Domuz Gribi Aşısı ve Komplo Teorileri

H1N1 Pandemik Influenza Virüsü

“Domuz Gribi” ya da diğer adı ile “H1N1“, 2009 yılı Nisan ayında ortaya çıkan bir Influenza tipi grip salgını. Dünya, ilk defa artan iletişim araçları sayesinde bir salgını zamanında izleyebiliyor ve hatta insanlığı tehdit etmesine fırsat vermeden gerekli önlemleri alma şansına sahip. Ama her zaman olduğu gibi toplum bu konuda da komplo teorisyenleri, alternatif tıp meraklıları ve sözde-bilim savunucuları tarafından yanlış yönlendiriliyor. Hastalığa yakalanmayı engelleyecek aşı olmasına rağmen etrafta dolanan yalan yanlış bilgiler nedeniyle aşılanma oranı çok düşük ve bu ciddi salgın için gereken önlemler alınmıyor. Hastalığa karşı korunmanın en önemli iki yolu bilgilenmek ve aşılanmaktan geçiyor.

Influenza: Mevsimsel Grip

Influenza nedir?

Influenza, ya da sıkça kullanınan adı ile GripRNA içeren virusler nedeniyle oluşan ve memelilerle kuşlarda görülen bir bulaşıcı hastalıktır. Öksürme veya hapşırma sırasında ağızdan havaya saçılan küçük damlacıklarla bulaşır. Benzer şekilde kuş dışkısı veya burun salgıları ile direk temastan; veya bu salgılarla kirlenmiş yüzeylerden geçebilir. Günışığı, dezenfektanlar ve deterjanla inaktive hale gelir. İlaveten sabuna karşı da duyarlıdır, bu nedenle sık el yıkama hastalık bulaşma riskini azaltır.

Kuluçka süresi 1-4 gün arasında değişir. En sık görülen belirtileri boğaz ağrısı, titreme, ateş, kas ağrısı, şiddetli baş ağrısı, öksürük, yorgunluk. bitkinlik ve genel halsizliktir. Ciddi vakalarda, özellikle yaşlılarda ve bebeklerde pnömoni (zatürre)ye neden olarak öldürücü olabilmektedir. Belirtiler birkaç günden birkaç haftaya kadar sürebilir. Influenza hastaları, belirtileri ortaya çıkmadan önceki günden belirtiler ortadan kaybolduktan sonraki bir haftaya kadar virus saçabilirler.

Grip virüsü nasıl mutasyon geçirir?

Influenza Virusu

Influenza virüsü, 8 ayrı RNA ipliği üzerinde yer alan 11 adet genden oluşan basit yapılı bir virustür. Virüsün hızlı mutasyon geçirmesinin en önemli nedeni de bu basit yapısıdır.

Virüs, RNA’sı kendini çoğaltırken ortaya çıkan kopyalama hatalarını düzeltecek enzimlerden yoksundur. Bu nedenle enfekte ettiği hücredeki çoğalması sırasında RNA’sında sıklıkla hatalar oluşur ve yeni virüsler bu hatalı/farklı genetik yapı ile üretilirler. Bu mutasyonların pek çoğu virüs için önemli bir değişiklik yapmayan mutasyonlardır, ancak bağışıklık sistemimiz bu değişikliklerin her birini farklı bir enfeksiyon olarak algılar ve daha önce grip olmuş bir kişi mutasyon geçirmiş bu yeni virüslerden biriyle karşılaştığında onu yeni bir virüs olarak algılar ve daha önceki virüse karşı bağışıklık kazanmış olsa bile yeniden hastalanabilir.

Mutasyon oranının yüksek olmasında bir başka önemli faktör ise co-enfeksiyon denen, aynı anda birden fazla değişik grip virüsü ile enfekte olma durumudur. Aynı hücreye iki ayrı RNA içeren grip virüsü girdiği zaman bu virüsler arasında RNA alışverişi olabilir ve ortaya bambaşka yeni bir grip virüsü çıkabilir. 2009 yılında ortaya çıkan H1N1 Domuz Gribi salgını da bu tip bir mutasyona bağlı oluşmuş durumda.

