yalan mı, değil.

    Geçmiş yorumlarımı, kaynak gösterdiğim Materia Medica’ları okuyanlar geri adım atmadığımı zaten bu şekilde yazdığımı rahatlıkla doğrulayabilirler. Ama şimdi, biraz üzülerek paylaşıyorum ki, blogdaki yazışmaları okumadan sadece videolari izleyenler elbette konuyu yanlış değerlendirecekler ve bu bence biraz haksız oldu. Sizin tarafsızlığınıza da hafifçe gölge düşürdü, bence.

    Şimdi geceyi nasıl geçireceğinize ve sonra da haftayı nasıl geçireceğinize bakalım. Bu arada bende sizin hazırlayacağıma inandığınız “niye olmadı” bahanelerimi hazırlamaya başlayayım bari 🙂

    Deneme

    Beğen

    • isil_arican 16 Şubat 2014 08:55

      Merhaba,
      Homeopati ile ilgili iddialarin bence en buyuk sorunu “falanca durumda su olur, ama filanca durumda bu olur” seklind gorulen ve gorulmeyen her turlu etkiyi homeopatiye baglamasi. Videolarda altini cizmeye calistigim sey genel olarak bu yaklasim ve ben bu yaklasimin son derece yanli ve yanlis oldugunu dusunuyorum. genel olaral her homeopat, ortaya cikan etkileri homeopatiye, cikmayanlari da gene homeopatiye bagliyor, o zaman da bu etki iddialarinin ciddiyeti bence cok dusuk oluyor.

      Eger ucuncu videoyu izlediyseniz, sizin verdiginiz dokumanda ortaya cikmasi beklenen tum etkileri sirayla canli videoda okudum, ve ozellikle buyuk harfle yazilan etkilerin (sizin deyiminizle ortaya cikmasi en muhtemel etkiler, hatta “mutlaka” bazilarinin ortaya cikacagini iddia ettiginiz etkiler) ya da cok ciddi etkilerin uzerinde durmaya gayret gosterdim. Ayrica her videoda izleyenleri tum yorumlari okumalari yonunde yonlendirdim. Bu acidan verdigim orneklerin hicbirinde bir yanli yaklasim oldugunu dusunmuyorum acikcasi. Bu etkileri ben kafamdan uydurmus degilim, sizin yazdiginiz etkiler bunlar.

      Diger yorumlarinizdaki homeopatinin ne kadar populer olduguna (argument from popularity), bunun bir dernegi olduguna (ki o dernek bildigim her kesi kabul edip bu sertifikayi veriyor) su an detayli girmeyecegim. 10 saattir konusup video kaydetmekten epey yoruldum. Daha once de soz verdigim gibi, bir haftanin sonunda tum deneyi ozetleyen, hem videolar hem de sizin yorumlariniza olan baglantilari iceren bir ozet yazacagim. Bu hafta iddia ettiginiz etkilerden birini gorursem o yazida belirtecegim.

      Videoda da belirttigim gibi, gene de size tesekkur ederim. Hem uzun zamandir planladigim bu video serisine vesile oldu yorumlariniz. Hem de dogrusu farkli goruste de olsak, duzeyli ve saygili bir sekilde bu konuyu tartistigimizi dusunuyorum.

      Beğen

      • Belli bir düzeyi korumus olmaktan ben de son derece memnunum. Bu kadar vakit ayırdığınız için de teşekkür ediyorum.
        Size kendi hayat hikayemden 2 örnek vermek istiyorum.
        80′li yılların sonlarında akut faranjit oldum. Şehirde değildim, doktora gidemedim, kronikleşti kaldı. 2 yıl boyunca gittiğim bütün doktorlar, aman düzeltmezsek romatizma olursun dedi alfasilin diye bir antibiotik verdiler bazen günde 3 grama kadar çıktılar ve bunu da haftalarca sürdürdüler. Ve elbette geçmedi. Sonra bir ay süren bir homeopatik tedaviden sonra faranjitim geçti.
        Sonraki 20 yıl boyunca gastrit ataklarım oldu, başlangıçta, antiasitlerle daha sonraları proton pomp inhibitor’lar kullandım. Bir kaç hafta süren kürlerle bu atakları atlatabiliyordum. Sonra yerleşti kaldı. Prof Dr Gasteroenterologlara gittim, kameralarla baktılar, biopsiler yaptılar ve başka bir şey bulamayıp, evet gastritsin ve antiasit kullanman lazım dediler, Aylarca kulandım, yine geçmedi. Yine homeopatiye ve o küçümsediğiniz gıda intolerans testlerine başvurmak zorunda kaldım. Şimdi geçti.
        Bu şahsi ve bir kişilik deneyimime göre benim “Modern Tıp hiç bir işe yaramıyor, hastalığımı güya teşhis ettiler ama zaten iyileştiremediler” demem ne kadar doğruysa, sizin de “bak homeopatin birinin söylediği şeyleri aynen yaptım, gördüğünüz gibi hiç bir şey olmadı, demek ki Homepati fasaryadır” demeniz aynı sebeple bilimsel değildir.
        Gözlem süremizin bitmesini bekleyelim, siz bu süre sonunda değerlendirmenizi yazın. Sonra hoşunuza gideceğini sandığım bir teklifim daha olacak, bu kez sizin bir şey yapmanızı istemeyeceğim, ben bir şey yapmak istiyorum.
        LMHI’yi biraz gereksiz yere fazla küçümsediniz. Her isteyene ücreti karşılığı verdikleri belge homeopat belgesi değil, üyelik sertifikası. Buradan okuyabilirsiniz ve sayfanın solundan da diğer linklere göz atmanızı ben öneriyorum. Bu tıp doktorlarının hepsine tü kaka diyeceksek eğer, hangi gerekçe ile aynı fakültelerden mezun olmuş diğer tıp doktorlarının çabalarını alkışlıyoruz. Homeopatiyi seçen tıp doktorlarının hepsi dolandırıcı ya da hepsi diğerlerinden daha mı saftorik yani?
        http://liga.iwmh.net/index.php?menuid=70
        Bu arada homeopati bu kadar büyük bir şarlatanlıksa eğer, devletler neden izin vermek yerine yasaklamayı tercih etmiyorlar. Poliste Dolandırıclık Masası diye bir departman var, dolandırmak yasal ve serbest değil ki, devlet “bana ne kardeşim akıllı olsaydın” demiyor ki, dolandırıcıları yakalayıp cezalandırıyor peki devletler homeopatları neden bu kefeye koymayıp tersine kanun ve yönetmeliklerle düzenleme ve denetim yapmayı tercih ediyorlar? Homeopati pek çok ülkede yasal, üniversite seviyesinde eğitim veriliyor, mezun olanlara “tedavi etme” yetkisi tanınıyor, ilaç fabrikalarında büyük çaplı üretimler yapılıyor, Sağlık Bakanlıkları da bunu kanun ve yönetmeliklerle düzenliyor. İngiltere’de Amerika’da Hindistan’da büyük homeopatik hastaneler var, Niye peki, hadi özel şirketler ve bireyler para kazanmak için yapmak istiyor diyelim, hükümetler niye izin veriyor peki? Üstelik tarama yaparsanız göreceksiniz homeopati ile ilgili kanun ve yönetmelikler tarım ve hayvancılık alanlarını da içeriyor. Yani homeopati sadece Sağlık Bakanlıklarının konusu bile değil. İnanmıyorsanız tarayın resmi gazeleri görün kanunları, yönetmelikleri. Diğer ülkeler için ilgili linkleri bilmiyorum ama TC resmi gazete arşivini tararsanız bazı kanun ya da yönetmeliklerin taa Ahmet Necdet Sezer zamanında yürürlüğe girdiğini göreceksiniz.

        Beğen

  49. Homeopatinin plasebodan farklı olduğu, yeterince rastgele seçilmiş deney grupları ile istatistik olarak görsterilmelidir.
    Eğer farklı ise aşırı seyrelmiş (saf) suyun gösterdiği davranış farklılığı kuantum temelinde incelenmeli, elektron spin davranışının raslantısal olup olmadığı; değil ise bunun kimyasal davranışa etkisi sorgulanmalıdır.
    Birileri bana bir mucize gösterip, bunu kanıtlayana kadar homeopati bir saçmalıktır.
    Günümüzde daha yaygın kullanılan bir dilde de belirteyim ;
    “Homeopathy is definitely bullshit.”

    Beğen

    • Sn. Ali Veli, daha hiç bir homeopatın 2-5 yıl süren eğitimi sırasında, suyun hafızası var mı, içine bir şey konduğunda ne olur, kuantum, spin falan filan diye ders aldığını görmedim, duymadım. Bunlar homeopatinin konusu değil ki, sizler sırf homeopatiyi eleştireceğiz diye alakasız bir yerden konuya dalıp sonra da kendi kendinize gelin güvey oluyorsunuz. Homeopatinin saçmalık olduğunu kanıtlamak mı istiyorsunuz? Ben size söyleyeyim nasıl kanıtlayacağınızı. Bu kıyağımı da unutmayın 🙂

      Benzerin benzeri iyileştirdiğini ilk kez Hipokrat yazmıştır. Yıllar sonra Galen ise bunun tersini savunmuştur. Homeopatiyi tartışacaksak konumuz bu olmalı, suyun hafızası, kuantum, elektron falan değil.

      Bir hastalık, canlı bir organizmaya yerleştiğinde, onu oradan kovacak olan ilaç mevcut semptomları doğrudan yok edecek olan ilaç mıdır, yoksa o semptomlara benzer etki yaparak organizmanın sahip olduğu yaşam gücünü uyarmak mı daha doğru bir yoldur? Semptoma zıt etki eden bir madde alan organizmada neler oluyor, semptom ile benzeşen bir etki yaratan madde alan organizmada neler oluyor? Cevaplanması gereken birinci soru budur.

      İkinci soru ise bir hastalığı iyileştirecek olan etki madde olursa mı daha kuvvetli etki etmektedir, enerji olursa mı? Başka bir deyişle birini iyileştirmek için ona ilacı madde olarak vermek şart mıdır?

      Üçüncü soru ise şudur, enerji, maddeden daha etkili ise bu enerjiyi ilaç haline nasıl getirebiliriz.

      ***

      Tartışılması gereken diğer sorular şunlar:

      İnsanlarda kullanılacak olan ilaçlar hayvanlarda mı, yoksa insanlarda mı denenmelidir? İnsanlarda denenmeliyse, sağlıklı insanlarda mı denenmelidir, yoksa hasta insanlarda mı denenmelidir?

      Bir insanın her bir parmağının parmak izi bile birbirinden farklı iken ve hiç bir insan ötekine benzemezken, hastalıkların belirtilerini beli başlıklar altında gruplayıp bu gruplara bir isim vermek, sonra benzer semptomlar gösteren bu FARKLI insanların hepsini AYNI ilaçlarla tedavi etmek ne kadar doğrudur?

      Yan etki nedemektir, ilaç prospektüslerinde neden yan etkiler diye bir başlık vardır? Homeopatik Materia Medicalar’da ise yan etki neden yer almamaktadır (Hayır… cevap, şekerin, suyun yan etkisi olmaz değil 🙂 )

      Yüksek tansiyon hastası olan biri ölene kadar tansiyon ilacı kullanıyorsa, şeker hastası olan biri ölene kadar diabet ilaçları kullanıyorsa bu iyileşmek midir, yoksa ilaç kullanmayı tamamen bırakacak şekilde bir iyileşme aslında mümkün müdür?

      Bir tıbbı maddenin, cevher hali ile homeopatik ilaç hali arasında ne fark vardır. Yani kahve çekirdeğinden kahve yapıp içen birinde neler olur, Kahve çekirdeğinden yapılmış homeopatik ilaç olan Coffea içen birinde neler olur? Bu farkın sebebi nedir?

      ***

      Ben size söyleyeyim, homeopatinin neden bu kadar çok düşmanı olduğunu:

      * Homeopatik teşhis alet edevat gerektirmez. Çoğu kez sözlü mülakat yeterli olur. Alet edevat teşhis cihazları üretenler sevmez bizi.

      * Evet, 2 gr’lık şekerli hap tüpüne 7.5 USD verirsiniz ve aldığınız “en pahalı” şeker bu olabilir ama o tüpün içerisinde yaklaşık 80 tablet bulunur ve bazen bir kişinin iyileşmesi için sadece tablet (evet 1 tablet) yeterli olur. O minicik tüpte 80 kişiyi iyileştirecek kadar ilaç var. O yüzden büyük ilaç şirketleri de pek sevmez bizi, eczacılar da. Aslında çoğu kez ilacınızı size homeopatınız verir, yani eczneye gidip almanız da gerekmez, çoğu kez tedavi ücretine dahildir ilaç fiyatı.

      * Homeopatik iyileşme doğru yapıldığında iyileşme tam ve kalıcı olur, kişinin düzenli ilaç kullanması gerekmez, hastalık tekrar etmez. Nadiren tekrar ettiğinde hastalık çok daha hafif seyreder ve çok daha çabuk iyileşir. Her ay ilaç satmak isteyenlerin işine gelmez bu durum elbette.

      * Homeopati hayvanlarda da kullanılır, o yüzden veteriner konularda çalışan ve ilaç üreten kişiler de bize karşıdır.

      * Homeopati tarımda da kullanılır, o yüzden tarım endüstrisi için ilaç üreten firmalar da sevmez bizi.

      HOMEOPATININ DOSTU OLAN BİR TANE GRUP VARDIR. ONLARDA HASTAYKEN KULLANIP İYİLEŞENLERDİR.

      Not: Elbette homeopatiyi doğru öğrenmemiş ve layıkıyla kullanmayan homeopatlar bulunmaktadır. Ama tıp mesleğini düzgün icra etmeyen medikal tıp doktorları da var. Dahası işini düzgün yapmama konusu her meslek dalında var. O yüzden böyle örnekleri yakalayıp, falanca denedi iyileşemedi demek homeopatiyi geçersiz hale getirmez.

