Ayağını sıcak tut, başını skeptik

Bir kış daha geldi! Havaların soğumasıyla beraber yaz boyunca özlemini çektiğimiz nice duyguya da teker teker kavuşuyoruz: Gri gökyüzünün üstümüze saldığı hüzün, eve geldiğimizde içimizi saran o sevimli sıcaklık, ocaktaki çaydanlıktan çıkan buharın yarattığı huzurlu nem, cama tıpır tıpır vuran yağmur damlaları… Ve annemizin iliklerimize kadar işleyen sevecen sesi: “Yavrum çoraplarını giy, üşütücen!”

happy-snowman

Bu güzel vatanın bağrından çıkmış bizler, yaşımız ve mesleğimiz ne olursa olsun, hayatımız boyunca aynı öğütlerle yoğruluruz. Hatta bununla da kalmaz, o öğütleri önce sorgulamadan içselleştiririz, sonra da aynı öğütleri bir sonraki nesle aktarırız.

Yalansavar’ın bugünkü yazısında biraz âsîlik yapıp, annelerimizin sitemlerini de göze alarak, her kış daha kar başlamadan üzerimize lapa lapa yağmaya başlayan bu nasihatları sorguluyoruz.

“Başını sıcak tut”

Annelerimiz çoğu kez “başını kapatmayı unutma” der, ya da inisiyatifi eline alıp yün beremizi kafamıza geçirir. Daha okumuş olanlarımız ise “vücut ısımızın %50’sini başımızdan kaybediyoruz” gibi yüzdeli ifadeleri yeğleriz. Hatta bu “%50” bazen %75’e, gerekirse %90’a kadar çıkabilir.

Yüzdeli ifadelerin kaynağı üzerine bir hipoteze göre, 1950’lerde Amerikan ordusunun kutuplarda yaptığı yarı-bilimsel deneylerde, deneklerden aşırı soğuk hava koşullarında belli kıyafetlerle durmaları istenmiş. [1] Sadece başları açık olduğu için de vücut ısılarını çoğunlukla başlarından kaybetmişler. Bunun üzerine orduya ait eğitim metaryellerinde baş bölgemizden vücut ısımızın %45’ini kaybedebileceğimiz belirtilmiş. [2]

berelikizİşin aslına gelince… Normal şartlarda başımızdan kaybettiğimiz ısıyla, kol veya bacaklarımızdan kaybettiğimiz ısının arasında, birim yüzey başına düşen ısı kaybı açısından bir fark yok. Kışın sokağa kısa kollu gömlek ve şortla çıksak, şapkasız çıkmaya göre daha az üşümeyiz. Kaybettiğimiz ısı miktarı derimizin yüzeyi ile doğru orantılıdır.

Ancak bazı özel durumlarda baş bölgesinden kaybettiğimiz ısı yüzdesi artar. Şimdi biraz bu konuyu deşelim.

Hemen hemen bütün memeli hayvanlar ve kuşlar vücut içi sıcaklıklarını sabit bir derecede tutarlar. [3] İnsanlarda bu sıcaklık yaklaşık 36,5 °C derecedir. Vücudumuz ısıyı kas ve bazı iç organlarda üretir, gerekirse titreme yoluyla aşırı soğuk havalarda vücut içi sıcaklığının düşmesini engeller. Çok sıcak havalarda ise terleme yoluyla iç sıcaklığın artmasına engel olur. Ayrıca kılcaldamarlarımız da soğuk havalarda daralıp vücut içerisine doğru çekilerek ısı kaybını azaltır, sıcak havalarda ise tam tersine genleşip dış deriye yaklaşarak ısı kaybetmemize yardımcı olur.

sapkalicocukBaş bölgesi, tüm vücudumuzun yaklaşık %10’una denk geldiği için vücut ısısının yaklaşık %7 ila 10’unu başımızdan kaybederiz. Ancak kalp atışının hızlandığı durumlarda, mesela spor yapıyorsak, başlangıçta beyne giden kan miktarı arttığı için başımızdan kaybettiğimiz ısı miktarı %50’ye kadar çıkabilir. Ancak spor yapmaya devam etmemiz halinde kaslarımızın oksijene olan ihtiyacı artacağı için beyne gider kan miktarı oran olarak düşer. Ayrıca vücut içi sıcaklığı arttığı için kılcaldamarlar dış deriye yaklaşır. Böylece baş bölgesinden kaybedilen ısı oranı yine %10’lara geriler. Sonrasında terleme de başlayınca bu oran %7 seviyelerine kadar iner. [4] Dolayısıyla soğuk havalarda spor yaparken baş bölgesinden kaybedilen ısı miktarının oranı kısa bir süre artıp sonra tekrar normale döner.