Kısaca, Grip tek bir virüse bağlı bir hastalık olmayıp, çevrede dolanan, hızla değişebilen bir virüs ailesine bağlı ortaya çıkan bir hastalıktır. Eğer değişmese idi, bir defa grip olan kişilerde ortaya çıkan bağışıklığın ömür boyu gribe karşı koruyucu olması beklenirdi. Ancak sürekli değişiyor olması insanların defalarca benzer belirtileri gösteren grip hastalığına yakalanmasına neden olmaktadır.

Grip virüsü aşısı nedir?

Grip aşıları canlı veya ölü virüs içerirler. Canlı virüs içeren formu burundan sprey olarak, ölü virüs içerenleri ise kas içine enjeksiyon olarak uygulanır.

Günümüzde aşı üretimi yumurta hücrelerinde yapılmaktadır. Virüs, antibiyotikli bir karışım halinde döllenmiş tavuk yumurtalarına enjekte edilir. Her bir doz aşı için en az bir yumurta harcanır. Virüs, yumurta içindeki embryo kordon hücrelerinde çoğalır. Daha sonra çoğalmış virüs içeren bu kordon yumurtalardan çıkarılır ve santrifüjle saflaştırılır.

Grip virüsünün hızlı mutasyona uğrama özelliği nedeniyle yıllık grip aşıları virüs karışımı olarak üretilirler. Her yıl, Dünya Sağlık Örgütü Küresel Grip Takip Sistemi (WHO Global Influenza Surveillance Network) tarafından istatistiksel olarak bir sonraki yıl ortaya çıkması muhtemel üç farklı tip virüs (H1N1, H3N2, ve Type-B) seçilerek aşılar üretilir. Bu tahminin tutarlı olduğu yıllarda grip aşıları çok etkin olurken, tahmin dışında beklenmeyen bir mutasyonun ortaya çıkması halinde herhangi bir koruyuculukları düşüktür. Yüksek mutasyon oranı nedeniyle aşılar bir yıl içinde etkilerini kaybederler.

H1N1: Pandemik Grip (Domuz Gribi)

H1N1(Domuz Gribi) nedir?

H1N1 Belirtileri; Kaynak:ntvmsnbc.com

Domuz gribi, ya da resmi adıyla H1N1 Pandemik Grip, Nisan 2009 yılında ilk defa Meksika’da görülen bir tür griptir.

H1N1 virüsü insan, kuş ve domuzlara özgü grip RNA’larının üçlü kombinasyonunu içeren bir virüstür. Bu tip kombinasyonlar grip virüsünün gen değiş tokuş özelliği nedeniyle ortaya çıkabilmektedir. Birkaç yıl önce görülen Kuş Gribi (H5N1) de benzer bir kombinasyondu. Bir tür virüsle enfekte bir insan ya da hayvan, diğer tip virüsle de karşılaşırsa bu iki (hatta üç) virüs enfekte ettikleri hücre içinde gen alışverişinde bulunabilirler ve yeni bir hibrid tür virüs ortaya çıkarabilirler.

1918 yılında ortaya çıkan ve dünya çapında 50-100 Milyon insanın ölümüne yol açan İspanyol Virüsü de benzer bir hibrid virüstür. Bu salgın, Birinci Dünya Savaşı’nda ölen insan sayısının neredeyse 5 katı kadar daha fazla kişinin ölümüne neden olmuştur. Salgın sırasında 500 Milyon kişi ( her üç kişiden biri) hastalanmıştır. H1N1 virüsü yapısı itibariyle İspanyol Gribi ile benzerlikler göstermektedir.

H1N1 nomal grip virüsleri ile aynı şekilde bulaşır. Normal gribe benzer belirtiler verir: yüksek ateş, öksürük, başağrısı, kas ve eklem ağrısı, boğaz ağrısı ve burun akıntısı. İlaveten bazı kişilerde kusma ve ishal de görülebilir. Ancak bazı ciddi vakalarda zatürre ve ARDS denen solunum yolu komplikasyonlarına neden olabilir. ARDS, ya da Akut Solunum Yetmezliği Sendromu çok ciddi seyreden, ancak solunum cihazı ile tedavi edilebilen, buna rağmen ölüm oranı çok yüksek olan bir hastalıktır.