      Beğen

  50. Merhaba Işıl. Sabrın ve gayretinden dolayı seni tebrik ediyorum gerçekten. Ben sonlara doğru bunalıp bıraktım yorumları okumayı.
    Beni en çok eğlendiren karşı tarafın modern tıbba “ortodoks tıbbı” diye yüklenirken homeopatiyi islami usüller ile idame ettiklerini imâ etmeleri oluyor. Dünün muskacı, cinci hocalarının internette birkaç makale okumuş yeni nesli şu an homeopati gibi alternatif gördükleri yöntemleri yayıyorlar.
    İşin kötü yanı nevrozlu birçok bireylerin uçak korkusu, deniz tutması gibi problemlerini terapilerle tedavi ettirmek yerine adını telafuz etmekte zorlandıkları yöntemlerle, renkli su ve şeker tableti içerek tedavi olduklarına inanmaları. Kanser tedavisi gibi efsanelere değinmeye dahi gerek duymuyorum durum gerçekten acınası komiklikte.

    Liked by 1 kişi

  51. Reblogged this on mine miski.

    Beğen

  52. Reblogged this on …S.a.S… and commented:
    Biraz da günlük hayatta bilimin önemi anasayfada yer aladursun…

    Yeniden yaymakla yükümlüyüm bu bilgileri…

    Beğen

  53. Hastalık yapıcı mikrop teorisi (Germ theory of disease, 1808, Agostini Bassi) ,
    Bakteri (1828, Ehrenberg) ,
    Modern anlamda ilk aşı (1880, Pasteur),
    Virüs (1892, Ivanovsky),
    gibi konseptlerin bilinmediği keşfedilmediği bir zaman. 18. yüzyılın sonları.

    Zeki bir doktor, hastalıklara çare arıyor. O zamanlar tıp dünyasının en son teknolojilerinden biri; Lady Mary Wortley Montagu’nun Osmanlı İmparatorluğunda çiçek hastalığına karşı yapılan aşıyı detaylı olarak yazıp 1718 yılında İngiltere’de uygulamaya başlamış ve başarılı olmuş. Çok ilginç, insanlara hastalığı yapan şeyi az miktarda verince aynı hastalığı iyileştiriyor (tanıdık bir konsept!!!).
    Yıl 1796, bir meslektaşı, Edward Jenner, İngiltere’de, insanlardaki çiçek hastalığını, sığır çiçek hastalığından elde ettiği malzeme ile aşılayarak daha güvenilir bir şekilde bağışıklık kazandırıyor (benzer hastalığı benzeri ile de iyileştirebiliyoruz!!!).
    Evraka!, eğer hastalık yapıcıyı seyreltip hastaya verirsek hasta iyileşiyor. ne kadar seyreltirsek etki o kadar güçlü oluyor, hatta benzer hastalıklar bile iyileşiyor. Ve yıl 1796 zeki! doktorumuz, Homepati’yi icat ediyor.

    Benim anlamadığım, matematiği bilen, az çok literatür takip eden, bu kadar seviyeli bir tartışmayı yürütebilecek kadar saygılı, beyefendi, düzgün bir insan. Nasıl olur’da yukarda saydığım konseptler gibi binlerce tıp ve teknoloji buluşundan haberi olmayan, bir doktorun 2 asır önce ortaya attığı eksik bilgiye dayalı bir hipotezi körü körüne savunur. Yazık, çok yazık.

    Ben şuna inanıyorum (samimi olarak) Hahneman, bakteri, virüs ve daha önemlisi aşıyı bilseydi, kendi hipotezini en önce kendisi rafa kaldırırdı herhalde.

    Beğen

    • Mühendis Bey, kusura bakmayın ama farkında olmadan homeopatiye karşı değil, destekleyici şeyler söylemişssiniz, zaten o yüzden dilinize sağlık diyeceğim.

      Hahnemann ilk kitabını 1810 yılında son kitabını ise 1842’de yazdı. Jenner’in buluşundan haberdardı ve Jenner’in başarısı aslında homeopatik teoriyi destekler nitelikte. Çünkü Jenner patojen olarak insandan alınma bir virüsü değil sığırdan alınma virüsü kullanmıştır. Yani AYNI DEĞİL ama BENZER bir patojen kullanmıştır. Hahnemann kitabında AYNI VİRÜS kullanılsaydı, yani insandan alınma bir virüs kullanılsaydı, sonucun felaket olacağını yazdı.

      HASTALIK YAPIYICI SEYRELTMEK ve kullanmak, aşıda işe yaradıysa ve siz aşıya karşı değilseniz, problem nerede? Az seyretmek işe yarıyorsa, çok seyreltmek neden yaramasın, kafanız bu noktada karışıyor değil mi?

      Sizin bedeninizde fiziksel işlem yapılabilir, mesela apandistiniz patlarsa ameliyatla alınabilir, beden maddedir. Kanınız ölçülür ve B12 düşük çıkarsa ilave B12 alırsınız falan. Peki zihin madde midir? Beyniniz gerçekten de sizin zihniniz midir? Depresyonda olanlarda serotoninin düşük olduğunu keşfedip bu kişilere dışarıdan serotonin vererek beyin kimyası ile oynamak yerine, “maddesel olmayan hastalıkların maddesel olmayan ilaçlarla iyileşebileceği” fikrine neden bu kadar kapalısınız?

      Ve deneyip görmek varken neden bir takım teorik bilgiler üzerinden karar vermeye çalışıyorsunuz. Çok ciddi olmayan, mesela basit bir nezle için (nasılsa kendi kendine de geçer) veya bir diş çekimi sonrasında homeopatik ilaç kullanın, ne kadar hızlı iyileştiğinize siz bile inanamayacaksınız. Homeopati plasebo değildir ve siz inanmasanız bile sizi iyileştirir.

      NOT: Homeopati yoktan varedilmedi ki. Ya da Jenner’in aşısından alınan ilhamla keşfedilmedi ki. Benzerin benzeri iyileştirdiğini ilk defa Hipokrat söyledi. Yıllar sonra Galen bunun tersini savundu, Galen bir cerrahdı. Şimdi size çok enteresan bir hikaye anlatayım:

      Roma imparatorluğu ikiye bölünde katolik Avrupa Galen’ci görüş ile devam ederken. Doğu Roma imparatorluğu ortodox kaldı ve Arap ve Hint kültürleri ile etkileşim içindeyken İbni Sina ve başka pek çok değerli bilimcinin etkisiyle tıpda ve her alanda bir aydınlanma ve Hipokrat geleneğine geri dönüş başladı. Avrupada ise Batı Roma yıkıldı, bağnaz kilise bilime nefes aldırmadı, kiliseye göre hastalığın tek sebebi işlenmiş günahlardı. Ama 1453’de bu değişti. Osmanlılar, Doğu Roma’yi bitirince buradan kaçan ve batıya dönen aydınlar Rönesans’ı tetiklediler. 1454’de matbaanın keşfi ile birlikte bu yeni bilgiler hızla yayıldı. Kilisenin hakimiyeti azaldı. Paracelsus (1493-1541) Hipokrat’ın “benzer benzeri iyileştirir” düşüncesini tekrar doğruladı. “Zehir ölümcüldür, ama bedende bir zehir varsa onu yine bir zehir kovacaktır” dedi ve İmzalar Doktrinini açıkladı. Bunlar olup biterken engizisyon baskısı da hala sürüyordu. Derken Dekart “düşünüyorum, öyleyse varım” diyerek beden ve zihni ayırdı. Böylece yaklaşık 300 yıl sürecek bir dönem başladı. Artık insan vücudu parçalar halinde inceleniyordu. 1600’lerdeyiz. Hipokratik düşünce yine geriledi. 17. yy’da Newton’un bulguları Dekart’ın haklı olduğunun bir ıspatıydı. Böylece sindirim şikayeti olana kusturan ilaç, kaız olana müshil vermeye başladılar. “Yaşam Gücü” kavramı unutulmuştu. Tıbbı bilgiler sadece kadavralara yapılan otopsilerden öğreniliyordu. Cerrahi olarak ülser yaratma, kan akıtma gibi tedavilerin aslında iyileştirmediğini bir tıp doktoru olarak fark eden Hahnemann işte tam da bu yüzden bir alternatif aramaya başladı.

      Başka bir zaman da homeopatiyi keşfetmesine yol açan olaylar zincirini anlatırım. Ama şöyle bitireyim. Hahnemann zehirlerden ilaç olarak yararlanabilmenin yolunu buldu. Tarih boyunca zehirlerden hep ilaç olarak yararlanılmıştır ama küçük bir hata ve hastanın sağlığı tehlikeye giriyordu. Örneğin bu makalenin konusu olan deneydeki gibi, Arsenik gibi zehirli bir maddeden elde edilmiş olan ilacı güvenli bir şekilde kullanabiliyoruz.

      Beğen

    • Hahnemann yazdıklarınızın hepsini biliyordu ve dahası bundan çok daha geniş kapsamlı bir şekilde bulaşıcı (miyazmatik) hastalıklar kuramını geliştirmişti. Ayrıca da günümüzde enfeksiyon (dikkat! enfeksiyon mikroba eşdeğer değil!!!) olarak adlandırdığımız süreci ilk olarak tanımlamıştır. Bundan gayri, kolera, kızamık, kuş palazı gibi hastalıklarının bulaşıcı olduğunu ilk olarak savunmuştu.
      Ne yazık ki Siz Hahnemann’ı okumadan bu tür yorumlarda bulunuyorsunuz….

      Beğen

  54. http://www.howdoeshomeopathywork.com/ böyle bir kaynak buldum.

    Beğen

  55. Anlamıyor olmanız, homeopatinin işe yaramadığı anlamına gelmez. Anlamıyorsanız deneyip görmekten başka çareniz yok. Hindistandaki medikal tıp doktoru kökenli ilk homeopatın oraya homeopatiyi çürütmek için gelmiş bir İngiliz doktor olduğunu biliyor musunuz. 3 aylık gözlem süresinden sonra “Homeopati Geleceğin Tıbbıdır” diye bir sunum yaptı ve bu yüzden doktorluk lisansı iptal edildi.

    Galileo, engizisyonda dünyanın dönmediğini itiraf etmek zorunda kalmıştı yaşayayabilmek için ama dostlarına “ama dünya yine de dönüyor” dediği rivayet edilir.

    Tecrübe etmeksizin yaptığınız bu “teorik” açıklamalar sadece sizin bilimden ne kadar uzak olduğunuzu kanıtlar, bilim önce gözlem yapar sonra arkasındaki nedeni açıklamaya çalışır. Siz ise bir gözlem yapmadan peşin hükümde bulunuyorsunuz. Bu bilim değildir, bu önyargıdır.

    Bu videolarda Işıl Hn’ın etkilenmemesi, (ki bunu daha bilmiyoruz, deney devam ediyor bir hafta sonra sonuç videosu yayınlayacak) sadece onun çok sağlıklı olmasından dolayı 10 tabletin sağlığını bozmaya yetmediğini gösterir. Oneriyi yaparken fazla insaflı davrandığımı gösterir.

    Elinde bir kutu ilaç var. Her sabah sadece bir hap emmeye devam ederse, MUTLAKA ama MUTLAKA sonunda bir aşamada etkilenir. Sadece doğal hastalıklar herkesi etkilemez, kış geldiğinde herkes grip olmaz AMA İLAÇLAR YETERİ KADAR UZUN SÜRE VE DOZDA ALINDIĞINDA MUTLAKA HERKESİ ETKİLER, İSTİSNA YOKTUR.

    Beğen

    • isil_arican 19 Şubat 2014 20:30

      Sevgili Deneme,

      Bu iddialarin tamamina hafta sonunda cevap yazacagim. Ancak ayni seyleri soyleyen yorumlari defalarca ard arda yazmanizi cok verimli ve anlamli bir tartisma bicimi bulmadigimi da eklemek istiyorum.

      Ayrica bu sitede, homeopati ovulmesi ve pazarlanmasina izin vermiyoruz. Bu nedenle yukaridaki yazi ve ekindeki tartisma ile dogrudan alakasi olmayan, yorum niteligi tasimayan ve internetten derlediginiz muhtelif homeopati propagandasi yapan videolardan ibaret olan ayni gun icinde biraktigin bes adet yorumu onaylamadim.

      Homepati propogandasi yapmak istiyorsaniz kendiniz bir web sitesi baslatip oradan yapmanizi oneririm. Yazimiz veya yaptigimiz denemeyle ilintisiz olan diger yorumlari da bundan boyle onaylamayacagim. Burada ayni gun icinde bes-alti yorum yapip vaktinizi harcamamaniz icin ozellikle belirtmek istedim.

      Beğen

      • Aslında beş yorumdan biri Mühendis’e yanıttı ve diğer dört yorum da homeopatiyi övmek için değildi. Gerek sizin açılış yazınız ve gerekse gelen diğer eleştiriler hep “bu ilaçların içinde etkin madde olmadığına göre bu ilaçlar en iyi olasılıkla sadece plasebodur” üzerine. O yüzden amacım homeopatiyi birazcık anlatmaktı, reklam olsun diye yapmadım.

        Bu arada okuyanlar yanlış anlamasın diye sizin lehinize bir düzeltme yapayım, 5’in ikisini zaten uygun bulup yayınlamışsınız.

        Hala saflığımı koruyorum ve amacınızın “büyük ilaç şirketlerinin çıkarlarını korumak” olmadığına ve tamamen iyi niyetle hurafelerle savaşmak olduğuna inanmak istiyorum. Ve durum buysa, homeopatinin ne olduğunu bir parça olsun anlatmamızı hoş görmeniz gerekir. Aksi takdirde suyun hafızası var mı yok mu, içinde bir molekül etkin madde olmayan şey ilaç mıdır da sıkışıp kalırız. Halbuki, hastalığın nasıl başladığını ve kendini ifade ettiği konusunu homeopatların nasıl anladığını ve hastalığı nasıl tedavi ettiğini, medikal laboratuvar kanıtları ile birlikte gösteren o 25 dakikalık TEDMEDLive videosu homeopatiyi bilmeden ve anlamaya gayret bile etmeden eleştirenler için güzel bir başlangıç olabilirdi.

