Sir Arthur Conan Doyle ve Modern Spiritüalizm

Rasyonel düşünme becerilerini en etkin şekilde kullanan, adını edebiyata, sinemaya meraklı herkesin bildiği ve popüler batı edebiyatının en ünlü dedektifinin yaratıcısının ruhlara, hayaletlere inandığını düşünmek bile bir tuhaflık hissi uyandırıyor insanda. Sherlock Holmes ve yaratıcısı Sir Arthur Conan Doyle’dan bahsediyorum. Arthur Conan Doyle perilere inandığı gibi spiritüalizm ve benzer doğaüstü mistik inanışlara da derinden bağlıydı.

Önce yazımızın konusu olan spiritüalizmi kısaca tanımlayalım. Spiritüalizm ölülerin ruhlarının yaşayanlarla iletişime geçebildiğine, bu ruhların biz fanilerle iletişime geçmek için fırsat kolladığına inanılan bir inanç sistemi. Spiritüalizme inananlar ölümden sonraki yaşamın sabit bir yer olmadığı sürekli değiştiğine inanırken ruhların bize ahlaki ve etik olarak üstün oldukları fikrine gönülden bağlılar. Ahlaki ve etik olarak yaşayanlardan üstün olan ruhlarla iletişime geçmek ve onlardan bilgi almak ise yöntemlerini daha önce ele aldığımız medyumların işi. Bu yetenekli(!) medyumlar ruhlar alemi ile seanslarda iletişim kuruyorlar.

Koyu Katolik bir ailenin çocuğu olan Doyle, 1916 yılında Spiritüalizm’e inandığını açıkladığında aslında yıllardır gönülden bağlı olduğu inanışını paylaşıyordu dünyayla. Conan Doyle spiritüalizmle 1881 yılında katıldığı bir ruh çağırma seansı ile tanışıyor. 1887 yılında ise spiritualist bir dergide katıldığı seanslardan birini anlatan bir makale yayınlıyor. Conan Doyle’un spiritualist gruplar içinde yükselişi 1. Dünya savaşı sonralarına rastlıyor. Sherlock Holmes’un yaratıcısının bu akıma bağlığı ve perilere geçmeden önce spiritüalizmin başlangıcına bakalım.

Modern Spiritüalizm

Margaret ve Katherine Fox kardeşler

Fox kardeşler

Modern spritüalizm 1848 yılında New York eyaletinde yaşayan iki kız kardeşin yatak odasında duyulan garip takırtıların ortaya çıkışı ile başlıyor. İki kız kardeş (Margaret ve Katherine Fox) bu garip takırtıların bir cinayete kurban gitmiş seyyar satıcının kendileri ile iletişim kurma yöntemi olduğunu iddia ediyorlar. Kızlar annelerine 1 Nisan arifesinde “Bay Splitfoot” adı verdikleri seyyar satıcı ile iletişimlerini gösteriyorlar. Maggie ve Katie ruhtan(!) kendilerinin yaptıklarını tekrar etmesini isteyerek ellerini çırpıyorlar; “Bay Splitfoot”* ise aynı sayıda takırtı ile karşılık veriyor. Kızlar gösterinin devamında ruha(!) çeşitli evet/hayır soruları soruyorlar. Hayır yanıtı için bir, evet için iki kere takırtı yapan ruh, cinayete kurban gittiğini ve cesedinin bodruma gömülü olduğunu iddia ediyor. Söylenen yer kazıldığında sadece bir iki hayvana ait kemikten başka bir şey bulunamıyor. Kısa sürede kızların sadece seyyar satıcı ile değil diğer ruhlarla da iletişime geçtiği gösterilerin duyulması ile kızların ablalarının önderliğinde spiritüalist inanışlar toplumda yayılıyor.

Spiritüalizmin ortaya çıkışı bilimin toplumda saygın bir yer edinmeye başladığı buna karşılık geleneksel dinlerin bilimin karşısında tutunmakta zorlandıkları bir döneme denk geliyor. Bilim- din tartışmalarının ateşlendiği bu dönemde, bilimin “kanıt, kanıt, kanıt” diyen rasyonel yaklaşımı karşısında özellikle ölümden sonra yaşam konusunda kanıt bulamayan insanlar arayış içindeyken kız kardeşlerin sıradışı iddiası yardıma yetişiyor. Kız kardeşlerin gösterilerinde aradıkları kanıtı bulduklarına inananlar spiritüalizme bağlanıyorlar. Kısa sürede kızları taklit eden ve bizim de 130 yıl sonra hala uğraştığımız medyumlar ortaya çıkıp ruh çağırma seansları yapmaya ve bağış toplamaya başlıyorlar. Zamanla spiritüalist inanışlar modern bir din görünümüne bürünüyor ve toplumda hiç umulmayacak kesimlerden destekçiler bulmaya başlıyor.