H1N1(Domuz Gribi) salgını neden önemli?

Her yıl pek çok grip salgını olur ve grip virüsleri her yıl değişir. Mevsimsel grip mutasyona uğrasa da daha önce ortada dolanan virüsler de benzer yapıda olduğundan hastalanan kişiler bağışıklık sistemlerinin eski deneyimleri sayesinde mevsimsel gribi daha hafif atlatırlar. Ancak H1N1 yeni bir virüs ve pekçok insanın bu virüse karşı hemen hiç bağışıklığı yok, bu nedenle hastalanan kişi sayısı mevsimsel gripten fazla ve hastalanan kişiler bu gribi çok daha ağır geçiriyorlar.

H1N1 ile ilgili bir diğer endişe edici durum ise özellikle genç insanlarda (15-45 yaş arası) hızla yayılması ve bu yaş grubunda ciddi komplikasyonlara neden olması. Virüsle karşılaşan pekçok kişi hastalığı hafif geçirse bile kronik hastalığı olmayan genç ve sağlıklı kişilerde yoğun bakımda tedavi gerektiren zatürre veya ARDS , hatta bu hastalıklara bağlı ölümler gözlenmekte.

H1N1 (Domuz Gribi) aşısı nedir?

H1N1 Domuz gribi aşısının yapı, içerik ve hazırlanma şekli açısından mevsimsel grip aşısından hiç bir farkı yok. Bu yıl, H1N1 pandemik Grip ve mevsimsel grip aşılarının ayrı iki aşı olarak karşıya çıkmasının tek nedeni H1N1 salgını ortaya çıktığında zaten 2010 yılına ait mevsimsel grip aşı üretimi başlamış durumda idi. Yumurtalar bir defa virüsle enfekte edildikten sonra süreci durdurmak veya H1N1 virüsünü halen enfelkte edilen yumurtalara eklemek mümkün olmadığı için H1N1 için yeni bir aşı hazırlandı. Bu süreçte de ilaveten milyonlarca yeni yumurta gerektiği için aşılar ilk etapta sınırlı sayıda üretilebildi.

Gerek mevsimsel grip, gerek domuz giribi aşılarının üretildiği teknik neredeyse 50 yıllık, geçen yıllar içinde aşının üretim tekniğinin ve aşının kendisinin güvenli olduğuna dair gayet net veriler mevcut.[1]

H1N1 (Domuz Gribi) aşısının yan etkileri neler?

Kullandığımız her ilacın nadiren de olsa görülebilen yan etkileri vardır. İlaç firmaları yasal olarak milyonda bir bile görülse bu yan etkileri rapor etmek ve prospektüs bilgisi ile kullanıcıları uyarmakla yükümlüler. Her gün kullandığımız en eski ve yaygın ilaçlardan biri olan Aspirin mide kanamasına neden olabiliyor. Hatta çocuklarda görülen ciddi bir nörolojik hastalık olan Reye Sendromu‘na neden olabilir. Ancak çoğumuz Aspirin kullanmaya devam ediyoruz, hatta pekçoğumuzun ateşlendiğinde, ağrısı olduğunda yaşamını kurtarmış ilaçlardan biri.

İlaçları kullanırken bu fayda-zarar dengesini göz önünde tutarak kararlarımızı veriyoruz. Doktorlar da buna göre ilaç reçete ediyorlar; herhangi bir ilacı kullanmanın getirdiği fayda, kullanmamanın getireceği riskten fazla ise o ilacı reçete ediyorlar, değilse alternatif başka bir ilaç veriyorlar. Yani ilaci kullanma durumundaki risk ile kullanmama durumundaki risk karsilastirilarak uygulama kararina varilir. Bilimsel yaklasim bunu gerektirir.

H1N1 aşısı da diğer tüm aşılar gibi bazı yan etkilere sahip. Ancak bu etkiler bu aşıya özgü etkiler değil. En sık görülen yan etkiler şunlar: aşının uygulandığı bölgede ağrı, kızarma, şişme, baş ağrısı, kas ve eklem ağrısı. Bu yan etkiler genelde hafif seyrediyor ve herhangi bir tedaviye gerek olmadan kendiğişinden birkaç günde iyileşiyor. Ateş, kas ve baş ağrıları çocuklarda biraz daha şiddetli görülebiliyor.