        Mesela o videodaki beyninde tümör olan ve hep takım elbise giyen, iç çamaşırlarında bile uyum arayan adamın homeopatik tedaviden sonra tümorünün %95 küçülmesi, son görüşmeye tshirt ile gelmesi, hayatında ilk kez tatile gitmesi homeopatik iyileşmenin ne anlama geldiği açısından son derece çarpıcıdır. O tümör ameliyatla alınsaydı hastanın kendini daha mutlu hissedeceği yeni bir yaşam tarzı doğamazdı, yine takım elbise giyen, iç çamaşırlarında bile uyum arayan, tatil yapmayan ama artık tümörsüz biri olurdu. Bu farkı anlamak homeopatiyi anlamak açısından çok önemli.

        O yüzden, homeopatik anemnez, homeopatik iyileşme konusunda çok uzun olmayan ve beğendiğim bir kaç videoyu paylaşmıştım. Amacımı dikkate alarak yeniden değerlendirmenizi teklif ediyorum.

        Fikrinizi değiştiriseniz haber verin tekrar ekleyeyim.

        Beğen

      • isil_arican 20 Şubat 2014 11:02

        Daha önce belirttiğim gibi homeopati ile ilgili detay öğrenmek isteyen Google’dan öğrenebilir.
        Şimdiye kadar onaylamadığım (o da kısmen) iki yorumunuz var, onların da gerekçelerini belirttim. Bu siteyi okuyan herkes, karşıt fikirlerin herhangi bir sansüre uğramadan yayınlandığı (troll olmadıkça, ve kişiselleştirip tartışma üslübünü kaybedip işi terbiyesizliğe vurmadıkça) konusunda hemfikir olacaktır sanırım. Bu siteye bıraktığınız ve herhalde sayısı 20’yi bulmuş olan onaylı yorumlarınız ise bunun en güzel göstergesi.

        “Hala saflığımı koruyorum” diye yazmış olmanıza üzüldüm doğrusu, işi komplo teorisine sürmenize gerek yok.

        Açıklama yapmak zorunda hissetmememe rağmen, daha önce de benzer konular geldiğinde benzer tepkiler aldığım için okurlarla da paylaşmak adına son kez yazıyorum. İlaç firmalarıyla herhangi bir ilişiğim yok, profesyonel anlamda dahil. Tedavi ettiğim hastadan para istemeye bile utanan ve insan zihninin her tür aldatmaca ve telkine ne kadar açık olduğunu öğrendikten sonra ilaç firması reprezantları ile havadan sudan görüşmeyi bile etik olarak kabul etmeyen, sonunda da düzene uymak istemediği için aktif hekimlik yapmayı bırakmış bir doktorum. Hal böyleyken, ilaç firması çıkarlarını korumak iddiası epey gülünç bir iddia oluyor.

        Daha önce de defalarca bahsettiğim ve yoruma yazdığım gibi, münferit örnekler homeopatinin geçerliliğinin kanıtı değildir. Hiç tedavi olmadan tümörü yok olan vakalar da var. İnanmak için gerekn tek şey veri, bu homeopati iddiasında görünen o ki en büyük eksik de o.

        Olağanüstü iddialar, olağanüstü kanıtlar gerektirir.

        Beğen

  56. Modern Tıp neden çok popüler ve Homeopatiyi çürütme çalışmaları neden arttı?
    (WHO homeopati için 2. en büyük tedavi metodu açıklaması yaptı ve elbette birileri “gidişattan” rahatsız oldu, çünkü homeopatiye giden para onlar açısından kayıp ciro)
    Video moderasyon tarafindan engellenmistir.

    Beğen

    • isil_arican 19 Şubat 2014 20:51

      Hmm, WHO’nun homeopatiyi 2. buyuk tedavi metdodu olarak ilan ettigini homeopati siteleri haricinde herhangi bir kaynak soylemiyor.
      Hatta WHO yetkilileri homeopatinin etkinligi olmadigi ve onerilmedigi konusunda aciklama yapmislardi yakin zaman once.
      http://news.bbc.co.uk/2/hi/health/8211925.stm

      Kaldi ki, bir bilen safsatasini (argument from authority) ve komplo teorilerinie bir kenara birakirsak, kim soylerse soylesin onemli olan sadece ve sadece elimizdeki verilerdir. Bunlar da homeopati’nin etkin olmadigi yonunde. Etkinligini gosteren tekrarlanmis, guvenli veri yok, aksine etkin olmadigini gosteren pekcok veri var. Veri yok. Nokta.


      Beğen

      • Aslında Sankaran yalan beyanda bulunmaya ihtiyaç duymayacak kadar saygıdeğer bir homeopatdır. Kendisine sorma imkanı bulabilseydim herhalde beyanının kaynağını verebilirdi. Ama sizin itirazınız nedeniyle WHO’nun web sitesini baya bi taradım ve haklısınız böyle bir beyan bulamadım. Özel raporlar da hep parayla satılan cinsten. Aslında işiniz gereği bu raporlara sizin ulaşmanız benden daha kolay. Fakat ben bula bula şöyle bir özet buldum. Sadece US homeopatik ilaç pazarı 363 milyon dolar ve %7 büyüyor. Bir Hint gazetesine göre 2011 yılındaki dünya homeopati pazarı 4.2 milyar dolar ve hindistandaki büyüme hızı %30. WHO’nun web sitesindeki rakamları doğru anladıysam, dünya ilaç pazarı 859 milyar dolar (2006 yılında). Yani homeopatik ilaç pazarı hala son derece küçük. Aslında bunun bir nedeni de ilaçlarımızın ucuz olması. O yüzden ciro ölçümü yapmak homeopati söz konusu olduğunda pek de sağlıklı değil. Ne kadar kişinin kullandığına bakmak lazım AC Nielsen Hindistanda bir araştırma yapmış, Homeopatiyi bilenlerin %62′si allopatiyi hiç kullanmamış. Homeopatiyi kullananların %82si ise klasik tıbba dönmeyi düşünmediklerini beyan etmişler.
        Veri konusunda söylediklerinize %100 katılıyorum ama veri doğru değilse değerlendirme de doğru olmaz ki. Bu tip araştırmalar homeopatinin bireysellik ilkesine göre yapılmadığı sürece o kanıt bir türlü ortaya çıkmayacak. Bireysel anemnez alınıp bireye özgü ilaç verilmediği sürece başarı oranı hep düşük çıkar.
        http://www.who.int/nha/docs/world_medicine_situation.pdf
        http://www.business-standard.com/article/companies/homeopathy-pops-a-growth-pill-in-gujarat-111033000036_1.html
        http://www.business-standard.com/article/companies/a-c-nielsen-survey-backs-homeopathy-benefits-107082701058_1.html
        http://www.ibisworld.com/industry/homeopaths.html

        Beğen

      • isil_arican 20 Şubat 2014 10:53

        Ben yorumlara cevap yazmaktan yoruldum, siz yazmaktan yorulmadınız. Ama tekrar aynı yerlerde dolanmaya başladık.

        Homeopatiyi kaç kişinin kullandığı, kimin desteklediği gibi veriler gene mantık yanılgılarıdır ve bu yöntemin gerçekten işe yarayıp yaramadığının göstergesi değildir. Ucuz olup olmaması da öyle. ( Kaldı ki zaten içinde sadece su olduğu için çok ucuz da sayılmaz).

        Bir iddianın geçerli olup olmadığını gösteren şey onu destekleyen verilerdir. Diğer hususlar bu iddianın geçerliliği hakkında bize bilgi vermez.

        Konu çok dağıldığı için iddiayı tekrarlayalalım, iddia ne diyor? “Homeopatik ilaçların çok etkin.”
        Kanıtlar ne gösteriyor? “Homeopatik ilaçların yapılan testlerde etkinliği plasebodan farksız.”

        Yani çalışmıyorlar. Nokta.

        Beğen

      • isil_arican 20 Şubat 2014 11:15

        Bir şeyin işe yarayıp yaramadığını anlamanın yolu onu test etmektir.
        Diyorsunuz ki, ‎”homeopati işe yarıyor, ama büyük sayıda hastalara gözlem altında bu ilaçları verdiğimiz zaman etkili olduğunu göremiyoruz.”
        Daha sonra da, bu etkinin neden gözlenemediğine ilişkin bir teori öne sürüyorsunuz. Buna muhtemelen kendiniz de yürekten inanıyorsunuz.

        Bu yaklaşım bana Carl Sagan’ın meşhur Garajımdaki Ejder hikayesini anımsatıyor:

        Varsayın çok ciddi bir iddiada bulunuyorum. Hayatınızın fırsatlarından birini sunuyorum. Size hakkında binlerce hikaye yazılmış ama asla kimsenin göremediği ejderhalardan bir tanesini gösterebileceğimi söylüyorum. “Haydi Göster!” diyorsunuz, ben de sizi garajıma kadar götürüyorum. İçeride bir merdiven, boş boya tenekeleri ve eski bir üç tekerli bisiklet var ama ejder yok. “Hani bu ejder nerede?” diye soruyorsunuz.
        “İşte tam orada” diyerek , ileride bir yeri işaret ediyorum. “Söylemeyi unutmuş olmalıyım , o görünmez bir ejder“
        Ejderin ayak izlerini görebilmek için yere un serpmeyi öneriyorsunuz.
        “İyi fikir” diyorum , “ama bu ejder havada uçuyor“
        O halde görünmez alevini saptamak için kızılötesi alıcı kullanmaya kalkıyorsunuz.
        “İyi fikir ama bu görünmez alevin ısısı da yok.“
        Peki öyleyse, siz de sprey boya sıkarak ejderi görünür yaparsınız.
        “İyi olurdu ama bu ejderin cismi de yok ki! Boya tutmaz.“
        Bana önerebileceğiniz daha çok yöntem var. Ancak önerdiğiniz her türlü fiziksel testi, neden işe yaramayacağını açıklayan bir bahane ile savuşturabilirim.
        Peki, ısısız alev püstürten , görünmez , cisimsiz , havada uçan bir ejder ile aslında hiç var olmayan bir ejder arasında ne fark var? Savımı çürütmenin , aksini göstermenin bir yolu yoksa, ejderimin var olduğunu söylemenin ne anlamı var? Hipotezimi geçersiz kılma yeterliliğinden yoksun olmanız ile doğru olduğunun kanıtlanması arasında çok fark var. Denenemeyen iddialar, çürütülmeye karşı bağışıklığı olan önermeler bize esin vermek ya da merakımızı uyandırmak bakımından ne türlü bir değere sahip olurlarsa olsunlar, gerçekliğe uygunluk terazisinde ağırlıkları sıfırdır.

        Beğen

  57. Bir şey daha paylaşmak istiyorum, zannediliyor ki, homeopati bir tür dolandırıcılık ve birileri de bu saçmalıktan malı götürüyor. Bu kez bambaşka bir alana giriyorum. Tıpkı Sınırsız Doktorlar olduğu gibi, Sınırsız Homeopatlar da var. Yani bir yerde bir felaket olduğunda koşup ücretsiz sağlık hizmeti veren. Şimdi eğer bu bir tür dolandırılıksa kim bununla uğraşır ki? Dolandırmanın amacı para kazanmak değil midir?
    http://homeopathswithoutborders-na.org/

    Beğen

    • isil_arican 20 Şubat 2014 10:46

      Ne bu yazıda, ne de yaptığımız deneyde homeopatların tamamının şarlatan olduğunu söylemedim. Şarlatan doktorlar olabildiği gibi, şarlatan homepatlar da vardır elbette. Ancak homepati ile uğraşan ve kendini bu yönteme inandırmış olan çoğu kimsenin bunu iyi niyetle yaptığı, ancak bir kez teyit önyargıına düştükten sonra kendini kandırma kısırdöngüsüne girdiği görüşündeyim. Zira siz de dahil olmak üzere, iyi niyetli ve akıllı olsalar da insanlar bir bez bir şeye inanmak istediler mi, onları bundan vaz geçirmek oldukça güç. Özellikle de inanmak istediklerişey mucizevi bir şey olunca. İşte insan bir kez teyit önyargısına kapıldığımızda,elinde veri olmadığı halde, muhtelif başka mantık yanılgılarıyla kendini inandırmak istediği şeye inandırıyor. Richard Feynman’ın dediği gibi, ilk prensip kendini kandırmamaktır, kendimiz ise en kolay kananların başında geliyoruz.

      Gelelim hayır yapan homeopatlara. Bu yönteme kendini inandırmış ve hayır amaçlı hizmet veren homeopatlar olması, bu yöntemin işe yaradığını göstermez. Tekrar dönüp dolanıp aynı yere geliyoruz. Veri.

      Destekleyen veriler olmadığı sürece, kişierin iyi niyetli olup olmaması inanılmak istenen şeyin var olmasını sağlamıyor ne yazık ki.