Öte yandan, uzun süre aşırı derecede soğuğa maruz kalındığı durumlarda vücut bir süre sonra iç sıcaklığını koruyamaz. Hipotermi denilen ve vücut içi sıcaklığının 35 °C derecenin altına düştüğü bu durumda baş kısmını sıcak tutmak çok önemlidir çünkü baş haricindeki kısımlarda kılcaldamarlar daralıp içe çekildiği için, bu durumda başımızdan kaybettiğimiz ısı oranı %55’e kadar çıkabilir.  [4] Vücut içi sıcaklığının 30 °C derecenin altına inmesi ölümle sonuçlanabilir. [5]

Özetlemek gerekirse, hipotermi vakalarını hariç tutarsak, vücut ısımızın çoğunu baş bölgesinden kaybettiğimiz iddiası doğru değildir.

“Soğuğa çıkma, üşütürsün”

Nezle ve grip gibi solunum yolu hastalıklarını, virüslerin başka insanlardan bize bulaşmaları yoluyla kaparız. Dolayısıyla eğer bulunduğumuz ortamlarda ağzını kapatmadan aksırıp tıksıran bir virüs bağışçısı yoksa ve ellerimizi düzenli olarak sabunla yıkıyorsak, bu hastalıkların bize bulaşma ihtimalleri çok düşük olacaktır. [6] Hatta kapalı bir yerde diğer insanların arasında bulunan birisinin, dışarıda soğukta tek başına duran birisine oranla hasta olma ihtimali daha fazla olabilir.

sneeze1Üst solunum yolu hastalıklarında sizi hasta yapacak olan tek bir adet virüs değildir. Birisini öperek de bu hastalıkları kapmazsınız. Nezle ya da grip olmak için, ya yakınınızda bulunan birisinin öksürerek ya da hapşırarak içi virüs dolu zerreleri havaya saçması lazım, ya da daha önceden hasta birisinin elleyip mikrop bulaştırdığı bir cisme ellerimizi dokunup sonra yüzümüze sürmemiz lazım. Bu tip virüsler burun ya da göz civarından vücudumuza girerler. [7]

Kısacası, bizi hasta yapan soğuk hava değil virüslerdir. Peki neden soğuk bir yerde durunca hasta olacağımızı düşünürüz. Hatta bu hastalıkları da soğuk algınlığı diye adlandırırız?

Bunun muhtemel bir sebebi, insanların tarih boyunca havaların soğumaya başlaması ile birlikte solunum yolu hastalıklarının da arttığını gözlemlemesinden kaynaklanıyor: “Her sene havalar soğuyunca etrafımızdaki insanlar hasta olmaya başlıyorlar, demek ki soğuk hava bizi hasta ediyor.”

Ancak Yalansavar okurlarının da sık sık bu blogda gördüğü gibi, iki olay arasında bir korelasyon olması, o olayların illa birbirleriyle bir neden-sonuç ilişkisine sahip oldukları anlamına gelmiyor. Mesela yazın havalar ısındıkça denizde boğulma vakalarının sayısı artar ama “sıcak havada yüzme, boğulursun” demek bir hata olacaktır. Boğulma vakalarının, havanın sıcaklığıyla direkt bir neden-sonuç ilişkisi yok. Peki gribin var mı?

nezleHer sene soğukların başlamasıyla beraber grip ve nezle gibi hastalıklar da Türkiye’de ve orta iklim kuşağında yer alan diğer ülkelerde artmaya başlar. Bunun nedeni henüz tam olarak bilinmemekle birlikte, öne sürülen bir hipoteze göre, havalar soğuyunca kapalı mekanlarda daha fazla vakit geçirmeye başlarız, bu da virüslerin yayılması için ideal bir ortam oluşturur. Ayrıca havalar soğuk olunca hem iç mekanlardaki (ısıtıcılar yüzünden), hem de açık havadaki nem miktarı düşer ve bazı araştırmalarda virüslerin kuru havalarda daha kolay yayıldıkları görülmüştür. [8] Okulları yazın kapalı olan çocukların, bahar ve kış aylarında rahatça virüslerini birbirleriyle paylaştıklarını da bu listeye ekleyebiliriz.