Nadiren, diğer grip aşıları gibi H1N1 aşısı da allerjik bazı yan etkilere neden olabilir. Bu durumda en uygun olanı kısa zamanda bir doktora danışmaktır.

İlaveten, yumurta allerjisi olanların hem mevsimsel hem de H1N1 pandemik grip aşılarından uzak durması gerekli. Aşılar yumurta içinde üretildiğinden içeriklerinde yumurta proteinleri var ve yumurta allerjisi olanlarda ciddi allerjik tepkilere neden olabiliyor.

Guillain-Barre Sendromu nedir?

İsmi sıkça Domuz Gribi aşısı ile birlikte anılan Guillain-Barre Sendromu (GBS), genellikle akut enfeksiyonlar sonrası tetiklenen otoimmun nörolojik bir hastalıktır.

GBS, %70 oranında bir viral enfeksiyonun ardından ortaya çıkar ve 100.000 kişide 1-2 oranında görülür. Viral enfekisyonlara ilaveten bazı bakteriyel enfeksiyonlar ve aşılar sonrasında da görülebilir. Oluşma nedeni, enfeksiyon sırasında vücuttaki enfeksiyon nedenini yok etmek üzere tetiklenen bağışıklık sisteminin sinir hücreleri kılıflarını tahrip etmesidir. İlk belirtileri bacaklarda başlayan güçsüzlüktür. Güçsüzlük yavaş yavaş bacaklardan yukarı tırmanır ve ağır vakalarda tüm bedeni felç edebilir. Uygun immunoglobulin tedavisi ve destek tedavi ile hastaların çok büyük bir kısmı tamamen iyileşir. Hastaların %80’i hastalığı takiben birkaç ay içinde tamamen iyileşmesine rağmen ağır vakalarda %2-3 civarında ölüm oranı mevcuttur.

Aşı prospektüslerinde grip aşısının nadiren de olsa GBS nedeni olabileceği belirtilmektedir. 1976’da ABD’de ortaya çıkan benzer bir Domuz Gribi sonrası GBS sıklığında göreceli artış yaşanmış olması nedeniyle bu uyarı o tarihten sonraki tüm aşılara eklenmektedir.

Aşı Yan Etkileri Bilgilendirme Sistemi (Vaccine Adverse Event Reporting System -VAERS)‘ne göre aşı sonrası GBS oluşma riski 1 Milyon kişide 1 civarındadır. VAERS verilerine göre 2009 yılında uygulanan 46.2 milyon doz aşıya bağlı ortaya çıkan GBS vaka sayısı 12 adettir. [2] Bu 12 vakadan sadece 4 adedin tanısı 2009 yılı sonu itibariyle kesinleşmiş GBS olup, diğer vakaların incelemesi ise halen sürmektedir.

GBS ve grip aşısı bağlantısını değerlendirmeden önce dikkat edilmesi gereken en önemli nokta GBS’in sadece aşı ile değil çok daha büyük olasılıkla (%70 oranında) enfeksiyon sonrası ortaya çıktığını anımsamaktır. Zira aşılanmamış bir kimsede virüsün kendisine bağlı olarak GBS ortaya çıkma riski çok daha yüksektir. Kısaca aşılanmak, grip virüsü nedeniyle ortaya çıkabilecek GBS vakalarının sayısını azaltmaktadır.

H1N1 ile ilgili Komplo Teorileri ve Hurafeler

Her konuda olduğu gibi H1N1 konusunda da ortada dolanan yanlış bilgilendirme hepimizin sağlığını tehdit ediyor. Komplo teorilerini kısaca inceleyelim:

“Domuz Gribi biyolojik silahtır!”

H1N1 virüsü, virüsün yapısı ve ortaya çıkış şekli bu güne dek bildiğimiz İnfluenza virüslerinin mutasyon özellikleri ile tamamen uyumludur.Domuzlar ve kuşlar memeli ve kuş virüsleri için ideal karışma ortamıdır. Kaldı ki dünya 1918’de ve 1976’da benzer hibrid virüslerden kaynaklanan başka salgınlar yaşamıştır. 1918 yılında yaşanan İspanyol Virüsü genetik mühendisliği diye bir bilim dalı yokken ortaya çıkmıştı.