      Beğen

  58. Sizi çok iyi anladığıma emin olabilirsiniz yoksa ben bu kadar niye uğraşayım? Bir şeyi iyice teyit etmek için sormak istiyorum. Tek tek ve sadece evet hayır demeniz yeterli?
    Homeopatik Tedavi metodundaki ilkelerin hangisine karşısınız (toptan hepsine demenizde benim için bir sakınca yok, maksat durum netleşssin)
    1) Benzer benzeri iyileştirir
    Hastalığın iyileşmesi için, hastalığın etkilediği organizmaya gösterdiği semptomları biraz daha artıracak olan ilacı vermek gerekir.
    2) Mümkün olan en küçük doz kullanılır
    İlaç, işe yarayabileceği en az miktarda kullanılmalıdır.
    3) Bir defada sadece tek bir ilaç kullanılmalıdır.
    Bizler, klasik tıpdaki gibi ağrı kesici artı ağrı kesicinin mideyi harap etmesine engel olmak için mide ilacı, bir de ayak mantarı varmış ona da bir mantar ilacı, öksürüğü de varmış bir de şurup vb aynı anda birden fazla ilaç kullanmayız. Bir kerede yalnız bir çeşit ilaç kullanırız. Klasik homeopati böyledir. Ancak bu kuralı ihlal eden homeopatik uygulamalar bulunmaktadır. Ben klasik homeopati öğrendiğim için açıklamalarım da bu yönde oluyor.
    4) İlaçlar homeopatik metot ile üretilmiş olmalıdır. (Seyreltme ve çalkalama)
    HAYIR (buna cevabınızı zaten biliyorum, peşinen yazdım )
    Bu dört konu doğru anlaşılmazsa, modern tıbbın yüksek yansiyonu, diabeti vb kronik hastalıkları niye tedavi edemeyip sadece konrol altında tutabildiği de anlaşılamaz. Ve eğer kronik hastalıklardan iyileşebilmek mümkünse (sadece hastaların bir kısmı için bile mümkünse) onları ömür boyu ilaç kullanmaya mahkum etmek ve hastalıkla yaşamaya devam etmelerini söylemek büyük bir haksızlıktır.
    HAYIR dediğiniz her cevap için çok kısa ve tıp bilgisi olmayanların bile rahatlıkla anlayabileceği sade açıklamalar yapacağım. İlaç konusundaki sizin cevabınız ve benim cevabım uzun süredir yazışıldığı için o konuya şimdilik tekrar girmeyeceğim.

    Beğen

    • isil_arican 20 Şubat 2014 18:53

      Bu sohbetin ve yaptığımız denemenin artık amacını yitirdiğini ve etkinlik tartışmasının hemfikir bir şekilde “homeopatinin etkinliğini ispatlayamiyoruz.” olarak sonuçlandığını varsayıyorum.

      Aramızdaki fark şu.
      Ben, “etkinlik ispatlanamadığına göre akla yakın olanı etkinlik olmadığını kabul etmektir.” diyorum.

      Siz, de “etkinlik ispatlanamıyor, evet,. Ama…” diyip, neden ispatlanamadığına ilişkin bir dizi bahane ileri sürüyorsunuz. Konu bundan ibaret aslında.
      Bu nedenle bu tartışmayı noktaladığımızı düşünüyorum, daha fazla sürdürme niyetinde de değilim.

      Yukarıdaki sorulara gelince. Sorularınız, aslında temel farmakoloji prensiplerini bilmeden farmakolojik maddelerin (sadece ilaç değil, bitkisel vs her tür farmakolojik madde) işleyişine ilişkin kulaktan dolma bilgiler edindiğinizin çok çarpıcı bir göstergesi. Bu kısıtlı alanda size ve okurlara farmakoloji ve fizyoloji temel prensiplerini aktarma imkanım yok. Sorularınıza düz bir Hayır demek yeterli belki, ama pekçok sorununun içinde gömülü modern tıbbın nasıl işlediğine ilişkin varsayımlarınız yanlış.

      Lütfen bu sorulara ilişkin uzun açıklamalar yazıp vaktinizi harcamayın. Temel tıp bilgisinden uzak açıklamaların okurlara bir faydası ve tartışmaya katkısı olacağını düşünmüyorum bu noktadan sonra.

      Şimdiye dek vakit ayırdığınız için de ayrıca teşekkürler.

      Beğen

  59. Yayınlamayabileceğinizi göze alarak yine de yazıyorum. Samimi olarak söylüyorum, ben de çok memnun ayrılıyorum (eğer bittiyse). Arkadaşlarımdan beni eleştirenler çok oldu, “iyi ki sen bari yazıyorsun diyen bir tek kişi çıkmadı”, umursamadım. Tek kale maç olacağına karşı görüşe de yer verdiniz, ben kendi adıma teşekkür ediyorum.

    Madem siz bir çeşit SON SÖZ söylediniz, ben de söylemek isterim:

    “Ispatlanamıyorsa olmadığını kabul etmek gerekir.” Bilimin geldiği son nokta bu mu? Birileri sonunda söyleyene kadar dünya yuvarlak değildi, Newton gösterene kadar yer çekimi yoktu. O yüzden “bazı” zihinler kabul edene kadar homeopati de fasarya. Hiç sorun değil, elbette benim gördüğümü bu 2358 blog okuru içinde başkaları da görecektir.

    Ben bahane ileri sürmüyorum, olan şeyin nedenini açıklıyorum. Bir şeyi ölçmek için yanlış metotlar kullanırsanız onu ölçemezsiniz. Cetvel ile sıcaklık ölçemezsiniz. Terazi ile radyoaktivite saptayamazsınız. Modern tıbbın ölçütleri ile homeopatiyi anlamak ve ölçmek mümkün değildir. Başka şeyler için doğru ama homeopati için doğru olmayan ölçüm metotlarını homeopati için kullanıp sonra da homeopatinin işlemediğini söylemek bilimsel değildir. Gerçek tarafsızlık, ölçme konusunda objektif olmayı gerektirir. Homeopatinin neden bu şekilde ölçülemeyeceğini gösterebilmek adına homeopatiyi anlatan 3 dakikalık bir kaç video koydum, probaganda diye izin vermediniz. Hastalık, sağlık ve iyileşme kriterlerimizin nasıl farklı olduğunu anlatan video için de merak eden googledan arasın bulsun, tümörler kendi kendine de iyileşiyor dediniz. Bizim yaptığımız iyileştirmeler kendi kendine oluyor öyle mi? Başka türlü olamaz çünkü bizim ilaçlar şeker ve sudan başka bir şey içermiyor. Bakış açısı bu olursa bizim size bir şey anlatabilmemiz mümkün mü, gerçekten dinliyor musunuz, yoksa dinler gibi mi yapıyorsunuz?

    Kulaktan dolma diye küçümsediğiniz bilgiler bana ait değiller, insanlığın kültürel mirası antik çağdan beri bilinen bilgiler. Homeopati 1810’da sıfırdan doğmadı, o zamana kadar bilinen ama bazı pratik eksiklikler nedeniyle düzgünce uygulanamayan konulara çözüm getirdi. Homeopatinin köklerini mitlere kadar izlemek mümkündür. Ve sizin gibiler ne derse desin gelişmeye de devam ediyor. Hangi dolandırıcı birilerini kandırmak uğruna binlerce sayfa kitap yazar, usta homeopatların yazdığı kitapların her biri 3000-4000 sayfa. Ve bu kişilerin hayat hikayelerine, mezarlarına bakın, ne kadar zengin(!) öldüklerini görebilirsiniz.

    Bana göre, siz bitirmek istiyorsunuz, çünkü ben oyunu diğerleri gibi sizin kurallarınızla oynamıyorum, ilacın içinde kaç molekül var tartışmasının tuzağına düşmedim. Allopatik tıbbın temellerini sorgulamaya açtım. Ve siz de konunun nereye gideceğini kestiriyorsunuz elbette.

    Benim içim son derece rahat, isterseniz hafta sonu, “turp gibiyim, hiç etkilenmedim” videosu yayınlayın. Fark etmez, ya kendinize çok iyi baktığınız için 10 tablet sizde hızlı reaksiyon yaratmadı ve önümüzdeki bir kaç hafta içinde gerçeği bizzat hissedeceksiniz, ya da masanın üstünde zıp zıp zıplatarak ve kameraya göstereceğim diye elinizde oğuştura oğuştura aldığınız tabletlerin etkinliği düştüğü için böyle oldu. Ben tablet emerken sizin kadar rahat konuşamıyorum, belki de çabuk yuttunuz ve tabletin ağzınızda kalma süresi kısa kalmıştır. Bunlar bahaneler değil, böyle olmadığını ilacın ambalajından bile anlayabilirsiniz, ilacı kapağın içine düşürüp el değmeden ağzınıza atmanız gerekiyordu, ben yazmayı unuttum. Deneyin başladığını fark ettiğimde zaten geriye 2-3 tablet falan kalmıştı deneyin bitmesine. Burada gecenin bir yarısı aklım başka şeylere takıldı, son tabletleri de kurtaramadım 🙂

    En önemlisi de şu, 2358 blog okurunun hepsi sizin son beyanınıza hiç kuşku duymadan inansa ve “aa homeopati fasaryaymış” dese bile gerçeği siz biliyor olacaksınız. Bu da bana yeter.

    Beğen

    • isil_arican 20 Şubat 2014 21:49

      Gerçekten kendinizi ikna etmek mekanizmalarinizi hayretle izliyorum 🙂
      Son olarak tabletlerin elimde tutulması sonucu etkilerini kaybetmiş ola içeceğime ilişkin oldukça yaratıcı bir bahane üretmişsiniz, süper!

      Bütün bu bahaneler, etkinin gözlenenmemesi, bana bir şey olmamış olması için Öne sürdüğünü bu sofistike nedenlerden çok daha basit bir açıklama var aslında: bu ilaçlar ise yaramıyor.

      Ama siz bunların işe yaradığına kendinize inandırdığınız için bu denemenin başından beri neden etki görülmediği ilişkin bahaneler üretiyorsunuz. Beni ikna icin değil, muhtemelen kendinizi de ikna etmek ve iddianızın asılsız çıkmasının neden olduğu çelişkiyi çözülecek için.

      Daha önce de belirttiğim gibi, artık bu tartışmayı bitiriyorum. Bu yorumu da onaylamayacaktım, çünkü yeni bir şey söylemiyor, daha önceki 100 yorumun tekrarı.

      Ama verdiğiniz inanılmaz teyit önyargısı silsilesini okurlar görsünler istedim.

      İkimiz de yeterince konuştuk, bırakalım bundan sonra okurlar karar versinler.

      Beğen

    • “masanın üstünde zıp zıp zıplatarak ve kameraya göstereceğim diye elinizde oğuştura oğuştura aldığınız tabletlerin etkinliği düştüğü için böyle oldu. Ben tablet emerken sizin kadar rahat konuşamıyorum, belki de çabuk yuttunuz ve tabletin ağzınızda kalma süresi kısa kalmıştır. Bunlar bahaneler değil, böyle olmadığını ilacın ambalajından bile anlayabilirsiniz, ilacı kapağın içine düşürüp el değmeden ağzınıza atmanız gerekiyordu”
      3 gündür düşünüp düşünüp gülme krizine giriyorum. Sayende epey güldüm sağol!

      Liked by 1 kişi

      • Gülmek sağlığa iyidir, mühendis’cim madem homeopati ile katkıda bulunamıyoruz sağlığınıza bari böyle yardımcı olalım.

        Arsenicum Album 30C ve saat başı bir globul ile oldukça “insaflı” ve güvenli bir deney önermiştim aslında. O da Işıl Hn’a hafif geldi.

        Homeopatinin etkili olup olmadığını gerçekten merak eden herkesi daha önce İlyas Bey’in önerdiği Glonoinum 30C kullanmaya davet ediyorum. O benden daha tecrübeli, daha sert reaksiyon gösterecek bir ilaç seçmiş. Onun yazısını daha erken fark etseydim ben geri adım atardım aslında deneyin ilacı bu olsun diye.

        Sonuçları da ister buraya yazın, ister sadece kendi merakınızı gidermiş olun ama verin 7.5 doları, kurtulun bu kadar yazı okumaktan. amazon’da var bu ilaç.

        * İlacı kapağın içine düşürüp el değmeden ağzınıza atın başka bir şey yapmadan sonuna kadar emin. (artı eksi 15 dk bir şey yemeden ve o gün kahve içmeden, tercihen sonraki günlerde de)

        * Bir semptom ortaya çıkana kadar 30 dakikada bir yeni bir tablet emin. Sonra bırakın. (işi sağlama almak için dozu artırdım 🙂

        Mesela kahvaltıdan yarım saat sonra başlayın, öğlen yemeğine kadar yarım saate bir alın. Hiç bir şey olmazsa öğlen yemeğinden sonra istiyorsanız devam ederseniz, bir günden fazla kullanmayın. Mesela akşam yemeğinden sonra artık almayın.

        Kendi merakınızı kendiniz giderin bu kadar kafanızı meşgul etmeyin bu yazılarla. O fasarya demiş, bu etkili demiş, rahat olun, kendi cevabınızı kendiniz verin.

        İşte göstereceğiniz belirtiler:
        http://www.homeoint.org/clarke/g/glon.htm

        UYARI: Sadece zaten sağlıklı iseniz bu deneyi yapın ve bazı belirtiler ortaya çıkar çıkmaz başka ilaç almayın. Bu ilaç nitrogliserinden yapılmaktadır. Elbette 30C’nin içinde bir tane molekül bile olmayacak. Ama yine de bilin istedim.