Araştırmalar ve Maggie’nin İtirafı

Fox ailesinin evi

Fox ailesinin evi

Ancak kızların iddialarına inanmayan bilim insanları ve rasyonel düşünen araştırmacılar Maggie ve Katie’nin seyyar satıcı ile iletişimini bilimsel yöntemlerle inceliyorlar. 1851 yılında Buffalo Üniversitesi araştırmacıları “ruhlarla iletişimin olmadığını”, Maggie ve Katie’nin eklemlerini istemli olarak hareket ettirerek bu takırtıları çıkardıkları sonucuna varıyorlar. Daha sonraki testlerde Maggie’nin ayağını aniden kontrol eden araştırmacılar kontrolle beraber takırtıların kesildiğini gözlüyorlar. Ayrıca sözde ruhlar kontrol altında hatalı bilgiler veriyorlar.

Maalesef iki çocuğun oynadığı zekice oyunun başlattığı yangını söndürmeye yetmiyor rasyonel düşünürlerin çabaları. Hatta ilk gösteriden 40 yıl sonra bütün olanların bir aldatmaca olduğunu itiraf eden Maggie’nin çabaları dahi sonuçsuz kalıyor. Maggie oynadıkları oyunu şöyle açıklamış 1888’de:

“Sanırım artık ‘Spiritualizm’ denen berbat konu ile ilgili gerçeği açıklamanın zamanı geldi. Bütün dünyaya yayılmış durumda ve eğer buna bir son verilmezse büyük zararlara yol açacak. Bu alandaki ilk kişi ben olduğum için foyasını ortaya çıkarmaya hakkım var.

Bu aldatmaca başladığında kız kardeşim Katie ve ben çok küçük iki çocuktuk. Kardeşimden bir buçuk yaş büyük olarak 8 yaşındaydım. Haylaz çocuklardık ve kolayca korkutulabilen, iyi bir kadın annemizi dehşete düşürmek istedik. Geceleri yatakta iken bir elmayı ipe bağlardık. Aşağı yukarı salladığımız elma yere çarptığında ya da yere attığımızda geri zıplarken garip bir ses çıkarırdı. Annem uzun bir süre anlam veremediği bu sesi dinledi ve çok küçük olduğumuzdan bu oyunu oynayabileceğimizden şüphelenmedi.

Sonunda daha fazla dayanamayarak komşularımızı çağırarak onlara anlattı. Takırtıları çıkarmanın yollarını keşfetmemize yol açan buydu.
Parmaklarını ve eklemlerini kütürdeterek bir ses çıkarabileceğini keşfeden kız kardeşim Katie idi. Aynı sesi ayak parmaklarımızla da yapabiliyorduk. Oda karanlık olduğunda bu sesleri kolayca çıkarana kadar antreman yaptık**.”

Maggie nasıl ruhlarla yalandan konuştuğunu sahnede insanlara göstermiş, seslerin kaynağının eklemleri olduğunu tespit etmek için sahneye gelen doktorların da teyit etmesi ile aldatmaca ortaya çıkmıştı 1888’de. Ancak günümüzde olduğu gibi eski insanlar da doğruları öğrenmek yerine kendilerini iyi hissettiren aldatmacalar için küçük servetler ödemeyi tercih ediyorlardı. Maggie’nin itirafından sonra insanlara gerçeği anlatmak için yaptığı turlar spiritüalist gösteriler kadar gelir getirmiyordu. Bir süre sonra Maggie itirafının bir aldatmaca olduğunu öne sürerek harekete geri dönüyor ve yaşamının sonuna kadar insanları aldatmaya devam ediyor. Maggie’nin seansları sırasında insanlara öbür dünyadan nasıl haber getirdiğini merak edenler daha önceki “Falcılar, Medyumlar ve Doğaüstü Güçleri” yazılarımızı okuyabilirler.

Sir Arthur Conan Doyle Sahnede

Sir Arthur Conan Doyle

Sir Arthur Conan Doyle

Ünlü yazar koyu Katolik bir ailenin üyesi olmasına rağmen kendisini agnostik olarak tanımlıyordu. Tıp eğitimi almaya başladığında ailesinin inanışlarını red etmişti. Talihin garip bir cilvesi olarak Doyle spiritüalizm ve ruh çağırma seansları ile tanıştığı yıl ünlü rasyonel ve akılcı dedektif Sherlock Holmes da “Kızıl Soruşturma” hikayesi ile Doyle’un kaleminden edebiyat dünyasına katılıyordu. Conan Doyle yarattığı karakteri fazla akılcı ve duygusuz buluyordu. 1893 yılında Holmes’dan kurtulmak istemesine rağmen okuyucuların isteğine boyun eğerek ünlü dedektifi daha sonra tekrar canlandırmak zorunda kalan Doyle kendini her zaman bu dedektiften uzak tutmaya çalışmış yaşamı boyunca.