Benzer bir başka iddia da bu virüsün biyolojik silah olarak üretildiği yolunda. Biraz biyoloji bilen ve biyolojik silah üretecek kadar da virüs ve bakterilerin özelliklerine hakim bir bilim adamı biyolojik silah olarak asla bir Influenza virüsünü seçmez. Yüksek mutasyon özelliği bu virüsün biyolojik silah olmasını kesin olarak engelleyecek faktörlerden biri. hangi bilim adamı laboratuvarda yıllarca uğraştıktan sonra yarttığı silahın bir iki ay içinde başka bir virüse dönüşmesini ister ki? Grip virüsleri yapıları gereği o kadar değişkenler ki bir ay önce çok öldürücü olan bir virüs iki ay sonra burun akıntısı yapar hale gelebilir.

“Domuz Gribini ilaç firmaları icat etti!”

Bir diğer iddia Tamiflu ve benzer antiviral ilçaların piyasasını yükseltmek için virüsü ilaç firmalarının icat ettiği yönünde. Bu komplo teorisinin de yukarıdakinden bir farkı yok: eğer firmalar ilaç tükemtimini artırmak istedikleri için virüs üretiyor olsalar kesinlikle grip virüsü kadar değişime meyilli bir virüs icat etmezlerdi.

İlaç firmaları kapitalist ve kar amaçlı firmalar da olsalar unutmamak gerekir ki bugünkü yaşantımızı, sağlıklı yaşlanabilmemizi ve bugün bize basit gelen pekçok hastalıktan ölmemiş olmamızı ilaç firmalarına borçluyuz. Yıllarca insanlığın korkusu olan veba hastalığı, cüzzam, tüberküloz gibi hastalıkları bugün önemsemiyoruz bile. Hepsinin ilacı var çünkü!

İlaç firmaları hem Dünya Sağlık Örgütü hem faaliyet gösterdikleri ülkelerdeki pek çok kurum ve yasa tarafından sıkıcı bir şekilde denetleniyorlar. Kaldı ki farklı ilaç firmalarında çalışan yüzlerce doktor her akşam yatarken ‘Yarın nasıl bir icat yapsak ta insanları öldürsek? ‘ diye düşünmüyorlar.

“Domuz eti yemiyorum, bana birşey olmaz!”

Domuz gribinin adı H1N1 virüsünün içindeki bir paranın domuzlara zsgü grip virüsüne benzer olmasından ve ilk defa domuzlarda görülmesinden geliyor. Şu anda bulaşmasında domuzların hiç bir etkisi yok; aksine aynı normal grip gibi insandan insana geçiyor.

Domuz yemeseniz, görmeseniz de insanlarla iletişim halinde olduğunuz sürece risk altındasınız.

“Domuz Gribi aşısı çok tehlikeli, zaten onayı da yok!”

H1N1 aşısının, yukarıda da detaylandırıldığı gibi mevsimsel grip aşısından herhangi bir farkı yok. Üretim süreci, içindeki maddeler tamamen mevsimsel grip ile aynı. Üretimden yumurta kullanılması ve bu yıl iki farklı aşı gerekliliği nedeniyle yaşanan yumurta sıkıntısı H1N1 aşısında stok azlığı yaratmış durumda, bu durum da komplo teorisyenlerini körükleyen bir hava oluşturuyor.

H1N1 aşısı bazı komplo teorisyenlerinin sandığı gibi sadece Amerika kökenli bir aşı da değil.

Şu an piyasada üç adet aşı var: Novartis firmasının ürettiği Focetria; GlaxoSmithKline tarafından üretilen Pandemrix ve Baxter AG tarafından üretilen Celvapan.

Novartis firmasının İsviçre kökenli, Baxter fırmasının Amerikalı, GlaxoSmithKline firmasının ise İngiliz olduğunu belirtmekte fayda var.

Her üç aşı da hem FDA hem CDC hem de WHO tarafından onaylanmış durumda.[3][4]

“Domuz Gribi aşısı test edilmedi, denek oluyoruz!”