        Beğen

  60. Denmiş ki homeopati hızlı, kolay ve etkin tedaviye imkan veren bir yöntem hem de ucuz vs, zaten bu sebeple ilaç endüstrisi homeopatiye saldırıyor (gerçi çok yerde izin veriliyormuş, öyle büyük bir saldırı da yok ya neyse). Bence bu yöntemi ciddi ciddi yaygınlaştırmaya ve modern farmakolojiyi toptan terketmeye yönelik büyük bir hareket gerekli bizlere. Düşünsenize her yerde homeopatlar insanları şu an kullanılan ilaçlara göre çok daha başarılı bir şekilde tedavi ediyor ve insanlar hızla iyileşiyor. Homeopati gerçekten çalışıyorsa, modern yöntemler hızla terkedilip tamamen homeopatiye geçilmeli. Sağlık sistemi tamamen homeopatik tedavi üzerine kurulmalı ve halk sağlığı için bu yöntem bir numaralı öncelik yapılmalı. Ben olsam homeopati için ilaç sanayii ile devrimci bir mücadeleye girişirdim.
    Gerekirse bu ilaçların her yerde homeopatlar tarafından bedava üretilip uygulanması için kaynaklar arar ve durmadan ilaç sanayiine saldırırıdım, zira bu savaş evde oturup arsenicum album satarak kazanılamaz. Öyle “isteyen hompeopatiye gelir, isteyen modern tıbba” demekle olmaz bu iş bence. Homeopatlar göreve!! A spectre is haunting Europe, the spectre of homeopathy…

    Beğen

  61. Asuman Konuk 24 Şubat 2014 11:59

    SEVGİLİ IŞIL HANIM!!!
    Günlerdir homeopati deneyinizi ve bununla ilgili bütün yazıları, yorumları postalarımdan, sitenizden, youtube’dan okuyorum, seyrediyorum, internetten araştırıyorum…Başım döndü, aptala döndüm, gözlerim çift görmeye başladı ama asıl merak ettiğim şeyi bir türlü bir yerlerden bulup öğrenemedim. Arsenicum album 30C nin yan etkilerini, kullanım şeklini,
    hakkındaki tartışmaları hepsini öğrendim, tamam da; Bu “ilaç” “neye iyi geliyor” diye yazanı,
    anlatanı, söyleyeni bulamıyorum. Neyi tedavi etmek için kullanılıyor bu hap? Ne işe yarar?
    Yani diyelim siz bir deney yapıp, yan etkilerinin olup olmayacağını gözlüyor olmasaydınız da,
    bir hasta olarak homeopatınıza tedavi için gitmiş olsaydınız, o da size bu ilacı önerseydi,
    Hangi hastalık olacaktı bu??? Nolur yazıverin de öğreneyim.
    Videolarınızda da yazılarınızdaki aynı kibarlık ve nezaketi gözlüyorum. Kelimelerinizi seçerek
    düşünerek kullanıyorsunuz. Size yapılan onca saldırı ve nerdeyse aşağılama ve hakarete rağmen. İyi de yapıyorsunuz. Ben kibarlık etmeden söyleyeyim; homepatların (Bu ne demekse zaten) saplantılarından bıktım usandım artık. Öğrenilecek binlerce keyifli konu var dünyada. Kendi adıma, sizin bu deneyinizin bir hafta geçince yazacağınızı söylediğiniz sonuçlarını da okuduktan sonra, bu konu hakkında herhangi bir şeyi artık takip etmek istemiyorum. Bir yıldan fazladır homeopatiyi takipteydim. Deli saçması şeyler için gereğinden
    fazla bir süre.
    Sabah sabah yalansavar ekibi olarak ilk video muhabbetlerinizi izledim. Çok keyifliydi.
    Günüm güzel başladı. Sağolun, sağlıklı olun, devam edin. Mumunuz hiç sönmesin.

    Beğen

    • isil_arican 25 Şubat 2014 07:23

      Tesekkurler! 🙂
      Bir hafta sonraki sonuclarin videosunu dun yayinladim bu arada, Youtube kanalinda bulabilirsiniz. Denemyi detayli anlatan yaziyi da ilk firsatta kaleme alacagim.

      Beğen

  62. Asuman Konuk 24 Şubat 2014 12:17

    Ah Yalelli ah, daha hacı hocanın muskalarından tam kurtulamadı bu ülkenin insanları. Size de
    cinci Mehmet Hocaefendinin yanında bi dükkan açarız, orda satarsınız ilaçlarınızı artık. Bu ülke “modern farmakoloji” yi toptan terk eder mi bilmem ama, ederse zaten ülke olarak dünyayı toptan terk eder göçer gideriz. Haydi homeopatlar, durmak yok göreve devam. Yokoluş sürecini hızlandırmak için aşıları falan da siz yapın. Homeopatik prensiplerle aşılar yapın mesela. Çocuklarımıza verelim. Öldüklerinde de “Allah verdi, Allah aldı” deriz. Zaten ülkenin nüfusu fazla iyi olur. “Homeopatik nüfus planlaması deriz buna da.
    Öf sıkıldım ben sizden.

    Beğen

  63. ben ege üniversitesi eczacilik fakültesi mezunu bir eczaciyim…..

    [Yorum, homeopat isim ve iletişim bilgileri verdiği ve burada reklam yapmaya çalıştığı için moderatörlerce düzenlenmiştir.]

    Beğen

  64. Işıl Hanım,

    Sabrınız için teşekkürler öncelikle. İçinde etken madde olmadığını hem homeopatların hem anti-homeopatların kabul ettiği su için “ama ucuz” savunmasının yapıldığını görmek benim için eşsiz bir deneyim oldu 🙂

    Ben tıp falan okumadım, işletmeciyim. Üniversitede öğrendiğim kadarıyla biraz fizikokimya, biraz genetik, biraz biyoloji, biraz kuantum biliyorum (fizik olan. evrenden para ve koca istediğimiz değil). Savunmaların çoğunu okudum (sıkıldım açıkçası bir yerden sonra) Ancak şu an bu bakış açısıyla yaklaşınca milkshake, kemik erimesi ilaçlarının şahı gibi geliyor (çalkalanmış kalsiyum! ama ellemeden içicez.)

    E.

    Beğen

    • isil_arican 16 Nisan 2014 08:59

      Aslinda homeopatlara gore, ideal kalsiyumlu milkshake’in icinde kalsium kalmayacak kadar sulandirilmis olmasi geekiyor 😀

      Beğen

  65. Gözümüz aydın, eczacılık fakültelerinde homeopati seçmeli ders olarak okutulacakmış. http://birgun.net/haber/alternatif-tip–hacettepede–secmeli-ders-12955.html

    Beğen

    • isil_arican 16 Nisan 2014 09:00

      Hacettepe universitesinin, bir sonraki adimda muska yazmayi secmeli ders olarak getirmesini bekliyoruz 🙂

      Beğen

  66. Canan Bozkurt 25 Nisan 2014 23:26

    Yıllardır dilimde tüy bitti bunları anlatacağım diye.Harika bir yazı olmuş, oldukça bilgilendirici, çok kişiye ulaşması dileğiyle. Son yıllarda inanılmaz bir talep var homeopati denen çılgınlığa. İnsanlar tedavilerini yarıda bırakarak tüm varlıklarını adıyorlar buna. Ayrıca bir WHO lafıdır geçiyor, efendim WHO homeopatiyi kabul etmiş bilmem ne, ben böyle bir kaynak göremedim hiç. Var mıdır aslı astarı? Homeopati eğitimleri veriliyor bir de. Sömürtmeyin kendinizi insanlar gözünüzü seveyim. Biraz araştırmak gerek.

    Beğen

  67. ben 5-6 yıl önce bir dönem denedim hiç bir faydasını görmedim… yarın başka bir homeopatla yeniden deneyeceğim… sonuçları 1-2 ay sonra paylaşırım…inşallah bu sefer yarar, çünkü tıbben verilen allerji ilaçlarından da bir yayar görmiyor ve fazlasıyla etkiye maruz kalıyorum…

    Beğen

  68. ilave:: fazlasıyla yan etkiye maruz kalıyorum demek istemiştim.. ve eğer homeopati= plasebo ise bende işe yaramıyor demekki, çünkü çok ümitlerle ve inanarak almıştım tedaviyi… bakalım bu kez ne olacak..

    Beğen

  69. Yazdığınız makale ve sonucundaki tartışmalar çok ilgimi çekti. Aslında son yıllarda ülkemizde homeopatinin bir takım kişilerce amacından, tanımından saptırılmaya çalışıldığını üzülerek izliyorum. Bazı kurumlar tarafından bir kaç aylık kurs karşılığında ve tıbbi eğitim alt yapısı olmayan kişilere homeopat sertifikası ve tabii ki homeopat ünvanı bahşedildi!! Ben bu kişilerin yeterliliğinden emin değilim ancak onlar kendilerinden çok eminler hatta bazıları seminerler bile veriyor. Son yıllarda homeopatinin ne olduğunu bile tam bilmeyen eski reikiciler (!) , eski kuantumcular(!) şimdi artık bu tanımın içini boşaltıp kendilerine ekmek çıkartma peşindeler. Peki ülkemizde yeni yaygınlaşan bu eski bilim şarlatanlar tarafından oyuncak edilirse ne olacak? Belki de ciddi, bilgili kişilerce şifa görecek olan binlerce hasta bundan faydalanamayacak. Üstelik homeopati ülkemizde tam olarak anlaşılamadan sonsuza dek kurtulamayacağı bir karalama yaşayacak. Sizlere bu satırları yazarken aslında aynı şeyleri sene başında Almanya’da bulunan en eski homeopatik ilaç üreticisi firmaya da yazdığımı anımsıyorum. Çünkü ben senelerdir onların hayvanlar için üretilmiş homeopatik ilaçlarını ithal edip özellikle yarış atları sektöründe pazarlıyorum. Evet yıllardır! 2005’ten beri.. Yüzlerce kutu kullanıldı. İşe yaramasa kullanılmazdı. Çünkü atları kandıramazsınız, “plasebo etkisi ” onlar için geçerli değil. Ve at sahibi eğer bir ilaç işe yaramıyorsa ona asla para vermez. Bunları bilim çerçevesinde ve yıllarca yaptığım gözlemlere dayanarak söylüyorum. Ancak son zamanlarda sıkıntılıyım.. Hele bir yerlerde feng shui ile homeopatiyi aynı potada karıştırmış, üstün bilgili(!) kişinin yazdığı yazıyı okuduktan sonra şu “evrene mesaj gönderen ” süper şahısların benim eski dostum homeopatiye bulaştığını üzülerek gördükten sonra ve üstüne üstlük Alman partnerimin ; insanlar için dedesinin dedesi tarafından geliştirilmiş ve kendisinin de senelerdir ürettiği homeopatik ilaçları ülkemize tanıtmam konusunda ilk kez ısrarcı olduğu bir dönemde…
    Neyse , bir şekilde dahil olduğum sohbeti şu iyi dileklerle noktalamak istiyorum: umarım homeopati yanlış yönlere çekilmez ve ülkemizde ( aynı İtalya, Hindistan gibi) layık olduğu yeri bulur. Ve umarım tavuk mu yumurtadan çıktı yumurta mı tavuktan şekline dönen tartışmanız artık bir son bulur. Çünkü homeopatinin faydasızlığını tartışmak bana göre dünyanın yuvarlaklığını tartışmak kadar zaman kaybıdır. Benim fikrime göre homeopatiye ciddi dernek, kurum ve kuruluşlar sahip çıkmalı, homeopat ünvanı herkese değil , altyapısı olana verilmelidir.

    Beğen

    • isil_arican 08 Mayıs 2014 07:50

      Sevgili Nympho,
      Makaleyi tekrar okumanızı öneririm. Zira homeopatik solüsyonları kimin hazırladığından çok bu solüsyonların içinde herhangi bir fizyolojik etki gösterecek madde olmayışı bu yöntemin esas sorunu. Basitçe, homeopati su içtikten sonra içilen sudan mucizevi etkiler beklemekten başka birşey değil. Anneannelerimizin bize sınav öncesi içirdiği, plasebo etkisi yüksek ‘okunmuş su’ kavramından bir farkı yok.

      İçinde su olduğunu bile bile, üzerine tonlarca para verip bu sudan medet uman yetişkin insanlara söyleyecek bir sözüm yok, herkes kendisine istediği tedaviyi uygulamak ve şarlatanca yöntemlere para kaptırıp medet ummakta özgür sonuçta. Ama çocuk ve hayvanlara sözdebilim temelli etkisiz tedavileri uygulanmasını istismar olarak görüyorum şahsen. ne çocuklar ne hayvanlar dertlerini anlatabilecek durumda değiller. Kanımca yarış atlarına homeopati uygulanmasında da aynı sorun mevcut, bir nevi hayvan istismarı.

      Çünkü atları kandıramazsınız, “plasebo etkisi ” onlar için geçerli değil.

      Bu iddianız doğru değil. Literatürde, bol miktarda hayvanlara uygulanan plasebo çalışmaları mevcut.

      Hayvanlarda plasebo etkisi, hayvanı gözleyen kişinin beklentisi ile paralel olarak ortaya çıkıyor. Etkinliği olmayan tedaviler hayvanlara uygulandığında, hayvan davranışlarında bir değişiklik olmasa da o davranışı gözleyen sahiplerinin bunları algılaması değişiyor. Hayvan aynı semptomları gösterse de, gözleyen kişi verilen tedavinin hayvanı iyileştirdiğini düşündüğü için sanal bir iyileşme gözlemliyoruz.

      http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/19912522
      http://www.the-scientist.com/?articles.view/articleNo/33468/title/Rats-Get-Placebo-Effect/
      http://news.ufl.edu/2012/11/27/placebo-effect/

      Beğen

  70. sevgili Nympho,

    yazınız yüreğime su serpti, ben inandığı halde fayda göremeyen biriyim ( üstelik o dönemin hemen ardından hem alerjik, hem beslenme ve bunlarla tetiklenen anoreksiyi andıran oldukça zor birkaç yıl geçirdim) Hala toparlanmaya çalışıyorum..
    . ve maalesef bir arkadaşım da çok inanarak hem de aynı zamanda kendisi ve ailesi için kullanabilmek amaçlı kurslarına devam edrken ısrarlı bir jinekolojik kanaması olmaktaydı.. rahiminde miyomları vardı..ve tıbbi müdahaleyi ısrarla kabul etmedi…2 yıl homeopati ilaçları ve kanaması devam etti ama onun içi rahattı… vücudu bir şekilde temizlik yapıyor olmalı diye düşünüyor homeopatiye devam ediyordu… sonra bir gün acile kaldırılmasını gerektirecek bir kanamayla hastaneye düştü ve son 2-3 ayda gelişmiş bir kanseri olduğu teşhis edildi…..rahimi alındı, kemoterapi, radyoterapi filan…ve ben hala homeopatiye güvenmek istiyorum çünkü tıbbın içine yerleşmiş pazara güvenmiyorum.. dua ediyorum bugün gideceğim yeni randevum hayırlı olsun ve burada güzellik ve sağlık haberleri paylaşayım..
    sevgimle..