Aynı yıl İngiliz Psişik Olayları Araştırma Topluluğu’na katılan Doyle sıradışı olayları incelemeye başlıyor. 1894 yılında bir evden geldiği iddia edilen sesleri inceleyen Doyle ve topluluktan iki üye kesin sonuçlara ulaşamıyorlar. Ancak bir gece duydukları “korkutucu bir ses” Conan Doyle’u evin lanetlenmiş olup olmadığı konusunda kuşkuya düşürüyor. Daha sonra evin bahçesinde bulunan on yaşlarında bir çocuk cesedi Doyle’u evin lanetli ve duydukları o sesin de çocuğun ruhunun sesi olduğuna ikna ediyor.

1900’lü yılların başlarını oldukça farklı alanlarda çalışmalar yapan Doyle oldukça üretken bir şekilde geçiriyor. 1917 yılında spiritüalizm konusunda seminerler vermeye başlıyor. Katıldığı bir ruh çağırma seansında 1. Dünya savaşında ölen oğlunun ruhu ile konuştuğuna inanan Doyle spiritüalist hareketin lideri konumuna geliyor.

Maggie’nin itirafı konusunda düşünceleri sorulduğunda Doyle, Holmes’un eldeki verilere ve araştırmalara dayanan akıl yürütmesi yerine bağnaz ve sorgulamayan bir tutum sergiliyor:

“Bu konuda söyleyebileceği hiç bir şey ne benim ne de bizleri görünmez dünyaya bağlayan mistik bir etki olduğuna gönülden ikna olmuş başka birinin fikrini değiştirmeyecektir.***”

Henüz gelişmekte olan bilimin doğaüstü olaylara doğal açıklamalar getirmekte yavaş kaldığı, insanların bilim ve doğaüstünü bir araya getirmek için çabaladığı dönemde spiritüalizm Sir Arhtur Conan Doyle gibi bilimsel eğitim almış ve bilimin yöntemlerine aşina toplumun saygın kişilerine akıldışı inançlarını açıklama şansı veriyor.

Spiritüalist cemaatler içindeki konumu ve sorgulamayı reddeden yaklaşımı ile Conan Doyle saygınlığından çok şey kaybediyor. Spiritüalizme olan inancı ve Cottingley Perileri konusunda söyledikleri, yazdıkları ünlü yazarın yarattığı dedektifin aksine saf ve kolay inanan biri olduğunu gösteriyor.

Bir sonraki yazımızda bu vakayı ele alacağız.


 

* Splitfoot: Ayrık ayak. Ayak parmaklarından ses çıkarabilen kızlardan beklenebilecek bir isim cinayete kurban gitmiş bir seyyar satıcı için.

** CSI makalesinde aktarılan şeklinden çevrildi

*** Donald E. Simanek tarafından aktarıldığı haliyle çevrildi. Alıntının nereden yapıldığına dair bir bilgi bulamadım.

Kaynaklar:

  1. History of Modern Spritualism, BBC
  2. A Skeleton’s Tale: The Origins of Modern Spiritualism, Joe Nickell, CSI, Skeptical Inquirer Volume 32.4 July/August 2014
  3. Chronicles of Sir Arthur Conan Doyle
  4. Sir Arthur Conan Doyle (1859-1930)
  5. Arthur Conan Doyle, Spiritualism, and Fairies, Donald E Simanek

About Bahadır Ürkmez

İzmir Fen Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümü mezunuyum. Evli ve 2 süper keyifli (herkesinki kendine öyledir zaten :)) çocuk babasıyım. Mühendislik yapıyorum.

7 Yanıt to “Sir Arthur Conan Doyle ve Modern Spiritüalizm”

  1. Asuman Konuk 12 Kasım 2014 13:54

    Yaa yapmayın ama Bahadır Bey, hevesimiz kursağımızda kalıyor bu yalansavar sitesi yüzünden. Mesela az önce madenlerin güvenliği açısından üç boyutlu maden haritalarının çıkarılması gerektiği hakkında bişeyler söylüyorlardı. Konuyla ilgili maden mühendisi (isimlere dikkat etmediğim için kendime kızdım şimdi.) bir bey de daha iki boyutlusunu bile tam beceremezken bakalım bunu nasıl yapacağız temalı pek içaçıcı bilgiler veriyordu. Demem şu ki, hep beraber hayaletlerle, fallarla, homeopatiyle falan bu gezegen üzerindeki vaktimizi toplumca güzel güzel bol keseden harcarken, araya girip akıldan, bilimden sözediyorsunuz. Neyse, kimse kusursuz değil. :)) Sir Arthur Conan Doyle’un spiritualizm ile ilgisini bir süre önce bir belgeselde duymuş ve Sherlock Holmes hayranı biri olarak hayretler içinde kalmıştım. Bu konuda yazmanıza sevindim. Sitenin bütün yazıları gibi bunu da severek okudum. Benim gibi yabancı dili yetersiz olan, yabancı dildeki kaynaklardan merak ettiği konuları tam olarak araştıramayan insanlar için yaptığınız iş daha da önemli oluyor. Bunu da belirtmek istedim. Sevgiler, saygılar.