Bir ilacın veya bir aşının özellikle de gelişmiş ülkelerde piyasaya sürülebilmesi için binlerce deneği içeren kontrollü klinik deneylerden geçmesi şart. Tüm H1N1 grip aşsıları bu deneye tabi tutulmuş, güvenilirlikleri ve etkinlikleri bu deneylerle test edilmiş durumda. Aşılar ancak bu testlerden geçtikten sonra gerekli onayları alarak satışa sunulabiliyorlar. [5] [6]

Kaldı ki H1N1 için aşılama kampanyaları ABD ve Avrupa’da Türkiye’den çok önceden başladı.

Aşı ile korunun!

“Domuz Gribi aşısı otizm yapıyor!”

Aşıların otizme neden olduğu iddası bilimsel açıdan hiç bir geçerliliği olmayan bir iddia.

İddianın kökeninde 1998 yılında İngiltere’de Dr. Andrew Wakefield ve 12 meslektaşı tarafından yapılan ve Lancet dergisinde yer alan bir çalışma var. 12 otistik çocuğu konu alan bu çalışma sonunda Dr. Wakefield MMR (Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak) aşısının barsaklardan kana toksik maddelerin geçmesi sonucunda otizme neden olduğuna kanaat getiren bir bilimsel yazı yayınlıyor. Yazının hemen ardından İngiltere ve Amerika’da otizm-aşı ilişkisi en popüler konulardan biri oluyor ve aşılanma oranları ciddi anlamda düşüyor.

İzleyen yıllarda ABD’de Amerikan Pediatristler Derneği (AAP) aşılarda koruyucu madde olarak kullanılan bir cıva bileşiği olan Thimerosalmaddesi hakkında endişelerini dile getiriyor. Yapılan ardışık aşılardan alınan Thimerasol mikkatını sınırlamak için Amerika Halk Sağlıüı kurumu önem olarak aşılardan Thimerosal maddesini kaldırmaya karar veriyor. Aslında AAP tarafından dile getirilen endişede sadece civanın olası toksik etkileri yer alırken medya ve sözde-bilim yanlıları iki birbirinden bağımsız konuyu birleştirmekte bir sakınca görmüyorlar ve o tarihten beri Amerika’da kamuoyu gindemini aşılarda kullanılan thimerosal maddesinin otizm yaptığı yolundaki safsata meşgul ediyor.

Wakefield araştırmasının ardından farklı ülkelerde sayısız bilimsel araştırma ve çalışma ile ( ki bu çalışmaların bazıları 500.000 çocuk üzerinde 20 yıllık dönemleri kapsayacak şekilde yapılmış) otizm ve thimerosal arasında herhangi bir ilişki olmadığı ispatlanmış durumda. [7] [8]Kaldı ki bir porsiyon ızgara somon’da bir doz aşıdan çok daha yüksek oranda civa mevcut.

Dahası, 1998 yılında yayınlanan Wakefield araştırması, yapılan çalışmadaki yanlılık, hatalar ve çalışmayı yürüten Dr. Wakefield’in çalışma yaptığı sırada rakip bir MMR firmasının hissedarı olması nedeniyle saygın bir tıp dergisi olan Lancet tarafından tekzip ediliyor ve 2004 yılında yapılan bir açıklama ile Wakefield çalışmasına ait yayının güvenilir olmadığı basına ve tıp dünyasına duyuruluyor.[9] Wakefield ile birlikte çalışmayı yapan 12 doktordan 10 tanesi imzalı bildirge ile çalışmadan isimlerini çekiyor ve çalışmanın sonuçlarının bilimsel olmadığını açıklıyorlar. Dr. Wakefield bu çalışma nedeniyle hala etik kurullarda ifade veriyor.

Tüm bilim dünyası çalışmanın geçersiz olduğu, aşılarla otizm arasına herhangi bir ilişki olmadığı konusunda hemfikir olsalar da bu konu özellikle sözde-bilim savunucuları ve alternatif tıp yandaşları nedeniyle Amerika’da basının gündemini meşgul etmeye deval ediyor. [10] [11] HN1 aşısı da bu medya histerisinin kurbanı oldu, aşıya Amerika’daki ilk tepkiler Wakefield yandaşı sözde-bilimcilerden geldi. İnsanların çoğunluğu sorgulamadan ve bilimsel geçerliliğini araştırmadan kendilerine gelen e-postalara inandıkları ve bunları sağa sola ilettikleri işin bu asılsız endişe çığ gibi büyüdü ve dünyaya yayıldı.

Wakefield çalışmasının dünyaya kazandırdığı tek şey artan hastalık sayısı. 2008 yılında, daha önce Amerika’da neredeyse hiç görülmeyen kızamık hastalığı aileleri aşı karşıtı olduğu için aşılanmayan çocuklar arasında salgına neden oldu ve ölümle bile sonuçlanan vakalar görüldü.[12]

“Aşı olmak bireysel bir karardır, ben kendimi koruyabilirim aşıya ihtiyacım yok!”

Sanılanın aksine aşılanmak bireysel bir karar değildir.

Aşılar, Halk Sağlığı uygulamaları içinde toplum sağlığını en çok etkileyeni. Kişiler kendilerini veya çocuklarını aşılamayı bireysel bir karar olarak görüyor olsalar da aldıkları karar sadece kendilerini değil, toplumu da etkiliyor.

Burada Herd Immunity yani Toplum Bağışıklığı denen kavramdan söz etmekte fayda var. Bir toplumdaki bireyleri bir salgından korumak için o toplumda bağışıklık sahibi bireylerin sayısının belli bir orana ulaşması gerekiyor. Aşılanmak istese de aşılanamayak kimseler var: bağışıklık sistemi yetmezliği olanlar, kanser tedavisi görenler,organ nakli hastaları, kronik kan kastaları, çok yaşlılar, hamileler, çok küçük bebekler… Bu kişilerin hastalanmaması için toplumda bağışıklık sahibi bireylerin belli bir orana ulaşmasi gerekiyor. Bu oran hastalıktan hastalığa değişiyor ve bu orana Toplum Bağışıklık Eşiğideniyor.

Aşı ile engellenebilen hastalıklarda Toplum Bağışıklığı Eşikleri [13]
Hastalık Geçiş Şekli R0 Toplum Bağışıklık Eşiği
Difteri Salya 6-7  %85
Kızamık Hava 12-18 %83 – 94
Kabakulak Havadan damlacıklarla 4-7  %75 – 86
Boğmaca Havadan damlacıklarla 12-17 %92 – 94
Çocuk Felci Ağız-dışkı 5-7 %80 – 86
Kızamıkçık Havadan damlacıklarla 5-7 %80 – 85
Su Çiçeği Sosyal temas 6-7 %83 – 85

Aşılama, bu nedenle hastalık yayılmasına karşı bir bariyer oluşturuyor. Toplumdaki aşılı kişiler sayesinde aşılanamayan kişilerin hastalık etkeni ile karşılaşma ihtimali azalıyor, böylelikler hastalanmaktan hatta belki de ölmekten korunuyorlar. Kısaca aşılanmanız sadece sizi değil, temasta olacağınız küçük bebekleri, yaşlıları, çevrenizdeki hamileleri ve kanser hastası olan yakınlarınızı da koruyor.

Toplumdaki bağışık insan sayısı Toplum Bağışıklanma Eşiği’nin altina düştüğünde ise risk altındaki bu kişilerin hastalik kapma ihtimali yükseliyor.

Günümüzde aşılar sayesinde her yıl 3 milyondan fazla insan ölümden veya ömür boyu sakat bırakabilecek tüberküloz, difteri, çocuk felci gibi hastalıklara yakalanmaktan kurtuluyorlar. 30 yaş üzerinde olanlarımızın hayal meyal anımsadığı Çiçek Hastalığının kökü Dünya Sağlık Örgütü tarafından yürütülen aşı kampanyası sayesinde kurutuldu ve artık bu hastalık görülmüyor. Unutulmamalı ki, aşılama sonucu ortadan kaldırılmadan önce çiçek hastalığı her yıl ortalama 50 Milyon insanın ölümüne neden oluyordu! [14]

“Alternatif ve doğal ürünler beni H1N1’den korur!”