    Beğen

    • isil_arican 08 Mayıs 2014 07:54

      Ebru Hanım,
      Verdiğiniz örnek çok çarpıcı, umarım sizin de bu konudaki bakış açınızı sorgulatır.
      Zira arkadaşınız, erken tanı ile tamamen tedavi edilebilecek bir tür kanser hastalığını homeopati ile tedavi etmeye çalıştığı için kanseri ilerlemiş ve çok daha ciddi bir evreye gelmiş.

      Ne yazık ki bu işler duayla, temenni ile olmuyor. Bir şeye inanmak istememiz, o şeyi gerçeklik haline getirmiyor.

      Rahatsızlığınız nedir bilemiyorum ama siz gene de tıbba güvenin, arkadaşınızın başına gelen şey sizin de başınıza gelmesin.

      Beğen

  71. ışıl hanım,
    uyarnıza teşekkür ederim… bir hatırlatma yapayım, arkadaşımın kanseri 2-3 aylık iken yakalandı..kanamaları için hastaneye gidiyordu ve tipik miyom kanamaları teşhis ediliyor ve rahiminin alınması gerektiği söyleniyordu..Çok şansıylıymış ki 2 sene gibi bir zaman beklemesine rağmen kanseri çok erken teşhis edildi..sorgulamamı hatırlatmakta haklısınız çünkü homeopatik tedavilere devam ediyorken kanser olması yeterince düşündürücü..

    benim rahatsızlığım yıl boyu süren alerji dolayaısıyla KBB ve gözlerde kaşıntı, yanma, hassasiyet, konkanın allerjik ödemi dol.ile söyle rahat rahat nefes alamama, sindirim sistemi allerjisinden yetersiz beslenme ve dol.ile kansızlık, kemik yoğunluğu kaybı ve dol.ile çabuk yorulma vs… tıbbi ilaçlara hep başlayıp yan etkilerindeb bırakmak zorunda kalıyorum… Tıbba karşı değilim..

    saygılar..

    Beğen

  72. youtube’da çok farklı bir video izlerken taa buralara kadar geldim (arif’in manchester’e attığı golü ararken songül karlı videosuna gitmek gibi birşey.) sonra videonuzu gördüm ve tek tek yorumları okuduktan sonra bütün videoları ve böyle balon bir sektörü çürütme azminizi hayranlıkla izleyip çok güzel 1-2 saat geçirdim. artık sıkı bir takipçinizim.

    T.K.

    Beğen

  73. Isil Hanim,
    Bu guzel yaziniz icin tebrik ederim. Hekim degilim, ayrica kesinlikle bu konunun uzmani da degilim ama bir biyokimyager olarak yazinizi okudugumda savundugunuz seyler mantikli geliyor. Ancak bir karsit goruslu hekimin de ne dedigini duymak isterim bu konuda. Buyuk ihtimalle biliyorsunuzdur ancak homeopathie hakkindaki calismalarin devam etmesini savunan hekimler de var, ornek olarak “The conclusions on the effectiveness of homeopathy highly depend on the set of analyzed trials” by Lüdtke R, Rutten AL. doi: 10.1016/j.jclinepi.2008.06.015. Ayrica Avrupa da yasiyorum ve burda da hekimler homeopathie ye fazlaca basvuuryorlar.
    Anladigim kadariyla homeopathie/allopathie tartismasi tip alaninda oldukca yaygin ve isin bir de tabii ticari boyutu var.

    Cok guzel bir site yapmissiniz ve su anda kesfettim. Takip etmeye devam edecegim.
    Kolay gelsin,

    Dr. Mehmet Nail NASIR

    Beğen

    • isil_arican 27 Eylül 2014 04:20

      Ilginize cok tesekkur ederiz!

      Ben sahesen artik homeopatinin ise yarayip yaramadiginin arastirilmasi icin kaynak harcanmasina karsiyim. Arastirilaracak pekcok konu var, ve elimizdeki kaynaklar oldukca sinirli. Defalarca ise yaramadigi kanitlanmis ve sudan baska birsey olmadigi bilinen bir yonteme her yil milyonlarca dolarlik arastirma fonu ayriliyor. Sizin de bahsettiginiz gibi isin inanilmaz bir ticari boyutu var. Bu gibi asilsiz seyler yerine kaynaklarimizi gercekten ilgi bekleyen onemli konulara ayirsak daha iyi olur diye dusunuyorum.

      Su makale ilginizi cekebilir.

      http://www.sciencebasedmedicine.org/fun-with-homeopaths-and-meta-analyses-of-homeopathy-trials/

      Sevgiler,

      Beğen

  74. İnanılmaz. Alternatif tıp lehine yorum yapanların saldırganlıkları ve sürekli aynı argümanları sunmaları gave me a cancer. Arada işe yaradığına dair örnek veren farklı(!) insanların da örnekleri nedense hep aynı. Kolda uyuşma? Zaten böyle bir şeyin ciddi bir hastalık olması nadirdir. (Başka belirtiler de ortaya çıkardı yoksa.) Placebo etkisi ile de çözülebilir. Öte yandan, uzman olduğunu söyleyip “şu hastalıkları iyileştirdim” diyenler de önemli hastalıkları iyileştirememiş. Placeboya zaten kimse karşı çıkmıyor.

    Beğen

    • Çağatay 18 Ocak 2015 14:58

      Dünya hala toplumun önemlice bir kısmının düşünsel olarak ortaçağ karanlığında yaşadığı bir yer ne yazık ki. Bu sebeple bu işler kolayına düzelmez. Bu arada beynimizin inanç üreten, kalıplara inanan bir mekanizması olduğu da biliniyor. Bu konuda “Michalel Shermer’in İnanan Beyin: Beyin neden inanç üretir” kitabını özellikle bu homeopat arkadaşlara tavsiye ederim. Onun peşine de Carl Sagan’ın karanlık Bir dünyada Bilimin Mum Işığı kitabını okurlarsa, akıl sağlıkları yerine gelecektir. Bir nevi homeopati tedavisi öneriyorum işte. 🙂

      Beğen

  75. Bİlgi edinmeniz açısından Homeopati diğer 14 farklı yöntemle birlikte 27.10.2014 tarihli ResmiGazetede yayınlanan Geleneksel ve Tamamalayıcı Tıp Uygulamaları yönetmeliği uyarıca TC Sağlık Bakanlığı tarafından tanınan ,doktorlar ve diş hekimleri tarafından uygulanmasına izin verilen ve çerçevesi çizilen bir tedavi yöntemi statüsü kazanmıştır
    .’Eppur si muove’-Galileo

    Beğen

    • Çağatay 18 Ocak 2015 14:55

      Çok yazık, ama şaşırtıcı değil bu dönem için.

      Beğen

    • Dogukan Duman 18 Ağustos 2015 07:35

      Evrim konulu bir makalenin devletin sözde bilim kurumunun çıkardığı bir dergide sansüre uğradığı bir ortamda şaşırmadım kaldı ki daha bir çok örnek mevcut

      Beğen

  76. Çağatay 18 Ocak 2015 14:43

    Bu kadar saçma bir şey için ne kadar çok yorum yapılmış. Adamlar bildiğin suyu, şekeri ilaç diye kakalıyor hepsi bu. neyini tartışıyorsunuz arkadaş. 21.yüzyıldayız ama karanlık devam ediyor. Herkese maalesef artık TÜBİTAK’ın malum sebeplerle baskısını yapmadığı ancak sahaflarda bulunabilen bir kitap tavsiye ediyorum: Carl Sagan – Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı
    Ne yapın edin okumadıysanız bu kitabı bulup okuyun. Hatta benim gibi TÜBİTAK’a yeniden basması için mail atın. Basma ihtimalleri artık pek kalmamış olsa da. Başka yayın kuruluşlarına da mail atın ki bu kitap acilen yeniden basılsın. Bu homeopati ilaşlarına inananlara da acilen akıl sağlığı dilerim!!!

    Beğen

  77. Bu tıp doktorları meslekleri elinden gidicek korkusuyla nereye saldıracağını şaşırmış görünüyor. sakın bunlara inanmayın benim homeopati ile hayatım değişti boş laflar bunlar.

    Beğen

    • Eren Ceylan 13 Mart 2015 18:58

      Yorumunun ardından aklıma hemen çin tuzu konusunda tartıştığım arkadaşımın “Sen ne dersen de, ben buna inanıyorum tamam mı?” gibi bir şey diyerek tartışmayı bitirmesi geldi. Araştır araştır, iddiaların pek alı yok de ama sana böyle desinler. Üzücü.

      Beğen

  78. Eren Ceylan 13 Mart 2015 19:56

    Okumaya dün gece başladım, arada uyudum uyandım kaç saat oldu okudum bitirdim sonunda yazıyı ve yorumlarını. İlk olarak:

    Kaç saattir de ara ara çamaşırları makineye atmaya uğraşıyorum, yurt hayatı işte, zamanını da kaçırırsan boş makine kalmıyor. O arada aklıma geldi, bu benzer benzer iyileştirir ilkesini kullanan homeopati, madem de bazı arkadaşların dediği gibi etkin maddenin kendisinden ziyade maddenin suya bıraktığı iz/frekans üzerinden çalışıyorsa acaba bunu tıp dışında da kullanabilir miyiz? Mesela leke yaptığında uğraştıran bir maddeyi seyreltip zor çıkan lekeler üzerinde kullanabilir miyiz?

    İkinci olarak ise birçokları gibi sabrınıza hayra kaldım.. Mesela Deneme arkadaşın yorumlarını CD örneğine verdiği desteği gördükten sonra atlaya atlaya okumaya başladım. Sonra iş tüm yorumlara yarım bakmaya döndü ve ah, sonun bitti işte hepsi…

    Harbi neydi o CD örneği yahu, “moleküller ötesi şeyler de mesela radyo dalgaları. Sonracıma al iki CD’yi ver kimyagere fark bulamaz ama CD çalarda birinden müzik çıkar…” Şimdi sen CDleri fizik ötesi şeyler olarak mı görüyorsun, yoksa sadece ikna amaçlı çarpıtıyor musun? Birkaç kez okudum mesela şu an, Deneme arkadaşın yaptığı açıklamaya göre de değerlendirdim bi, elektrikten bahsetmeni daha önce anlayamıyordum mesela da eğer onu da CD örneğiyle aynı anlamda kullanmışsa… Vay arkadaş, zavallı paragraf, zavallı paragraf kavramı, dehşete düştüm resmen.

    Abicim siz şekere neyi kodluyorsunuz, neyle kodluyorsunuz? Kendi açımdan yukarıdaki bir yorumda sorulan soruyu da çok sevdim, hatırladığım kadarıyla değiştirip tek soru olarak sorarsam: kanalizayondaki o kadarşey noluyor d akodlanmıyor bu suya?

    Asena Devlet ile Gamze Arpacıyı aynı kişi sanmışım bir ara. Birbirlerinden farkları Asena hanımın (hıh?) daha saldırgan olması, tıp doktoru olmaması ve “sözde-skeptik, bigpharma falan gibi ifadeleri sık sık kullanmayı içeren bir ifade biçimi edinmek olması gibi geldi.Eğer aynı kişi olsalardı “Hitabeti güçlü, iddialara yanıt vermeden geçiştirmede başarılı, sürekli iknaya oynayan ve yönlendirmesi iyi” biri olduğunu söyleyecektim. Hatta o kadar iyi ki kendisinden iğrenmedim. Sanırım bu yorumu, bana daha tatlı görünen(kibarlığından, yumuşaklığından ve yorumların yanında duran resimden dolayı olsa gerek) Gamze’ye yapabilirim. Ancak eğer Asena’nın yorumlarını Gamze’nin daha kibar yorumlarının devamı olarak almazsak bu durumda kaba ve at gözlüklü bile diyebilirim. Neden uzun uzun bunu yazdım bilmiyorum da içimden geldi.

    Son olarak da alakasız bir şey: Gravatar ya da ne deniyorsa, ona bir çözüm yok mu? Kişilerin yorumlarının yanında rastgele çıkan bu resimlerin kişilere ve yorumlarına karşı düşüncelerimizi etkilediğini düşünüyorum, en azından bu bende böyle oluyor. Yazının kendi üslubu dışında daha ukala, daha sinirli, daha saldırgan görüyorum.

    Beğen

  79. wwwbodytrcom 24 Mayıs 2015 04:29

    Bugün başka bir sitede Işıl Hanım’ın konuyla ilgili videosunu gördüm. Işıl Arıcan ismi çok tanıdık gelince e-postamı taradım, 2013’de yazışmışız, kendisine tekrar iyi dileklerimi gönderiyorum.

    Homeopati’ye gelirsek, niye gelelim derim? Aptallık parayla mı? Hayır, bedava! Öte yandan, inanç da öyle… Geçen gün, bilmem kaç yıl önce yazdığım “sihirli kolye” satanları alenen eleştirdiğim bir yazının davası sonuçlandı, 100 günden fazla adli gün cezası aldım, bu da temyiz edilemez şekilde nihai karara olarak birkaç bin liraya çevrilip avukat masrafı da bana yüklendi. Onun için baya zamandır umut tacirleri ve onların ürünleriyle ilgili Türkiye’de yazamıyorum, devam eden başka davam da var zaten, zayıflama haplarının biri yüzünden. Bu sebeple biz burada ABD’deki gibi umut tacirlerini hak ettikleri gibi eleştiremiyoruz bile.

    Ancak, tek diyebileceğim, homeopat arkadaşlar kusura bakmasın, zayıflamak için olmadık şeylere inanan insanlardan daha kötü bir çukura düşmüşler. İnanın şuradaki yorumları okumadım, videoların tamamını da izlemeye gerke görmedim, ilk üçünü ve sonuncusunu ve bir hafta sonra olanı izledim, fazlasıyla yeterli geldi. Işıl Hanım’a teşekkürler, ben olsam açık açık söylüyorum ki, o eser miktarda arsenik barındıran şeker tabletlerinin hepsini toptan yutar, homepatlara da gidip çakıl taşlarına tapınmalarını tavsiye ederdim. Ne bileyim, o daha mantıklı geliyor bana.

    Bu kadar yorumu kim yazmış, kim okumuş, hayret. Işıl Hanım zahmet edip bu zırvayı aydınlatmaya tenezzül ettiği için ne kadar teşekkür etseniz az, konuya ilgili biriyseniz.

    Neyse ben de bari gidip şişmanlıktan şikâyet eden danışanlarıma insan yağı yemelerini söyleyeyim ama eser miktarda, seyreltilmiş olarak elbette. Obeziteye karşı, deri altı yağları!

    (Not: Burada ismim bodytr olarak çıkıyor, orayı sattım, ilgim kalmadı artık, öylesine bir düzeltme.)

    Beğen

  80. Plasebo ilaçları, hastanın kullandığı ilacın plasebo olduğunu öğrendiği andan itibaren plasebo etkisinden çıkar. Toplumda plesebo ilaçlarının yaygınlaşması ve bununla beraber popülaritesinin artması, bunu takiben hastaların kendilerine plasebo tedavi uygulandığından şüphelenmesi, bu sebeple tedavinin etkilerinin düşmesi sebebiyle homeopatinin uydurulduğunu düşünmekteyim. Plasebodan şüphelenen hastaya “ama bu plasebo değil Fransa’da onaylanmış yeni bir tedavi şekli” diyerek leblebiyi altına boyayarak yeniden yutturma şekli bence.

    Beğen

  81. Tolga Tarkan Ölmez 17 Ağustos 2015 15:41

    Verilen emek gerçekten takdire şayan. Araştırmadım ama bu yalansavar kadrosunun asıl meşgale olarak akademik çalışmalara devam ettiğini düşünüyorum fakat bu işe bu kadar vakit ayırıp halkı bilinçlendirmeye çalışmak da oldukça etkileyici ve eminim epey yorucu.

    Bence elinde bilimsel kanıt olmadan ortaya çıkan bu yılan yağı satıcılarına karşı biraz daha ağır bir dil kullanmalısınız. Muhtemelen bu size hatırı sayılır bir okuyucu kitlesi kaybettirecek fakat değerli zamanınızı bu şarlatanlarla tartışmaya harcamaya değmez, zannederim. Randi, Dawkins gibi bilim mücadelecileri de çoğu zaman şarlatanlarla alay edilmesini ve aşağılanmasını tavsiye etmişler. Bu gibi zamanlarda Ferhan Şensoy’ un şu lafı aklıma gelip gelip duruyor, “bu tiple mücadele mümkün değil!”. Polemikçilerle bütün bir günü harcamak mümkün, onun yerine bu kişilerin düzenbazlıklarını öne çıkaracak örnekler üzerine araştırmalar yapmak (e.g. kozmik lokum) daha mantıklı gibi geliyor bana. Bu konuda benimle aynı düşünmeniz ve yardım istemeniz durumunda elimden geldiğince yardım sağlayabilirim.

    Emeğiniz için çok teşekkürler.

    Beğen

  82. Dogukan Duman 18 Ağustos 2015 07:28

    Işıl Hanım merhaba,
    öncelikle okurken “insanda hiç mi mantık olmaz yahu üstelik bunlar kendimizin ve ailemizin canını emanet ettiğimiz sözde doktorlar” diyerek ufak çaplı sinir krizi geçirdiğim bu iddialara soğuk kanlılıkla ve bir bilim insanına yakışan yöntemlerle cevap verdiğiniz için sizi kutluyorum ve bizleri bilgilendirdiğiniz için şükranlarımı sunuyorum .
    Ben bir tıp doktoru olmama biyoloji ve tıpla özel ilgi alanım olduğu için ilgilenmeme rağmen tarafsızca tüm yazılanları okuyunca homeopatinin safsatadan ibaret olduğunu anlayabiliyorken soruyorum şimdi homeopatinin geçerli olduğunu iddia eden ve birçok tıp dersi almış canımızı emanet ettiğimiz doktorlara yahu o diplomaları nerelerden aldınız ?
    Ayrıca umarım kimsenin başına gelmez fakat bu homeopatiyi savunan doktorlardan birinin çocuğunun başına kanser gibi modern tıbbın dahi tedavide zorlandığı ( edemediği değil) bir hastalık gelse kaçı homeopatiye başvurur
    Hepinizi akla ve mantığa davet ediyorum o diplomaları cerceveleyip duvara asin diye vermediler malesef
    Işıl Hanım yazılarınızın devamını bekliyorum iyi çalışmalar

    Beğen

  83. Nöroloji Uzmanı 18 Ağustos 2015 08:31

    Sayın Arıcan,
    Bilim ve gerçeklikten uzak iddialara bu kadar sabırlı ve hoşgörülü olmanız takdire şayan. Ama maalesef ne kadar anlatmak isteseniz de insanlar anlamak istemiyor. En kötüsü de tedavi edilebilir hastalıklarda bu yöntemlere başvurarak tedavi olma şanslarını yitiriyorlar veya başkalarına da zarar veriyorlar. Bu son yıllarda ülkemizin bir gerçeği. Sadece homeopati için değil, tüm alternatif tıp yöntemlerini kanıtlanmış tıbbi tedavi yerine koyan anlı şanlı doktorlar da var. Tıbbın alternatifi olur mu? Saygılarımla.

    Beğen

  84. Ne guzel demissiniz, en dogru fikri bilgi edinerek verirsiniz diye. Bu yazinin amaci da o. Homeopati nedir bilmeden inanan kisilere isin ic yuzunu gostermek.

    Hoemopati yanli sitelerin propagandasini yapmaniz disinda yukarida anlatilan bilgilere teknik olarak bir itiraziniz yok diye anliyoru, zira yorum yapmamissiniz.

    Beğen

    • Merhabalar,ben sizler kadar bilgi sahibi değilim otizmli çocuğu olan bir anneyim sadece.Homeopatik ilaçların 4 çeşidini kullanıyorum.O kadar iyi geldi ki oğluma tahmin edemezsiniz,gayette işe yarıyor

      Beğen

  85. Merhabalar. Aile olarak tamamen homeopati kullanmayı seçtik. Şu ana kadar çözemediğimiz bir sorun ile karşılaşmadık. Alloapik tedeavide ki bilimsel sonuçlar oldukça detaylı ve geniş kapsamlı. Çünkü çok büyük bir bütçeye hükmediyor. Zamanı geldiğinde homeopati etkileride bilimsel olarak açıklanabilecektir. Bulunduğumuz dönemde tedaviyi nasıl ettiğini tıp bilimi düzeyinde açıklayama yapamam, zaten standart tıp ilaçlarınında nasıl çalıştığını kullanıcılar olarak bilmiyoruz yada irdelemiyoruz. Sınırlı sayıda kişi okuyup anlayabilir. Bizi ilgilendiren sonuç. İyileşiyoruz. Tedavi görüyoruz. Sonuç hem fiziksel olarak hemde mental olarak daha sağlıklı birer birey olduğumuzdur. Bunun adı kandırılma olmamalıdır.
    Sevgilerimle.

    Beğen

  86. homeopati hakkında hiçbir şey bilmezken facebookta homeopati öğreniyorum diye bir sayfa gördüm. bir kere ismi çok itici geldi. durmadan icat çıkarıyolar, neymiş bu homeopati dedim. hematolojiye falan benzettim. sonra sitesinin linkine tıklayıp okumaya başladım. yok efendim benzer benzeri iyileştirir, işte iki benzer hastalık bir bedende bulunmaz vesaire bla… tabi bunlardan pek bir şey anlamadım. bir iki gün arayla okumaya devam ettim. mesela egzamalıya uyuz bulaşmaz, şu hastalık bunu döver falan… yine de ara ara okudum, makaleler falan vardı onları okudum. sonra homeopatik ilkyardım podcastleri başladı onları dinlerken homeopat homeopatiye giriş podcastlerini dinlemeyenin pek de anlamayacağını söyleyince onları da dinledim. oldukça ilginç geldi. yepyeni bir dünya yepyeni bir tedavi yöntemi vuhuuu dedim. sonra acaba bunların aleyhine düşünenler var mı diye düşündüm. zaten hep iki tarafa da bakmayı severim. tek tarafın klonu olmak istemem. ufak bir araştırma sonucunda burayı buldum. sizin podcasti dinledim yazılara baktım. şimdi ne mi yapıcaam? homepatiyi bilinçli bir şekilde deneyeceğim. eğer işe yarıyorsa yok plaseboymuş yok bilime aykırıymış bana ne.

    Beğen

  87. Merhabalar,

    buraya neden yorum yazdığımı bilmiyorum, son 1 saatimi yazınızın altındaki yorumları okuyarak geçirdim. Yazıyı beğendim, bence belli bir açıdan gerekli bir yazı (açıkçası homeopati ile hiçbir zaman işim olmayacağı için benim ilgimi çeken bir alan değil, ancak tabuların insan hayatına bu kadar değdiği bu dönemde böyle bir yazı sevilebilir hale geliyor).

    Neyse, benim bunu yazma amacım yorumlarda gözlemlediğim bazı şeyleri paylaşmak:

    1) İnsanlar bilim nedir, ne demektir, bilmiyorlar. Objektif bir şekilde arka çıkamayacakları inançlarını diğerlerine yedirmeye çalışıyorlar. Bu aslında ciddi bir felsefi eksiklik ve;
    a) Ya bunu yapan insanın beyninin dogmatikliğinden kaynaklanıyor (bunların fikirlerini değiştirmek zordur)
    b) Ya da bu insanın gerçeği reddetmekten bir çıkarı vardır ve bunu bırakmak istemez.

    Yani bu durumda bilimdışılığı savunanlar ya cahil, ya da … neyse işte.

    Spesifik konuya gelirsek, yani yukarıda tartışılan tıbbi durum. Adına kısaltmak adına Ho diyeceğim.

    Kimi insanlar Ho’nun çok yararlı bir yöntem olduğuna inanıyorlar.
    Ho dışındaki yöntemlerin çok da iyi olmadığına inanıyorlar.

    Bu kısımda modern tıbbın (içinde bulunduğu kapitalist toplumla birlikte elbette) aslında bir çeşit çıkmazda olduğunu varsayabiliriz.

    Yani yukarıdaki mesele aslında bilimsellik meselesi değil. Tıbbın belli bir hata oranı var, ve sert piyasalaşma ile bunun artıyor ve artacak olduğunu tahmin etmek zor değil. İnsanlar bu yüzden alternatiflere inanmak istiyorlar.

    Burada tabi insanların sosyolojik arka planı da önemli. Misal, sana İsa’nın denizi yardığını, bunun gerçek olduğunu, ve ayrıca öbürünün istediği kadar kadınla evlenmeye hakkı olduğunu, çünkü onun en birinci kul olduğunu vs öğütleyen kitaplara inanan insanın Ho’ya inanıp inanmaması aslında bir şey değiştirmiyor.

    Çünkü bu insanlar zaten bilimsel düşünce yoksunluğu ile yoğrulup eşitsizlik ve hurafelerle pişiyorlar.

    Burada şunu da belirtmeliyim tabi:
    Ho’nun (şu ana kadar kanıtlanmamış olsa bile – ki yukarda birileri pubmedden örnek vermiş, ancak sanırım kendi örneklerini de bir açıp okumamışlar, bilimsel bir iddiası yok o makalelerin de) gerçek bir iyileştirici etkisi olabilir. Misal, 23 adet işlem yapmanız sonucu o suda daha önce fark edilmeyen bir şeyler değişmiş olabilir.

    Ancak tekrar söylemeliyim, kimse Ho’nun bu yönüne dair bir şey söylemiyor, Ho şu anki tanımı itibari ile saçmalıktır.

    Hiç ben fizikçiyim deyip kozmik olaylara girmeyin, onun metafizik olduğunu bir fizikçi daha iyi bilirdi zaten.

    Ayrıca Ho size iyi geliyorsa kullanmaya devam edin, bu Ho’nun bilimsel bir kanıta dayalı olmaması ile alakasızdır.

    İstediğim herhangi bir şeyi kullanabilirim sonuçta (sağlığıma zararı kanıtlanmış ve yasak olan maddeler dışında elbette).

    Sözün özü: Hepinize sağlıklı yaşamlar dilerim, herkesin sağlığı kendine, bilim zaten bitmişti, o yüzden çok da düşünmemek lazım herhalde.

    Burada yer kapladığım için özür dilerim.