    Beğen

  2. Doyle’un beni çok şaşırtan bu yönünden The Secret Life of Houdini kitabı sayesinde haberdar olmuştum. Spiritüalistler ile Houdini arasındaki çekişme hakkında ilginç bilgiler içeriyor. Tavsiye ederim.

    Beğen

  3. yeni çekilen 2 bölümlük houdini mini serisinde bu konuya oldukça güzel değinilmiş. ilgilenenlerin hoşuna gideceğini düşünüyorum…

    Beğen

  4. Umut Ülke 14 Mart 2016 15:59

    Ben Spritualizm’in gerçek bir yonu olduğuna ininıyorum. Ancak sahtekârlar yüzünden
    kuşku ve inançsızlık artıyor. Bu konuda enteresan bir sayfa gördüm:

    http://www.ange

    Beğen

  5. Bahadır Bey,

    Diyorsunuz ki:

    “Spiritüalizmin ortaya çıkışı bilimin toplumda saygın bir yer edinmeye başladığı buna karşılık geleneksel dinlerin bilimin karşısında tutunmakta zorlandıkları bir döneme denk geliyor. Bilim- din tartışmalarının ateşlendiği bu dönemde, bilimin “kanıt, kanıt, kanıt” diyen rasyonel yaklaşımı karşısında özellikle ölümden sonra yaşam konusunda kanıt bulamayan insanlar arayış içindeyken kız kardeşlerin sıradışı iddiası yardıma yetişiyor”

    Koca bir Spiritüalizm ve mistisizm literatürünü görmezden gelip ruhlarla konuşma ve onlardan bir şeyler öğrenmeyi iki küçük kızın söylediği yalanlara bağlıyor olmanız.. Pes doğrusu! Konu Sir Arthur, fakat ödevinize iyi çalışmamışsınız. Çalışmış olsanız kendisinin gönülden bir Swedenborg hayranı olduğunu görürdünüz. Swedenborg ki etkileyici bir bilim insanı olmasının yanı sıra, Sir Arthur’dan öte Kant’ı, Balzac’ı, Goethe’yi, Jung’u da derinden etkilemiş bir spritüalisttir. Kitaplarında, diğer alemlerde yaşayan meleklerden ve ruhlardan aldığı derslerden bahseder. İşe bakın ki 18. Yüzyılda yaşamış. Kaldı ki herhangi bir antropoloji kitabını açsanız, ruhları rehber edinen nice dinsel ve mistik öğretinin binlerce yıldır var olduğunu da görebilirdiniz.

    Yine diyorsunuz ki:

    “Maggie’nin itirafı konusunda düşünceleri sorulduğunda Doyle, Holmes’un eldeki verilere ve araştırmalara dayanan akıl yürütmesi yerine bağnaz ve sorgulamayan bir tutum sergiliyor:

    ‘Bu konuda söyleyebileceği hiç bir şey ne benim ne de bizleri görünmez dünyaya bağlayan mistik bir etki olduğuna gönülden ikna olmuş başka birinin fikrini değiştirmeyecektir.’ ”

    Sir Arthur’un bu cümlesinde de ne problem var acaba? Kendisi Maggie sayesinde mi ruhsalcı olmuş ve ruhsalcılık sadece Maggie’nin yalanlarının inhisarında mı ki Sir Arthur düşüncesinden vazgeçsin? Ruhsalcılık binlerce yıllık bir literatüre sahip ve Maggie ve benzeri ilgi hastaları veya sahtekarların parasal ve popüler olma isteklerini, yani yanlış kanıtları ve yalanları öne sürerek büyük bir literatürü görmezden gelemezdi herhalde. Bilakis Sir Arthur yaratıcısı olduğu Holmes gibi gayet mantıklı yaklaşmış, ama siz bu yaklaşımı ters yüz edeyim ve yalansavarlık yapayım derken bir yalana imza atmışsınız.

    Beğen

Trackbacks/Pingbacks

  1. Hayaletler: Bütüncül Bir Değerlendirme | Yuvaya Yolculuk Dergisi - 22 Temmuz 2019

    […] https://yalansavar.org/2014/11/11/sir-arthur-conan-doyle-ve-modern-spiritualizm/ […]

    Beğen