H1N1 virüsünün ortaya çıkardığı pandemiyi takiben fırsatçılar da gecikmedi. Piyasada ve iletişim kanallarında H1N1 virüsüne iyi geldiği iddia edilen bilimum doğal ürün mevcut. Arı ürünlerinden gümüş içeren spreylere, çay ve ilaçlardan şampuanlara kadar her türlü etkisiz ürün ve tedavi yöntemi mevcut.

Bu tip yayınlara kanmayın, kullanacağınız ilaç veya ürünün geçerli ve etkili olduğunu sağlık yetkililerinden ve güvenilir referanslardan teyit edin. [15]

Unutmayın alternatif tedaviler hem kesenize hem sağlığınıza zarar verebilir!

Nasıl Korunmalıyız?

H1N1 virüsü mevsimsel gribe benzer olarak enfekte olmuş kişilerin konuşurken, öksürürken ve hapşırırken havaya yaydığı damlacıklarla bulaşıyor. Hastalanmayı engellemenin en önemli yolu grip benzeri kişilerle olan temasınızı en aza indirmek ( hatta mümkünse ortadan kaldırmak ve aşağıdaki önlemleri almak:

Hastalık yaymayın!

  • Ağız ve burnunuza elinizle dokunmayın
  • Ellerinizi mümkünse sık sık sabunla yıkayın, sabun yoksa alkol bazlı bir dezenfektan kullanın.
  • Kalabalık yerlerden ve kapalı ortamlardan kaçının.
  • Bulunduğunuz yeri sık sık havalandırın.
  • Uyku ve beslenmenize dikkat edin, spor yapın.
  • Aşı olun!
  • Grip belirtileri göstermeye başladığınızda mümkün olduğunca evde kalın ve diğer kişilerle temas etmemeye çalışın.
  • Hapşırırken ve öksürürken ağız ve burnunuzu kapayın, ancak bunu yaparken avuçlarınızı kullanmayın, dirseğinize veya omuzunuza hapşırın.
  • Grip belirtileri ile birlikte yüksek ateş ve nefes darlığı çekmeye başlarsanız hemen bir sağlık kurumuna başvurun.
  • Grip iseniz seyahat etmeyin.

About isil_arican

Yalansavar'ın kurucusu, San Fransisco'da yaşayan bir Tıp Doktoru. Stanford Üniversitesi Çocuk Hastanesi'nde Klinik Bilgi İşlem Direktörü. Bay Area Skeptics Yönetim Kurulu Üyesi. Boş zamanlarında sözde bilimle savaşıyor, Yalansavar'a ve Trepanasyon'a yazıyor, TED çevirileri yapıyor, kedi seviyor, evde bira kaynatıyor, bir de bu aralar The Witcher oynuyor.

Bir Yanıt to “Domuz Gribi Aşısı ve Komplo Teorileri”

  1. H1N1 aşısı konusunda burada yazanlar dışında başka bir iddia vardı ve hafızam beni yanıltmıyorsa bu bir komplo teorisi değildi. Uzun zaman geçti. Bazı şeyler hafızamda çok net değil ama anlatmaya çalışayım:
    Normalde grip aşısı devlet tarafından sağlanmaz. İnsanlar kendileri satın alırlar. Ancak H1N1 aşısını birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de devlet satın aldı ve vatandaşlara ücretsiz olarak vurdu. Bu sırada birçok insan çeşitli gerekçeler ile bunu vurdurmaktan imtina etti.
    Sonradan ortaya çıktı ki, H1N1 aslında idda edildiği gibi büyük bir salgın yapacak bir hastalık olmadığı gibi iddia edildiği kadar tehlikeli de değildi. En azından diğer grip türlerinden çok daha tehlikeli değildi. Bu aşıları üreten firma ile salgın ve tehlike açısından değerlendirmeleri yapan kurum (WHO olabilir mi?) yöneticilerinden biri ya da bir kısmı ilişki içindeydiler ya da aynı kişi idiler. Aşılarını daha büyük miktarlarda doğrudan hükümetler tarafından satın alınmasını sağlamak için bir “reklam” kampanyasındann ibaretti bunlar. Bu yolla çok büyük paralar kazandılar.

    Beğen