    İyi günler,

    D.i

    Beğen

  88. Homeopati bilmiyorum ama bazı bitkileri kendim kullanarak mide ülseri ,hemoroid, idrar enfeksiyonuna şifa olduğunu kendim yaşadım bitkilerde doğru metotlarla kullanılırsa tedaviye yardımcı olabilir

    Beğen

  89. mehmet f. tuncali 27 Nisan 2017 13:28

    Hatalı uygulama, yuzyillardir yapilan yanlis tedaviler, 21.yy bile hala teşhis ve tedavide radyasyon kullanilmiyormu? Ya kemoterapi nasil açiklanir, yan etkilerine ne diyeceğiz. Antibiyotikte ne oldu özellikle geniş spektrumlu antibiyotik kimin suçu? Sattilar bütün dunyaya leblebi gibi antibiyotik kullanildi ne oldu? Şimdi “yanliş yapmişiz” ! Dev ilaç firmalarinin yönlendirmelerine inanmayin. Homeopatiyi uygulayanlarin yanlişlari, sahtecilikleri yokmu? elbette var ama “modern tip”denilen insan sağliği üzerine kurulu endustride dönen dolaplarin yaninda sözü bile edilmez. Ne kadar cok hasta o kadar cok para, amac tedavi degil ilac tuketimini, tedavi harcamalarini uzun sureli olmasini saglamak. “Uzun yasa ama ilacsiz yasama”
    Hic seker hastaligini tedavi eden bir ilac duydunuzmu? Yok, adam cikarirmi, omur boyu kullan, yuksek tansiyon, ilacla bu iletten kurtulan varmi? Yok, aynen devam omrun sonuna kadar kullan. Ilac endustrisinin balli borekleri.
    Hatirlatma; 1- Insanoglu 21yy.’a bitkisel tedaviler, kocakari ilaçlari, homeopati ve benzeri tedavilerle gelmiş.
    2- Eczaciligin sembolunde defne dali, yilan ve kadeh. Yani bitki var, yilan zehiri ve bunlarin kariştirildiği kadeh (tas) var. Daha ne diyeyim sen sen ol miden rahatsizsa nane limon icmeyi ihmal etme.

    Beğen

  90. Şu Kuantum meselesi önemli ve bu konuda da işin künhünü oluşturuyor olabilir. Örneğin yapılan araştırmalar bir damla zemzem suyunun bin damla normal suyu zemzem suyu haline getirdiğini ortaya koymuş. Bu da ilk bakışta mantıklı gelmiyor ama moleküler araştırmalar böyle diyor. Aslında Kuantum Fizik önemli bir bilimsel alan haline geldi ama Kuantum Kimya nerelerde onu merak ediyorum. Ayrıca şarlatan-savarlık yaparken şarlatan haline düşmemeye de özen göstermek lazım. Çünkü insanları faydasız şeylerle kandırmak kadar, faydalı şeylerden mahrum etmek te kötü bir davranıştır. Türkiye’de bu konularda gereksiz bir yasakçı zihniyet var ve bu tavır da aslında kulaktan dolma bilgilere göre şekilleniyor maalesef.

    Beğen

  91. İyi günler Işıl Hanım, yorumların hepsini okumadım.Değindiniz mi bilmiyorum ama. SCİO terapi hakkında ne düşünüyorsunuz?

    Beğen

  92. Eğer hastalığını iyileşyireceğine inandığın bir medde yada yöntem kulkanıyorsan sonuç pozitiftir. Burada inanmak/inandırmak tır tedavi eden. Nitekim hastalarda yapılan deneysel çalışmalarda ilaç zannederek kullanmalarını sağladıkları vitamin benzeri tabletlrle kişiler tedavi edilebilmişlerdir. Homeopatinde temel prensibi budur bence

    Beğen

  93. Abdürezzak Ebubekir 08 Ocak 2019 00:26

    tıp doktoruyum cevap vereyim derken yorumlara baktım çok güzel cevaplar verilmiş her çağda şifa üzerinden sahte ürün satarak çıkar sağlamak isteyenler olmuştur bu çağda da değişen bir şey yok neyi neden nasıl etki ederek tedavi ettiğini açıklayamayan hiç bir şeye inanmayın

    Beğen

  94. Yalansavarcılara tekrar soruyoruz. İngiliz biyolog Rupert Sheldrake ve onun “Morfik Rezonans Hipotezi” sizce şarlatanlık mıdır? Şarlatanlık diyorsanız. Bu fenomenleri nasıl açıklıyorsunuz? İngiliz Biyolog Rupert Sheldrake’e göre bütün canlı varlıklar, minareller ve metaller, daha önce kendi benzerlerinin başlarına gelen olayları, aralarında bir iletişim olmadan kendi belleklerine aktarabiliyorlar.
    Örneğin Sheldrake, Londra’da değişik yılllar içinde yapılmış bir deneyi anlatır. Değişik kuşaklardan fareler yavaşça su dolan ve tek bir çıkış yolu olan bir küvete konulurlar; fare kuşakları aşamalı olarak buradan kurtulmayı öğrenirler. Yani ilk kuşağın yarıdan fazlası boğulduysa, gelecek kuşaklardan çok daha azı ölüyor ve bir kaç kuşak sonra hepsi kurtuluyor.
    işin en şaşırtıcı yönü, aynı deney Avustralya’da yinelendiğinde sanki Londra’daki fareler deneyim ve bilgilerini onlara aktarmış gibi, ilk kuşağın bütün fareleri çıkış yolunu bulabiliyorlar.

    Sheldrake’e göre mineral ve metaller de aynı tepkiyi veriyor. Örneğin Londra’da birkaç denemeden sonra ancak tuzlaşan kristaller, aynı deneme dünyanın başka yerinde yapıldığında daha ilk denemede aynı sonucu veriyorlar.

    Sheldrake’in vardığı sonuç, deneyimlerin, türe bir biçimde uzaktan yüklenebildiğidir. Buna “morfik rezonans adını veriyor.

    (Yeni Bir Yaşam Bilimi/ Morfik Rezonans Hipotezi, Rupert Sheldrake)

    Beğen

  95. güldal çift 16 Şubat 2019 07:12

    Modern tıp 20 yıldır kızımın haşimatosunu iyileştiremedi

    Beğen

    • isil_arican 28 Şubat 2019 10:03

      Modern tıbbın herşeyi iyileştirme gibi bir iddiası yok. Alternatif tıbbın farkı, hiçbir şeyi iyileştiremediği halde her ieyi iyileştirdiğini iddia ediyor olması.
      İddialar değil, ispatlar ve kanıtlar önemlidir.

      Benim de tüm ailemde Hashimato hastalığı var ne. Şu anda geri dönüşümü (yani tamamen iyileşmesi) mümkün olmayan bir hastalık, tedavi ettiğini söyleyen de düpedüz yalancıdır. Tek tedavisi eksik tiroid hormonunu dışarıdan vermek. Umarım kızınızın tiroid hormun düşük ise alternatif tıbbın boş iddiaları yerine eksik hormonu dışarıdan veriyorsunuzdur. Yoksa tiroid hormonu eksikliği gelişme çağındaki çocuklarda zeka geriliğinden, kalp problemlerine dek pek çok sıkıntı yaratabilecek ciddi bir durum. Geçmiş olsun, sevgiler.

      Beğen

  96. Eczacılık fakültesinde okurken fitoterapi dersimizin birine konuşmacı olarak homeopat bir hekim gelmişti. İlk kez o zaman bu kavramı duymuş ve ilgiyle dinlemiştim fakat tutarsızlık ve mantık hatalarıyla dolu gelmişti. Sonrasında hocamızla da tartışınca o da konuşmacıyı çağırmanın vakit kaybı olduğunu ima etmişti. Anladığım kadarıyla hocamız da bu konuda bilgi sahibi olmak için böyle bir yola başvurmuş ve pişman olmuş. 🙂
    O günden sonra konunun üzerine pek düşünmedim ve araştırmaya değer bulmadım. Şimdi bu yazınızı ve dahası altındaki yorumları okuyarak oldukça verimli saatler geçirdim diyebilirim.

    Bilim insanının farkı üslubundan bile belli oluyor. Sizi öncelikle sabrınız için tebrik ederim. Toksikoloji alanında doktora yapan çaylak bir bilim insanı olarak sizin gibi bir üslup ve mentaliteye sahip olmayı dilerim.
    Sevgiler…

    Beğen

  97. Güzel bir yazı olmuş elinize sağlık.
    Aslında bakınca yorumlara yazığınız cevaplar yazıdan uzun olmuş 🙂

    Homepati ilaçları işe yarıyor diyenler şu şekilde haklı olabilirler. Bu “ilaçlar”, herhangi bir Sağlık Bakanlığı vs. denetiminden geçmediği ve Tarım Bakanlığı denetimleri de ülkedeki herşey gibi yarım yamalak olduğu için içerisinde gerçekten ilgili hastalığı tedavi edecek gerçek ilaçlar olabilir.
    Biraz farklı bir örnek ama durum benzer: Piyasada “Gergedan” diye satılan bir erkeklerde sertleşme sorununu tedavi ettiği ve doğal içerikli olduğu iddia edilen bir “ilaç” var. Yakınlarda ortaya çıktı ki aslında bu “ilacın” içinde bu sorunu tedavi eden Sindenafil adındaki ilaç etken maddesi varmış.
    Ben eminim ki bu işe yaradı denilen homepati ilaçların içinde buna benzer gerçek ilaçlar vardır.

    Beğen

  98. Yazının geneline katılmıyorum ve genel anlamda yorum da yapmıyorum. Ama modern tıbbın hastalıkların nedenlerine odaklandığı ve nedenleri ortadan kaldırdığı ile ilgili bilgilere gerçekten çok güldüm. Yani modern tıp kanserle mücadele ederken kanserin nedenlerine odaklandıpı için, kemoterapi uygulayarak bozulmuş hücreleri ve dolayısıyla da yan etki olarak sağlıklı hücreleri de katlediyor. Ben bu uygulamada sadece semptomlara yönelik bir uygulama görüyorum. Bugün modern tıbbın sebeplere yöneldiği tek bir hastalık yoktur. Bu iddia değil gerçektir. Bilim insanlarının da ortak görüşüdür. Lu bir gerçek ki bu güne kadar modern tıbbın kalıcı olarak tedavi ettiği tek bir kronik hastalık kayıtlara geçmemiştir ve dayattığı kimyasal ilaçlarla onlarca yeni hastalığın da tohumlarını ekmektedir. Modern tıbbın tek başarılı olduğu alan cerrahidedir. Biraz da akut rahatsızlıklarda. İyileşen ne bir kanserli, ne bir anksiyeteli, ne bir epilepsili ne bir kalp hastalıklı ve dahası.. gören, duyan var mı? Dikkat, kalıcı olarak iyileşen…

    Beğen

    • isil_arican 04 Ekim 2020 03:16

      Bilim insanlarının ortak görüşü sandığınız şeylerin tamamı sözdebilim sitelerinde sunulan yalan yanlış bilgiler. Evet bugün geçmişte hiç tedavisi olmayan pek çok hastalığı kalıcı olarak iyileştirebiliyoruz. Evet, dikkat ‘kalıcı olarak’. Bunlar arasında sayısız metabolizma hastalıkları, pek çok kanser, ve enfeksiyon hastalıkları var. Örneğin eskiden akul lenfoma ve lösemi kesin birer ölüm fermanı iken bugün bunların pek çok türünü sadece ilaçlarla kesin olarak tedavi edebiliyoruz. Size önerim, sözdebilim sitelerinin dayattığı yalan yanlış bilgilerden sıyrılıp gerçek bilimsel veri ve bilgi içeren kaynakları okuyun.

      Beğen

  99. cok şaşırdım yaziniz olagan üstü

    Beğen

Trackbacks/Pingbacks

  1. 6 Maddede ‘Homeopati’ Şarlatanlık mı Yoksa Alternatif Bir Tedavi Yöntemi mi? – OnedioResim - 17 Ocak 2015

    […] galeri Işıl Arıcan'ın Homeopati nedir? : Tavşanın suyunun suyu adlı yazısından faydalanarak […]

    Liked by 1 kişi

  2. Kanitlar » Nobel Hastalığı: Baltayı Taşa Vuran Otoriteler - 11 Ağustos 2015

    […] homeopatinin hastalar üzerinde etkisi olduğunu gösteren doğru dürüst bir araştırma 100 küsur yıldır çıkarılamadığı gibi, homeopati bilinen fizik, kimya ve biyoloji kanunlarına aykırıydı. (Hâlâ da öyle.) […]

    Beğen

  3. Ege Üniversitesi'nde Homeopati Rezilliği - 17 Ağustos 2015

    […] tedavi şekli olduğu hakkında daha detaylı bilgi almak için Yalansavar’da yayınlanan şu yazıyı da […]

    Beğen

  4. İngiltere, Homeopati Saçmalığına Dur Diyor! - 18 Kasım 2015

    […] Bir sözde-bilim olan homeopati tedavisi “benzer benzeri iyileştirir” ilkesine dayanıyor. Hastalık belirtilerini ortaya çıkaran bir maddenin, su gibi çözeltilerde aşırı deriştirilmiş (çözünen miktarının arttırılması, çözücü miktarının azaltılması) olarak kullanılmasıyla hastalığın iyileştirilebileceği düşünülüyor. Bilimsel düşünceye göreyse homeopati, bilimsel hiçbir dayanağı olmayan yalancı (sözde) bir bilim dalı. Ortada açıklanmış bir mekanizması olmadığı gibi, -ki bilimde böyle şeyleri bir mekanizmayla ortaya koymanız gerekir- kendi içerisinde verdiği ifadeler de bilimle çelişmektedir. (Daha detaylı bilgi için Bkz: Yalansavar) […]

    Beğen

  5. Suyun Kuantum Fiziği? | Epistem Turkiye - 28 Eylül 2018

    […] [9] Daha fazla bilgi için: Homeopati nedir? : Tavşanın suyunun suyu @ Yalan Savar: https://yalansavar.org/2012/06/12/tavsanin-suyunun-suyu-1-homeopati-nedir/ […]

    Beğen

  6. Nobel hastalığı: Baltayı taşa vuran otoriteler – Dr. Çağrı Yalgın - 17 Nisan 2020

    […] Derken Montagnier homeopati adlı “alternatif” tedavi yöntemine destek vermek için kolları sıvadı. Mesele şu ki homeopatinin hastalar üzerinde etkisi olduğunu gösteren doğru dürüst bir araştırma 100 küsur yıldır çıkarılamadığı gibi, homeopati bilinen fizik, kimya ve biyoloji kanunlarına aykırıydı. (Hâlâ da öyle.) […]

    Beğen