Öte yandan, öne sürülen bir diğer hipoteze göre ise, soğuk havalar burnumuzun iç kısmını soğutup damarlarımızın daralmasına sebep olarak, virüslere karşı üst solunum yollarında bulunan direnci zayıflatıp hasta olmamızı kolaylaştırabilir. [9]

Grip virüsü

Grip virüsü

Yapılan bir diğer araştırma ise, grip virüsünün etrafında, lipid moleküllerinden oluşan koruyucu yapının, düşük sıcaklıklarda soğuyarak jelimsi hale geldiğini, bunun da virüsün bir hastadan diğerine geçerken daha dayanıklı hale gelmesine neden olduğunu göstermiştir. [10] Araştırmaya göre, virüs bir kere vücuda girdiğinde ise ısınmakta ve bu jelimsi tabaka tekrar sıvı hale dönüşerek virüsün hücreye girişine imkan vermektedir. Dolayısıyla sıcak havalarda grip virüsünün havada canlı kalma süresi kısalmaktadır.

Sonuç olarak, soğuk havanın virüslerin işlerini kolaylaştırırken bir yandan da insanların bağışıklık sistemini zayıflattığı yönünde bir çok araştırma bulunmaktadır. Öte yandan, bu hastalıkların asıl sebebi soğuk değil, virüslerdir.

Yiğit Bulut'un ıslak jöleli saçlarla dışarı çıkması üşütmesine neden olabilir mi?

Yiğit Bulut’un ıslak jöleli saçlarla dışarı çıkması üşütmesine neden olabilir mi?

Peki ya saçlarımız ıslaksa? Yine bir şey değişmiyor: Saçınız ister kuru, ister ıslak olsun, sizi nezle yapacak olan şey virüslerdir. Soğuk hava veya ıslak saçlar sadece virüslerin vücudumuza girmesini kolaylaştırabilir. Ancak ortamda virüs yoksa, istediğiniz kadar soğukta kalın, grip olmazsınız.

Son olarak, antibiyotiklerin nezle ya da grip virüslerine karşı hiç bir işe yaramayacağını yeri gelmişken tekrar hatırlatalım. Soğuk algınlığının sebebi  çoğunlukla virüslerdir. Bakteriler de kimi durumlarda virüslerin zayıflattığı bağışıklık sisteminin zaaflarından yararlanarak, zatürre gibi hastalıklara neden olabilirler. Ancak antibiyotikler sadece bakterilerin sebep olduğu hastalıklarda kullanılmalıdırlar. Gereksiz antibiyotik kullanımı bakterilerin mutasyonunu hızlandırarak halen dünyanın dört bir yanında çok ciddi sağlık problemlerine neden olmaktadır.

“Ayağını sıcak tut”

Ortada net bilimsel açıklama olmamasına rağmen bu öğüdü o kadar çok duymuşuzdur ki, eğer komplo teorileri üreten birisi olsaydık bu işin arkasında çorap mafyasının olduğunu iddia edebilirdik heralde! Neden özellikle ayağımızı sıcak tutmalıyız? Neden göğsümüz ya da bacaklarımız değil?

ciplakayak2Yapılan bazı bilimsel  araştırmalarda, ayak sıcaklığı ile burun mukozasının sıcaklığı arasında bir bağlantı ortaya çıkartılmış. Mesela bir araştırmada deneklerin ayakları 42 °C derecedeki sıcak suya sokulduğunda, sinirsel bir reflekse bağlı olarak, burun mukozalarının sıcaklığında ani yükseliş gözlemlenmiş. Benzer şekilde, deneklerin ayakları sudan çıkartıldığında mukozanın sıcaklığının yine buna bağlı olarak düştüğü belirlenmiş. [11] Yukarıda bahsettiğimiz, burun içi sıcaklığının düşmesinin vücudun virüslere direncini azalttığı hipotezini göz önünde tutarsak, bu durum ayak sıcaklığı ile soğuk algınlığı arasındaki bağlantı olabilir mi?

socksYaklaşık 10 yıl önce yapılan bir diğer bilimsel araştırmada, ayakları düzenli olarak soğuk tutulan denekler arasında hasta olanların sayısının, ayakları soğutulmayan diğer grupta hasta olanlardan daha fazla olduğu gözlemlenmiş. Ancak araştırmayı yapan bilim insanları (burun mukozası ile soğuk algınlığı arasındaki hipotezi geliştiren aynı ekip) deneyde varolan diğer etmenleri de göz önünde tutarak, bu araştırmanın tek başına yeterli olmadığını ve bir karara varmak için daha fazla araştırmaya gerek olduğunu belirtmişler. [12]

Özetle, ortada ayak sıcaklığı ile soğuk algınlığı arasında bir bağlantı olduğuna dair ciddi hipotezler mevcuttur ancak henüz ispatlanmış değillerdir. Bu konudaki araştırmalar devam ederken annenizin sözünü dinleyip dinlememek size kalmış.

“Grip aşısı hasta yapıyormuş”

Her sene sonbahar aylarında bir çoğumuz grip aşısı olurken, bazı insanlar aşı karşıtı yazı ve söylemlerin etkisiyle kuşkuya düşerler. Hatta aşı yaptırmış bazı tanıdıklarımız eğer o sene grip olurlarsa kuşkular daha da artar.

Aşılar ve aşı karşıtı hareketler üzerine Yalansavar’da daha önce bir çok yazı çıktı, daha önce okumamış olanlar şuradan başlayabilirler. Bu konuda okurlarımıza önerdiğimiz şey, T.C. Sağlık Bakanlığı, Dünya Sağlık Örgütü ve dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca uzman doktorun söylediği ile aynıdır: Eğer doktorunuz size özgü istisnai bir durum nedeniyle itiraz etmiyorsa, gidin, aşınızı olun!

Etrafımızda bir çok farklı grip virüsü bulunur. Grip aşıları bizi bu virüslerin bir çoğuna karşı korur, ancak hepsine karşı koruyamaz. Çünkü virüsler, yapıları icabı, çok hızlı bir şekilde mutasyona uğrarlar ve hemen her sene aşılara daha dayanıklı hale gelmiş şekilde karşımıza çıkarlar.

vaccineBu durumla başa çıkabilmek için Dünya Sağlık Örgütü, FluNet adlı bir bilgi paylaşım ağı oluşturmuştur. [13] Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu dünyanın bir çok ülkesinde bulunan Ulusal Grip Merkezleri [14] bölgelerindeki grip vakalarıyla ilgili en son bilgileri bu ağ üzerinden paylaşmaktadırlar. Gelen veriler istatistiksel olarak değerlendirildikten sonra, her sene bir sonraki grip sezonunda yaygın olma olasılığı yüksek virüslere karşı yeni grip aşısının tanımı oluşturularak üretici kurum ve şirketlere gönderilir. [15] FluNet’e gelen bilgiler herkese açıktır. [16]

Eğer vücudunuza giren virüs bu virüslerden bir tanesi olursa, daha önceden yaptırmış olduğunuz aşı sizi koruyacaktır. Eğer benzer proteinler içeren bir virüs ise, hastalığı daha hafif geçirirsiniz.

Grip aşısı sadece grip virüslerine karşı koruma sağlar. Soğuk algınlığına neden olan virüsler daha farklıdır. [17] Grip, soğuk algınlığı olarak adlandırılan hastalıklara göre daha ağır seyreder ve eklemlerde ve kaslarda şiddetli ağrılara neden olur.

Kısacası, grip aşısı %100 koruma sağlamasa da gribe yakalanmanız ihtimalini azaltır. Zaten günümüzde bir çok grip aşısında ölü virüsler kullanılmaktadır ve bu aşıların sizi hasta etme ihtimali sıfırdır.

“Hasta olmamak için bol bol C vitamini al”

orangesHer kış turuncu turuncu reklam ilanları her yerde boy gösterir: “Bu kış bol bol C vitamini alın, soğuk algınlığından korunun!”

Yalansavar’da daha önce çıkmış bir başka yazıda ayrıntılarıyla açıklandığı üzere, C vitamini vücut için çok önemli olmakla birlikte, soğuk algınlığına iyi geldiğine dair hiç bir net bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Dolayısıyla, eğer sağlıklı besleniyor, bol bol sebze ve meyve yiyorsanız, dışarıdan C vitamini takviyesi almanıza gerek kalmayacaktır.

Kaynakça:

1 – Carroll, Aaron; Vreeman, Rachel, “Don’t Swallow Your Gum!: Myths, Half-Truths, and Outright Lies About Your Body and Health”, Macmillan, 2009, s.53
2 – FM 21-76 US Army Survival Manual, s.148
3 – http://en.wikipedia.org/wiki/Warm-blooded
4 – http://wildernessmedicinenewsletter.wordpress.com/2007/02/14/heat-loss-through-the-head-and-hypothermia/
5 – http://en.wikipedia.org/wiki/Hypothermia
6 – http://www.cdc.gov/rsv/about/transmission.html
7 – http://www.cardiff.ac.uk/biosi/subsites/cold/commoncold.html
8 – http://online.wsj.com/news/articles/SB10001424127887324235104578241632319689490
9 – Eccles R. “An explanation for the seasonality of acute upper respiratory tract viral infections.” Acta Otolaryngol 2002; 122: 183–191.
10 – http://www.nih.gov/news/health/mar2008/nichd-02.htm
11 – http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/12875586
12 – http://fampra.oxfordjournals.org/content/22/6/608
13 – http://www.who.int/gho/epidemic_diseases/influenza/virological_surveillance/en/
14 – http://www.who.int/influenza/gisrs_laboratory/national_influenza_centres/list/en/index3.html
15 – http://www.who.int/influenza/vaccines/virus/en/
16 – http://www.who.int/influenza/gisrs_laboratory/flunet/en/
17 – http://en.wikipedia.org/wiki/Common_cold

About tugsan

Zonguldak doğumlu. Küçük yaşta okumayı öğrendikten sonra bir daha iflah olmadı.

8 Yanıt “Ayağını sıcak tut, başını skeptik”

  1. Bir de soğuk su içince boğazların(!) şişmesi, ses kısılması hadisesi var. Teorik olarak soğuk suyun boğaz ağrısı ve ses kısıklığındaki hiperemi ve ödemi azaltması gerçeği varken bu da güzel bir örnek sayılabilir.

    Enflamasyon anlattığım bir gruba (sesim kısıktı, tonsillerim şişmişti ve ders anlatmaya devam etmek için sürekli buzlu su içiyordum) “Şu an yaptığım şey doğru mu yanlış mı?” diye sorduğumda istisnasız yanlış cevabını almıştım. O ana kadar anlattığım enflamasyon hususunun boşa gittiğini farkedip tekrar anlatmıştım ama grubu ikna etmek mümkün olmamıştı 🙂

    Ayak bileğinde oluşan ödemle boğazınızda olan ödemin tedavisinin farklı olması nasıl mümkün olabilir sorusuna da cevap alamamıştım özetle.

    Beğen

  2. Uğur Uyanık 16 Ocak 2014 10:21

    Sizin her yazınızı severek takip ediyorum. Bu site sayesinde hem çok şey öğrendim, hem de pek çok konuda benimle aynı fikirde insanların olduğunu görmüş oldum. Size sadece ufak bir eleştirim olacak; lüften bu yazıda sıkça yaptığınız gibi “ısı” ile “sıcaklık” kavramlarını birbirine karıştırmayın, böyle bilimsel bir siteye böyle bir hatanın yakışmadığını düşünüyorum.

    Beğen

  3. Defne Eraslan 16 Ocak 2014 11:59

    Evet evet, soğuk su boğaz ağrısı ilişkisi(zliği) de bu yazının bir kısmında veya yeni bir yazıda tekrar vurgulansın! Ayrıca ayak üşütme idrar yolu enfeksiyonu ilişkisini de isteriz!

    Beğen

    • Bu yazıda daha çok kış mevsimine odaklandık. ‘Soğuk su içme’ konusunu da yazılacaklar listesine ekliyoruz 🙂

      Beğen

  4. storun@ymail.com 17 Ocak 2014 00:32

    Merhabalar, Sanirim yazinizda bir hata fark ettim. 11] Yukarıda bahsettiğimiz, burun içi ısısının düşmesinin vücudun virüslere direncini azalttığı hipotezini göz önünde tutarsak, bu durum ayak ısısı ile soğuk algınlığı arasındaki bağlantı olabilir mi

    Ayak isisi yerine ayak sicakligi olmasi gerekir bence. Kolay gelsin.

    İyi calismalar.

    Samed Torun Bogazici Universitesi İnsaat Muhendisligi 1. Sinif Ogrencisi

    Beğen

  5. fantomneettiopera 01 Mayıs 2014 17:10

    Soğuk hava üst solunum yollarını tahriş eder. Çünkü soğuk hava aynen soğukta ellerimizin çatlamasında olduğu gibi solumum yollarındaki deriye de zarar verir. Ayrıca soğuk hava az nem içerdiğinden solunum yollarındaki dokuyu kurutur. Kurumuş ve çatlamış deriden bakteriler rahatça geçer. Soğuk hava ile bu tür enfeksiyonların miktarındaki artış arasındaki bağı, soğuk havada salgılanan mukozadaki artış ve bu artış nedeniyle burun ve ağız bölgesine normalden daha fazla dokunmamız (hem de o pis ellerimizle) sağlıyor olabilir. Mantıklı düşüncenin yalancısıyım.

    Beğen

%d blogcu bunu beğendi: